kadın olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Afrika’da Kadın Olmak


Afrika’da kadın olmak zor
Afrika’da kadın olmak sadece çocuk bakmak, temizlik yapmak, yemek pişirmek demek değil. Orada kadın olmak işkence görmek gibi bir şey. Barbarca adetlerle yaşamını sürdürmeye çalışan kadınlarla dolu Afrika…
HEDİYE YILDIRIM
Afrika’da kadınlar sünnet ediliyor. Sebep mi? Kadınların cinsel ilişkiden zevk almasını engellemek. Sebep mi? Erkeklerin egolarını tatmin etme isteği. Kızların bakireliğinden emin olma.
Oralarda kadın olmak zor. Sünnet olmamış kadın; kirli, tecavüze uğramış ve evlenilmez kabul edilmekte. Ya, bu dayanılmaz işkenceye katlanacaksın ki birçok kadın bu işlem sonucu ölüyor-ya da içinde bulunduğun toplumdan dışlanacak, pis, kirli olarak kabul edileceksiniz. Bir kadının sahip olabileceği en güzel şey olan çocuk doğurmak bile Afrika’da işkence. Orada hamile kadınlar bebeklerinin fazla büyümesini istemezler. Oysaki her hamile kadın bebeği sağlıklı olsun, kilo alsın, büyüsün ister. Ama Afrika’da kadınlar farklı.

KADIN SÜNNETİ
Kadın sünneti genel bağlamıyla bir geçiş süreci içinde yaşanan kültürel bir olaydır. Cinsel organının bir parçasının veya tamamının kesilmesi anlamına gelir kadın sünneti. Daha geniş anlamıyla klitorisinin sünnet edilmesi, iç veya dış dudakların kesilmesi, menstrual kanama veya idrar için küçük bir açıklık bırakılacak şekilde birbirine dikilmesidir.
Kadın sünnetinin ne zaman, nerede çıktığı tam olarak bilinmemekle beraber birkaç bin yıllık bir tarihçesinin olduğu söylenmekte. Afrika kültüründe dört bin yılı aşkın süredir kadınlar sünnet ediliyor.
Geleneksel bir uygulama olan kadın sünneti, en çok Afrika’nın yirmi sekiz ülkesinde uygulanıyor. Özellikle de Sudan, Gana, Gine, Yemen ve Endenozya’da görüyoruz. Temelinin bu ülkeler olmasının yanı sıra başka ülkelere göç eden halk bu geleneklerini oralarda da sürdürüyorlar. Göç eden halk geleneklerini de taşımaları ve sürdürmeleri nedeniyle kadın sünnetini Avrupa, Kanada, Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da görebiliyoruz. Ankara Üniversitesi Antropoloji Anabilim Dalı Başkanı Zafer İlbars Anabilim Dalı Başkanı Zafer İlbars, cinsiyetin kültürel bir olay olduğunu belirterek kadın sünnetini kadının belirli yaştan sonra toplumsal, kültürel cinsi-yetini kazanmasında önemli olduğuna dikkat çekti.
Antropologlara göre; insanlar içinde yaşadığı kültüre göre kadın ya da erkek oluyorlar. Ve yaşadıkları toplumun üyesi olurlar. Kadın sünneti açısından da baktığımızda, bu işlerin esasında cinsel kimliğin tanınması amacıyla yapıldı-ğını fark etmekteyiz. İlkel toplumlarda geçiş töreni olarak kabul edilen kadın sünnetinin birer sakatlama olduğunun altını çizen Antropolog Anabilim Dalı Başkanı İlbars, bireylerin ancak bu sakatlama şleminden sonra toplumun birer üyesi olabildiklerini kaydetti.
Mısır’da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan bazı kadın mumyalarının sün-netli olduğu belirlenmiş. Kadın sünnetinin nasıl yapıldığı M.Ö 1600′lü yıllardan kalan duvar resimlerinde detaylı bir şekilde tasvir edildiği belirtiliyor. Zafer İlbars, çok eskiden Mısır’da olmasın bunun bütün Mısırlı kadınlara uygulanıp uygulanmadığını ortaya koymayacağını belirtti. Hangi sınıf kadınlarına uygulandığının bilinmediğini söyleyen İlbars, mumyalandığına göre kraliyet ailesinden ya da Mısır’ın üst sınıf ailele-rinde olabileceğini ifade etti. Bunun yanı sıra belki de rahip kızlarıydı. Daha farklı sınıfsal özelliklere hizmet etmek için verilmiş olabilir. Belki de kutsal fahişeler için yapılmıştı. Özellikle mabette kutsanan ve döllenen kadınlar kutsal kadınlar olurdu. Çünkü bunlar Tanrı adına döllenen kadınlardı. Mısır’da özellikle kutsal kadınlar, Rahipler tarafından Tanrı’nın adına bu işlem yapılarken kadına da bir kutsallık tanınmış oluyor. Çünkü bu kadının doğuracağı erkek çocuk daha sonra rahip olabiliyor. Belki de böyle bir hizmete sahip kadınlar için uygulanıyordu. Günümüzde en çok Somali’de uygulanmakta olan Firavun sünneti de denilen bu işlem ‘ bekaretin’ tereddüt edilemeyecek garantisi olarak görülüyor.
Sudan’da, Yemen’de, Somali’de yaşayan bir kadınsan sünnet olmak zorunasın. Yaşadığın toplumda kabul edilmek için, evlenebilmek, değer görebilmek kısaca hayatını bir topluluk içinde insanca geçirmek için sünnet olmak zorundasın. Oralarda kadınlara uygulanan sünnet birçok şeyin ilanı olarak kabul ediliyor. Ergenlik dönemini yaşayan bir genç kızın evlenebilecek eş sta-tüsünde olduğunun ilanıdır kadın sünneti. Eğer sünnet olmadıysan daha evliliğe hazır değilsindir ve seçilecek temiz bir eş niteliği taşımadığın anlamına gelir. Bunun için çok küçük yaşlarda, ergenlikte, buluğ olayından sonra kızlar sünnet edilir bu ülkelerde. Yani kültürel ilandır kadın sünneti.
Bu uygulamayla kızın saflığı, temizliği simgelenir. Yaşadığı toplum, kültür içinde bir eşten, kadından beklenen özelliklere sahip olduğunun ilanıdır Genelde bu sünnet yaşları hemen buluğ sonrasıdır. Bazı yerlerde ise 4 ila 12 yaş arasında uygulanmaktadır. Bu işlem, çocuklarda primer sünnet olarak ya da sekonder sünnet olarak gerçekleştirilebilmektedir. Primer sünnet, klitoris üzerindeki sünnet derisinin insizyonundan, pharaonic sünnet ya da klitoris ve küçük dudakların çıkarıldığı ve yalnızca idrarın ve menstrüel kanın geçişine olanak verecek şekilde değişik kapsamlarda olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü ( BM raporları) verilerine göre bugün dünyada 130 mil-yon kadın ve kız çocuğu sünnetli. Raporda, her yıl sünnet edildiği tahmin edilen 3 milyon kadının büyük bir kısmının Mısır ve Etipya’da yaşandığı bildirildi. Bu operasyon çoğu kez ilkel ortamlarda kasabalı bir kadın tarafından yapılmakta. Nasıl bizim köy toplumunda halk ebeleri varsaa oralarda da sünnetçi kadınlar var. Ellerine ne geçerse kullanmaktalar; jilet, bıçak, makas, kırık cam parçaları, keskin taşlar, hatta bazı bölgelerde dişler kullanılmakta. İşlem coğrafik bölgeye ve kültürel uygulamalara göre değişiklik gösteriyor.  
İşlemin bıraktığı en küçük hasar kadı-nı ömür boyu seksten zevk almaktan mahrum bırakan kilitorisin kesilmesi olduğunu belirten Zafer İlbars, organda bir takım sakatlamalar olduğunu ve kızın evlilik hayatının, cinsel ilişkiden haz alma ögesinin tamamen önlendiğini dile getirdi. O toplumun değer sistemi çinde bir eş, bir aile kadını cinsel ilişkiden haz alamaz. Bu geleneği devam ettiren insanlar, uygulamanın Müslüman ülkelerinin büyük kısmında geçerli oluşundan ve bunun Kuran’ın emri olduğuna inanıyorlar. Müslümanlık açısından bakıldığında sünnetin aslında farz olmadığının dile getiren İlbars, erkek sünnetinin Müslümanlıkta olduğunu; ama kadın sünnetinin Müslüman ülkelerin büyük birçoğunda olmadığını ifade etti. Kur’an-ı Kerim’de böyle bir emirin olmadığının altını çizen İlbars, bunun kültürel bir uygulama olduğunu söyledi.
Düşünülemeyecek, inanılamayacak kadar kötü bir işlem olmasına rağmen halen devam ediyor. Çünkü temelinde Neolotik dönemden bu yana gelen bir uygulama var. Mülkiyet olgusu, tarım icat edildikten sonra ortaya çıktı ve erkeklerin sahip oldukları ilk mülk ise kadınlardı. Neolotik dönemde ortaya çıkan özellikle erkeğin soyunu sürdürme, kadından doğacak erkek çocuğu mülk devretmede temiz tohum çok önemliydi. Yani erkeğin kendi soyun-dan gelen birine mülkünü devretmesineçok önem veriliyordu. Ve bunun için kadının ‘bakir’ olduğundan emin olma-ları gerekiyordu. Sünnet edilen kızınise bakir olduğundan emin olabiliyorlardı. Sünnetli kadınların soyu temiz sürdüre-bildiklerini, son derece ehil olduklarını söyleyerek kültürel bir izin veriliyor ve bu nedenle kadınlara sünnet uygulanıyordu. Feodal düzenden günümüze kadar özellikle evlilik ve kadınlar üzerinde
yapılan uygulamalar çeşitlilik gösteriyor. İlk gece hakları… Mesela Ortaçağ’da özellikle Avrupa Kraliyet Aileleri’nde Kraliçe’nin Kralla ilk ilişkisi şövalyeler tarafından gözetleniyordu. Yani bütün hikâye soyun temiz olarak sürdürülmesi. Kadından beklenen sada-kat olgusunun temelinde de bu soy çizgisine herhangi bir yabancı unsurun karışmaması var. Bu geleneksel uygulamanın en çok
dikkat çeken yönü ise bu geleneğin taşıyıcılarının kadınlar olması. Bu işleme maruz kalanlar kadınlar; ama bunu sürdürenler de yine kadınlar. Anneler kendileri de sünnet olmuşlar ve kızlarını da sünnet ettirmişler. Bu kültür değerinin taşıyıcıları kadınlar; ama kadınlar hem psikolojik hem de görev olarak buna zorlanıyorlar. Bir yerde bu geleneği sür-dürmesi annenin de o toplum içinde belli bir saygınlığa, annelik görevini yaptığına dair kanıttır. Hem anne kimliğinin altının çizilmesi hem de kızının evlenebilecek nitelikte temiz, namuslu, toplumun tercih ettiği bir eş olduğunu vurgulamak üzere bu geleneği sürdürmek zorunda kalıyorlar. Bu geleneksel uygulamanın gerçekleştirildiği ülkelerde kadın sünneti yasaklanmasına rağmen devam ediyor. Çünkü toplumun beklentisi ve değerleri bu doğrultuda. Böyle bir kültür içinde büyüyen erkekler de bu beklendi içinde oluyorlar. Erkek, ancak sünnetini tamamlamış olan bir kadınla evlenmesi gerektiğini öğrenerek büyüyor ve eş seçerken de böyle birini seçiyor. Kızlarda bunu yapıyor. Erkekler kadınların sünnet edilmesini istemekte, anneler kızlarının kocasız kalması korkusuyla buna göz yummaktalar.
Her geleneğin bir görevi olduğunu dile getiren İlbars, bu geleneğin bir süre daha sürdürülüp sonra da ortadan kalkacağını ifade etti. Çünkü diğer Müslüman ülkelerde böyle bir uygulama yok.
İlbars, gelenek yapılı toplumlarda kadın konumunun genellikle erkek konumunun türevi niteliğinde olduğunu belirtti. Ayrıca kadın eğitimi sağlandıkça, ekonomik bağımsızlık kazanıldıkça kadınlara ilişkin olumsuz geleneklerin de artık uygulanamayacağını söyledi.
Bu barbarca uygulanan geleneğin sonuçlarına baktığımızda kadınları ölüme kadar götürdüğünü görüyoruz.
KADIN SÜNNETİ’ NİN SONUÇLARI
— Ölüm,
— Enfeksiyon,
— Yakın organlarda kanamalar,
— Şiddetli ağrılar,
— Ürolojik Komplikasyonlar,
— Şok,
— Anüste Hasar,
— Septisemi,
— HIV,
— Hepatit B,
— Sakatlama,
— Depresyon,
— Doğum özelliklerini kaybetme.

“Aşının hastalıkları ve ölümleri engelleyemediğini bildiğimiz gibi, kadınların da şehvet duygusuna esir hayvanlar olmadığını, onların sadakatinin barbarca adetlerle değil de güven ve sevgiyle kazanılacağını bilmeliyiz”
DÜNYA’DA 130 MİLYON KADIN SÜNNETLİ
Read more