iktisat 3. sınıf aöf çalışma ekonomisi ders notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iktisat 3. sınıf aöf çalışma ekonomisi ders notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 8. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 8
(ÖZET)
İŞSİZLİK VE EMEK PİYASASI POLİTİKALARI

*** Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, küresel işsizlik oranı

2007’de 5.6 iken 2010 yılı sonu itibarıyla % 6.2’ye yükselmiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, küresel işsizlik oranı

2010 yılı sonu itibarıyla dünyadaki açık işsizlerin sayısı yaklaşık 205 milyona

ulaşmıştır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, küresel işsizlik oranı 2010 yılı

sonu itibarıyla dünyadaki açık işsizlerin 118.4 milyonunu erkekler oluşturur.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, küresel işsizlik oranı 2010 yılı

sonu itibarıyla dünyadaki açık işsizlerin 86.5 milyonunu kadınlar oluşturur.

*** Bir işte çalışmak, kişinin kendisine olan özgüvenini artırmakta ve topluma

olan aidiyet duygusunu güçlendirmektedir.

İktisatçılar tarafından genellikle, çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde

cari ücret haddinden iş bulamama durumu olarak tanımlanan kavram işsizliktir.

Bir kişinin iktisadi açıdan işsiz sayılabilmesi için gerekli koşullar arasında çalışma isteğinde olmalı, iş arıyor olmalı.çalışma yeteneğine sahip

olmalı,yeteneğine uygun ücreti getiren bir iş bulamamış olmalıdır.

TÜİK’in işsizlik ölçümünde kullandığı kriterler arasında referans dönemi içinde istihdam edilmemiş olanları kapsayan kriter işi YOK KRİTERİ dir.

TÜİK’in işsizlik ölçümünde kullandığı kriterler arasında son üç ay içinde iş

arama kanallarından en az birini kullanmış olmayı gerektiren kriter İŞ ARIYOR

kriteridir.

TÜİK’in işsizlik ölçümünde kullandığı kriterler arasında iki hafta içinde işbaşı

yapabilecek durumda olmayı gerektiren kriter İŞE BAŞLAMAYA hazır kriteridir.

TÜİK’in işsizlik ölçümünde kullandığı kriterler arasında işe başlamaya hazır olma kriterinde 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olmayı gerektirir.

işsizlik oranlarındaki artış, genel olarak diğer makro ekonomik

göstergelerdeki öteki değişikliklerle birlikte değerlendirildiğinde, ekonomide

daralma yaratır.

*** Emek piyasasında emek arz ve talep fazlasının olmadığı durumda, yani piyasa dengede iken var olan işsizlik oranına DOĞAL İŞSİZLİK ORANI denir.

Doğal işsizlik enflasyon oranında bir artış yaratmadan sürdürülebilen en

düşük işsizlik oranına verilen addır.

Toplam işgücü içerisinde işsiz olanların yüzdesine İŞSİZLİK ORANI denir.

İşçilerin kısa süreli yer ve iş değiştirmelerinden kaynaklanan işsizlik GEÇİCİ işsizliktir.

İşsizlik türleri arasında çözümü en güç işsizlik türü YAPISAL işsizliktir.

işsizlik türleri içinde diğerlerinden oldukça farklı görünen, işsizliğin bir türü

olmasına rağmen, nitelik itibarıyla özel bir durumu açıklayan işsizlik GİZLİ

işsizliktir.

Üretim teknolojisinin sabit kalması koşuluyla, herhangi bir üretim

aşamasında bulunan işgücünün, üretim dışına alınması durumunda, üretim

hacminde bir azalma söz konusu olmuyorsa gizli işsizlikten söz edilir.

Gizli işsizliğin bulunduğu ekonomilerde bir ya da birkaç kişinin yapabileceği

işin, çok daha fazla kişiyle yapıldığı görülmektedir.

Çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde, niteliklerine uygun cari ücret

düzeyinde çalışmaya razı olma ancak iş bulamama durumu olarak ifade edilen

işsizlik kavramı AÇIK işsizliktir.

Gizli işsizlik, özellikle az gelişmiş ülkelerin tarım kesiminde ve kamu

sektöründe yaygın olarak görülmektedir.

Açık işsizliği nedenlerine göre 4 başlık altında ele alınır. Doğal işsizlik bunlar arasında yer almaz.

Friksiyonel işsizlik olarak da adlandırılan işsizlik GEÇİCİ işsizliktir.

Geçici işsizliğin oranı her ekonominin yapısal özelliklerine bağlı olarak

farklılaşır. Genellikle, % 3 civarındaki işsizlik oranı bu açıdan makul

karşılanabilir.

Bir ekonomide geçici işsizliğin sıfır olması, emek mobilitesinin de sıfıra

düşmesi anlamına gelecektir ki bu durum emek faktörünün üretim kolları

arasında optimal dağılımını sağlayacağı için ekonomik açıdan tercih

edilmeyecektir.

Strüktürel işsizlik olarak da adlandırılan işsizlik türü YAPISAL işsizliktir.

Bir piyasada talep edilen ve arz edilen beceriler arasında bir uyumsuzluk

olması durumunda ortaya çıkan bir işsizlik türü YAPISAL işsizliktir.

Ekonomik faaliyetlerdeki dönemsel dalgalanmaların yarattığı işsizlik türü

konjonktürel işsizliktir.

Piyasada yeterince iş olmaması nedeniyle ortaya çıkan işsizlik türü olarak ifade edilen işsizlik konjonktürel işsizliktir.

Piyasa ekonomilerinde ekonomik faaliyetlerin dönemsel dalgalanmalar

göstermesinin bir sonucu olup, ekonominin daralma dönemlerinde artmakta, genişleme dönemlerinde ise toplam talebe bağlı olarak azalmakta olan işsizlik

konjonktürel işsizliktir.

Devri işsizlik ya da yetersiz talep işsizliği olarak da adlandırılan işsizlik

konjonktürel işsizliktir.

Konjonktürel işsizlik, dayanıklı mal üreten sanayi kollarında daha çok etkili olmaktadır.

Konjonktürel işsizliğin süresi geçici işsizlikten daha uzundur.

*** Mevsim koşulları ve değişmeleri sonucu bazı mal ve hizmetlerin üretiminin

azalması ya da bazı mal ve hizmetlerin talebinde meydana gelen düşüşler

neticesinde ortaya çıkan işsizlik türü MEVSİMLİK işsizliktir.

Enflasyonla ya da parasal ücretlerdeki artış oranı ile işsizlik arasındaki ilişkiyi

inceleyen ve bu ilişkiyi, kendi adıyla anılan eğri ile ortaya koyan iktisatçı

Phılıphs’dir.

Kısa ve uzun dönem ayrımı yapan iktisatçılar Friedman ve Phelphs’dir.

Philips eğrisi, iktisat politikası kararları alanlara, enflasyonla işsizlik arasında

farklı tercihler sunmaktadır.

1861 -1957 döneminde İngiltere’deki işsizlik ile parasal ücretlerdeki değişmeler arasındaki ilişkiyi araştırılarak Philips eğrisi oluşturulmuştur.

1960’lı yıllarda Nobel ödüllü Samuelson ve Solovv, Philips eğrisini ekonomi

politikasının önemli bir analiz aracı hâline getirmişlerdir.

Philips’in, ampirik gözlemlere dayanarak elde ettiği Philips eğrisinin teorik

temelleri Lipsey tarafından oluşturulmuştur.

Lipsey’in kurduğu emek piyasası modelinin ikinci fonksiyonu emek talep

fazlası ile işsizlik oranı arasındaki pozitif ilişkiyi gösteren fonksiyondur.

Lipsey’e göre emek talep fazlasının artması işsizlik oranını azaltır.

Lipsey’e göre emek talebi ve arzı eşitken, yani emek talep fazlasının sıfır

olduğu durumda, parasal ücret sabit kalır.

Philips eğrisinin uzun dönemde istikrarlı olmayacağı, eğri üzerinde bir noktanın

seçilmesi ile belirlenen enflasyon oranının, bir uyum döneminden sonra yeni

bir beklenen enflasyon oranına ve Philips eğrisinin kaymasına neden olacağını

ileri süren iktisatçılar Friedman ve Phelphs’dir.

Özellikle Friedman’a göre, iktisat politikası uygulayıcıları ekonomideki işsizlik

oranını bazı zorlamalarla, düşürmeye çalışmamalıdırlar.

Rasyonel beklentiler hipotezine göre, insanlar enflasyonu tahmin ederken,

uyarlanabilir beklentiler teorisinde ifade edildiği gibi, yalnızca geçmiş yılın

enflasyon oranını göz önünde tutmazlar, aynı zamanda bütçe açıkları ya da

para arzındaki değişimin gelecek yılın enflasyon oranı üzerinde yaratacağı

etkileri de göz önünde tutarlar.

Para ve maliye politikalarındaki işsizliği azaltmaya yönelik sistematik ve tahmin

edilebilir genişlemeler hiçbir fayda sağlamadığı gibi daha yüksek bir enflasyonu da beraberinde getireceği için ekonomiye büyük oranda zarar verir.

Dolayısıyla, ekonomi kendi hâline bırakılır ve aktif iktisat politikalarıyla mü

dahale edilmezse, piyasalar her konuda en iyi çözümü getirir şeklinde düşünce

rasyonel beklentiler hipotezine aittir.

*** 1970’lerde yaşanan, yüksek işsizlik ve enflasyonun aynı anda var olduğu bir

ortamı ifade eden olgu stagflasyondur.

*** işsizlik sigortası ve işsizlik yardımı işsizlik sorunuyla mücadelede izlenen

pasif politikalar arasında yer alır.İşsizlik sigortası genel olarak kamu kurumlar

tarafından yürütülen bir sistemdir ve zorunludur.

İşsizlik yardımını işsizlik sigortasından ayıran temel farklılık, işsiz kalan kişinin pirim ödemiş olma zorunluluğunun olmamasıdır.

Yapısal işsizlikle mücadelede aktif politikalar arasında en etkin politika EĞİTİM

programlarıdır.

*** Belediyeler tarafından herhangi bir niteliğe sahip olmaksızın, okullarını

bitirmeden ayrılan 20 yaşın altındaki gençleri yasal olarak izleyen ve

danışmanla birlikte eğitim ve iş konularını kapsayan bir kişisel eylem planı

hazırlayan ülke Danimarka’dır.

*** Özellikle yapısal ve konjonktürel işsizlikle mücadelede etkili olan aktif

istihdam politikası istihdam sübvansiyonlarıdır.

Katılımcılarının büyük bir kısmını uzun dönemli işsizlerin oluşturduğu aktif

istihdam politikası iş yaratma programlarıdır.

1960’lı yılların başından 1980’e kadar geçen dönemde Türkiye’nin endüstriyel

gelişme stratejisi ithal ikamesi esasına dayandırılmıştır.

Türkiye’de gerek aktif gerekse pasif emek piyasası politikalarını yürütmekle

yükümlü kamu kuruluşu IŞKUR’dur.

Hanehalkı işgücü anketi ülkemizdeki emek piyasalarıyla ilgili en güvenilir veri

kaynağı olarak kabul edilir.
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 7. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 7
(ÖZET)

EMEK PİYASA VE SENDİKALAR

*** ENDÜSTRİYEL İLİŞKİLER : Emek piyasasının piyasa güçleri, devlet ve toplu

pazarlık sisteminin bir tür bileşimi tarafından düzenlenmesi olarak tanımlanan

sistem endüstriyel ilişkiler sistemidir.

*** EKONOMİK FONKSİYON : ILO tarafından sendikal hareketin tarihsel

sorumluluğu içinde yer alan işyeri, işkolu (sektör) ve ulusal düzeyde yaratılan

ekonomik değerin, toplu pazarlık sürecinde adalet ve eşitlik anlayışı içerisinde

paylaşılmasını anlatan fonksiyonu ekonomik fonksiyondur.

ILO tarafından sendikal hareketin tarihsel sorumluluğu içinde yer alan ve

emeğin işyeri düzeyinde çalışma koşulları ve toplumsal düzeyde de ekonomik

ve sosyal politikalar üzerine söz hakkını ve kimlik sahipliğini işaret eden

fonksiyonu ekonomik fonksiyondur.

*** SOSYAL FONKSİYON : ILO tarafından sendikal hareketin tarihsel

sorumluluğu içinde yer alan ve emeğin dayanışma bilincinin güçlenmesini,

ortak değerlerin ve amaçların tanımlanmasını, işgücünün sosyal risklerinin

kontrol altına alınmasını, sosyal risklerin olası sonuçlarının yönetilmesini ve

sosyal .dışlanma ve fakirlikle mücadeleyi ifade etmekte olan fonksiyonu sosyal

fonksiyondur.

*** işçi sendikalarının sadece işveren ve çalışanlar arasında değil; işçiler

arasında da kazanç ve kayıpları yeniden dağıtan örgütler olduklarını söyleyen

Hyman’dır.

Hyman’ın sendikaların toplumsal tabanıyla ilgili olarak bahsettiği dört kesim

arasında seçkin kesim, çekirdek işgücü, çeper ve dışarıda kalanlar yer alır.

*** Tarihsel olarak işçi sendikalarının vasıflı, yüksek ücretli ve iş güvencesine

sahip kesimleri örgütleyerek geliştiği ve özellikle 20. yüzyılın kitlesel sendika

tabanını daha çok imalat sanayinin çekirdek işgücünde bulduğu söylenebilir.

*** İşçileri işgücü piyasasındaki konumuna göre sınıflandıran örgütsel yapı

YATAY yapıdır.

işçileri sektör ya da işverenlere göre sınıflandıran örgütsel yapı DİKEY yapıdır.

Meslek insanları, diğer beyaz yakalılar, zanaatkârlar, vasıfsız kol işçileri olarak sınıflandırılan örgütsel yapı YATAY yapıdır.

İşkolu ya da işyeri sendikacılığı olarak sınıflandırılan örgütsel yapı DİKEY

yapıdır.

*** Türkiye’de sendikalaşma oranı 2010 yılında % 6 dolayındadır.

Türkiye’de 2010 yılına göre toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçilerin sayısı

800.000’dir.

Türkiye’de en geniş üye tabanına sahip olan sendika konfederasyonu Türk-

İş’dir.

Sendikalı üye sayısını, sendikaların gücünün birincil kaynağı olarak ele alarak,

toplu sözleşme sisteminin varlığını, bu sistemin düzgün işlediğini ve bu

sistemin işçi sınıfının politik ve ekonomik etkisinin kurucusu olarak ele

alınabileceğini varsayan analiz Marksist analizdir.

Sendika yoğunluğu düşük düzeyde olan fakat sendikanın yapmış olduğu

toplu sözleşmeden yasa gereği sendikalı olmayan işçilerin de yararlanması

nedeniyle sendikaların etkisinin yüksek olduğu ülke FRANSA’dır.

Genel olarak toplu sözleşmelerin etkinliğinin zayıflaması sendika

üyeliğindeki düşmeden daha azdır. 1980’li yıllardan sonra bazı ülkelerde hem

toplu sözleşmeden yararlanacak kişilerin sayısında hem de sendikalaşma

oranında büyük oranda düşüş gerçekleşmişti. Bu ülkeler; Yeni Zelanda, ABD,

İngiltere ve Avustralya’dır. Hollanda bu ülkeler arasında yer almaz

Sendikaları tekel gücüne sahip, iktisadi etkinlik açısından zararlı iktisad

aktörler olarak ele alan yaklaşım neo klasik yaklaşımdır.

Sendikaların tekel gücünden çok, farklı çıkarlara sahip işçilerin kolektif örgütü

olduğunu söyleyen yaklaşım sosyal demokrat yaklaşımdır.

*** Medoff sendikaları tekel gücüne sahip, iktisadi etkinlik açısından zararlı

iktisadi aktörler olarak gören iktisatçılar arasında yer almaz.

Sendikaların ekonomik etkileri ile ilgili Freeman ve Medoff tarafından

geliştirilen yaklaşıma verilen isimler sosyal demokrat, kolektif ses, kurumsal

tepki ve FM yaklaşımıdır.

Sendikaların ücretleri rekabetçi düzeyin üstüne çıkardığı varsayımına

dayanan yaklaşım tekel yaklaşımıdır.

Sendikaların ücretleri artıran tekelci güçlerle donanmış ve işletme içinde

örgütlenmiş işçilerin temsil gücü ile belirlenen iki yüzü olduğunu ifade eden

iktisatçılar Freeman ve Medoff’dur.

*** Freeman ve Medoff’a göre sendikaların ücretleri artıran tekelci güçlerle

donanmış yüzüne tekel yüzü denir.

*** Freeman ve Medoff’a göre sendikaların işletme içinde örgütlenmiş işçilerin

temsil gücü ile belirlenen yüzüne kurumsal tepki yüzü denir.

*** Modern endüstriyel ekonomilerde ve kısmen büyük işletmelerde,

sendikaların kolektif ses için bir araç olduğunu savunan ve bu yolla işçilerin bir

grup olarak yönetimle iletişim kurmasının sağlandığına inanan görüş modern

görüştür.

1980 yılında, uluslararası piyasalar için üretim yapan işçi sayısı 300 milyon iken

2000’lerde bu sayı 800 milyona ulaşmıştır.

*** Yoğunlaşan küresel rekabetin işgücü piyasaları üzerindeki etkisi ücretlerin

azalması, işsizliğin artması, çalışma koşullarının farklılaşması, ücret

eşitsizliklerinin artmasıdır.

*** Küreselleşmenin emek piyasaları üzerindeki genel etkileri emek

piyasalarının esnekleşmesi,işgücü göçünün artması, enformelleşme, işin

niteliğinin ve çalışma koşullarının standart dışına doğru değişmesi sayılabilir.

Özellikle gelişmiş ülkelerde yüksek sendikalaşma eğilimi ve yoğunluk oranları

ile sadece kapitalizmin değil, sendikal hareketin de Altın Çağı olarak

adlandırılan dönemin başlangıcı 2.Dünya Savaşı sonrası dönemdir.

Sendikal gücün ve etkinliğin değerlendirilmesinde öne çıkan işçi

sendikacılığının emek piyasasının yönetimini etkileyebilme gücü olarak ifade

edilen kavram kurumsal etkinlik kavramıdır.

Liberal yaklaşımların geliştirdiği “sendikasız endüstri ilişkileri” adı altındaki

teorik modele göre özel öneme sahip olan alan insan kaynakları yönetimidir.

*** K, Amerika’da örnekleri görülen mekanizmalarla, bazı sendikalar üretim ve

yönetim sürecindeki değişiklikleri takip edip, işçiler lehine bazı politikalar

geliştirmektedir. Bahsi geçen mekanizmalar proaktif eklemlenmedir.

*** Takım çalışmalarında işçilerin kendi liderlerini seçmesi ve takım

toplantılarına sendika temsilcilerinin dahil edilmesi gibi uygulamaların örnek

olarak verildiği durum olumlu eklemlenmedir.

işveren ve çalışanların temsilcileri arasındaki pazarlık süreci olarak adlandırılan

süreç TOPLU PAZARLIK sürecidir.

Bir tarafta bir işveren veya bir ya da birden fazla işveren örgütü ile diğer

taraftan işçileri temsil eden bir veya birden fazla işçi örgütü arasında, ücret ve

diğer çalışma koşullarına ilişkin yapılan pazarlık ve görüşmelere TOPLU

SÖZLEŞME denir.

Sendika üye aidatı ve bireylerin sendikal faaliyet için harcamayı planladıkları

zamanın değeri olarak tanımlanan kavram SENDİKA HİZMETİLERİ FİYATIdır.

Sendikalar bireyin pazarlık gücünün artmasını sağlar.

*** Ücret pazarlığında, işverenin taviz verme eğilimi ile grevin beklenen süresi

arasında doğru orantılı; sendikanın direnme eğilimi ile grevin süresi arasında

ters yönlü bir ilişki olduğunu ifade eden böylece grev sürelerini içsel bir

değişken olarak modele katan iktisatçı Hicks’dir.

*** Walton McKersie’ye göre, toplu pazarlık süreci işçilerle işverenler

arasındaki az sayıda ödülün dağıtılması sürecidir, Bu modelde toplu pazarlık

görüşmeleri sırasında tarafların birbirine karşı tavırları her görüşme maddesi

için beklenen sübjektif faydaya göre değişir şeklinde ifade edilen toplu pazarlık

süreci ödül dağıtıcı pazarlık sürecidir.

Toplu pazarlık esnasında her iki tarafın da görüşmede belli konularda fayda

sağlayabileceği temeline dayanan toplu pazarlık süreci bütünleştirici

pazarlıktır.

işverenin çok büyük finansal tehlikede olduğu ve sendikadan yardım istediği

durumlarda geçerli olan toplu pazarlık süreci bütünleştirici pazarlıktır.

*** İş güvenliği VValton ve McKersie’nin toplu pazarlık süreçleri arasında yer

alan bütünleştirici pazarlığın konularındandır.

Tarafların tavırlarının görüşme süreci esnasında değişmeleri ile ilgili olan

toplu pazarlık süreci davranışsal yapılanmadır.

Bir pazarlık grubunun kendi içindeki görüşmeleri demek olan toplu pazarlık

süreci örgüt içi pazarlıktır. Pazarlık gücü” nün kavramsal açıdan en iyi

açıklanışı Chamberline tarafından yapılmıştır.
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 6. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 6
(ÖZET)

EĞİTİM EKONOMİSİ : Eğitimin getirisi, eğitim politikası ve eğitimin

kalitesi, eğitim ve sanayinin etkileşimi, eğitimin ekonomik büyümeye etkisi ve

eğitimin finansmanı gibi konuları kapsayan ve iktisadın oldukça geniş kapsamlı

ve gittikçe gelişen bir alt disiplini eğitim ekonomisidir.

*** Okullaşma oranları 1970’li yıllarda artmıştır.1980’li yıllarda hız kesmiştir.

*** Afrika ve Asya’daki yoksul ülkelerdeki yükseköğrenime devam edenlerin

nüfus içindeki oranları % 5′lerin altında kalmıştır.

*** Yükseköğrenime devam edenlerin nüfus içindeki oranı gelişmiş kapitalist ülkelerde % 50’yi aşmıştır.

*** Uluslararası veriler ve araştırmalara göre eğitim düzeyi ile ücret/kazanç

arasındaki ilişki doğru orantılı ve kuvvetli bir ilişkidir.

*** Eğitimin toplumsal bir olgu olması ve eğitimin niteliğine ve pedagojisine kimlerin karar vermesi gerektiği gibi konular EĞİTİM SOSYOLOJİNİ ilgilendiren

konulardır.

*** Eğitim ve sağlık hizmetleri için piyasa AKSAK REKABET PİYASA olarak

tanımlanır.

*** Eğitim hakkının bütün kesimlere yaygınlaştırılması esas olarak ulus devlet

yapılanması içinde biçimlenen kapitalist ekonomik işleyişe uygun bir gelişme

olarak ele alınmaktadır.

*** Eğitim sistemi devletin ideolojik aygıtlarındandır görüşünü savunan Althusser’dir.

*** Althusser’e göre Okul ekonomik sermaye tarafından belirlenen kültürel

sermayeye göre öğrencileri seçmekte ve elemektedir ifadesi yanlış bir ifadedir.

*** Eğitim sisteminin ve bu sistemin kurumu olan okulun kendisinin eşitsizlik

ürettiğini ileri sürmekte olan Bourdieu’dur.

*** Devlet egemen sınıfların çıkarlarını kollamak ve ideolojisini kuşaklar boyu

iletebilmek için okul kuru- munu kullanmaktadır ifadesi Althusser’e aittir.

*** Hollanda’da tüm eğitim kurumlan, özel okullar da dahil, kamu tarafından

finanse edilir.

*** OECD ülkelerinde kamu, harcamalarının 1/5 inden fazlasını özel eğitim

kurumlarına dolaylı ya da dolaysız olarak transfer etmektedir.

*** Eğitimin bir tüketim malı olarak ele alındığı iktisat modeli NEO KLASİK

modeldir.

*** Standart fayda maksimizasyonu varsayımı çerçevesinde, insanlar okula,

üniversiteye gider çünkü yeni bilgi elde etmekten hoşlanırlar görüşü NEO

KLASİK modelde yer alır.

*** Eğitimin faydaları üzerine şu anki tüketim bileşeni, geleceğe dair bir

tüketim bileşeni ve son olarak yatırım bileşeni yani beşerî sermaye yatırımı

olarak eğitimin faydaları üzerine üçlü bir yaklaşım sergileyen düşünür

Schultz’dur.

*** Bireyin, zorunlu (temel eğitim) eğitim, zorunlu olmayan eğitim (lise,

üniversite, lisansüstü, sertifika, kurs vb. eğitim programları), tıbbi bakım vb.

faaliyetlerine yaptığı harcama BEŞERİ SERMAYE YATIRIMI olarak tanımlanır.

Beşeri sermayenin ikamesi mümkündr.

Beşeri sermaye toprak, sabit sermaye ya da emek gibi transfer edilemez.

Eğitim yatırımı kararı alınırken gelecek dönemlerde elde edilecek getiri ve

maliyetlerin bir iskonto oranı ile elde edilmesine verilen isim bugünkü değerdir.

Beşerî Sermaye Teorisi’ne göre kişinin eğitim yatırımına karar vermesi için

Eğitimin iskonto edilmiş getirileri, iskonto edilmiş maliyetlerinden yüksek

olmalıdır.

Beşerî Sermaye Teorisi’ne göre eğitim maliyetini düşüren her faktör eğitim

yatırım miktarını artırır. Beşerî Sermaye Teorisi’nin temel görüşü eğitim

verimliliği ve dolayısıyla geliri de artırır.

Beşerî Sermaye Teorisi’nin eğitimin fayda ve maliyetlerini açıklarken kullandığı

şekle verilen isim yaş- kazanç profilidir.

Yaş-kazanç profilinde ileri yaşlarda gelirlerin seyri için erken yaşlarda hızla artarken, ileri yaşlarda artış hızı yavaşlar ifadesi doğrudur.

*** Firmaya özgü eğitim verimliliği sadece eğitimin verildiği firmada

yükseltirken, piyasanın kalanında yükseltmeyen eğitimdir.Netvvork

kurulumuna ilişkin eğitim firmaya özgü eğitimdir.

İşverenin söz konusu maliyetleri azaltmak için, çalışanın beşerî sermaye

donanımını bir tür eleme aracı olarak kullandığını vurgulayan yaklaşım eleme

teorisidir.

*** Eğitimle büyüme arasında doğrudan bir ilişki olmadığını, eğitimin

işverenler tarafından doğru işe doğru insanı yerleştirmede bir filtre görevi

üstlendiği görüşünü savunan Arrovv’dur.

*** Neoklasik iktisattan farklı olarak, birey üzerinden analiz yapmayan,yapıya

ve kurumlara önem veren iktisat KURUMCU iktisattır.

*** KURUMCU iktisata göre insanların bilgi edinme, öğrenme süreçlerinde

her zaman belirli bir kültürün lenslerinden bakarak bu bilgiyi alırlar ancak bu

öğrenme sürecinde kültürler arası ortaklıklar/benzerlikler vardır.

*** Kadınlarla erkekler arasındaki mevcut iktidar ilişkilerini değiştirmeyi

amaçlayan bir politika olarak tanımlanan kavram FEMİNİZİM.

*** Kapitalist sistemi sınıf, sömürü, sermaye birikim süreci, artı değer ve

toplumsal yeniden üretim gibi kavramlarla analiz eden teori Marksist teoridir.

*** Kapitalist toplumun temel yapı taşı metadır.

*** Marksistler, Sermayenin değerlenmesi ve sermaye devir hızının kesintisiz

işleyebilmesi için, 1980’li yıllardan itibaren eğitim ve sağlık gibi daha önce

kamu tarafından üstlenilen ve parasız olan hizmetle- rin piyasalaşma ve

ticarileşme süreçlerine dikkat çekerler.

Marksistler genç insanların eğitim talebinin ve meslek seçiminin, bireysel,

özgür ve rasyonel seçimler olarak değil, SINIFSAL konumlarına göre

şekillendiğini savunurlar.

Marksistler eğitimin toplumsal işlevinin, “eleme” işlevinden daha önemli olduğunu kabul ederler.

*** Dijital ekonomi olarak ifade edilen kavram bilgi ekonomisidir.

*** Yeni ekonomide bilgiler tamamen 1 ve O’dan oluşan veri formlarında

iletilmekte ve günümüzde her türlü bilgi, ses, yazı, görüntü, hareketli obje vs.

bilgisayar ağları tarafından iletilmektedir ifadesi yeni ekonominin dijital

ekonomi olduğu özelliği ile ilgilidir.

Bilginin analogdan dijitale dönüşmesi, fiziki varlıkların sanal hâle gelmesine

imkân vermektedir. Söz konusu sanallaşma ekonominin yapısını, kurumların

türlerini ve aralarındaki ilişkileri, dolayısıyla ekonomik faaliyetin bizzat

kendisini değiştirmektedir ifadesi yeni ekonomide sanallaşmanın önemli oldu

ğunu vurgular.

*** Eski büyük işletme yapıları ayrışmakta ve dinamik birey ve kurumların

oluşturduğu ekonomik faaliyet temelli gruplar hâlinde yeniden ortaya

çıkmaktadır. İşletmenin ortadan kalkması, yani kaybolması değil dönüşmesi

söz konusudur ifadesi yeni ekonominin MOLEKÜLER ekonomi olduğunun

özelliğidir.

*** Yeni ekonomi iletişim ağlarıyla bütünleşen bir ekonomidir. Yeni teknoloji ve

iletişim ağları küçük ölçekli işletmelere büyük ölçekli işletmelerin sahip olduğu

ölçek ekonomileri ve kaynağa ulaşma gibi ana avantajlara sahip olma imkânı

sunmaktadır ifadesi yeni ekonominin AĞ EKONOMİSİ olma özelliğidir.

*** Eğitim ve öğretim kurumlarında gerçekleşen, tan inan yeterlilik belgesi,

sertifika ya da diploma ile belgelenen eğitim örgün eğitimdir.

Eğitim ve öğretim sisteminin içinde, örgün eğitime paralel olarak yer alan

genellikle resmî bir belge ile belgelendirilmeyen sivil toplum kuruluşlarınca,

işçi sendikalarınca verilebileceği gibi, örgün eğitim örgütleri tarafından

tamamlayıcı olarak da verilebilen eğitim yaygın eğitimdir.

Doğal olarak günlük hayatı izler ve amaçlanmış bir eğitim olmak zorunda

değildir. Bireylerin kendileri tarafından bile bu yolla edinilen bilgi ve becerilerin,

bireylerin beşerî sermaye donanımına katkısı olarak tanımlanan eğitim

ENFORMEL eğitimdir.

Yaşam boyu öğrenmeyi yaygın, örgün ve enformel öğrenme ya da eğitim

şeklinde üç farklı şekilde yapılabileceğini ifadesi Memorandum’da yer almıştır.

*** Dijital veriler üzerine kurulmuş bir ekonomide, işletme başarısı ve iktisadi

faaliyetler açısından hız anahtar bir değişkendir ifadesi yeni ekonominin hız

ekonomisi olma özelliğidir.

*** İki kutuplu dünyanın ayrışmasından sonra, iktisadi duvarların önemli ölçüde

ortadan kalktığı, dinamik, yeni ve değişken küresel bir çevre ortaya çıkmıştır

ifadesi yeni ekonominin küresel ekonomi olma özelliği ile ilgilidir.

*** Kitle üretiminin yerini büyük miktarlarda müşteri isteklerine göre üretimin

almasıyla birlikte, üreticiler bireysel tüketicilerin zevk ve ihtiyaçlarına uygun

özel mal ve hizmetler oluşturmak zorunda kalmışlardır. Yeni ekonomide

tüketiciler fiilen üretim sürecine katkıda bulunabilmektedirler ifadesi yeni

ekonomide üretici ve tüketici farkı belirsizleşmektedir özelliği ile ilgilidir.

*** Sanayi ekonomisinde anahtar sektör konumunda olan sektör otomotiv

sektörüdür.

*** Yeni ekonomide hakim ekonomik sektör diğer tüm sektörlerin refah

yaratmasına giden yolu teşkil eden bilgisayar, iletişim ve eğlence sanayilerinin

bütünleşmesiyle oluşan sektör MEDYA sektörüdür.

*** Hayat boyu eğitim, 1970’lerde UNESCO tarafından yayınlanan raporla

“bireysel kültürel büyümenin” bir parçası olarak daha insani boyutta ele

alınmıştı.

*** 1980 ve 1990’larda hayat boyu eğitim kavramını yeniden kavramsallaştıran

ve hayat boyu eğitimi beşerî sermaye yatırımının bir parçası hâline getiren

kuruluş OECD’dir.
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 5. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 5
(ÖZET)

ÜCRET KAVRAMI : İşçinin emek gücünde kristalize olmuş özel bir

metanın fiyatı olarak tanımlanan kavramdır.

*** Emeğin belirli bir süre içinde ödenen karşılığı olarak tanımlanan ücretin

bireye ödenme biçimi, ödenme şekli, süresi, karşılığın diğer ücretlere göre

farklılığı vb. birçok soruyu gündeme getirmesi ve bu sorulara farklı yanıtlar

araması çalışma ekonomisi içinde yer alır.

*** Tarihsel olarak 19. yüzyıl teorilerini ifade eden klasik olarak kabul edilen

düşünürlerin ücretler üzerine görüşleri geleneksel teoridir.

*** Doğal ücret teorisi Klasikler tarafından ileri sürülmüştür.

*** LASELLE Doğal ücret teorisini insafsız bir Tunç Kanunu olarak

nitelendirir.

*** KLASİK TEORİ : Doğal ücretin ancak asgari fizyolojik gereksinimleri

karşılayacağı ve nüfusun, özellikle fakir aileler içinde hızla artmasından dolayı

yükselmeyeceği bir durumda, klasiklerin doğal ücretinin en çok ücret sayılması

gerektiğinin ortaya konulduğu teoridir.

*** İşçilerin yaşam düzeylerinin ve refahlarının iyileştirilmesinin olanaksız

olduğuna, o hâlde var olan ekonomik ve sosyal düzenin değişmesinin gerekli

olduğu sonucuna varan iktisatçı Laselle’dir.

*** Marks’ın ücretler konusundaki görüşleri; temel olarak emek arzı ve

talebi arasında nüfus sorunu ile açıklanmamaktadır.

*** TUNÇ YASASI : Ücretlerin yükselmesinin nüfusun azalması ile yani

işgücü ihtiyacının artması ile ilişkilendirilmesi görüşü emeğin tunç yasası

olarak ifade edilir.

*** Emeğin tunç yasasına göre insanlığın temel sorununa ilişkin

bileşenleri DOĞURGANLIK ve ÜRETİM kapasitesidir.

*** Nüfusun ilkeleri Üzerine Denemeler adlı eser Malthus’a aittir.

*** Nüfus artışının sınırlandırmadığı zaman ücret düzeyinin daha da

aşağılara çekileceğini ifade eden iktisatçı Malthus’tur.

*** Ücret düzeyinin sadece yaşam için gerekli olan malların alımı dışında

sosyal ve kültürel ihtiyaçları da karşılayacak bir düzeyde olması gerektiği

üzerinde duran iktisatçı Turgot’dur.

*** Emeğin değerini belirleyenin ücret değil; bizzat emeğin kendisi

olduğunu, bir malın üretimi için gerekli olan emek miktarının değeri

oluşturduğunu ifade eden iktisatçı Ricardo’dur.

*** Emeğin harcanması ile ücretin belirlenmesini birbirinden kesin olarak

koparan ilk düşünür Ricardo’dur.

*** Ücret fonu teorisi MİLİ tarafından ileri sürülmüştür.

*** ÜCRET FONU TEORİSİ : Ücret düzeyini, işgücü hacmi ile

ücretlerin ödenmesine ayrılan ve değişmeyen fon arasındaki ilişki belirler

şeklinde ifade edilen teori ücret fonu teorisidir..

*** Ücret fonu teorisinin sonucuna göre, genel ücret düzeyi işçi sayısının

azalması ile artırılabilir.Ücret fonu teorisine göre, işçi sayısının artması genel

ücret düzeyinin düşmesine neden olur.

*** ArtıK değer teorisi Marks tarafından ileri sürülmüştür.

*** Klasik iktisatçılarla birlikte ortaya çıkan doğal ücret ve ücret fonu gibi

kavramlardan hareketle, 19. yüzyılda Kari Marks tarafından hazırlanan ücret

teorisi ARTIK DEĞER teorisidir.

*** İşçinin, çalışma saatinin bir kısmının, işverene karşılıksız olarak

aktarılması (sömürü) esasına dayalı olduğu ileri sürülen teori ARTIK DEĞER

teorisidir.

*** Marks’a göre emeğin kullanım değeri ile değişim değeri arasındaki fark

ARTIK DEĞER ile ifade edilir.

*** Artık değer kavramının Ricardo’daki karşılığı DOĞAL ÜCRET.

*** Marks’a göre piyasada sürekli olarak emek arzını talebin üzerinde

tutan ve bunun sonucunda asgari geçim düzeyinde bir istihdamı olanaklı

kılanlar yedek işsizler ordusudur.

*** Tam rekabet koşullarında ücretlerin arz ve talebe göre belirleneceğini

ifade eden teori MARJİNAL VERİMLİLİK teorisidir.

*** Neo klasik ücret teorisi olarak da ifade edilen teori marjinal verimlilik

teorisidir.

*** işçi ve işverenin ayrı birer taraf olduğunu ve ücretlerin iki taraf

arasında yapılan pazarlık sonucunda belirleneceğini kabul eden teori pazarlık

teorisidir.

*** Pazarlık teorisi, ilk kez Davidson tarafından ileri sürülmüştür.

*** Toplam efektif talebin yetersiz kaldığı ve işsizliğin bu nedenle

yaygınlaştığı zamanlarda daha uygulanabilir olan ücret teorisi pazarlık

teorisidir.

*** Satınalma gücü teorisi, toplam efektif talebin yetersiz kaldığı ve

işsizliğin azaldığı zamanlarda daha az uygulanabilir olacaktır.

*** içsel işgücü piyasaları ile ilişkilendirilmesi hâlinde ücretlerin düşük

veya yüksek oluşunu açıklayabilen model içerdekiler ve dışarıdakiler modelidir.

*** işlem maliyetlerinin ve işçilerin heterojenliğini vurgulayarak,

sendikalar için örgütlenme açısından önemli roller olduğunu öne süren teori

içerdekiler ve dışarıdakiler modelidir.

*** içsel işgücü piyasasına sahip bir firmanın piyasa ücret düzeyinin

üzerinde ücret ödemeye razı olmasının nedeni içerdekiler yerine dışarıdakileri

almanın işlem maliyetidir.

İçsel işgücü piyasalarında ücretin belirlenmesi idari kurallara göre gerçekleşir.

*** Yüksek değil düşük sorumluluk isteyen işler için yeni işçi kiralanır;

böylelikle işçilerin gerçek karakterleri zaman içinde keşfedilmeye çalışılır.

*** İçsel emek piyasalarını oluşturmanın temel nedeni işe alma ve eğitimin

firmalara önemli maliyetler yüklemesidir.

*** işçilere çeşitli nedenlerle piyasa ücretinin üzerinde bir ücret verilmesi

durumunda emek verimliliğinin artacağını ifade eden teori ETKİN ÜCRET

teorisidir.

*** Çalışanların fiziksel ve moral sağlıkları onlara ödenen ücretlerle

yakından ilişkili olduğu görüşüne dayanan teori ETKİN ÜCRET teorisidir.

*** Çalışanlara ne kadar yüksek ücret ödenirse çalışanların verimleri ve

sağlıkları o ölçüde gelişecektir görüşüne dayanan teori ETKİN ÜCRET

teorisidir.

*** Ücretler arasında gerçekleşen çok ciddi farklılıkların ve bunun yol

açtığı dengesizliklerin giderilmesinin vurgulandığı çalışanların yaptıkları işlerle *** uyumlu ücret farklarının kısmen azaldığı bir çalışma hayatını ifade eden kavram EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET kavramıdır.

*** Emek piyasalarında uzun dönemde ve hareketliliğin olması hâlinde

farklı istihdam koşullarının parasal ve parasal olmayan tüm avantajlarının

eşitlendiği fikrini ileri süren iktisatçı A.Smith’dir.

*** İşçilerin piyasadaki ücret farklılıklarından haberdar olacakları ve emek

hareketliliği kolay ve maliyetsiz olduğundan ücretlerin yüksek olduğu piyasaya

giriş yaparak ücretlerin dengeleneceğini varsayan teori tam rekabette söz

konusudur.

*** işlerin alternatif işlerde olmayan, istenmeyen yönlerini tazmin etmek

amacıyla çalışanlara yapılan fazla ödemelere TELAFİ EDİCİ ÜCRET denir.

*** istihdamın özel koşulları dikkate alındığında, emek talebi aynı düzeyde

iki firma arasındaki ücret farkının, işyeri koşulları arasındaki farklardan

kaynaklandığının söylendiği ekonomi NEO KLASİK ekonomidir.

*** Telafi edici ücret farklılıkları bazı işlerde gönüllü çalışmayı teşvik eder.

*** Riskli mesleklerin seçiminde, emek talep eğrisinin eğimi diktir.

*** Neoklasik İktisatçılar tarafından ileri sürülen ve emek piyasalarında

bireylerden kaynaklanan ücret farklılıklarının nedenlerini de açıklayan teori

BEŞERİ SERMAYE teorisidir.

Riskli işlerin ücretleri ile riski az olan işlerin ücretleri arasındaki oran 1 ’e yaklaştıkça ücretler arasındaki fark azalmaktadır.

*** Riskli işlerin ücretleri ile riski az olan işlerin ücretleri arasındaki oran

1 ’den uzaklaştıkça ücret farkı artmaktadır.

*** Bir mesleğin prestiji ile diğer mesleğin kazancı iki mesleğin farklı

üstünlüklerini eşitleme eğilimini taşımaktadır. Bu farklılıklara EŞİTLEYİCİ

FARKLILIKLAR denir.

*** Prestiji olan işlerin ücretinin prestiji olmayan işlerin ücretine oranı 1’e

yaklaştıkça ücret dışı farklılıklar azalmaktadır.

*** Prestiji olan işlerin ücretinin prestiji olmayan işlerin ücretine oranı

1’den uzaklaştıkça ücret dışı farklılıklar artmaktadır.

*** Kişilerin mesleki nitelik kazanmak için daha çok beşerî yatırım yapması

meslek kazancını da arttıracaktır düşüncesi beşeri sermaye modelini ifade

eder.
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 4. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 4
(ÖZET)

Tam Rekabet Piyasasında Tek Ücret Kanunu

Tam Rekabetçi Emek Piyasası: İşlerin veişgücünün homojen ve çoksayıda olduğu, şeffaflık veemek hareketliliğinin tamolduğu, sendikaların olmadığı bir emek piyasasıdır.
Tam rekabetçi bir emek piyasası için aşağıdaki varsayımlar kabul edilmektedir:

• Firmalar kârlarını, işçiler ise faydalarını azamileştirme şeklindedirler.

• Piyasa şeffaftır.

• Firmalar ve işçiler piyasadaki işler ve ücretler hakkında tam bilgiye sahiptirler.

• Piyasada homojenite vardır. İşçiler beceri ve verimlilik bakımından, işler ise ücret dışı gelirler ve çalışma şartları bakımından homojendirler (birbirinin aynı özelliklere sahip).

• iş piyasasında çok sayıda işçi ve işveren vardır, sendikalar yoktur.

• Piyasadaki bütün işler işçilerin rekabetine açıktır. İşçinin bir işten diğerine geçişini engelleyen kıdem şartı veya firma içinden elemanların işe alınması gibi kurumsal engeller yoktur. Mobilite (emek hareketliliği) maliyetsizdir.


Denge Ücreti: Emek arz ve talebini eşitleyen ücrettir. İşsizliğin olmadığı bu ücret düzeyine piyasayı temizleyen ücret de denilir.


Tam rekabet piyasasında denge kararlı bir dengedir.

Emek miktarı=L
Ücret oranı=W

Denge ücretinde (WTR) emek arzı emek talebine eşit olup işsizlik olmadığından, buna piyasayı temizleyen ücret oranı da (market clearing wage rate) denilir.

EMEK TALEP ESNEKLİK TÜRLERİ 1) Ed =0 * tam inelastik talep : ücret oranındaki artış emek talebini hiç etkilemiyorsa emek talebi 0 dır

2) Ed =1à birim esnek talep : emek talebindeki yüzde değişim ücretteki yüzde değişime eşittir. Emek talep eğrisi hiperbol şeklindedir.


3) Ed = 8 à tam esnek talep : eğer firma cari ücret düzeyinde bütün işçileri istihdam etmeye istekli fakat bu ücretin üzerinde hiçbir işçi istihdam etmeyecekse tam esnek söz konusudur

4) 0< Ed< 1 à esnek olmayan talep : ücret oranındaki yükselme veya düşüşler istihdamda oransal olarak daha düşük değişmelere neden olur. 5) 1< Ed <8 à esnek talep : emek talebindeki yüzde değişim ücret oranındaki yüzde değişimden büyüktür.
Emeğin fiyatı olan ücretin temel belirleyicileri emek arzı ve talebidir.
Emek talep esnekliğini etkileyen unsurlar : Emek talebinin esnekliğini belirleyen faktörler alfred Marshall ve john R. Hicks tarafından özetlenmiştir.


Marshall – Hicks türetilmiş talep kanunları :


1) Ürün talep esnekliği : - ürün talebinin fiyat esnekliği ne kadar yüksekse emek talebi de o ölçüde esnektir. – Nihai ürün talebinin fiyat esnekliği yüksekse, fiyat artışının yol açacağı satış ve üretim azalışı büyük olur. – Ürün talebi esnek değil ise , ücret artışı nedeniyle maliyetlerde oluşan artış fiyat yoluyla tüketiciye yansıtılabilir. Ürün talebiyle tğretilmiş talep kanunun 2 özelliği vardır.

*a) Diğer şeyler sabitken firmanın faaliyet gösterdiği ürün piyasası ne kadar rekabetçi ise, o firmanın emek talep eğrisi o ölçüde esnektir

*b) Piyasanın tümü için emek talep eğrisi tek bir firmanın emek talep eğrisine göre daha az esnektir. (daha dik )

2) Emek maliyetinin toplam maliyet içindeki payı

- toplam maliyet içinde emek maliyetinin payı ne kadar fazla ise emek talebi o kadar esnektir.

- Emek maliyetinin toplam maliyet içindeki payının düşük olması, emek talebini ücret artışlarına karşı duyarsız hale getirir ve işçilere avantaj sağlar. Bu özelliğe önemsiz olmanın önemi adı verilir.


3) Diğer üretim faktörlerinin ikame edilebilirliği

-üretimde emeği diğer faktörlerle ikame edebilmek ne kadar kolaysa emek talebi o kadar esnektir


4) Diğer üretim faktörlerinin arz esnekliği

- Diğer üretim faktörlerinin arz esnekliği ne kadar büyükse emek talebi o kadar esnektir.


Tam Rekabetçi Alt Piyasalarda Dengelenme

Tam rekabetçi bir emek piyasasının kararlı denge hâlinde olduğunu, denge ücretinden sapmalar olsa da piyasanın zaman içinde tekrar denge ücretine döneceğini incelemiştik. Bu duruma tam rekabette tek ücret kanunu denilir.

Tam rekabetçi iki piyasa arasında ücret farklılıkları olabilse de bu durum uzun dönemde geçerli olmayacak ve ücretler eşitlenecektir.

Tek Ücret Kanunu: Tam rekabet piyasalarında kısa dönemde denge ücretinden sapmalar olabilse de uzun dönemde arz ve talep güçlerinin piyasayı tekrar denge ücretine getireceğini ifade eden kuraldır.


Tam rekabetçi bir emek piyasasının özellikleri geçerli ise iki alt piyasada (örneğin aynı mesleğin iki farklı şehirdeki piyasası) ücret farklılıkları kalıcı olmayacak, ücretler zaman içinde eşitlenecektir.

Tek ücret kanunu piyasan›n geneli (o mesleğin ülke genelindeki arz ve talebi) için geçerli olduğu kadar, bütünü oluşturan alt piyasalar arasında da geçerli olacaktır.

Piyasa Dengesinde Değişmeler
İş piyasalarının başlıca görevi, işgücünün etkin dağılımını gerçekleştirmektir.

Piyasanın gerek arz gerekse talep yönünün oldukça dinamik olduğu göz önünde bulundurulursa bu gerçekleştirilmesi bir hayli zor bir görevdir.

Talep Fazlası

Bir piyasada talep fazlası ya emek arzı sabitken emek talebinin artması ya da emek
talebi sabitken emek arzının azalması nedeniyle olabilir.


Talep Fazlası: Emek arz veya talep eğrilerindeki kaymaya bağlı olarak veri ücret düzeyinde emek talep miktarının emek arz miktarından fazla olması durumudur


Arz Fazlası
Emek piyasalarında piyasa dengesinin bozulmasına neden olan bir başka durum
arz fazlasıdır.


Arz Fazlası: Emek arz veya talep eğrilerindeki kaymaya bağlı olarak veri ücret düzeyinde emek arz miktarının emek talep miktarından fazla olması durumudur.

Arz fazlası ya talepte bir değişme yokken emek arz eğrisinin sağa kayması ile ya da arzda bir değişme yokken emek talep eğrisinin sola kayması ile meydana gelebilir.

Ücret Rijitliği (Katılığı ) Durumunda Dengelenme

Ücret Katılığı: Parasal ücretlerin; sendikalar, toplu sözleşme düzeni veya işverenlerden kaynaklanan sebeplerle azalamaması hâlidir.


Tam Rekabetçi Bir Firma İçin Ücret ve İstihdam Düzeylerinin Belirlenmesi

Emek arz eğrisinin sonsuz esneklikte olması veri ücret düzeyinde firmanın ücreti değiştirmeksizin dilediği kadar işçi çalıştırabileceğini göstermektedir.

Emek talebi ile ilgili ürün piyasasında tam rekabetçi bir firmanın marjinal ürün geliri eğrisinin (MRPL) aynı zamanda emek talep eğrisine (DL) eşit oldu¤u bulunmuştu.Tam rekabet piyasasında bu eğri aynı zamanda marjinal ürün değerine de (VMP) eşittir


Marjinal Ürün Değeri: İlave işçinin istihdam edilmesi ile para birimi cinsinden toplumun sağladığı ekstra üretimi gösterir. Son işçinin verimliliği ürün fiyatı ile çarpılarak bulunur.



Ürün piyasasında tam rekabetçi bir firma için emek talebi (DL) aynı zamanda marjinal ürün gelirine ve marjinal ürün değerine de eşit olacaktır.


Emek piyasasında tam rekabetçi olan bir firma için ücret zaten piyasada belirlendiğinden, burada belirlenecek tek şey vardır: istihdam düzeyi.

*TEKELCİ BİR FİRMA İÇİN PİYASA DENGESİ

Tekelci bir ilaç firmasının sekreter istihdamı buna örnek olarak verilebilir. Sekreterler hemen
hemen bütün firmalarda çalıştırıldıkları için emek piyasasının bu durumda tam rekabete yakın olduğu düşünülebilir.

Ürün piyasasında tam rekabetçi bir firma, fiyat alıcısı konumunda olduğundan ürettiği bütün malları piyasada oluşan fiyata göre satmak durumundadır. Firma bütün satışlarını aynı fiyattan yapacağı için, sattığı sonuncu birim maldan elde ettiği gelir (marjinal gelir) aynı zamanda malın fiyatına eşit olmaktadır.

Tekelci bir firma daha çok mal satabilmek için fiyatı düşürmek zorundadır.


*OLİGOPOLCÜ BİR FİRMA İÇİN PİYASA DENGESİ
Oligopol piyasası, bildiğiniz gibi endüstrideki üretimin büyük bir kısmının az sayıda firma taraf›ndan yapıldığı bir piyasa türüdür. Oligopol piyasasında firmaların üretim, satış , yatırım ve reklam planlarında karşılıklı bağımlılık söz konusudur.

Bir firmanın bu değişkenlerle ilgili bir manüpülasyonu diğer firmaların buna misillemede bulunmalarına neden olmaktadır. Bu tür piyasalarda işkolundaki toplam üretimin büyük bir kısmını gerçekleştiren az sayıda büyük firma emek piyasasında da etkilidir

ÜCRET BELİRLEMESİNDE MARJİNAL VERİM TEORİSİNE İKİ ALTERNATİF MODEL

Etkin Ücret Teorileri
Neoklasik teorinin kabuletmediği ücret artışlarınınişgücü verimliliğiniarttıracağını savunan teoridir.



Etkin Ücret Teorisinde Ücret-Verimlilik Bağlantısı: Etkin Ücret Modelleri
1-Beslenme modelleri
2-Kaytarma modeli
3-İşçi devri modeli
4-Seçim modelleri
5-Sosyolojik model


Etkin Ücret Modelleri: Etkin ücret teorisi açısından ücret artışlarının verimliliği hangi mekanizmalarla
arttıracağını açıklayan beş farklı modeldir.

Beslenme Modelleri: Ücret artışlarının işgücünün daha iyi beslenmesini sağlayacağını bunun ise işgücünü daha sağlıklı ve güçlü kılarak daha verimli çalışmasını sağlayacağını ileri süren modellerdir.

Yüksek ücret alan işçiler daha iyi beslenirler ve fiziksel açıdan daha güçlü olurlar.

Bu model özellikle az gelişmiş ülkeler için geçerlidir.

Kaytarma Modeli: İşgücünün denetlenmedi¤i durumlarda kaytarma eğiliminde olduğunu savunan modellerdir. Buna göre işçilere piyasa ücretinin üstünde ücret verilmesi işten çıkarılmasının fırsat maliyetini arttıracağı için işçiler kaytarmamayı tercih edeceklerdir

İşçi Devri Modeli: işgücüne piyasa denge ücretinin üstünde ücret ödenmesinin işçi devrini düşürerek
verimliliği arttıracağını savunan etkin ücret modelidir.

Bir firmanın maliyetlerini arttıran faktörlerin başında yüksek işçi devri girer.

Seçim Modelleri : Piyasa ortalamasının üstünde ücret vermek firmayı işgücü piyasasında “cazibe merkezi” hâline getirebilir. Piyasadaki işçilerin büyük çoğunluğu yüksek ücret veren firmada çalışmak isteyeceğinden firma açık pozisyon ilan ettiğinde çok sayıda başvuru ile karşı karşıya kalacaktır.

Sosyolojik Modeller: işçi işveren ilişkisini karşılıklı hediye değişimi olarak açıklayan etkin ücret modelleridir. Buna göre işveren işçiye hediye olarak ücret verirse işçiden buna karşılık yüksek çalışma
gayreti alır.

işverenin işçiye verebileceği en önemli hediye yüksek ücret ve iyi çalışma koşullarıdır. Buna karşılık işçinin işverene sunabileceği hediye “yüksek çalışma gayreti” dir.


ücret teorilerinden çıkarılacak sonuç şudur. Marjinal verim teorisini savunanların “ücretler yükseldiğinde işgücü verimliliği değişmez” varsayımı çeşitli durumlarda söz konusu olmayabilir ve ücret yükselmelerinin verimliliği de arttırması için önemli gerekçeler mevcuttur.

Bu durumda piyasada oluşan denge ücret düzeyi kârını maksimize etmek isteyen işverenin asla ayrılamayacağı ücret düzeyi olmaktan çıkabilmektedir.


İÇSEL EMEK PİYASALARI

Neoklasik teoriye göre emek piyasası;

- işçilerin işler için sürekli ve açık bir şekilde rekabete girdikleri,
-benzeri şekilde işverenlerin de işçileri cezbetmek ve işgücü sağlamak amacıyla fiyat arttırma konusunda rekabette bulundukları “dengede olan bir piyasadır.

İçsel emek piyasalarında firmadaki istihdam süreçleri basamaklandırılmıştır.

Bu firmalar sadece başlangıç düzeyi için dışarıdan (piyasadan) işçi alırlar; bunun dışındaki eleman ihtiyaçları bir alt basamaktaki işgücünü terfi ettirmek suretiyle karşılanır.
Bu sistem firmada çalışan işçileri dışarıdaki işçilerin rekabetinden de korumaktadır
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 3. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 3
(ÖZET)
Emek piyasasının en belirgin özelliği emek talebinin “türetilmiş” bir talep olmasıdır.


*** İnsanlar mallar ve hizmetleri bizatihi onlardan sağladıkları fayda sebebiyle talep ederlerken emek, işverenler tarafından “bir şey üretmek amacıyla” talep edilir.


Herhangi bir tür emeğe olan talep iki şeye bağlıdır:
(1) Ürünün üretilmesinde emeğin ne derece verimli olduğu,
(2) O ürünün piyasa değeri,


Kısa dönem emek talebi incelenirken kullanılacak yaklaşım ile emek talebi iki unsur :
(emek verimliliği ve ürün fiyatı)

Üretimde iki temel dönem :

Kısa dönem: Firmanın üretimde kullandığı girdilerden bazılarını (örneğin emek ve ham madde) arttırabildiği ancak sermaye miktarını ve üretim kapasitesini değiştiremediği zaman dilimini


Uzun dönemi: Firmanın bütün üretim faktörlerini değiştirebildiği, yeni makineler satın alıp yeni binalar inşa edebildiği zaman dilimini göstermektedir.


Üretim Fonksiyonu: Veri faktör miktarlarında ve teknoloji düzeyinde üretilebilecek çıktı miktarını gösteren matematiksel bir eşitliktir.

*** Q üretimi, K sermayeyi, L emek faktörünü ve T üretim için gerekli olan teknik bilgiyi gösterir.

Marjinal Karar alma Kuralı

• Firmalar kâr maksimizasyoncusudur.
• Firmalar üretim için sadece emek ve sermaye kullanırlar
• Firmaların bulunduklar› ürün ve emek piyasaları tam rekabetçidir (yani ürün fiyatı ve ücretler veridir).
• Emek maliyeti ücretten oluşur ve işgücü tamamen homojendir.

Toplam, Marjinal ve Ortalama Ürün Eğrileri ile Üretim ve istihdam Kararı

Toplam Ürün (TP): Firmanın kısa dönemde sermaye miktarı sabitken farklı düzeylerde işgücü istihdam ederek elde ettiği üretim miktarıdır.


Emeğin Ortalama Ürünü(APL): işgücü başına düşenüretim miktarıdır. Toplamürünün emek miktarınabölünmesi ile bulunur.

***Marjinal ürün geometrik olarak her istihdam düzeyinde toplam ürün eğrisine çizilen teğetlerin eğimidir

*** Ortalama ürün ise geometrik olarak toplam ürün eğrisinin her noktasını orijinle birleştiren doğruların yatay eksenle yaptığı açılara göre çizilir.


Emeğin Marjinal Ürünü (MPL): Sermaye sabitken emek girdisinin bir birimarttırılması sonucundatoplam üründe meydanagelen değişikliktir.

Azalan Verimler Kanunu: Üretim faktörlerinden birisisabit tutulurken diğerfaktörün miktarı
arttırıldığında toplam üründeki artışın bir noktadan sonra azalacağını ifade eden iktisat kanunudur.


Emeğin Marjinal Ürün Geliri(MRPL): Son işe alınanişçinin toplam üründesağladığı artışın parasalkarşılığıdır.


Kısa Dönemde Denge istihdam Düzeyinin Belirlenmesi

***Kârını azamileştirmek isteyen işveren işe alacağı son işçinin firmaya sağladığı parasal getiri (MRPL) maliyetinden (W) büyük olduğu müddetçe istihdamı arttıracak, MRPL=W olduğunda ise istihdamda durma noktasına ulaşılacaktır.


Firmaya kârını azamileştirme imkânı sağlayan denge istihdam kuralı
W = MRPL veya W = MPL x MR


Rekabetçi bir firma için MR = P (Fiyat) : W = P x MPL veya W/P = MPL


Kısa Dönem Emek Talep Eğrisi: Sermaye ve diğerbütün faktörler sabitkenücret oranı ile firmanınemek talep miktarıarasındaki ilişkiyi göstereneğridir.


Eğrinin pozitif eğimli kısmının dikkate alınmamasının sebebi : o bölgede artan verimlilikler söz konusu olduğu için istihdamı arttırmanın firma açısından daha kârlı olmasıdır.


Piyasa Emek Talep Eğrisi: Piyasanın tamamının emek talebi ise piyasadaki bütün firmaların taleplerinin yatay toplamı ile elde edilir.


***Malın fiyatı düştüğü zaman her işçinin marjinal ürün geliri düşer. Bu ise firmaların emek talep eğrilerinin sol içe doğru kaymasına sebep olur.


ÜRETiM FAKTÖRLERiNiN TAMAMININ DEĞİŞKEN OLMASI DURUMUNDA EMEK TALEBİ

***Firma uzun dönemde hem sermaye hem de emek miktarlarını değiştirme imkânına sahiptir.


__Faktörler Arası ikame: Eş Ürün Eğrileri :Bir firmanın belirli bir miktarda üretimi sağlayabilmesi için kullanabileceği çeşitli emek ve sermaye kombinasyonlarını gösteren eğridir.

Eş Ürün Eğrilerinin Özellikleri
*Negatif eğimli olmaları
*Orijinden bakıldığında dış bükey olmaları
* Orijinden uzaklaştıkça daha yüksek üretim düzeyini göstermesi


Marjinal Teknik ikame Oranı: Üretim miktarısabitken sermayenin emekyerine kullanılabileceği(ikame edeceği) orandır.


__Faktör Fiyatları: Eş Maliyet Doğruları: Sermayenin maliyeti ve ücret oranı veri iken bir firmanın belirli bir miktardaki parasıyla (üretim bütçesi) satın alabileceği bütün farklı sermaye ve emek kombinasyonlarını gösteren eğridir.

Eş Maliyet Doğrularının Özellikleri
*Negatif eğimli olmaları
*Eğiminin sabit ve faktör fiyatlarının birbirine oranına (w/r) eşit olması
*Üretim bütçesindeki değişikliklerin eş maliyet doğruları ile gösterilebilmesi
*Faktör fiyatlarındaki değişikliklerin eş maliyet doğruları ile gösterilebilmesi


Eş Ürün Eğrisinin Kavisliği ve Faktörler Arası ikame : Faktörlerin birbirlerini hiç ikame etmedikleri” ve “faktörlerin birbirlerini mükemmele oldukça yakın bir şekilde ikame ettikleri”


***Eğrinin kavislik derecesi arttıkça faktörler arası ikame kolay, kavislik derecesi azalıp eğri “L” formunda olduğu gibi köşeli hâle yaklaştıkça faktörler arası ikame zordur.

Ölçek Etkisi: Ücret artışı veya azalışı sonucunda firmanın optimal üretim düzeyinin değişmesine bağlı olarak emek talebinde meydana gelen değişmedir.

ikame Etkisi: Ücret oranındaki bir değişmeye bağlı olarak sermayenin emek yerine kullanılması nedeniyle emek talebinde meydana gelen değişmedir.

KISA VE UZUN DÖNEM TALEP EĞRİLERİ

__Uzun Dönem Emek Talep Eğrisi: Hem emek hem desermaye faktörleri değişkenolduğunda ücret oranı ilefirmanın istihdam düzeyiarasındaki ilişkiyi göstereneğridir.

İki talep eğrisi arasındaki temel fark :
*Kısa dönem emek talep eğrisinin ücret değişimine daha az duyarlı (daha az esnek-inelastik), uzun dönem emek talep eğrisinin ise daha duyarlı (daha esnek-elastik) olmasıdır.
*Kısa dönemde emek talebi sadece ölçek etkisi sebebiyle azalırken, uzun dönemde ikame etkisi de emek talebinin daha fazla artmasına sebep olmaktadır.

EMEK TALEBiNi ETKiLEYEN ÜCRET DIŞI UNSURLAR

*Ürün Talebindeki Değişmeler : “Emek talep artışı” olarak isimlendirilen bu değişme, talep eğrisinin bütün olarak sağa kayması ile gösterilir.

*Verimlilik Değişmesi: Emek verimliliğindeki bir artışı-ürün fiyatlarındaki düşme ile tümüyle giderilmediği taktirde- marjinal ürün gelirini de arttıracaktır.

*işveren Sayısı: Piyasaya yeni işverenler girerse emek talebi de buna bağlı olarak artacak, emek talep eğrisi sağa kayacaktır.

*Diğer Üretim Faktörlerinin Fiyatları:
_Sermaye, toprak ve ham madde fiyatlarındaki değişmeler emek talep eğrisini sağaveya sola kaydırabilir.
_Emeğin fiyatı sabitken sermayenin fiyatındaki bir artış sermaye kullanımını azaltıp emek kullanımını arttıracaktır.
_Emeğin ücreti sabitken-sermaye fiyatında meydana gelen bir düşüş emek talebini arttırırken, sermayenin fiyatının yükselmesi emek talebini azaltacaktır.
Read more

AÖF Çalışma Ekonomisi ÇEKO 2. Ünite Ders Notları

ÇALIŞMA EKONOMİSİ
ÜNİTE 2
(ÖZET)

***İnsanın miktarını arttıramayacağı şeylerin başında “zaman” gelir..

*** iktisatçılar, emek arzını analiz ederlerken kolaylık sağlamak amacıyla bu faaliyetleri iki genel başlık altında toplar. Bunlar “çalışmak” ve “boş zaman kullanmak”tır.

BOŞ ZAMAN TERCİHİ VE FARKSIZLIK EĞRİLERİ

***Tercihler, bir malın diğer mal ve hizmetlere göre arzu edilebilirliği hakkındaki kişilerin psikolojik hisleri ve sezgileridir.

***Tercihler doğuştan subjektiftirler (kişisel) ve kişinin etnik yapısı, sosyoekonomik sınıfı,mesleği ve kişiliği ile ilgili faktörler tarafından potansiyel olarak etkilenirler.

***Bireyin buradaki amacı zamanı söz konusu iki alternatif arasında kendisine en yüksek faydayı sağlayacak şekilde paylaşmaktır.

Farksızlık Eğrisi: Üzerindeki her noktada farklı gelir ve boş zaman kombinasyonları ile aynı fayda düzeyini gösteren eğridir.

***insanların kullanabilecekleri zaman miktarı sabit olduğundan, insanların daha fazla çalışıp para kazanmaları durumunda, doğal olaraktüketebilecekleri boş zaman miktarı azalacaktır. Eğri bu nedenle negatif eğimlidir.Kesişmezler.

***Üzerindeki her noktada fayda düzeyi aynıdır.

***Orijine yaklaştıkça boş zaman miktarı gittikçe azalır.

***İktisatın temel konularından olan Nedret (kıtlık) Kanunu’na göre miktarı azalan şey değerlenecektir. Bu durum farksızlık eğrilerinin konveks(dış bükey) olmalarına neden olur.

***Farksızlık eğrileri ayrıca orijinden uzaklaştıkça daha yüksek fayda düzeyini göstermek (I2 nin fayda düzeyi > I1 ‘nin fayda düzeyi) ve kesişmemek özelliklerinede sahiptirler

FAYDA MAKSiMiZASYONUNUN iKiNCi UNSURU:TÜKETiM iMKÂNLARI

Bütçe Kısıtı: Ücret oranı ve ücret dışı gelir veri iken bireyin elde edebileceği bütün gelir ve çalışma süresi kombinasyonlarını gösteren eğridir.

***Boş zaman miktarı orijinde “0” (çalışma süresi 100 saat) iken A noktasına doğru gidildikçe artmakta (çalışma süresi azalmakta)dır.

***Bütçe kısıtı kişinin piyasada kazanacağı ücret oranı veri iken mümkün olabilen bütün farklı gelir ve çalışma süresi kombinasyonlarını gösteren doğrudur.

***Ekonomik açıdan doğrusal bütçe kısıtı, ücret oranının sabit olduğu ve çalışılan süre ile birlikte değişmeyeceği anlamına gelir.

***Çalışılan süre arttıkça eğim artacaktır.

Bütçe kıstın özellikleri

*Negatif eğilimli olması boş zaman miktarı arttıkça gelirin azalacağını ifade eder.
*Bütçe kısıtının eğiminin ücret oranına eşit olması
*Ücretlerde ve ücret dışı gelirdeki değişmeleri bütçe kısıtı ile göstermek mümkündür


BiREYiN FAYDASINI ENÇOKLAYAN ZAMAN KULLANIM TERCiHi

Faydasını maksimize etmek (azamileştirmek) isteyen birey;
* Mümkün olabilen en uzaktaki farksızlık eğrisinin üzerinde bulunmak isteyecek
* Bütçe kısıtının ötesine geçemeyecek


Fayda En çoklaması ve Çalışmama Kararı

***Emek piyasasında bulunmakla elde edilecek fayda çalışmanın kişiye yükleyeceği maliyetin üstünde ise emek piyasasında bulunmak birey açısından kârlıdır.

***Farksızlık eğrisinin bütçe kısıtını köşe noktasından kesmesi “köşe çözümü” (corner solution)

***Farksızlık eğrisinin muntazam bir şekilde kavisli olmak yerine daha dik çizilmesinin temel sebebi; “bireyin boş zamanının değerli olması” dır.

Kavisli bir farksızlık eğrisinde; Belirli bir miktar çalışma süresi artışı için daha az gelir artışı

Dik bir farksızlık eğrisinde; Aynı miktar çalışma süresi artışı için bireye daha fazla gelir artışı

ÜCRET ORANINDAKİ DEĞİMELER VE GELiR VE iKAME ETKİLERİ

Gelir Etkisi: Ücret sabitken gelir değişimine bağlı olarak çalışma süresinin nasıl değişeceğini gösteren etkidir.

***Boş zaman, gelir arttığında talebi artan normal bir mal olduğundan, bu durumda birey daha fazla boş zaman satın alarak çalıştığı süreyi azaltır.

İkame Etkisi: Gelir sabitken ücret değişimine bağlı olarak çalışma süresinin nasıl değişeceğini gösteren etkidir.

***Ücret oranının düşük seviyelerinde artışların,ikame etkisinin daha baskın olması nedeniyle çalışma süresini artar.

***Ücret oranının ve çalışma sürelerinin yeterince yüksek olduğu durumda ise ücret artışlarının gelir etkisinin daha kuvvetli olmasına neden olması, çalışma süresini azaltır.

Bireysel Emek Arz Eğrisi

*Geriye Kıvrımlı Bireysel Emek Arz Eğrisi: Düşükücret düzeylerinde ikameetkisi sebebiyle pozitif,yüksek ücret düzeylerindeise gelir etkisi sebebiylenegatif eğimli arz eğrisidir.

***İkame etkisi baskın olduğu için ücret arttığında çalışma süresi de artar
***Gelir etkisi daha kuvvetli kabul edildiğinden, ücret artışlar› çalışma sürelerinin azalmasına neden olur.

Piyasa Emek Arz Eğrisi

Piyasa Emek Arz Eğrisi: Emek piyasasında çeşitliücret düzeyleri ile çalışmasüreleri arasındaki ilişkiyigösteren eğridir.

***Piyasa kişilerden oluştuğuna göre, çeşitli ücret düzeylerinde piyasadaki şahısların tek tek çalışma sürelerini toplarsak o ücret düzeyinde piyasadaki toplam emek arz miktarı bulunur.

*** Piyasanın genelinde ikame etkisinin daha baskın olması, piyasa emek arz pozitif eğimli olmasını sağlamaktadır.

***Ücret oranı yükseldikçe giderek daha çok sayıda insan gelir etkisi altına girebileceğinden, eğrinin artış hızı yavaşlayacak, bir başka deyişle eğri dikleşmeye başlayacaktır.


EMEK ARZ KARARI VE ÜCRET ORANLARI

Emek arz eğrisi çizilirken dikey eksen de olmasının nedenleri

*Ücretler ölçülebilir nitelikte iken mesleğin diğer özellikleri böyle değildir.
*Her ne kadar bazı kimseler için emek arz kararında ücret dışı unsurlar etkili olabilse de pek çok kişi bu kararı ücret oranlarına bakarak vermektedir
*Ücret oranı bir mesleğin daha esnek özelliklerindendir.


***Bir mesleğin zorluğu/kolaylığı, çalışma koşulları, kökleri derinde olan ve yavaş değişen özellikleridir.


***Ücret oranı aydan aya değişebilir.


EMEK ARZINI ETKiLEYEN ÜCRET DIŞ UNSURLAR

_Diğer Ücret Oranları:

* Bireyler, emek arzı ile ilgili kararlarını verirlerken sadece çalıştıkları işte aldıkları ücretlerle ilgilenmezler.

*** Arz eğrisinin sola kayması “arz azalması” olarak adlandırılır.

_Ücret Dışı Gelir: Emek arz eğrisinin sağa doğru kayması arz artışı olarak adlandırılır.


_Bireylerin Boş Zamanı Tercih Etmeleri : İşlerin ücretlerinde bir değişme olmadığı hâlde, bireylerin boş zamanlarının çeşitli nedenlerle daha değerli/değersiz oluşu emek arzını etkileyecektir.,

*** Ücrette bir değişme olmasa emek arzı artacak, arz eğrisi sağa doğru kayacaktır.

*** Bireyler boş zamanı tercih ederlerse emek arzı azalacak, emek arz eğrisi sola doğru kayacaktır.


_işlerin Ücret Dışı Yönleri : Ücretler değişmemiş bile olsa çalışma koşulları bozulan işlerde eskisine oranla daha az işçi çalışmak isteyecek, emek arzı azalarak arz eğrisi sola doğru kayacaktır.

_ işçi Sayısının Artması :
Bir emek piyasasında işçi sayısının artması iki unsura bağlıdır.
1. Doğum oranının ölüm oranından fazla olmasıdır.
2. Emek göçü

***Zaman içinde tıp teknolojisinde; ulaştırma, su ve arıtma sistemlerinde sağlanan gelişmeler ölüm oranlarını azaltmış, nüfusun artmasını sağlamıştır.
Read more