Maurits Cornelis Escher veya daha çok kullanılan şekliyle M.C. Escher 1898 yılında Hollanda’da doğdu. 1918 yılına kadar, inşaat mühendisi olan babası George Escher, annesi Sarah ve dört erkek kardeşiyle birlikte, doğduğu kent olan Arnhem'de yaşadı. Okul hayatı hiçbir zaman iyi olmayan M.C. Escher, çizimlerini gösterdiği grafik öğretmeni Samuel Jessurun de Mesquita’nın da tavsiyeleriyle grafik üzerine çalışmayı uygun gördü.
Grafik eğitiminden mezun olduktan sonra hayatının her zaman önemli bir kısmını oluşturacak olan seyahat zevkinin etkisiyle İtalya'ya gitti ve burada birçok çizim yaptı. 1922'de İspanya'yı ziyaret edip birkaç yıl sonra tekrar İtalya'ya gitti. 1924 yılında burada Jetta Umiker ile evlendi ve çift uzun süre Roma'da yaşadı. İtalya'nın etkisi çizimlerinden eksilmeyecek, birçok çalışmasında İtalya'ya dair şeyler yer alacaktı. 1935 yılında çok sevdiği İtalya’dan, yükselişteki faşist hareket yüzünden, ailesiyle beraber İsviçre'ye taşındı. Başlarda İsviçre'yi pek sevemeyen aile, uzun Akdeniz gezilerine çıktı, bu geziler Escher'in eserlerini etkiledi.
1937'de eserlerinin birkaçını gösterdiği kardeşi Berend, onu matematiğe yönlendirdi ve Escher'i matematikle tanıştıran kişi oldu. Escher simetri üzerine çalışmaya okuduğu bazı makalelerin tesiriyle başladı. 1937'nin sonlarına doğru ailesiyle Belçika'ya taşındı. 1941'de Alman işgali yüzünden ailesiyle beraber Belçika'dan Hollanda'ya kaçmak zorunda kaldı. Sonraki yıllarda gelecekte çok ünlü olacak birçok çalışmasını yaptı. 1950'lerin ortalarında ilgisi sonsuzluğun (2 boyutlu bir düzlemde) tasvirine kaydı. Daha sonra 1958'de tanıştığı Coxeter ile ömür boyu arkadaş kaldı ve Coxeter'in çalışmaları Escher'in birçok eserine ilham kaynağı oldu. Aynı yıllarda büyük bir üne de kavuşmuştu Escher, 2 boyutlu ve 3 boyutlu öğeleri aynı anda içeren birçok çalışmaya imza attı. 1962'de hastalanıp hastaneye kaldırıldı, 1964'de yeniden hastalandı. 1970'de bir kez daha hastahaneye kaldırıldı ve 1972 yılının 27 Martında, Hilversum'da kaldığı hastahanede vefat etti. Son çalışması, yaklaşık altı ayını almış olan, ve 1969'da sergilediği Yılanlar idi.
Escher, 1936'daki İspanya gezisinde Elhambra Sarayı ve Kurtuba Camisi duvar çinilerinden etkilenerek olgun üslubunu geliştirmeye başladı.. Kuş, balık gibi figürlerininin yinelenerek deseni oluşturduğu yapıtlarında, dış çizgi, biçimi zeminden ayıran bir öğe olmaktan çıkar, yer yer zemini de biçime dönüştürebilmektedir. "Reptiles" adlı yapıtında, kağıt üstünde yer alan zemin ve biçimin birbirine geçtiği iki boyutlu soyut çizim, metamorfoz ve yineleme yoluyla üç boyutlu somut figürlere dönüşür..
Sürrealist nitelikler de çağrıştıran 1944'den sonraki yapıtlarında, göz yanıltıcı perspektifle mekansal yapıya şaşırtıcı bir üç boyutluluk kazandırır..
1954 yılında ünlü İngiliz matematikçisi Coxeter ile tanışır. Onun makalelerindeki kuralları temel aldığı çalışmalar yapmaya başlar. Escher, bu alanda kendini geliştirmeye başladı ve çalışmaları için çerçeve olarak kullanacağı çemberlerden ve dörtgenlerden oluşan birçok çizim ortaya çıkardı. 1955’de Coxeter, Escher’in, çizimlerinde matematiksel mükemmelliği ortaya koyduğunu kanıtlayacak matematiksel ispatları içeren bir makale yazdı.
Önceleri kimsenin pek de tanımadığı Escher, 1956 yılındaki sergisinin Time Dergisi'nde yer almasıyla dünya çapında ün kazanmır.
Temel düzeyin dışında formal bir matematik eğitimi almamasına karşın, eserlerinde yer alan olanaksız nesneler, uzaysal yanılsama ve tekrarlanan geometrik şekiller (teşellations) matematikçiler tarafından büyük ilgi gördü. İşin ilginç yanı ise Escher kendisini ne sanatçı, ne de matematikçi olarak görmüştür.
Escher'in çalışmalarının bir kısmı matematikte "uzay mantığı" olarak adlandırabileceğimiz alana girmekter. Fiziksel nesneler arasındaki uzaysal ilişkiyi bilerek bozduğu çizimleri, bazen optik yanılsama olarak da adlandırılan görsel paradoksa neden olur.
Escher, uzayın geometrisinin onun mantığını belirlediğini, benzer şekilde uzayın mantığının da onun geometrisini belirlediğini anlamıştı. Bazı eserlerinde içbükey ve dışbükey nesneler üzerindeki ışık ve gölgelerle oynayarak optik yanılsama yaratır.
Escher'in üzerinde önemle durduğu diğer bir konu ise perspektiftir. Rönesans zamanında ortaya çıkan ve günümüzde projektif geometri adı verilen matematik alanının başlangıcını oluşturan perspektif kurallarına göre herhangi bir perspektif çizimde, gözler için sonsuzdaki noktalara karşılık gelen kaçış noktaları bulunur. Escher, bazı çizimlerinde alışılmışın dışında kaçış noktaları kullanarak paradokslar yaratmıştır. Beş ayrı kaçış noktası kullandığı "High and Down"da, resmin üst yarısında yukarıdan bakılıyormuş gibi gördüğümüz sahne, resmin alt yarısında aşağıdan bakılıyormuş gibi görülmektedir.
Escher' in görsel yanılsama yaratırken kullandığı yöntemlerden bir diğeri ise, beynin iki boyutlu görüntüdeki görsel ipuçlarından oluşturduğu üç boyutlu nesneler üzerindeki ısrarcı varsayımlarıdır. "Belvedere" adlı eserinde, ünlü matematikçi Roger Penrose'un 1958'de yayınlanan görsel yanılsama konulu makalesinde açıkladığı "olanaksız üçgen"inden esinlenir. Görsel ipuçları gözetleme kulesindeki sütunları hem önde, hem arkada gibi algılamamıza sebep olmaktadır. Önde oturan adam elinde "olanaksız bir nesne" tutmaktadır.
Escher, "Waterfall"da iki Penrose üçgeni kullanarak "olanaksız durum" yaratmıştır. şelaledeki, su aşağıdaki arktan yukarı akıp, tekrar tekrar dökülebilmektedir.
Yaşadığı yıllarda; ünlü topolog A.F. Möbius’un ortaya koyduğu, “Möbius Bandı”nı da içeren topoloji biliminden çok etkilendi. Sonraki yıllarda İngiliz Matematikçi Roger Penrose’dan bu konuyla ilgili çok şey öğrendi ve bu bilgisini, “Şelale” veya “Yukarı ve Aşağı” adlı çalışmaları gibi birçok imkansız “etching (özel bir baskı tekniği)”in tasarımında kullandı.
Tarzı, 1960’lı yıllarda soyut resmin yaygınlaşmasıyla başlayan Op-Art akımını de etkiler.
Read more
Grafik eğitiminden mezun olduktan sonra hayatının her zaman önemli bir kısmını oluşturacak olan seyahat zevkinin etkisiyle İtalya'ya gitti ve burada birçok çizim yaptı. 1922'de İspanya'yı ziyaret edip birkaç yıl sonra tekrar İtalya'ya gitti. 1924 yılında burada Jetta Umiker ile evlendi ve çift uzun süre Roma'da yaşadı. İtalya'nın etkisi çizimlerinden eksilmeyecek, birçok çalışmasında İtalya'ya dair şeyler yer alacaktı. 1935 yılında çok sevdiği İtalya’dan, yükselişteki faşist hareket yüzünden, ailesiyle beraber İsviçre'ye taşındı. Başlarda İsviçre'yi pek sevemeyen aile, uzun Akdeniz gezilerine çıktı, bu geziler Escher'in eserlerini etkiledi.
1937'de eserlerinin birkaçını gösterdiği kardeşi Berend, onu matematiğe yönlendirdi ve Escher'i matematikle tanıştıran kişi oldu. Escher simetri üzerine çalışmaya okuduğu bazı makalelerin tesiriyle başladı. 1937'nin sonlarına doğru ailesiyle Belçika'ya taşındı. 1941'de Alman işgali yüzünden ailesiyle beraber Belçika'dan Hollanda'ya kaçmak zorunda kaldı. Sonraki yıllarda gelecekte çok ünlü olacak birçok çalışmasını yaptı. 1950'lerin ortalarında ilgisi sonsuzluğun (2 boyutlu bir düzlemde) tasvirine kaydı. Daha sonra 1958'de tanıştığı Coxeter ile ömür boyu arkadaş kaldı ve Coxeter'in çalışmaları Escher'in birçok eserine ilham kaynağı oldu. Aynı yıllarda büyük bir üne de kavuşmuştu Escher, 2 boyutlu ve 3 boyutlu öğeleri aynı anda içeren birçok çalışmaya imza attı. 1962'de hastalanıp hastaneye kaldırıldı, 1964'de yeniden hastalandı. 1970'de bir kez daha hastahaneye kaldırıldı ve 1972 yılının 27 Martında, Hilversum'da kaldığı hastahanede vefat etti. Son çalışması, yaklaşık altı ayını almış olan, ve 1969'da sergilediği Yılanlar idi.
Escher, 1936'daki İspanya gezisinde Elhambra Sarayı ve Kurtuba Camisi duvar çinilerinden etkilenerek olgun üslubunu geliştirmeye başladı.. Kuş, balık gibi figürlerininin yinelenerek deseni oluşturduğu yapıtlarında, dış çizgi, biçimi zeminden ayıran bir öğe olmaktan çıkar, yer yer zemini de biçime dönüştürebilmektedir. "Reptiles" adlı yapıtında, kağıt üstünde yer alan zemin ve biçimin birbirine geçtiği iki boyutlu soyut çizim, metamorfoz ve yineleme yoluyla üç boyutlu somut figürlere dönüşür..
Sürrealist nitelikler de çağrıştıran 1944'den sonraki yapıtlarında, göz yanıltıcı perspektifle mekansal yapıya şaşırtıcı bir üç boyutluluk kazandırır..
1954 yılında ünlü İngiliz matematikçisi Coxeter ile tanışır. Onun makalelerindeki kuralları temel aldığı çalışmalar yapmaya başlar. Escher, bu alanda kendini geliştirmeye başladı ve çalışmaları için çerçeve olarak kullanacağı çemberlerden ve dörtgenlerden oluşan birçok çizim ortaya çıkardı. 1955’de Coxeter, Escher’in, çizimlerinde matematiksel mükemmelliği ortaya koyduğunu kanıtlayacak matematiksel ispatları içeren bir makale yazdı.
Önceleri kimsenin pek de tanımadığı Escher, 1956 yılındaki sergisinin Time Dergisi'nde yer almasıyla dünya çapında ün kazanmır.
Temel düzeyin dışında formal bir matematik eğitimi almamasına karşın, eserlerinde yer alan olanaksız nesneler, uzaysal yanılsama ve tekrarlanan geometrik şekiller (teşellations) matematikçiler tarafından büyük ilgi gördü. İşin ilginç yanı ise Escher kendisini ne sanatçı, ne de matematikçi olarak görmüştür.
Escher'in çalışmalarının bir kısmı matematikte "uzay mantığı" olarak adlandırabileceğimiz alana girmekter. Fiziksel nesneler arasındaki uzaysal ilişkiyi bilerek bozduğu çizimleri, bazen optik yanılsama olarak da adlandırılan görsel paradoksa neden olur.
Escher, uzayın geometrisinin onun mantığını belirlediğini, benzer şekilde uzayın mantığının da onun geometrisini belirlediğini anlamıştı. Bazı eserlerinde içbükey ve dışbükey nesneler üzerindeki ışık ve gölgelerle oynayarak optik yanılsama yaratır.
Escher'in üzerinde önemle durduğu diğer bir konu ise perspektiftir. Rönesans zamanında ortaya çıkan ve günümüzde projektif geometri adı verilen matematik alanının başlangıcını oluşturan perspektif kurallarına göre herhangi bir perspektif çizimde, gözler için sonsuzdaki noktalara karşılık gelen kaçış noktaları bulunur. Escher, bazı çizimlerinde alışılmışın dışında kaçış noktaları kullanarak paradokslar yaratmıştır. Beş ayrı kaçış noktası kullandığı "High and Down"da, resmin üst yarısında yukarıdan bakılıyormuş gibi gördüğümüz sahne, resmin alt yarısında aşağıdan bakılıyormuş gibi görülmektedir.
Escher' in görsel yanılsama yaratırken kullandığı yöntemlerden bir diğeri ise, beynin iki boyutlu görüntüdeki görsel ipuçlarından oluşturduğu üç boyutlu nesneler üzerindeki ısrarcı varsayımlarıdır. "Belvedere" adlı eserinde, ünlü matematikçi Roger Penrose'un 1958'de yayınlanan görsel yanılsama konulu makalesinde açıkladığı "olanaksız üçgen"inden esinlenir. Görsel ipuçları gözetleme kulesindeki sütunları hem önde, hem arkada gibi algılamamıza sebep olmaktadır. Önde oturan adam elinde "olanaksız bir nesne" tutmaktadır.
Escher, "Waterfall"da iki Penrose üçgeni kullanarak "olanaksız durum" yaratmıştır. şelaledeki, su aşağıdaki arktan yukarı akıp, tekrar tekrar dökülebilmektedir.
Yaşadığı yıllarda; ünlü topolog A.F. Möbius’un ortaya koyduğu, “Möbius Bandı”nı da içeren topoloji biliminden çok etkilendi. Sonraki yıllarda İngiliz Matematikçi Roger Penrose’dan bu konuyla ilgili çok şey öğrendi ve bu bilgisini, “Şelale” veya “Yukarı ve Aşağı” adlı çalışmaları gibi birçok imkansız “etching (özel bir baskı tekniği)”in tasarımında kullandı.
Tarzı, 1960’lı yıllarda soyut resmin yaygınlaşmasıyla başlayan Op-Art akımını de etkiler.