Destansı (Epik) Anlatımın
Özellikleri
1.Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır.
2.Destan türünün yiğitçe havası vardır.
3.Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır.
4.Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir.
5.Etkileyici bir özellik taşır.
6.Sürekli hareket vardır.
7.Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda
kullanılabilirler.
8 Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın
kullanıldığı türlerdir.
9.Anlatımda abartıya yer verilebilir.
10.Sanatlı bir dil kullanılır.
Destansı (Epik) Anlatımla
Oluşturulmuş Metin Örnekleri
Oğuz Kağan Destanı’ndan
“Bu çocuk, anasının göğsünden ilk sütü emdi ve bir daha
emmedi. Çiğ et, çorba ve şarap istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra
büyüdü, yürüdü ve oynadı. Ayakları öküz ayağı gibi [kuvvetli]; beli kurt beli
gibi [ince]; omuzları samur omuzu gibi; göğsü ayı vücudu gibi [kuvvetli] idi.
Vücudu baştan aşağı tüylü idi. At sürüleri güder, ata biner ve av avlardı.
Günlerden, gecelerden sonra yiğit oldu. (Oğuz Kağan bu defa) bir ayı yakaladı.
Onu, altın kemeri ile ağaca bağladı ve gitti. Ertesi sabah, tan ağaran çağda
yine geldi. Gördü ki canavar ayıyı da almış, götürmüş. (Bu defa) o ağacın
dibinde kendisi durdu. Canavar gelip başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz
kargı ile canavarın başına vurarak onu öldürdü. Kılıçla başını keserek alıp
gitti. Tekrar aynı yere geldiği zaman gördü ki bir sungur (aladoğan) canavarın
içerisini (iç organlarını) yemektedir. Yay ile, ok ile sunguru öldürdü, başını
kesti. Ondan sonra dedi ki: “Canavar geyiği yedi, ayıyı yedi, kargım onu
öldürdü. Çünkü kargım demirdendi. Canavarı sungur yedi, yay ve okum onu öldürdü.
Çünkü okum bakırdandı.”
Bu metin Oğuz Kağan Destanı’ndan alınmıştır. Daha önce de
belirttiğimiz gibi destanda olağanüstülükler söz konusudur. Oğuz Kağan’ın,
annesini bir kez emdikten sonra çiğ et ve şarap istemesi, kırk gün sonra büyüyüp
yürümesi gerçek yaşamda rastlanmayan olaylardır. Yine destanda o dönemde
Türklerin ağırlıklı onlarla et yediklerini, demiri ve bakırı işleyip
kullandıkları görülmektedir. Bütün bunlar, o dönemde Türklerin sosyal yaşamı,
bilim ve uygarlıkta geldikleri düzeyi göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Destanda “ayakları öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi” söz gruplarında
gördüğünüz gibi benzetmelerden yararlanılmıştır. Bütün bunlar, Türklerin o
dönemde yalın ve işlenmiş bir dil kullandığını gösteren
ipuçlarıdır.
ÇANAKKALE
ŞEHİTLERİNE
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir
Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan
kümesi.
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi. yâhud
kafesi!
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış
yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler
batıyor!
Ey. bu topraklar için toprağa düşmüş,
asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr in arslanları ancak, bu kadar şanlı
idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem,
sığmazsın.
(Mehmet Akit Ersoy)