Basının, hürriyetini iyi kullanması gerektiğinin bir vazife olduğu mesajını
veren ATATÜRK, basın hürriyetiyle ilgili ise 1924 yılında şu sözünü söylemiştir:
"Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet
olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem
sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar
vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde
olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu
mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma
ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden
doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."
ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."
Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:
"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:
"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."
ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.
"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsaadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."
"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir."
Read more
ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."
Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:
"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:
"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."
ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.
"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsaadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."
"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir."