Türkiye Ekonomisi 1. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/2013-aof-turkiye-ekonomisi-1-unite.html
Türkiye Ekonomisi 3. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/2013-aof-turkiye-ekonomisi-3-unite-ders.html
Türkiye Ekonomisi 4. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/aof-2013-turkiye-ekonomisi-4-unite-ders.html
2. ÜNİTE. TÜRKİYE’DE MİLLİ GELİR, GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK
MİLLİ GELİR VE BÜYÜME
Bir ülke ekonomisi hakkında fikir veren temel ekonomik gösterge o ülkenin mal ve hizmet üretimini gösteren milli (ulusal) gelir hesaplarıdır.
Ulusal (milli) gelir istatistikleri üretim, harcama veya gelir yöntemleriyle hesaplanabilmektedir.
Kayıt dışı ekonomi üç temel başlık altında incelenmektedir:
a) Yasadışı üretim,
b) Yeraltı ekonomisi (saklı ekonomi),
c) Enformel sektör ve hane halkının kendi nihai kullanımı için gerçekleştirdiği üretim.
Üretim yöntemine göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla(GSYH), bir ekonomide yerleşik olan üretici birimlerin belli bir dönemde, yurtiçi faaliyetleri sonucu yaratmış oldukları tüm mal ve hizmetlerin de¤erleri toplamından bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullan›lan girdiler toplamının düşülmesi sonucu elde edilen değerdir.
Net Dış Alem Faktör Gelirleri= Dış Ülkelerden Elde Edilen Faktör Gelirleri- Dış Ülkelere Yapılan Faktör Geliri Ödemeleri (kâr, faiz, ödemeleri)
GSYH= Üretim - Girdi + Ürünler Üzerindeki Vergiler - Sübvansiyonlar (1)
GSYH= Gayri Safi Katma De¤er + Ürünler Üzerindeki Vergiler - Sübvansiyonlar
(2)
Kişi Başına Milli Gelir (Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla)
Türkiye’nin GSYH’sı yıl ortası nüfusa bölünerek kişi başına GSYH bulunur.
i. Belirli bir yılı baz almak: Türkiye İstatistik Kurumu (TUIK), 2008 yılında GSYH için 1998 yılını baz alarak hesaplamaya başlamıştır. Bu kapsamda milli gelir verileri güncelleştirilmiştir.
ii. Deflatör yöntemi: Deflatör, bir enflasyon göstergesi olarak kullanılır. GSYH’nın deflate edilmesi fiyat artışlarından arındırılması anlamına gelmektedir.
iii. Ortalama döviz kuru yöntemi: Genelde GSYH dolara çevrilerek ifade edilir. Bunun için de GSYH yıl ortası döviz kuruna bölünür. Ancak, bu yöntemde döviz kurlarının hangi seviyede oluştuğu oldukça büyük önem taşımaktadır. Bir ülkenin parası aşırı değerlenmiş (doların fiyatı düşük) ise GSYH ve kişi başına GSYH rakamları nispeten büyük, tersi durumda da nispeten küçük görünür.
Satın alma Gücü Paritesi’ne Göre Milli Gelir ve Kişi Başına Milli Gelir
Satın alma Gücü Paritesi (SGP), belirli bir mal ve hizmet sepetinin satın alınması için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır. Bu oran kullanılarak harcamalar ortak bir değer üzerinden ifade edilmekte, böylece ülkeler arasında karşılaştırma yapmak mümkün olmaktadır.
Gerçek kişisel tüketim göstergeleri ise tüketicilerin göreli refah düzeylerini karşılaştırmakta kullanılan bir göstergedir.
Büyüme
Genel olarak bir ülkenin üretim kapasitesinin artışı “büyüme” olarak adlandırılır.
G 2012=GSYH 2012-GSYH 2011/GSYH 2011*100 Formülü ile hesaplanır.
Ekonominin reel üretim düzeyinde gözlemlenen iniş ve çıkışlar konjonktür olarak adlandırılır.
Durgunluk: Büyümenin yatay seyretmesidir.
Resesyon: Sıfır veya negatif büyümedir.
Stagflazyon: Durgunluk+ Enflasyon+ İşsizlik oranlarında yükselme
Kriz: Büyüme hızında ani düşüştür.
TÜRKİYE’DE DÖNEMLER İTİBARİYLE GSYH VE BÜYÜME
Cumhuriyetin Kuruluşundan Planlı Kalkınma Dönemine Kadar
1923 yılındaki GSYH, 1998 yılı fiyatlarıyla 2,5 milyar TL seviyesindedir. 1923-1929 döneminde ekonomide temel sektör tarım olmuştur. Bu dönemde vatan savunması = iktisadi bağımsızlık = sanayileşme anlayışı hakimdir.
1923- 1929 döneminde iki büyük yasal düzenlemeden ilki tarıma yönelik olarak 1925 yılında Aşar Vergisi’nin kaldırılması, ikinci ise sanayi sektörüne yönelik olarak 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulmuştur.
Lozan Antlaşması’nın öngördüğü kısıtlamalar 1928 yılında sona ermiş, ardından dünya ekonomisi “1929 Bunalımı (Büyük Buhran)” denilen ekonomik krize sürüklenmiştir.
1934 yılında Türkiye’de Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulamaya konulmuştur.
Planlı Kalkınma Dönemi
Planlı kalkınma döneminde, sanayinin lokomotif sektör oldu¤u saptanmış ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi, hızlı bir büyüme ve sanayileşmeye öncelik verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir.
Türkiye ekonomisinde 1960’lı yıllardan sonra ekonomik büyümeyi hızlandırabilmek amacıyla “planlı kalkınma stratejisi” ekonomi politikasının temelini oluşturmuştur. 1960 yılında GSYH, 1998 yılı fiyatlarıyla 12 milyar TL seviyesine ulaşmıştır.
İthal İkameci Sanayileşme: Bir malın yurtdışından ithal edilmesi yerine yurtiçinde üretilmesini öngören, böylece döviz tasarrufu sağlayan sanayileşme stratejisidir.
Dışa Açılma ve İhracata Dayalı Sanayileşme Dönemi
İhracata Dayalı Sanayileşme: Ülkenin iç üretim için kullanabileceği kaynaklar ihracat amacıyla yapılacak üretime yönlendirilir. Ulusal malların dış ülkelerde rekabetine önem verilerek, karşılaştırmalı üstünlükler esas alınmaktadır.
Ekonomide kaynakların ihracata yönelik seferber edilmesinin ardından, 1989 yılında alınan “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar” ile finansal serbestleşme sürecinde önemli bir adım atılmıştır.
GSYH’nın Sektörel Dağılımı
Gelirin sektörel dağılımı, bir ekonomide yaratılan toplam hâsılanın iktisadî faaliyet kollarına göre dağılımını ifade eder.
TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMI
Gelir dağılımı, bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan gelirin kişiler, toplumsal gruplar (kesimler) ve üretim faktörleri arasında bölüşülmesini ifade etmektedir.
Gelir eşitsizliği ve yoksulluk birbirinden ayrılamayan iki kavramdır. Küreselleşen dünya ekonomisinde başta Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası örgütler yoksullukla mücadele etmek için birçok strateji üretmektedir.
Fonksiyonel (sınıfsal) gelir eşitsizliği, gelirin sosyoekonomik gruplar, sosyal sınıflar arasındaki dağılımını gösterir.
Kişisel (bireysel) gelir eşitsizliği, gelirin bireyler ya da haneler arasındaki dağılımını ve eşitsizliğini ele alan bir türdür.
TÜİK, 2006 yılından itibaren AB’ye uyum çerçevesinde gelir dağılımı istatistiklerini üretmek üzere bağımsız bir gelir dağılımı araştırması olan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nı uygulamaya başlamıştır.
Türkiye’de Gelir Dağılımı Araştırmaları ve Sonuçları
Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir.
Kişisel Gelir Dağılımı
Lorenz Eğrisi: Milli gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliği göstermekte kullanılan grafiktir. Eğri, bir karenin köşegenini uç noktalarda keser. Karenin dikey kenarında gelirin birikimli payları, yatay kenarında ise nüfusun birikimli payları yüzde olarak gösterilir. Köşegen doğru, gelirin nüfus arasında eşit dağılımını (mutlak eşitlik) gösterir. Lorenz eğrisi köşegenden uzaklaştıkça gelir dağılımındaki eşitsizlik artmaktadır.
Mutlak Eşitlik Doğrusu: Yaratılan milli gelirin fertler (bireyler) arasında eşit dağılımını gösteren 450’lik doğrudur.
TÜRKİYE’DE YOKSULLUK
Yoksulluğun dar anlamda tanımı; açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumu iken, geniş anlamda yoksulluk; gıda, giyim ve barınma gibi olanakları yaşamlarını devam ettirmeye yettiği hâlde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmayı ifade etmektedir.
Mutlak yoksulluk, hanehalkı veya bireyin yaşamını sürdürebilecek asgari refah düzeyini yakalayamaması durumudur.
Göreli (nispi) yoksulluk; bireylerin, toplumun ortalama refah düzeyinin belli bir oranının altında olması durumudur.
2009 yılında Türkiye’de fertlerin yaklaşık %0,48’i bir başka ifadeyle 339 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, %18,08’ini oluşturan 12 milyon 751 bin kişi ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Medyan Gelir: Gelirler küçükten büyüğe sıralandığında ortaya düşen değer medyan geliri ifade eder.
Tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk oldukça yüksektir.