Osmanlı Devletinin en parlak devrini yaşadığı bu tarihlerde ülke yönetiminde büyük rol oynadı. Devlet işlerinde gösterdiği üstün başarılar ile Kanuninin büyük güvenini kazanan İbrahim Paşanın gücü ve otoritesi gitgide arttı.İbrahim Paşanın İstanbul antlaşması imzalanırken Avusturya İmparatoru Ferdinand’a söylediği şu sözler de onun nasıl bir güce ulaştığını göstermekteydi. ” Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir: Memuriyetleri ben veririm; eyaletleri ben tevzî ederim; verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük pâdişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmiyecek olursam gayr-i vâki gibi kılınır; çünkü her şey harb, sulh, servet ve kuvvet benim elimdedir.” Avusturya ile imzalanan İstanbul Antlaşmasına bir de bu gözle bakmak gerekir. Avusturya İmparatorunun Osmanlı sadrazamına denk sayıldığı bu antlaşmada Kanuni nasıl ki protokol olarak Avusturya İmparatorunun üstündeyse İbrahim Paşa da Avusturya imparatoruna protokolde denkti.
Ancak İbrahim Paşanın bu iktidar gücü,bu güçle beraber artan hırsı ve bu sebeple yaptığı yanlışlar onun Maktul ( katledilen ) İbrahim Paşa haline gelmesinde önemli bir rol oynadı. İbrahim Paşa ile Kanuni arasındaki ilişkilerin soğuması Irakeyn seferi sırasında başlar. Defterdar İskender Çelebiyi idam ettirmesi ve Kanuninin bu idamı onaylamaktan pişmanlık duyması aralarındaki güven duygusunu sarsmıştır. Bağdat’taki görevi sırasında ‘Serasker Sultan’ ünvanı kullanarak ferman yayınlaması onun elde ettiği gücün sarhoşluğuna kendini ne kadar kaptırdığını bir padişah gibi hareket etmeye başladığını göstermekteydi.
Sarayda kendisi ile ilgili, hediye olarak gönderilen Kur’anları kabul etmediği, gizliden gizliye Hristiyanlık inancını devam ettirdiği, Hatice Sultan ile ilgilenmediği gibi söylentiler çıktı. Bu söylentilerin ne kadarı doğru bilinmez ama İbrahim Paşanın Şehzade Mustafa’ya olan yakınlığının bu söylentilerin çıkmasında etkili olduğu ifade edilir. Sarayda günden güne artan söylentiler zaman içerisinde Kanuni üzerinde de etkili oldu.
Tüm bu nedenlerin sonucunda Kanuni Sultan Süleyman çok sevdiği Manisa’daki görevinden itibaren yanından ayırmadığı bu genç ve başarılı veziriazamını bir Ramazan günü saraya iftara çağırdı. İftar sofrasında yenildi içildi. Daha sonra dinlenmek için kendine hazırlanmış odaya geçen İbrahim Paşa odasına giren birkaç cellat tarafından boğularak öldürüldü. İbrahim Paşanın ölümü de ayrıcalıklı oldu. Adet olduğu şekilde başı vurularak değil hanedan ailesine mensup kişilere uygulandığı şekilde kanı akıtılmadan boğdurularak öldürüldü.