Habertürk'teki görevinden istifa eden Fatih Altaylı, köşesinden yazdığı bu yazı ile veda etti. İşte Altaylı'nın kaleminden veda öyküsü..
Bitirmek daha da zor.
Bundan tam 5 yıl 29 gün önce, sizlerin karşısına yepyeni ve daha önce örneği yapılmamış bir gazeteyle çıktık.
Habertürk ile.
Herkesin "Tutmaz, olmaz" dediği Habertürk 1. ayı dolmadan 200 binli satış rakamlarına ulaştı. Takip eden dönemde 400 binleri geçti.
Sadece bununla da kalmadı, Türkiye'nin en etkin iki, bilemediniz üç gazetesinden biri haline geldi.
Türkiye'nin en zorlu, en karmaşık, en çalkantılı günlerinde doğdu ve o çalkantılı denizlerde yüzmeyi, ilerlemeyi başardı.
Her gün güçlendi. Kimi keyifli, kimi keyifsiz pek çok olay yaşadık bu 4 yılda. Hem kendi içimizde, hem de Türkiye'de ve hatta dünyada.
Türkiye'nin en haberci gazetesi haline geldik ki, bunu diğer gazetelerin sorumlu makamlarında oturan dostlarımız, arkadaşlarımız söyledi.
Bu 5 yıl boyunca gazetemi medya kavgalarından uzak tuttum. Bu mesleği yapan tüm gazetelere ve gazetecilere, birkaçı hariç, saygı duymaya çalıştım.
Bu gazete benim için bir iddiaydı.
Yeni, yepyeni bir gazete yapılabileceğini gösterme iddiası.
Turgay Ciner'in sağladığı imkânlarla bunu müthiş bir ekiple birlikte başardık.
Arada beni çok üzen ayrılıklar yaşadık.
Sevindiren buluşmalarımız oldu.
Başka bir zaman diliminde 20 yıla sığmayacak olayları 5 yılda gördük.
Ve bugünlere geldik.
Bugünler dediğim ne peki!
Gazeteciliğin, benim bildiğim gazeteciliğin olmadığı günlere.
Çok üzülerek izliyorum ki, artık "militan gazetecilik" dönemi başladı.
Bu benim "serseri ve özgür ruhuma" hiç uygun değil.
Ne gençliğimde, ne yaşlılığımda bir sabit fikrin esiri olmadım.
Bundan böyle de olmaya niyetim yok.
Bu gazetenin de olmaya niyeti yok.
Ama ben verdiği sözlerden dönmeyen birisiyim.
Bu gazete yayın hayatına başlamadan verdiğim röportajlarda, daha sonra yazdığım yazılarda, konuştuğum her yerde "5 yıl" dedim.
Bu görev için kendime 5 yıllık süre biçtim.
Turgay Ciner bana Sabah Gazetesi'nin başına geçmemi önerdiği zaman da ona "5 yıl" demiştim. Ama arada kilometreyi sıfırlamak zorunda kaldığımız bir haksızlık yaşayınca "Habertürk'te yeniden bir 5 yıl" dedim.
Bu 5 yıl aslında 29 gün önce doldu.
Ama ben bugün, 29 günlük bir gecikmeyle sizlerden müsaade istiyorum.
Habertürk Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini bugün itibarıyla bıraktım.
Bu kararıma sağolsun Turgay Ciner de büyük saygı gösterdi.
Beni hangi şartlarda, nasıl bu görevde tuttuğunu bildiğim için ona rağmen böyle bir kararı alamazdım.
Bu kararıma üzülenler olacak mıdır bilmiyorum ama sevinenler olacağından hiç kuşkum yok.
Ama çok da sevinmesinler.
Bu gazetenin sahibi "Yeter" deyinceye kadar bu gazetede yazmaya devam edeceğim.
Kendimi çocuğunun evinde, kendini çocuklarının sevgi dolu kollarına bırakmış bir baba gibi hissedeceğimi umarak.
Bu güzel gazeteyi yapan, güzelim çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Onlarla başardım.
Benden sonra benim yaptığım görevi kim yapacak bilmiyorum.
Ondan tek isteğim, beyaz bir kâğıdı Habertürk yapan arkadaşlarıma layık oldukları sevgiyi ve özeni göstermesi olacak.
Dün editör arkadaşlarımla "veda" konuşmasını yaparken onlara söylediğim bir şeyi sizlere tekrarlamak istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu grup asla "namussuzluk" yapmadı.
Gazetesini asla habercilikten başka amaçlarla kullanmadı. Biz de bunun rahatlığı içinde gazetecilik yaptık.
Bundan sonra da yapmaya devam edeceksiniz.
Ben de yazılarımla bu gazetenin bir parçası olmaya devam edeceğim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başlamayı bildiğimiz kadar bırakmayı da bildiğimiz zaman.
Bundan tam 5 yıl 29 gün önce, sizlerin karşısına yepyeni ve daha önce örneği yapılmamış bir gazeteyle çıktık.
Habertürk ile.
Herkesin "Tutmaz, olmaz" dediği Habertürk 1. ayı dolmadan 200 binli satış rakamlarına ulaştı. Takip eden dönemde 400 binleri geçti.
Sadece bununla da kalmadı, Türkiye'nin en etkin iki, bilemediniz üç gazetesinden biri haline geldi.
Türkiye'nin en zorlu, en karmaşık, en çalkantılı günlerinde doğdu ve o çalkantılı denizlerde yüzmeyi, ilerlemeyi başardı.
Her gün güçlendi. Kimi keyifli, kimi keyifsiz pek çok olay yaşadık bu 4 yılda. Hem kendi içimizde, hem de Türkiye'de ve hatta dünyada.
Türkiye'nin en haberci gazetesi haline geldik ki, bunu diğer gazetelerin sorumlu makamlarında oturan dostlarımız, arkadaşlarımız söyledi.
Bu 5 yıl boyunca gazetemi medya kavgalarından uzak tuttum. Bu mesleği yapan tüm gazetelere ve gazetecilere, birkaçı hariç, saygı duymaya çalıştım.
Bu gazete benim için bir iddiaydı.
Yeni, yepyeni bir gazete yapılabileceğini gösterme iddiası.
Turgay Ciner'in sağladığı imkânlarla bunu müthiş bir ekiple birlikte başardık.
Arada beni çok üzen ayrılıklar yaşadık.
Sevindiren buluşmalarımız oldu.
Başka bir zaman diliminde 20 yıla sığmayacak olayları 5 yılda gördük.
Ve bugünlere geldik.
Bugünler dediğim ne peki!
Gazeteciliğin, benim bildiğim gazeteciliğin olmadığı günlere.
Çok üzülerek izliyorum ki, artık "militan gazetecilik" dönemi başladı.
Bu benim "serseri ve özgür ruhuma" hiç uygun değil.
Ne gençliğimde, ne yaşlılığımda bir sabit fikrin esiri olmadım.
Bundan böyle de olmaya niyetim yok.
Bu gazetenin de olmaya niyeti yok.
Ama ben verdiği sözlerden dönmeyen birisiyim.
Bu gazete yayın hayatına başlamadan verdiğim röportajlarda, daha sonra yazdığım yazılarda, konuştuğum her yerde "5 yıl" dedim.
Bu görev için kendime 5 yıllık süre biçtim.
Turgay Ciner bana Sabah Gazetesi'nin başına geçmemi önerdiği zaman da ona "5 yıl" demiştim. Ama arada kilometreyi sıfırlamak zorunda kaldığımız bir haksızlık yaşayınca "Habertürk'te yeniden bir 5 yıl" dedim.
Bu 5 yıl aslında 29 gün önce doldu.
Ama ben bugün, 29 günlük bir gecikmeyle sizlerden müsaade istiyorum.
Habertürk Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini bugün itibarıyla bıraktım.
Bu kararıma sağolsun Turgay Ciner de büyük saygı gösterdi.
Beni hangi şartlarda, nasıl bu görevde tuttuğunu bildiğim için ona rağmen böyle bir kararı alamazdım.
Bu kararıma üzülenler olacak mıdır bilmiyorum ama sevinenler olacağından hiç kuşkum yok.
Ama çok da sevinmesinler.
Bu gazetenin sahibi "Yeter" deyinceye kadar bu gazetede yazmaya devam edeceğim.
Kendimi çocuğunun evinde, kendini çocuklarının sevgi dolu kollarına bırakmış bir baba gibi hissedeceğimi umarak.
Bu güzel gazeteyi yapan, güzelim çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Onlarla başardım.
Benden sonra benim yaptığım görevi kim yapacak bilmiyorum.
Ondan tek isteğim, beyaz bir kâğıdı Habertürk yapan arkadaşlarıma layık oldukları sevgiyi ve özeni göstermesi olacak.
Dün editör arkadaşlarımla "veda" konuşmasını yaparken onlara söylediğim bir şeyi sizlere tekrarlamak istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu grup asla "namussuzluk" yapmadı.
Gazetesini asla habercilikten başka amaçlarla kullanmadı. Biz de bunun rahatlığı içinde gazetecilik yaptık.
Bundan sonra da yapmaya devam edeceksiniz.
Ben de yazılarımla bu gazetenin bir parçası olmaya devam edeceğim.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başlamayı bildiğimiz kadar bırakmayı da bildiğimiz zaman.