II. ÜNİTE
ÇOŞKU VE HEYECAN DİLE GETİREN METİNLER
(ŞİİR)
ŞİİR VE ZİHNİYET
Zihniyet,bir dönemdeki sosyal,siyasî,idarî,adlî,dinî,ticarî
hayatın birlikte oluşturduğu ortamdır.Yani devrin kabul
edilmiş sanat zevki ve hakim anlayışıdır.
Bir eser hangi dönemde verilmişse, o dönemden izler
taşır.Şairlerin şiirleri de yaşadıkları dönemden izler
taşır.Şairlerin şiirlerinde de yaşadıkları dönemin sosyal ve
siyasal olaylarını, kültürünü,ilişkilerini,inançlarını,sanat
zevkini görebiliriz.Dolayısıyla bir şiiri incelerken, o şiirin
yazıldığı dönemin ve şairin özelliklerini göz önüne almalıyız.
ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTM)
Ahenk:
Ahenk kelimesi uyum anlamına gelmektedir. Edebiyatta
ise kelimelerin birbiriyle ses ve anlam bakımından etkileyici
bir bütün olması anlamındadır.
Şiirde ahenk;ustaca kullanılan ses akışı,söyleyiş,ritm,ölçü
ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır. Şiirde ahengi
sağlamak için ölçü,uyak,vurgu,tonlama gibi değişik unsurlar
kullanılır.
Şiirde ahnegi sağlayan unsurları şöyle sıralayabiliriz:
1) Vurgu: Bir kelimede hecelerden birinin diğerlerine göre
daha baskılı,daha kuvvetli söylenmesidir. Vurgu hem
kelimenin anlamını güçlendiren hem de şiiri ahenkli kılan bir
unsurdur. Vurgulama ve tonlama şiirin ahengini ve etki
gücünü bir kat daha artırır.
Ör:
Gök sarı toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı
Arkada zincirlenen Toros Dağları
2) Tonlama: Anlatılmak istenen duygu veya düşüncenin daha
etkili ifade edilebilmesi için ses tonunu değiştirerek
okumaya tonlama denir. Böylece acıma,üzüntü,özlem,hayranlık,sevgi gibi duygular belirginlik kazanır.
Ör:
Bir sarsıntı... Uyandım uzun süren uykudan,
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
3) Ölçü:Ahengi sağlamak şiire belli bir düzen vermek için
şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır. Türk edebiyatında hece ve
aruz ölçüsü olmak üzere iki çeşit ölçü kullanılmıştır.
a) Hece ölçüsü: Şiirdeki tüm dizelerin hecelerinin sayısının
eşit olması esasına dayanır.
* Hece ölçüsü Türklerin bulduğu bir ölçüdür.
* Bilinen en eski Türk şiirlerinde de bu ölçü kullanılmıştır.
* 7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsü kalıpları en çok kullanılan
kalıplardır.
Durak: Ölçü kalıpları içerisindeki durma yeridir.Hece
ölçüsünde duraklar sözcükleri bölmez.
b) Aruz ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açıklık kapalılık
esasına bağlı olan bir ölçü sistemidir. Sonu ünlü ile biten
heceler ‘’açık’’, sonu ünsüzle biten heceler de ‘’kapalı’’ hece
olarak adlandırılır. Ayrıca uzun ünlülü heceler ile dize
sonundaki heceler daima kapalı kabul edilir.
* Aruz ölçüsünde duraklar sözcükleri bölebilir.
O be nim mil / le ti min yıl / dı zı dır par / la ya cak
. . - - . . - - . . - - . . -
Fe i la tün Fe i la tün Fe i la tün Fe i tün
* Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu
için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği
uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar.
Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin
gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Sessiz bir harfle
biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden
sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin
sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna
ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar.
c) Serbest Ölçü:Herhangi bir sisteme bağlı olmayan
ölçüdür.19.yüazyıl sonlarından itibaren edebiyatımıza
girmiştir.
4) Uyak (Kafiye) ve Redif:
Uyak: Dize sonlarında bulunan ve görevleri farklı olan ses
veya ek benzerlikleridir.
Redif: Mısra sonlarında bulunan aynı görevdeki ses, ek ve
kelime tekrarlarıdır.
Her yalana kanmışım kafiye:’’an’’
Her söze inanmışım redif: ‘’mışım’’
Ben artık sevgiden de
Bıkmışım, usanmışım
Uyak Çeşitleri
a)Yarım Uyak:Sadece bir ünsüzün benzeşmesiyle oluşan
kafiyeye yarım uyak denir.
Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selam olsun
b)Tam Uyak:Biri ünlü biri ünsüz olmak üzere iki sesin
benzerliğiyle oluşan uyağa tam uyak denir.
Ben gideyim yol gitsin,ben gideyim yol gitsin;
İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler
Tak,tak ayak sesimi aç köpekler işitsin
Yolumda bir tak olsun zulmetten taş kemerler
c)Zengin Uyak: En az üç sesin benzerliğiyle oluşan uyağa
zengin uyak denir.
Bir idamlık Ali vardı,asıldı
Kaydını düştüler,mühür basıldı
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
d)Cinaslı Uyak:Aynı seslerden oluşan ;fakat farklı anlamları
karşılayan kelimelerle yapılan uyağa cinaslı uyak denir. Cinas
bir kelimenin tekrarı değildir. Aynı kelimenin aynı anlamla
tekrar etmesine redif denir.
Ör: ‘’Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz kışım yazıma’’
Bu beyitteki ‘’yazıma’’ sözcüklerinin yazımı aynıdır; ancak
birinci dizede kaderime anlamında ikinci dizede ise yaz
mevsimi anlamında kullanıldığından cinaslı uyaktır.
NOT:Yazımları ve anlamları aynı olan iki sözcük
redif;yazımları aynı ancak anlamları farklı olan iki sözcük
cinaslı kafiye oluşturur.
NOT: Uzun okunan ünlüler iki ses değerinde kabul edilir.
Uyak Düzeni(Şeması) ve Çeşitleri
Şiirler uyaklanış bakımından üçe ayrılır.
a) Düz uyak:Uyaklı kelimeler aaxa veya aaab şeklinde
sıralanmışsa buna düz uyak denir.
Hiç anılmaz olmuş atalar adı
Beşikte bırakmış ana evladı
Kırılmış yetimin kolu kanadı
Zulüm pençesinden aman kalmamış
b) Çapraz uyak:Uyaklı kelimeler abab şeklinde sıralanmışsa
buna çapraz uyak denir.
Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında
Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum
Yolumun karanlığa saplanan noktasında
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum
Necip Fazıl Kısakürek
c) Sarma uyak: Uyaklı kelimeler abba şeklinde sıralanmışsa
buna çapraz uyak denir.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü
Titrek elleriyle gererken yayı
Her yandan bir merak sardı alayı
Ok uçtu,hedefin kalbine düştü
d) Mani tipi uyak: Mani tipindeki şiirlerde kullanılan uyak
türüdür. aaxa şeklinde uyaklanır.Tek dörtlük için geçerlidir.
Dağlarda kar kalmadı
Gözlerde fer kalmadı
Daha yazacak idim
Kağıtta yer kalmadı
5) Aliterasyon ve Asonans:
Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünsüzün tekrarlanmasından
oluşan ahenge aliterasyon denir.
Bir şiirin dizelerinde sürekli aynı ünlünün tekrarlanmasıyla
oluşan ahenge asonans denir.
senin kalbiden sürgün oldum ilkin
bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
“ ü harfi ile asonans , s harfi ile aliterasyon yapılmıştır. ”
ŞİİR DİLİ
Şiir insanın değişen duygu,çoşku,özlem ve hayallerini
kendine özgü bir dille ifade eder. Dili daha canlı,daha güzel
ve daha tesirli hale getirerek ona bir üst kimlik kazandırır.
Şair günlük dildeki sözcükleri özenle seçer. Onlara yepyeni
anlamlar kazandırır. Kullanılan dile yeni değerler ve anlamlar
kazandırır. Benzetmelere değişmecelere(mecaz) yer verir.
Somut varlıkları soyutlaştır, soyutları da somutlaştırır.
Böylece duygu ve düşüncelerine bir anlam derinliği
kazandırır.
Söz Sanatları
1 ) Teşbih (Benzetme) :
Anlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz,
çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan
zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme
sanatıdır.
Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur.
Öğeleri şunlardır :
1- Benzeyen : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik
bakımından güçsüz olanıdır.
2- Kendisine Benzetilen : Birbirlerine benzetilen şeylerden
nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3- Benzetme Yönü : Benzeyen ve kendisine benzetilen
arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı
belirtmek için yapılır.
4- Benzetme Edatı : Benzeyen ve kendisine benzetilen
arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir.
Ör: Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban gibi işliyor içerime.
(Ayak Sesleri/ Necip Fazıl Kısakürek)
Benzeyen: Sesler
Kendisine benzetilen unsur:Eski çıban
Benzetme yönü: Batmak,işlemek9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
4
Benzetme edatı: Gibi
Ör: Kömür gözlüm, gül dudaklım
Sen de bir gün perişan ol
Hicranî
Benzeyen: göz - dudak
Benzetilen:kömür – gül
2) İstiare(İğretileme) :
Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare
denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.
a- Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine
benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Benzeyen: bulut(söylenmemiş)
Benzetilen:siyah tül (söylenmiş)
Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi
Benzeyen: Rüzgar(söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli(söylenmiş)
b- Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece
benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine
benzetilen yer almaz.
Ör: Yüce dağların başında
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen:Bulut(var)
Kendisine benzetilen:üzüm(yok)
Ör:
Bir arslan miyav dedi
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi
Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye;fare,
kükredi sözcüğüyle aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle
kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer
verilmemiştir.
3) Teşhis (Kişileştirme) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir
özellik verme sanatına teşhis denir.
Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma
Sil göz yaşlarını
4) İntak (Konuşturma) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması
sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar
önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur.Her intakta
bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak
yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.
Ör:Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
5) Tezat (Karşıtlık) :
Aynı varlığın, olayın, durumun…birbirine karşıt iki yönünü bir
arada belirtmeye ya da birbirine karşıt kavramlar arasında
ilgi kurmaya tezat denir.
Ömrümde zararsız günümü bilmem Her senede yüz
milyonluk kârım var. (Huzuri)
Aşk derdiyle hoşem el çok ilâcımdan tabip Kılma derman
kim helakim zehr-i dermânındadır (Fuzuli)
6) Mübalağa(Abartma) :
Bir sözün etkisini arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan
çok göstermek ya da olmayacak biçimde anlatma sanatıdır.
Ör: Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Ör: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.
7) Telmih(Hatırlatnma) :
Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret
etme sanatı.
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu.
Gökyüzünde İsa ile,
Tur dağında Musa ile ,
Elindeki asa ile,
Çağırayım Mevlam seni.
Yunus Emre
8) Tecahül-i Arif(Bilip de Bilmezlikten Gelme) :
Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği
bilmez görünerek anlatma sanatıdır.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Cahit Sıtkı Tarancı
9) Hüsn-i talil(Güzel Bir Nedene Bağlama) :
Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin
dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.
Senin o gül yüzünü görmek için
Sana güneş bakmak için doğuyor.
10) Tenasüp (Uygunluk) :
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada
kullanmaktır.
Ör: Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman kim helakim zehr-i dermendadır.
●Bu dizelerde ‘’dert,derman,ilaç,tabip’’ birbiriyle
ilgili sözcükler olarak kullanılmıştır.
11) Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) :
Bir sözün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük
yerine gerçek anlamı dışında kullanılması sanatıdır.9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
5
Ör:Ankara bu olaya tepki gösterdi.
Burada tepki gösteren şehir değil.Anakara da bulunan
hükümettir.Mecaz-ı mürsel yapılmış.Şehir söylenmiş
hükümet kastedilmiştir.
Ör:Cemil Meriç’i her okuyuşumda yeni bir şeyler buluyorum.
(Kitabını okuyorum kendisini değil)
ŞİİRDE YAPI
Şiirin yapısı anlam ve ses kaynaşmasından oluşur. Anlam ve
ses kaynaşmasından oluşan nazım birimlerine
beyit,kıt’a,bent,mısra gibi isimler verilir. Dize ,beyit,dörtlük
gibi birimlerle ölçü, kafiye düzeni,tema ve imgeler belli bir
bütün oluşturarak şiirde yapıyı meydana getirir.
Nazım biçimi: Bir şiirde dizelerin kümelenişinden,uyakların
sıralanış düzeninden ve ölçü özelliklerinden doğan örgüye
denir.Nazım biçimlerini belirlemede en temel ölçüt nazım
birimidir.
Nazım türü: Bir şiirin konusuna göre aldığı addır.
Nazım birimi: Bir manzumede anlam bütünlüğü taşıyan en
küçük parçaya nazım birimi denir. Nazım birimi en az iki
dizeden oluşmak üzere üç, dört, beş veya daha fazla
dizeden oluşabilir.
Mısra (Dize): Bir şiirin her bir satırına dize denir.
Beyit: İki dizeden oluşan nazım birimine beyit denir.
Ör: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Kanuni Sultan Süleyman
Kıt’a(Dörtlük): Dört dizeden oluşan nazım birimine kıt’a
veya dörtlük denir.
Ör: Tarihim,şerefim,şiirim,her şeyim
Yer yüzünde yer beğen
Nereye dikilmek istersen,
Seni oraya dikeyim!
Arif Nihat Asya
Bent: İkilik ve dörtlük dışında kalan 3,5,7 veya daha fazla
eşit satıdaki dizelerden oluşan nazım birimine bent denir.
Bugün Cuma
Büyük annemi hatırlıyorum
Dolayısıyla çocukluğumu
Uzun olsaydı o günler!
Yere düşen ekmek parçasını
Öpüp başıma götürdüğüm günler!
Konu: Üzerinde söz söylenen herhangi bir olay,düşünce veya
duruma konu denir. Bir şiir birden fazla konuya değinebilir.
Tema: Şiirin bütününe hakim olan duygu veya hayale tema
denir.
Şiirin yapısını oluşturan tüm bu öğeler gerek Divan edebiyatımızda gerekse Halk edebiyatında gelenek çerçevesi
içerisinde çeşitli nazım şekilleri ve türleri oluşturmak amacıyla belli ölçülerde kullanılmıştır. Oluşan bu nazım şekilleri
ve türleri Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı nazım şekilleri
ve türleri başlıkları altında ele alınırlar.
TÜRK EDEBİYATINDA KULLANILAN NAZIM
BİÇİMLERİ
A) İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
* M.S.VIII. yüzyıla gelinceye kadar Türklerin henüz yazıyı
kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır.
* Bu dönem edebiyatı, sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan
kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür.
* Bu dönem edebiyatı müzik eşliğinde (“kopuz” adı verilen
sazla) dile getirilmiştir.
* Ölçü, ulusal ölçümüz olan “hece” ölçüsüdür.
* Nazım birimi “dörtlük”tür.
* Dönemine göre arı(sade) bir dili vardır.
* Dizelere genel olarak yarım uyak hakimdir.
* Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
* Bu döneme yönelik elimizdeki en önemli ve eski kaynak
Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseridir.
Kullanılan Nazım Biçimleri:
Koşuk
* “Sığır” denilen sürek avları sırasında söylenen şiirlerdir.
* Konusu daha çok doğa, aşk, savaş ve yiğitliktir.
* Bu tür daha sonra Halk edebiyatında “Koşma” adıyla
anılmıştır.
Sagu
* Yuğ” adı verilen ölüm törenlerinde, ölen kişilerin
erdemlerini ve duyulan acıları dile getiren şiirlerdir.
* Divan edebiyatında “mersiye”;halk edebiyatında “ağıt”
ismini almıştır.
Sav
* Dönemin özlü sözleridir.
* Bugünkü atasözlerinin ilk biçimi niteliğindedir.
Destan
Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda halk arasında
kendiliğinden oluşan uzun nazım türüdür.
DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ :
* Toplumun ortak görüşlerini yansıtması
* Olağanüstü özellikler taşıması
* Kişilerinin seçkin olması (Kral, Han, Hakan...vb.)
* Ait oldukları milletten izler taşıması
* Oldukça uzun olması
* Konuları bakımından savaş, deprem, yangın… şeklinde
sıralanabilmesi
TÜRK DESTANLARI
Destanlarımız yazıya geçirilmedikleri için bugün bunların
ancak konularını bilmekteyiz. Bunları da İran, Çin ve Arap
kaynaklarından öğreniyoruz.
A) SAKA DEVRİ DESTANLARI
1) Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarında Alp Er
Tunga’nın yiğitliklerini ve bu savaşları anlatır.
2) Şu Destanı: İskender’le Türkler arasındaki savaşı ve
Türk hakanı Şu’nun kahramanlıklarını anlatır.
B) HUN DEVRİ DESTANI9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
6
Oğuz Kağan Destanı: Hun hükümdarı Mete’yi ve onun
yaşamını anlatır.
C) GÖKTÜRK DEVRİ DESTANLARI
1) Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişini
anlatır.
2) Ergenekon Destanı: Bir savaşta yenilen ve Ergenekon’a
açılan Türklerin orada bir demir dağı eritip intikamlarını
almalarını anlatır.
D) UYGUR DEVRİ DESTANLARI
1) Türeyiş Destanı: Uygurların bir erkek kurttan türeyişi
anlatılır.
2) Göç Destanı: Uygur Türklerinin anayurtlarından göçünü
anlatır.
NOT: Destanlar oluşumları bakımından iki grupta
incelenebilir.
a) Doğal Destanlar: Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından
derlenip düzenlenmiştir. Bu türe örnek olarak şu destanları
sıralayabiliriz.
İliada, Odysseia Yunanlıların (Homeros)
Kalevala Finlilerin
Nibelungen Almanların
Ramayana, Mahabarata Hintlilerin
Cid İspanyolların
Chanson de Roland Fransızların
Gılgamış Sümerlerin
Şehnâme İranlıların (Firdevsi)
b) Yapma (Suni) Destanlar: Bir olayın doğal destana
benzetilerek bir şairce destanlaştırılmasıdır. Yapma destan
örneği olarak şunları sıralayabiliriz:
Virgilius Aeneit
Dante İlahi Komedi
Tasso Kurtarılmış Kudüs
Milton Kaybolmuş (Kaybedilmiş) Cennet
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Üç Şehitler Destanı
B) İSLAMİ DEVİR TÜRK EDEBİYATI
1) TÜRK HALK EDEBİYATI
* İslamiyet öncesinden günümüze kadar kesintisiz gelen bir
edebiyattır.
* Halk içinde yetişmiş ozanların icra ettiği bir edebiyattır.
* Temelinde sözlü bir gelenek vardır.
* Dili sadedir.
* Dörtlük ve yarım kafiye esaslıdır.
* Hece ölçüsü kullanılmıştır.
* Halkın dertlerini, sevinçlerini, her türlü duygularını
işlemektedir.
* Koşma, destan, semai, varsağı, mani, ağıt, türkü, bilmece,
atasözü, devriye, şathiye, ilahi, deme gibi çeşitli nazım
şekilleri vardır.
* Kendi arasında :
a) Âşık Tarzı Halk Edebiyatı
b) Anonim Halk Edebiyatı
c) Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı olmak üzere 3’e ayrılır.
a) Âşık Tarzı Halk Edebiyatı :
* İslamiyet'ten önce başlamıştır.
* Bu edebiyatı genellikle “aşık”adı verilen sazlarıyla
yazdıklarını besteleyip köy köy dolaşan ozanlar icra
etmiştir.
* Hece ölçüsü kullanılmıştır.
* Dili sadedir.
* Nazım birimi dörtlüktür, yarım kafiye kullanılmıştır.
* Son dörtlükte şairin mahlası(adı) kullanılır.
* Aşk, ölüm, gurbet, ayrılık konuları sıklıkla ilenmiştir.
* Coşkulu, lirik bir söylenişi vardır.
Kullanılan Nazım Biçimleri:
Koşma
Aşk, ayrılık, gurbet,sevgi,doğa,yiğitlik gibi geniş çerçeveli
konuların işlendiği bir nazım şaklidir.
11’li hece ölçüsüyle yazılır.
3 ile 6 dörtlükten oluşur.
Dili sadedir.
Kafiye düzeni “abab,cccb,dddb…”şeklindedir.
Son dörtlükte şairin mahlası bulunur.
Koşmanın konularına göre “güzelleme, koçaklama, ağıt,
taşlama”adlı türleri vardır.
Güzelleme:İnsan ve doğa sevgisinin lirik bir edayla işlendiği
koşmalara denir.( Karacaoğlan)
Koçaklama: Savaş, yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işleyen
koşmalara denir. (Dadaloğlu ve Köroğlu)
Ağıt: Ölen kişinin arkasından duyulan acının ve onun
iyiliklerinin işlendiği koşmadır.
Taşlama: Toplumun veya bireylerin aksayan yönlerini
eleştiren koşmalara denir. (Seyrani)
Not: Güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama birer nazım
türüdür.
Varsağı
Toros Dağları ve Adana civarında yaşayan “VARSAK”
boylarının söyledikleri türkülere denir.
Kafiye düzeni koşma gibidir.
4+4 şeklinde 8’li ölçüyle söylenir.
“BRE, BEHEY, HEY “ nidaları sıklıkla kullanılmıştır.
En az 3 en fazla 5 dörtlüktür.
Konu olarak hayattan ve talihten şikayet gibi konular
işlenir.
Semai
Koşma ile aynı konular işlenir.
Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
4 + 4 =8 ‘li ölçüyle yazılır.
3–5 dörtlükten oluşur.
Koşmadan ezgisi,dörtlük sayısı ve ölçüsü bakımından
ayrılır.
Destan
6+5 ‘li hece ölçüsüyle söylenir.
Halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir.
Kendine özgü bir söylenişi vardır.
Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
7
Ayaklanma, kıtlık, savaş, hastalık gibi toplumsal konular
işlendiği gibi bireysel konuların işlendiği destanlar da vardır.
Dörtlük sayısında sınırlama yoktur.
b) Anonim Halk Edebiyatı:
* Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden
oluşur.
* Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir.
* Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı
olarak kullanılır.
* Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.
* En çok yarım kafiye kullanılmıştır.. Bazı manilerde cinaslı
kafiye görülür.
* Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik,
toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
* Sözlü geleneğe dayanır.
Kullanılan Nazım Biçimleri:
Türkü
Kendine özgü bir ezgi ile söylenen nazım biçimidir.
Genellikle anonimdir,yazarı bilinenleri de zamanla halka
mal olmuştur.
Aşk,tabiat,ayrılık,hasret,gurbet,sevgi,güzellik gibi konular işlenir
Türküler 8’li(4+4) veya 11’li(4+4+3) hece ölçüsüyle
söylenir..
Türküler iki bölümden oluşur.
1-Bent:Türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür.
2-Kavuştak:Her bendin sonunda tekrarlanan bölümdür.
Nakarat ya da bağlama adı da verilir.
Mani
Hecenin 7’li kalıbıyla söylenirler.
Bir dörtlükten oluşur.
Uyak düzeni aaxa şeklindedir.
İlk iki dize doldurmadır. Asıl konu son iki dizededir.
Konu sınırlaması yoktur.
Düz mani,kesik mani,yedekli mani v ecinaslı mani gibi
türleri vardır.
Ninni
* Annelerin çocukları uyutmak için belli bir ezgiyle söylediği
sözlü edebiyat ürünleridir.
* 7’li,8’li ve 9’lu hece ölçüsüyle söylenir.
* Genellikle dörtlüklerden oluşur.
c) Dinî Tasavvufî Halk Edebiyatı (Tekke Edebiyatı) :
* Hece ölçüsü ağırlıklıdır,az da olsa aruz ölçüsü
kullanılmıştır.
* Yarım uyak ve redif sık kullanılmıştır.
* Tasavvuf terimlerinin dışında dil,halkın anlayabileceği
nitelikte ve sadedir.
* Saz eşliğinde söylenenler de vardır.
* Allah sevgisi,nefsin öldürülmesi,insan sevgisi,ölüm,Allah’a
varış yolları,tasavvuf ilkeleri temel konularıdır.
* Coşkuludur,genellikle didaktik şiirlerden oluşur.
* Nazım birimi dörtlüktür ancak beyitle oluşturulmuş türler
de vardır.
Kullanılan Nazım Türleri:
İlahi
* Tekke edebiyatının ana nazım türüdür.
* 8’li hece ölçüsüyle söylenir, 7 ve 11’li de olabilir.
* Fanilik,Allah sevgisi,nefsin öldürülmesi temel konusudur.
* Bu türün en büyük ustası Yunus Emre’dir.
Nefes
* 8’li hece ölçüsüyle söylenir.
*İlahilerin konularının Bektaşilerce söylenmesi sonucu
ortaya çıkmış türdür.
Deme ( Deyiş )
* 8’li hece ölçüsüyle söylenir
* Saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.
Nutuk
Tekke Edebiyatı’nda Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni
giren müritleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve
tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik
şiirlerdir.
Devriye
Evrendeki canlı cansız her şey Allah'tan gelmiştir, yine
Allah'a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke
edebiyatında devriye denilmiştir.
Şathiye
*Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi
manzumelere şathiye adı verilir.
*İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir.
* Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında
tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır.
* Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.
* Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal’dır.
Not:Yukarıdaki türler koşma nazım biçimiyle yazıldığı için
birer nazım biçimi değil birer nazım türüdür.
2) DİVAN EDEBİYATI ( KLASİK EDEBİYAT)
* Şairler şiirlerini “DİVAN” adını verdikleri bir kitapta
topladıkları için bu edebiyatına “Divan Edebiyatı”
denilmiştir.Ayrıca “klasik-eski –zümre edebiyatı” da denilir.
* İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler yaşamın her
alanında Araplardan, Farslardan etkilenmişlerdir. Bu
etkileşimin en belirgin olduğu alanların başında edebiyat
göze çarpmaktadır.13. yy dan itibaren şair ve yazarlar
Fars- Arap etkisine girmeye başlamıştır.
* Dili Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan Osmanlıca’dır.
* Ölçü olarak “aruz ölçüsü”, nazım birimi genellikle beyittir.
* Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
* Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön plandadır.
* Çoğunlukla aşk, şarap, kadın övgü, din, ahlak, tasavvuf
konuları işlenmiştir.9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
8
* 13.yüzyılda gelişmeye başlamış 16. ve 17. yüzyıllarda en
olgun dönemini yaşamış, 19.yüzyılın sonlarına kadar
sürmüştür.
* Belli kalıpları olan bir edebiyattır.Duygu ve düşünceler
mazmun denilen kavramlarla anlatılır.
* Soyut bir edebiyattır ve toplumsal konulara
değinmemiştir.
Kullanılan Nazım Biçimleri:
Divan edebiyatı nazım şekilleri
Dörtlük halindekiler Bent Halinde Beyit halindekiler
Rubai Terci-i bent Gazel
Şarkı Terkib-i bent Kaside
Tuyuğ Mesnevi
Murabba Müstezat
Gazel
* Güzellik, aşk, kadın, şarap gibi konuları işleyen nazım
biçimidir.
* Araplarda Farslara onlardan da Türklere geçmiştir.
* Gazelin ilk beytine “matla”son beytine “makta” denir.
* Makta beytinde şairin mahlası(takma adı) kullanılır.
* En güzel beytine “beyt’ül gazel ya da şah beyit” denir.
* Gazelin bütün beyitlerinde aynı konu işleniyorsa buna yekahenk gazel denir.
* Bütün beyitler aynı söyleyiş güzelliğine sahip ise buna
yek-âvâz gazel denir.
* Kafiye şeması: “aa,ba, ca da...” şeklindedir.
* En az beş en fazla on beş beyitten oluşur.
* Konu birliği yoktur. Her beyit başka bir konudan
bahsedebilir.
* Türk edebiyatında Fuzûli,Bâki, Nedim en tanınmış gazel
şairleridir.
Kaside
* Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlere
denir.
* En az 33 en fazla 99 beyitten oluşur.
* Kafiye düzeni gazelle aynıdır.
* İlk beytine matla, son beytine makta, şairin adının
bulunduğu beyte taç beyit,en güzel beytine beyt”ül kasid adı
verilir.
*Kaside: Nesip- girizgâh- methiye- tegazzül- fahriye- dua
bölümlerinden oluşur.
Nesib: Kasidenin giriş bölümüdür.
Girizgah: Konuya giriş niteliğinde olan bölümdür.
Methiye: Övülecek olan kişinin yüceliklerinin sıralandığı
bölümdür.
Fahriye: Şairin kendini övdüğü kısımdır.
Tegazzül: Şair bu bölümde bir gazele yer verir.
Dua: Övülen kişinin başarısı için Allah’a dua edilir.
Konularına Göre Kasideler
Tevhid:Allah’ın birliğini anlatan kasidelere denir.
Münacat:Allah’a dua etmek ve yalvarmak için yazılanlara
denir.
Methiye:Herhangi bir şahsı övmek için yazılanlar denir.
Naat:Peygamberleri övmek için yazılanlara denir.
Hicviye:Birini eleştirmek için yazılanlara denir.
Mersiye:Ölen birinin arkasından yazılanlara denir.
Edebiyatımızda kaside türünün en güzel örneklerini
Nef’i vermiştir. Onun Siham-ı Kaza adlı eseri bu türün en
meşhur örneğidir.
Mesnevi
* Beyit sayısı sınırsızdır.
*Konu sınırlaması yoktur. Genellikle savaş, aşk,tarihi
olaylar,dinî olaylar gibi konular işlenir.
* Mesneviler o dönemde roman ve hikaye türünün yerini
tutuyordu.
* Her beyit kendi arasında kafiyelidir.
* Uyak düzeni aa, bb,cc,dd,ee,… şeklinde devam eder.
* Beş mesneviden oluşan eserlere “hamse” denir.
* Bir şehrin güzelliğini anlatan mesnevilere şehrengiz denir.
* Türk edebiyatındaki ünlü mesneviler şunlardır:
Kutadgu Bilig (İlk mesnevi - Öğüt)
Fuzuli- Leyla ile Mecnun (Aşk)
Şeyh Galip- Hüsm ü Aşk (Aşk)
Şeyhi-Harname (Eleştiri)
Ahmedi-İskendername (Tarih)
Nabi- Hayrabat (Öğüt)
Süleyman Çelebi-Vesiletü’n-Necat (Mevlid) (Dini)
Mevlana- Mesnevi (Öğüt)
Müstezat
* Gazelin özel bir biçimine denir.
* Uzun dizelere kısa bir dize eklenerek yazılır.
* Uzun ve kısa dizeler gazel gibi kendi aralarında uyaklanırlar. Kısa dizelere “ziyade” adı verilir.
Rubai
* Kafiyelenişi aaxa şeklindedir.Tek dörtlükten oluşur.
* Aruzun belli kalıplarıyla yazılır.
* Hayatın anlamı ve hayat felsefesi,dünyanın nimetlerinden
yararlanma ve ölüm gibi konular işlenmiştir.
* İran edebiyatına ait olan bu türün en büyük şairi Ömer
Hayyam’dır.
* Türkçe rubailerin en güzel örneklerini Yahya Kemal
vermiştir.
Tuyuğ
* Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım
şeklidir.
* Yak düzeni rubai gibidir.Tek dörtlükten oluşur.
* Felsefi konular işlenmektedir.
* Kadı Burhanettin’in tuyuğları meşhurdur.
Şarkı
* Besteyle okunmak için yazılan ve dörtlüklerden oluşan
nazım biçimidir.
* Dörtlük sayısı 3ile 5 arasında değişir.
* Birinci dörtlükte 2. ve 4. dizeler diğer dörtlüklerde 4.
dizeler aynen tekrarlanır. Buna nakarat denir.
* Türklerin divan edebiyatına kazandırdığı bir türdür.
* Aşk ,sevgi,günlük hayat gibi konular işlenir.9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
9
* Halk deyişlerine ve söyleyişlerine yer verilir.
* Şarkı türünün ilk kullanıcısı ve en önemli temsilcisi
Nedim’dir.
Murabba
* Dört dizelik kıtalardan oluşur.
* Bent sayısı 3-7 arasında değişir.
* Her konuda yazılır.
Terkib-i Bent
* Bentlerle kurulmuş olan bir nazım şeklidir.
* Her bent 7 ile 10 beyitten oluşur.
* Bent sayısı 5 ile 15 arasındadır.
* Bentleri birbirine bağlayan beyitlere vasıta beyti denir.
* Şairin toplumsal ve felsefi konulardaki düşünceleri konu
olarak işlenir.
* Terkib-i Bent türünün en önemli ismi Bağdatlı Ruhi’dir.
* Türk edebiyatında bu türün en önemli ismi Ziya Paşa’dır.
Terci-i Bent
* Terkib-i bente benzer. Yalnız burada bentler arasındaki
vasıta beyti aynen tekrarlanır.
* Konu olarak daha çok Allah’ın kudreti,kainatın sırları ve
kainatın zıtlıkları gibi konulara yer verilir.
* Bu türün de Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi Ziya
Paşa’dır.
C ) BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
1 .Tanzimat Edebiyatı
2. Servet-iFünun Edebiyatı
3. Fecr-i Ati Edebiyatı
4. Milli Edebiyat
5. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
6. Günümüz Türk Edebiyatı
Kullanılan Nazım Biçimleri:
Sone
* İlkin İtalyan edebiyatında görülen, Türk şiirinde az
görülen, iki dört dizeli ve iki üç dizeli bölüm olmak üzere 14
dizeden oluşan nazım biçimidir.
* Uyak örgüsü şöyledir: abba ccd ede.
* Sone nazım şeklini Türk edebiyatında ilk olarak Servet-i
Fünun şairleri kullanmıştır.
Terza-Rima
* Üç dizelik bendlerle kurulu İtalyan nazım biçimi.
* Dize kümelenişi ve kafiye düzeni şöyledir: aba bcb cçc
ded... e
* Dante’nin “İlahi Komedya”sının bu biçimle yazılmış olması,
terza – rima’nın yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.
* Terza-rima, Türk edebiyatında ilkin Servet-i Fünun
döneminde bir tek şiirde (Tevfik Fikret’in Şehrâyîn)
denenmiş (1899); İkinci Meşrutiyet’ten (1908) sonra zaman
zaman kullanılmışsa da, yaygınlık kazanmamıştır.
Serbest Müstezat
* 19. Yüzyıl sonlarında özellikle Servet-i Fünun’cuların
geliştirdikleri bir nazım biçimidir.
* Divan şiirindeki müstezattan farklı özellikleri vardır.
* Klasik nazım biçimlerinden ve tek ölçünün bir örneklili-
ğinden kurtuluş yeni biçimler ve ahenkler yaratmak
düşüncesiyle oluşturulan bu biçim, serbest nazıma geçişte
bir aşama olmuştur.
Mensur Şiir
* 19. yüzyılın yarısında Fransa’da doğmuştur.
* Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı çeviriler, mensur şiirin ilk örnekleridir.
* Mehmet Rauf’un “Siyah İnciler”i, Yakup Kadri’nin “Okun
Ucunda, Erenlerin Bağından” adlı yapıtları mensur şiir
türünden ürünlerdir.
* Ölçü ve uyağa başvurulmaz.
* Duygu ve hayallerin düzyazı biçimiyle şiirsel anlatılmasıdır.
* Bu yazılarda iç ahenk önemlidir. Servet-i Fununcular
tarafından kullanılmış, fazla yaygınlaşmamıştır.
Serbest Nazım (Şiir)
* Ölçüsüz ve uyaksız yazılan, belli kurallara bağlı olmayan
şiirlerdir.
* Türk edebiyatında serbest nazım, cumhuriyetten sonra
gelişmiştir.
* Serbest nazmın ilk örneklerini Nazım Hikmet vermiştir.
NOT:Bu nazım biçimleri dışında “balat” adı verilen bir nazım
biçiminin de kullanıldığı belirtilmektedir.Çok az tercih
edildiği düşünülen bu nazım biçiminin özelliği 3 uzun 1 kısa
bentten oluşmasıdır.
ŞİİRDE TEMA
Konu: Üzerinde söz söylenilen,fikir yürütülen,yazı yazılan
herhangi bir olay,düşünce veya duruma konu denir.
Tema: Şiirde dile getirilen duygu,düşünce ve hayale tema
denir.
* Şiir bir düşünce yazısı olmadığı için “tema” sözcüğünden
daha çok esrede dile getirilen duygu ve hayali anlamalıyız.
* Şiirde tema kimi zaman bir aşk,ayrılık acısı,ölüm korkusu
gibi bireysel duygular kimi zaman da başka insanlar için
üzüntülerin yer aldığı toplumsal konuları da içerebilir.
ŞİİRDE GERÇEKLİK VE ANLAM
* “Sanat yada edebiyat,bir nevi gerçeğin yorumlanarak
anlatılmasıdır.” ifadesinden hareketle şiirde de gerçeğin
değiştiğini söyleyebiliriz.
* Şiirdeki gerçeklik,somut bir anlayışla sınırlı değildir.Bu
gerçeklik,insanın sadece yaşadıklarıyla değil; sezgileri,
tasarıları ve izlenimleriyle de ilgilidir.
* Şair,şiirinin her okuyanda farklı duygular uyandırmasını
amaçlar.Bu nedenle kelimelere yeni anlamlar yükler.Bu
anlamları okuyucu kendisi hisseder.Bu şekilde şiirde farklı
bir gerçeklik ortaya çıkar.9.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERS NOTLARI
10
ŞİİR VE GELENEK
NOT: Halk şiiri ve Divan şirinin özellikleri “ŞİİRDE YAPI”
bölümünde verilmiştir.
Modern şiirin özellikleri:
* Bireysel duyguların ön plana çıkarıldığı bir şiir geleneğidir.
* Daha çok serbest nazım kullanılmıştır.
* Çağrışım yönünden zengin ifadeler vardır.
* Somuttan çok soyuta hitap eden şiirlerdir.
* Şiirler,ölçü ve kafiye olmaksızın yazılır.
ŞİİR VE YORUM
* Okuyucun metni kendi birikimlerine,özelliklerine,kültürü-
ne, zevkine ve hayal gücüne göre anlamlandırmasına “yorum”
denir.
* Güzel bir yorum için:
a) Öncelikle şiirin yapısal özelliklerini, dil ve
üslubunu,temasını belirlememiz gerekir.
b) Sonra şiirin yazıldığı dönemin şartlarına ve şairin
zihniyetine (edebi kişiliğine) bakmamız gerekir.
c) Şiirin bağlı olduğu geleneğin özelliklerini bilmemiz
gerekir.
d) Şiirin çok anlamlı bir metin parçası olduğunu unutmamız
gerekir.
MANZUME VE ŞİİR
Dilde biri nazım diğeri nesir olmak üzere iki anlatım biçimi
vardır.Nazım,ölçülü ve uyaklı anlatım biçimidir.
Manzume: Ölçü ve kafiye gözetilerek, nazım biçiminde yani
dizeler halinde yazılan metinlere ”manzume” denir.
Manzumelerin sanat değeri taşıyanlarına da “şiir” denir.
Manzume ve şiir arasındaki farklar:
a) Manzumede anlatılanlar düz yazıyla ifade edilebilirken
şiirde anlatılanlar düz yazıyla ifade edilemez.
b) Manzumelerde bir olay örgüsü varken şiirlerde olay
örgüsü yoktur.
c) Manzumelerde sözcükler genelde gerçek anlamda
kullanılırken şiirde çok anlamlılık vardır.
d) Şiirler manzumelere göre çağrışım yönünden daha
zengindir.
Manzum hikâye:
* Nazmın nesre yaklaştırılmasıyla ortaya çıkan bir türdür.
* Önemli özelliklerinden birisi metinde karşılıklı konuşmaların yer almasıdır.
* Bu tarzı edebiyatımızda ilk kez Servet-i Fununcular
denemiştir.Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy bu türde
başarılı örnekler vermişlerdir.
Şiir Türleri
1.Lirik Şiir
* Aşk, ayrılık, hasret ve özlem gibi konuları duygusal bir
dille anlatan şiire lirik şiir denir.