Hazırlık Soruları
Türkçenin Konuşulduğu ülkeler Nerelerdir?
Türkiye,
Bulgaristan,
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti,
Makedonya,
Yunanistan,
Kosova,
Romanya,
Azerbaycan,
Suriye,
Irak,
Şu ülkelerdeki göçmen
topluluklar:
Almanya,
Hollanda,
Fransa,
Avusturya,
Amerika Birleşik
Devletleri,
Belçika,
İsviçre,
Birleşik
Krallık,
Danimarka,
İsveç,
Avustralya
Sürgündeki Ahıska
Türklerinin yasadığı ülkeler:
Kazakistan,
Azerbaycan,
Rusya
Federasyonu,
Kırgızistan,
Özbekistan,
Ukrayna
Türkçe'nin Resmi olduğu
ülkeler:
Türkiye
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti
Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi
Belediye Dili
olarak;
Makedonya,
Kosova
Çin, Moğolistan, Rusya, Kazakistan,
Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, İran,
Irak, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yunanistan, Bulgaristan,
Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Polonya, Ukrayna,
Moldova
??????Türk
kelimesinin anlamı nedir?
Türk
sözcüğünün anlamı; "Güçlü, kuvvetli, miğfer,
türemiş, şekil kazanmış" demektir. Türk
Dil
Kurumu'nun hazırladığı Türkçe Sözlük 'te, Türk; Asya ve Doğu Avrupa'da yaşayan,
Türkçe'nin çeşitli lehçelerini konuşan soy ve bu soydan gelen kimse diye
belirtilmektedir. Söz konusu bu kimselerden oluşan topluluklara "Türkler" denir.
Türkler; Türkçe ve bu dilin lehçelerini konuşurlar. Türk kelimesinin geçtigi
ilk devlet, Göktürk (Kök-Türk) imparatorluğudur. Orhun Kitabelerinde Türk
kelimesi, bazen Türk, bazen de Türük olarak yazilmiştir.
11.
yüzyılda Kaşgarlı Mahmud; "Türk adının Türkler'e ,
Tanrı tarafından verildiğini belirterek,
Türk adının "Gençlik,
kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu
belirtir.
?????? Atatürk'ün
Türk dili hakkıındaki görüşleri:
* “Türk
milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay
olabilecek bir dildir… Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü
Türk milleti geçirdiği sayısız tehlikeli felaketler içinde ahlakının,
geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan
her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin
kalbidir, zihnidir.”
* “Türk
dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır. Yalnız onun
bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde çalışmak
lazımdır.”
*
“Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim
diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan
bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak
doğru olmaz.”
* “Milli
duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli
duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek
bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Soru: Milli birlik ve
beraberliğin güçlenmesinde dilin işlevi nedir?
Çok kısa ifade etmek gerekirse "insan
eşit dildir". Hani bir söz vardır, "Bir dil bir insan, iki dil iki insan"
derler. İşte aynen o deyişte olduğu gibi, her bir dil bir inasndır. Her bir dil,
sadece bir kültürel birikimin toplamı ve bir kültürde yaşayan insanlararası
iletişimin aracı olduğu için değil, aynı zamanda gerçekten de "kişinin toplum
içinde var olmasının, yani kısaca "bireyin toplumsal varlığının bir aracı"
olduğu için de "insan eşit dildir" ya da dil eşit insandır" diyorum. Dil,
bireyin toplumsal varlığının aracıdır; çünkü birey ile toplum arasında
karşılıklı bir etkileşimin, bireyi birey yapan ve toplumu toplum yapan
değerlerin, inançların, kısacası bireysel ve toplumsal tutum ve davranışların
karşılıklı etkileşimine olanak tanır. Bireyin "toplumsallaşması" dil sayesinde
olur. İnsan, içinde yaşadığı toplumun değerlerini, düşüncelerini, kurallarını
ancak dil yoluyla öğrenir. Biz buna "toplumsallaşma" diyoruz. Bireyin kimliği,
kişiliği oluştuktan sonra dönüp "toplumu etkilemesi" de yine dil sayesinde
olanaklı olur. Yani artık bir birey, toplumun içinde büyümüş, öteki bireylerden
farklı ve özgün olan kimliği gelişmiş, sıra artık birey olarak içinde yaşadığı
toplumu etkilemesine gelmiştir. Politika, sanat edebiyat, öğretmenlik, memurluk
veya esnaflık, zenaatkarlık gibi bireyin toplum içinde sahip olacağı herhangi
bir meslek, artık, sadece bir geçim aracı değil, onun toplumu etkileme yoludur
da. İşte gerek toplumun bireyi oluşturması, gerekse bireyin, oluştuktan sonra
dönüp toplumu etkilemesi ancak dil yoluyla olur. Bu yüzden de ben "insan, eşit
dildir" diyorum. Büyük düşünür Konfüçyüs’e “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız,
yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Sorusuna şöyle cevap verir. “Hiç şüphesiz dili
gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi
anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz.
Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur.
“Millî kültürümüzün
korunmasında dilin önemi"
Dil bir
milletin kültürel değerlerinin başında gelir. Aynı dili konuşan insanlar millet
denilen sosyal varlığın temelini oluşturur. Dil, duygu ve düşünceyi insana
aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle
olmaktan kurtararak, aralarında duygu ve düşünce birliği olan bir toplum hâline
getirir. Dolayısıyla dil ferde toplumunun bağışladığı en büyük miras ve
donanımdır. Bu donanıma yabancılaşma insanların içinde yaşadıkları topluma
yabancılaşmasını da beraberinde getirmektedir. Çünkü insanların yaşadıkları
topluma yabancılaşmadan, ona uyum sağlayarak yani sosyalleşerek hayatlarını
devam ettirmeleri, o toplumun kültürünü, inanç ve değerlerini benimsemeleriyle
gerçekleşmektedir. Bu ise nesillere dil yoluyla
aktarılabilmektedir.
Dil
kültürü oluşturan önemli unsurların başında yer alır. Bu konumuyla dil, bir
toplumun kültürü içinde şekillenen tüm birikimleri temsil edecek işlev
yüklenmektedir. Günlük alışkanlıklar, öfkeler, sevinçler ve değer yargıları dil
yoluyla ifade edilmekte ve tanımlanmaktadır. Bu işlevi nedeniyle de dil ve
kültür arasında kaçınılmaz bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenle de dil ile kültür
sürekli etkileşim içindedir.
Bireylerin
birbirleriyle anlaşmalarında, problemlerinin hallinde dilin önemi büyüktür.
Edebiyatta, şiirde, sanatta, tiyatroda halk kitlelerine ulaşacak yani halkın
anlayacağı dilden eserler vermek hem halkın bilinçlenmesi, hem de eserlerin uzun
süre anlaşılırlılığını koruması açısından önemlidir. Geçmişten bu güne intikal
eden sözlü ve yazılı kültür ürünlerinin bu güne kadar varlığını
sürdürmelerindeki en büyük etken anlaşılır, sade ve halkın genelinin
anlayabileceği bir dille yazılmış, söylenmiş
olanlarıdır.
❏ “Türk” sözü ilk defa
hangi yüzyılda, hangi coğrafyada ve kimler tarafından
kulla
nılmıştır?
Türk
kelimesinin geçtigi ilk devlet, Göktürk (Kök-Türk) imparatorluğudur.
Orhun
Kitabelerinde Türk kelimesi, bazen
Türk, bazen de Türük olarak yazilmiştir.
11.
yüzyılda Kaşgarlı Mahmud; "Türk adının Türkler'e , Tanrı tarafından verildiğini
belirterek,
Türk
adının "Gençlik, kuvvet, kudret ve olgunluk çağı" demek olduğunu
belirtir.
❏ Türkçenin çıkış yeri
olarak bilinen bölge neresidir?
Türk yazı
dilinin tarihi VII ve VIII. yüzyıllarda Orhon vadisinde dikilmiş olan yazıtlarla
başlar.
Esik
kurganı buluntuları arasında yer alan ve MÖ 4’üncü yüzyıla ait olduğu saptanan
bir çanaktaki Orhon yazısına benzer harflerle yazılan iki satırlık yazının en
eski Türkçe metin olduğu bilinmektedir. Çin yıllıklarındaki bir Hun ağıtına ait
iki dize ile birkaç sözcük MS 4’üncü yüzyıl Türkçesi hakkında fikir vermektedir.
Ancak, yazınsal metin niteliğindeki ilk büyük metinler Tonyukuk (725), Bilge
Kağan (731) ve Köl Tigin (732) adına dikilmiş olan Göktürk
Yazıtları’dır.
Yayılma
alanı Kuzey Buz Denizi’nden başlayıp Hindistan’ın kuzeyine, Çin Halk
Cumhuriyeti’nin içlerinden Avrupa’nın en uç noktasına kadar uzanan yaklaşık 12
milyon kilometrekarelik bu coğrafyada en geçerli dil, Altay dil ailesinin en
büyük kolu olan Türk dilidir.
❏ Çağdaş Türk yazı
dilleri nelerdir?
Bu yazı
dilleri Türkiye
Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kazak Türkçesi,
Kırgız Türkçesi, Tatar Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz
Türkçesi, Karakalpak Türkçesi, Kumuk Türkçesi, Karaçay Türkçesi, Balkar
Türkçesi, Nogay Türkçesi, Hakas Türkçesi, Altay Türkçesi, Tuva Türkçesi ile
Çuvaşça ve Yakutçadır.
Tarihî süreçte
Türkçenin dönemlerini söyleyiniz.
TÜRK DİLİNİN TARİHİ
DÖNEMLERİ
Dil
tarihi uzmanları, Türk dilinin tarihî gelişimini dönemlere ayırırken metinlerle
takip edilen dönemden öncesi için birbirinden az çok farklı ayrımlar ve
adlandırmalar yaparlar. Bu farklılıkları bir kenara bırakarak Türk dilinin
tarihî dönemlerini şöyle özetleyebiliriz:
1. Altay Dil
Birliği Dönemi:
Türkçenin Altay dillerinden (Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece, Japonca) henüz
ayrılmadığı karanlık bir dönem olarak değerlendirilir.
2. En Eski
Türkçe Dönemi: Türkçenin
bağımsız bir dil olarak ana Altaycadan ayrıldığı dönem olarak kabul
edilmektedir.
3. İlk Türkçe
Dönemi: Hun, Avar,
Hazar, Bulgar dillerinin Türkçeden henüz ayrılmadığı dönem olarak
gösterilir.
Türkçenin karanlık çağlarına ait dönemleri ana hatlarıyla bu şekildedir. Bundan
sonraki dönemlere ait metinler, yazılı kaynaklar olduğu için dilimizin tarihî
gelişimi sağlıklı bir şekilde izlenebilmektedir.
Türkçenin metinlerle
takip edilebilen bu dönemleri sırasıyla şöyledir:
1. ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ
(6.–13. yüzyıllar arası)
Türkçenin belgelerle
takip edilen ilk dönemi olup 13. yüzyıla kadar olan zamanı içine alır. Türkçenin
bütün dönemleri hesaba katıldığında hem ses ve biçim bilgisi hem de söz varlığı
bakımından en saf ve duru dönemidir. Dilin gramer özelliklerini, tarihî
gelişimini tespit için düzenli ve bol metinlerin olduğu bu dönemde bütün
Türkler, Türkçenin bu ilk yazı dilini kullanmışlardır. Eski Türkçe dönemine ait
metinler; Köktürk, Uygur ve Karahanlı metinleri olarak üç grupta
toplanır:
a) Köktürk
metinleri
Köktürklerin kendi icadı
olan Köktürk alfabesiyle taşlar (bengü taşlar*) üzerine yazılan metinlerdir. Bir
kısmı çeşitli albüm ve dergilerde tanıtılan, bir kısmı ise henüz yayınlanmamış
irili ufaklı bu metinlerin sayısı 250’den fazladır. Bengü taşların en meşhurları
Kül Tigin, Bilge Kağan, Tonyukuk adına diktirilen ve Köktürk Yazıtları (Orhun
Abideleri) adıyla bilinenlerdir. Metin itibariyle daha uzun ve kapsamlı olan bu
yazıtlar dışında Köktürk çağına ait diğer bengü taşlar şunlardır: Çoyrın, Hoytu
Tamir, Nalayha, Talas, Hangiday, İhe-Nûr, Köl İç Çor (İhe-Huşotu), İşbara Tamgan
Tarkan (Ongin), Altun Tamgan Tarkan (İhe-Aşete), Mahan Kağan
(Bugut).
Bunlardan
“Çoyrın bengü taşının 687-692 yılları arasında dikildiği tahmin edilmektedir.
Eğer bu tahmin doğruysa, altı satırlık bu taş, Türkçe yazılmış olan ve Köktürk
harflerinin kullanılmış bulunduğu ilk metin olmaktadır.”[1] Ancak son yıllarda
yapılan araştırmalar dikkatlerin yeni bir malzeme üzerinde toplanmasına sebep
olmuştur: Kazakistanda Esik kurganından çıkan bakır tas üzerindeki Köktürk
işaretli kısa yazının okunuşu doğrulanırsa Türk yazı dilinin belgeleri Çoyrın
bengü taşından 1200 yıl kadar daha önceye gidecek
demektir.
İleri bir
tarihte belki yeni malzemeler ortaya çıkabilir. Ancak bugün itibariyle bu döneme
ait en önemli belgeler hiç şüphesiz Köktürk Yazıtlarıdır. Bu yazıtların
bulunması ve yazısının 1893’te Danimarkalı V. Thomsen tarafından çözülerek
okunması, Türk dili araştırmaları için dönüm noktasıdır.
b) Uygur
metinleri
Köktürk
devleti yıkıldıktan sonra tarih sahnesinde Uygurları görürüz. Yeni bir din
arayışıyla Budizm’i benimseyen Uygurlar, Uygur yazısı ve Mani, Brahmi
yazılarıyla taş ve kâğıt üzerine yazılmış çeşitli metinlerle kütük basması
eserler bırakmışlardır. Doğu Türkistan’daki kazılarda ortaya çıkarılan yüzlerce
sandık eserin çoğu, dinî nitelikli olmakla beraber aralarında tıp, falcılık,
astronomi ve şiirle ilgili olanlar da vardır. En önemlileri
şunlardır:
· Sekiz Yükmek
(Sekiz Yığın)
· Altun Yaruk
(Altın Işık)
· Irk Bitig
(Fal Kitabı)
· Kalyanamkara
ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli
Şehzade)
c) Karahanlı
metinleri
Eski
Türkçenin Karahanlı dönemine ait başlıca eserleri
şunlardır:
· Kutadgu Bilig
(Mutluluk Bilgisi):
· Dîvânü
Lûgati’t-Türk:
·
Atabetü’l-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği):
· Divân-ı
Hikmet:
2. ORTA TÜRKÇE DÖNEMİ
(13.–15. yüzyıllar arası)
Eski
Türkçeyle yeni Türkçeyi birbirine bağlayan geçiş dönemidir. Bu dönemde bütün
Orta Asya’da kullanılan Türkçeye, Ortak Türkçe, Müşterek Orta Asya Türkçesi
adları da verilmiştir. “Orta-Asya Türk dünyası, XII. yüzyılda başlayan bazı
kaynaşma, karışma ve ayrışmaların sonucu olarak, yavaş yavaş Türk dilinin genel
yapısında birtakım değişme ve gelişmelere sahne olmuştur. Bu değişme ve
gelişmeler yeni yazı dillerinin oluşmasına ortam hazırlamıştır. Böyle bir oluşum
ve dallanmaya beşiklik eden asıl bölge Harezm bölgesidir. Bu bölge, dil
tarihimizde, bir yandan Karahanlı Türkçesi ile Harezm Türkçesini birbirine
bağlayan bir köprü vazifesi görürken, bir yandan da Eski Türkçenin yeni şartlar
altında devamını sağlayan ve Doğu Türkçesini başlatan Çağataycanın oluşmasına
ortam hazırlamıştır. Edebî gelenek bakımından, Harezm’in kuzeyindeki
Altınordu-Kıpçak Türkçesi de Harezm Türkçesine dayandığı için bölgenin Kıpçak
Türkçesinin ayrı bir kol hâline gelişinde de büyük katkısı vardır. Horasan ve
İran’dan batıya doğru yol alarak XIII. yüzyılda Oğuz Türkçesi temelinde yeni bir
kol oluşturan Türk yazı dilinin ilk belirtileri ve filizlenmesi de yine bu
bölgede başlamıştır denebilir.
Görülüyor
ki, Harezm bölgesinde kurulup gelişmiş olan Harezm Türkçesi, XIII. yüzyıla kadar
biribirinin devamı niteliğinde tek kol hâlinde ilerleyen Türk yazı dilinin
Çağatay, Oğuz ve Kıpçak temelinde yeni dallanmalarına kaynaklık etmiştir. Bu
dallanmanın gerekli kıldığı şartlara elverişli bir ortam hazırlamıştır... Esasen
bu devir Türkçesine Orta Türkçe denmesinin sebebi de Eski Türkçe ile Yeni Türk
dili kolları arasında bir geçiş devresi niteliği taşımasındandır. Bu bakımdan
Türk dili tarihindeki yeri önemlidir.”[2]
Türk dili
ve Türk kültüründe önemli değişmelerin olduğu bu dönem, Harezm Türkçesi ile
temsil edilir. Harezm Türkçesi, 13. ve 14. yüzyıllarda Batı Türkistandaki yazı
diline verilen isimdir. Edebî gelenekler bakımından Karahanlı Türkçesine dayanan
bu yazı dili, Oğuz ve Kıpçak lehçelerinden de
etkilenmiştir.
Karahanlı
Türkçesinden Çağatay Türkçesine geçiş olarak değerlendirilen bu dönemde, dil
tarihi bakımından önemli eserler yazılmıştır. Bu dönemin dil yadigârlarını
Harezm Türkçesi ve Kıpçak Türkçesi olmak üzere iki grupta değerlendirmek de
mümkündür. Bunlardan başlıcaları aşağıda kısaca
anılmıştır:
Harezm Türkçesinin
yadigârları:
· Mukaddimetü’l
- Edeb:.
· Kısasü’l -
Enbiyâ
· Muînü’l –
Mürid
·
Muhabbetnâme·
. Nehcü’l –
Ferâdis
Anonim Kur’an Tefsiri
bu döneme ait diğer bir eserdir.
Kıpçak Türkçesinin
yadigârları:
· Kodeks
Kumanikus (Codex Cumanicus
· Tercümanü
Türkî ve Arabî
·
Kitâbü’l-İdrâk li Lisânü’l-Etrâk
· Husrev ü
Şirin
· Gülistan
Tercümesi
·
Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lûgati’t-Türkiyye
·
El-Kavaninü’l-Külliye li Zabti’l-Lûgati’t-Türkiyye
3. YENİ TÜRKÇE DÖNEMİ
(15.–20. yüzyıllar arası)
Orta
Türkçe dönemindeki Türk lehçelerinin, edebiyatlarının gelişerek devam ettiği
dönemdir. Bu dönemi, dil bilgisi yapısı bakımından belli farklılıklar olmakla
birlikte Orta Türkçe Dönemi’nden kesin çizgilerle ayırmak pek mümkün değildir.
Ancak Türkçenin dış etkiler sebebiyle bazı değişikliklere uğradığı zamanlar bu
dönem içinde değerlendirilebilir.
Bu dönemde
bir tarafta Orhun, Uygur, Karahanlı Türkçeleri, Harezm Türkçesi ve onun devamı
niteliğinde olan ve geçmişteki ses ve yapı bilgisi özelliklerini koruyan Çağatay
Türkçesi gelişmesinini sürdürürken diğer tarafta Anadolu Selçuklularıyla
birlikte Oğuz ağzı yazı dili olmaya başlamış ve kısa sürede büyük gelişmeler
göstererek Türkçeninin ikinci büyük, edebî yazı dili
olmuştur.
Milâttan
önceki yüzyıllarda Hazar ve Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa içlerine kadar uzanan
Türk göçleri, milâttan sonraki yüzyıllarda da devam ederek 15. yüzyıla kadar
sürmüştür. Bu göçlerle birlikte birtakım siyasî gelişmeler de yaşanmış, yeni
kültür merkezleri kurulmaya başlamış, Türk yazı dilinde dallanmalar ortaya
çıkmış, Kuzey-Doğu Türkçesi ve Batı Türkçesi denen lehçeler grubu teşekkül
etmiştir.
4. MODERN TÜRKÇE
DÖNEMİ
20.
yüzyıldan itibaren bugünü de içine alan bütün Türk bölgelerinde devam eden
Türkçedir. Geçmişte olduğu gibi bugün de çok geniş bir alanda oldukça hareketli
bir görünüm arz eden Türkçe, günümüzde yirmiye yakın yazı diliyle varlığını
devam ettirmektedir.
❏ Tarih boyunca
Türkçeye katkısı bulunan yazarlar kimlerdir?
Yollug
Tigin, Kaşgarlı Mahmut, Ahmet Yesevi, Yusuf Has Hacip, Edip ahmet Yükneki, Ali
Şir Nevai, Hoca Dehhani, Yunus Emre......
◆ Nusret Diflo
Ülkü’nün “Türk çem” adlı şiiirine göre Türkçe kimler tarafından ve nereler
-
de
konuşulmaktadır?
Nusret
Diflo Ülkü’nün “Türk çem” adlı şiiirine göre Türkçe orta Asyadan Tut Ta
Balkanlara kadar olan geniş bir alanda konuşulmaktadır.
◆
Şair, dünyanın farklı yerlerinde Türkçe konuşan insanlarla kendisini niçin fark lı gö
rmü yor?
Çünkü
Türkçe konuşan herkesi Kendi ulusu olarak görüyor.
Eski Türkçe
Döneminden alınan metinlerin her birinde yazıldıkları yüzyılın ay›rıcı
özelliklerini görebiliriz. Asıl metinlerde geçen bu gün de kullanmakta olduğunuz
kelimeleri aşağıda boş bırakılan yere yazınız.
Türk,
Oğuz, begleri, eşidin, akar, at, başladım, şehadet, yir, altınıta kelimeleri
bugün de kullandığımız kelimelerdir.
Eski Türkçe
Döneminden alınan metinlerin yazldıkları dönemdeki Türkçe ile günümüz
Türkçesindeki belirleyici ses deşiğikliklerini örnekteki gibi aşağıda boş
bırakılan yere yazınız.
sözüg.....> söze
begleri.....> beyleri g.......> y
değişmesi
eşidin........> işitin d.......> t değişmesi,
e.......> i değişmesi
yir.............> yer e..........> i
değişmesi
altınıta.....> altında t..........> d
değişmesi
“Türk” sözü
yukarıdaki metinlerden hangisinde geçmektedir? Bu metnin hangi coğrafyada,
kimler tarafından ve kaçıncı yüzylda oluşturulduğunu aşağıda boş bırakılan yere
yazınız.
Türk sözcüğü yuklarıdaki metinlerde
Orhun Yazıtlarında geçmektedir. Orta Asyada 8 . yüzyılda Göktürkler tarafından
kullanılmıştır.
Yukarıdaki şiir Âşık
Paşa’nın bir mesnevisinden alınmştır. Beyitleri okuyunuz. Beyitleri
anlamadıysanız sebebini aşağıda boş bırakılan yere
yazınız.
Beyitler tam olarak anlaşılmıyor.
Çünkü anlamını bilmediğimiz kelimeler kullanılmış.
“Hazırlık” bölümünde araştırmanız istenen Türkçeye katkısı bulunan yazarlardan
Eski Anadolu Türkçesi ile eser veren yazarları aşağıda boş bırakılan yere
yazınız.
Hoca
Dehhani, Ahmet Yesevi ( Divan-ı Hikmet), Şeyyâd Hamza(Yûsuf u Züleyhâ), kaşgarlı
Mahmut ( Divan-ı lügatit-türk), Yusuf Has Hacip( Kutadgu Bilig) Edip ahmet
Yükneki( Atabetü-l Hakayık)
Ahmet Fakîh'in Kitâbu
Evsâfı Mesâcidi'ş- Şerîfe adlı eseri Eski Anadolu Türkçesinin en eski
eserlerinden birisi olarak kabul edilir.
Türkçenin dönemleri
hakkında edindiğiniz bilgileri aşağıda boş bırakılan yere
yazınız.
1. Altay
dönemi,
2. En eski
Türkçe dönemi
3. İlk
Türkçe dönemi,
Eski
Türkçe dönemi, Orta Türkçe dönemi, Yeni Türkçe dönemi, Modern Türkçe
dönemi
ÖLÇME VE
DEĞERLENDİRME
1. Tarihî bir metin
okuduğunuz zaman o metnin Türkçenin hangi devrine ait olduğunu belirleyebilmeniz
için ne gibi özelliklerine bakarsınız?
Metinde
kullanılan sözcüklere bakarız. bu sözcükler bize metnin hangi zamanda yazıldığı
hakkında bilgi verir.
2.
Yaşadığı coğrafya ve etkileşimde bulunduğu kültürler bir milletin dilini
etkiler. etkileşimde bulunduğu millet ve kültürlerde gördüğü yeni eşya, nesne,
alet, kavram ......gibi durumları anlatmak için kendi dilinde karşılığı yoksa
olduğu gibi o dilden alınır.
3. Aşağıdaki cümlelerde
boş bırakılan yerleri doldurunuz.
• Türk çe,
__Eski Türkçe , ___Orta Türkçe , _Yeni Türkçe ,
_Modern Türkçe_ dönemlerinden oluşur.
• Eski
Anadolu Türkçesi, Anadolu ve _Azerbaycan
Türkçesinden oluşmuştur.
4. Aşağıdaki
cümlelerin başına verilen bilgiler doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
( D)
Kutadgu Bilig Türkçe için önemli bir eserdir.
( Y ) Dede
Korkut Hikayeleri Oğuz lar hakkında yazılmış bir eser
değildir
( D )
Orta Türkçe Döneminde saf bir Türkçe kullanılmıştır.
( D)
Atatürk “Türk Dil Kurumu”nun çalışmalarına özel ilgi
duymuştur.
5. Aşağıdakilerden
hangisi Türkçenin dönemlerin den biri değildir?
A) Es ki
Türkçe Dönemi B) Çağdaş Türkçe Dönemi
C) Asıl Türkçe
Dönemi D) Orta
Türkçe Dönemi E) Yeni Türkçe Dönemi
6. Atatürk’ün Türk
dili için yaptığı çalışmalar hangi ilke ile ilgilidir?
A)
Halkçılık B)
Milliyetçilik C) Devletçilik D) Laiklik E)
İnkılapçılık
7. Aşağıdakilerden
hangisi Atatürk'ün Türkçenin gelişimi ile ilgili yaptığı
çalışmalardan
değildir?
A) Türk
Dil Kurumunu kurması
B)
Ağızlardan Türkçe kelimeler derletmesi
C) Türk
lehçeleri sözlüklerini Türkiye Türkçesine kazandırması
D) Türk Tarih Kurumunu
kurması
E) Türk
dili çalışmaları için kongreler düzenlemesi
8. Aşağıdakilerden
hangisi 18. yy. dan sonra oluşan Türk yazı dillerinden
değildir?
A) Kazakça
B) Tatarca C) Kırgızca D) Türkiye
Türkçesi E) Türkmence
ÜNİTE SONU ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
SORULARI
1 .
. Köken Bakımından Dünya Dilleri
1. Hint - Avrupa Dilleri
Ailesi
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu:
* Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe
(Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
* Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca,
Portekizce, İtalyanca
* İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde
kullanılan dil).
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi:
Akatça, Arapça, İbranice
3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta
ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba
girer.
4. Çin Dilleri Ailesi: Çince
ve Tibetçe bu ailedendir.
5. Ural- Altay Dilleri
Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca
2. Yapı bakımından
diller hangi özelliklerine göre sınıflandırılmıştır?
Yeryüzündeki diller, ses sistemi,
biçim yapısı ve söz dizimi özelliklerine göre sınıflandırılmıştır.
3. Atatürk'ün
Türkçecinin sadeleşmesi için yaptığı çalışmaları
söyleyiniz?
Dil
inkılabı, özü itibariyle, çağdaş değerler içinde bir kültür davası olarak ele
alınmalıydı. Bunun gerçekleştirilmesi içinde bilimsel temelde çok yönlü ve
kapsamlı bir programa bağlanması gerekiyordu. Bu bakımdan dil inkılabının
dayandığı fikir temelini:
1-Yabancı
etkiler altında benliğini kaybetmiş olan dilimizin millileştirilmesi, ona kendi
yapı ve işleyişine uygun bir gelişme yolunun çizilmesi,
2-Bilimsel
yollar ile incelenerek aslındaki güzelliğin ve tarihi zenginliğin ortaya
konması,
3-Türkçemize, kelime türetme ve terim
yapma imkanları bakımından işleklik kazandırılarak, uzun vadede zengin bir
kültür dili durumuna getirilmesi, şeklinde üç ana ilkede
özetleyebiliriz.
4.....................
5. Türkçenin köken
bakımından dünya dilleri arasındaki yeri nedir?
Türkçe
Ural Altay dil ailesinin Altay koluna bağlı sondan eklemeli bir
dildir.
6. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri
doldurunuz.
• Türk Dil Kurumu .....
• Orta
Türkçe Döneminde dilimize Arap ve Fars dillerinden pek çok kural ve kelime
girmiştir.
• “Türk”
kelime si ilk kez Eski Türkçe Döneminde
kullanılmıştır.
7. Aşağıdaki cümlelerin başına verilen bilgiler doğru ise D
yanlış ise Y yazınız.
( Y )
Dünya dilleri, öğelerinin dizilişine göre
sınıflandırılmıştır.
( Y )
Türkçe, Hint-Avrupa dil ailesine mensuptur.
( D )
Türkçe, yapı bakımından sondan eklemeli bir dildir.
( D )
Türkçe, Ural-Al tay dil grubunun Altay kolundandır.
( Y )
Türkçede kelimelerin önü ne geleneklerde vardır.
( D ) Türk
adı ilk defa yazılı olarak Göktürk Yazıtlarında
geçmiştir.
( Y )
Türkçe, sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde
konuşulur.
( D )
Türkçe, Anadolu’da yeni özellikler kazanmıştır.
8. Es ki Türkçede
kelime başlarında bulunan “k”ler günümüzde hangi sese
dönüşmüştür?
A) t
B) z C) b D) g E)
m
9. “gel-” fiilinin Es
ki Türkçeden günümüz Türkçesine gelişinde hangi ses olayı
görülür?
A) Ünsüz
düşmesi B) Kaynaşma C) ikizleşme D) Ünsüz
değişmesi E) Göçüşme
10. Aşağıdaki
dillerden hangisi Türkiye Türkçesiyle ilişkili değildir?
A)
Azerice B) Kırgızca C) Kazakça D)
Rusça E) Özbekçe
11. Türkçe,
Anadolu’da hangi tarihten sonra yaygın olarak kullanılmaya
başlanmıştır?
A) 1453
B)1248 C) 1071 D) 1923 E)
1402
12. Türkçe, yapı
bakımından hangi dil grubun dandır?
A) Tek
heceli B) Çekimli C) Önden eklemeli D) Sondan
eklemeli E) İki heceli
13. Türkiye Türkçesi
hangi ağız esas alınarak şekillendirilmiştir?
A) İstanbul B) Konya C) Ankara D) Karaman E)
Erzurum
Bu yazının tamamı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alınmıştır.Kaynak siteyi mutlaka ziyaret edin.