11. Sınıf Edebiyat Sayfa 158 Soruları ve Cevapları Yıldırım Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11. Sınıf Edebiyat Sayfa 158 Soruları ve Cevapları Yıldırım Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 158 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

YILDIRIM YAYINLARI 11.SINIF EDEBİYAT ÇÖZÜMLERİ
SAYFA 158:

HAZIRLIK:

1) Öğretici metin türleri makale,deneme,fıkra, biyografi,eleştiri gibi türlerdir.Bunlardan deneme,fıkra,makale,eleştiri gibi türler ilk kez Tanzimat edebiyatında ortaya çıkmıştır
2) Hedeflenen okuyucu kitlesi ve amaçlar, öğretici metinlerde dilin göndergesel işleviyle kullanılmasına, sebep olmaktadır.

3) Milli Edebiyat Döneminin sosyal ve siyasi şartları bu dönemdeki öğretici metinlerin milli, milliyetçi, tarihi, ilmi konuları işlediğini göstermektedir.
4) Bir toplumu millet yapan temel özellikler, dil ve kültür birliğidir.


2. Soru Detayları
Tanzimat Dönemiyle birlikte; Batı'dan alınan anlatmaya bağlı edebî metinlerden roman, hikâye; göstermeye bağ­lı edebî metinlerden tiyatro türlerinin ilk örnekleri verilmeye başlanmıştır. Öğretici metinlerden deneme, makale gibi türler de ilk defa Tanzimat Döneminde görülmüştür.
NOT: Öğretici metin türlerinin gelişmesinde en önemli rolü gazete üstlenmiştir. Tanzimat Dönemi sanatçıları yazdıkları öğretici metinleri gazetelerde yayımlayarak düşüncelerini geniş halk kit­lelerine ulaştırabilmişlerdir.

Öğretici metinlerde temel amaç aynı olsa da (Temel amaç öğreticilik, bilgi vermektir.) öğretici metinler farklı türle­re ayrılır. Öğretici metinlerin farklı türlere ayrılmasında en önemli etken, metinde işlenen konu ve konunun niteliği­dir.


A. TARİHÎ METİNLER
* Tarih; toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anla­tan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilimdir.
* İnsanların, geçmişi öğrenme istekleri, tarih biliminin doğmasını sağlamıştır. Tarih bilimi; insan topluluklarının ya­şayışlarını, mücadelelerini, siyasi olaylarını, kültür ve uygarlıklarını inceler. Tarih bu olayları incelerken sebep sonuç ilişkileri üzerinde durur. Olayları ilişkilendirir, olayın geçtiği yeri ve zamanı belirler. Olayları belgelere da­yalı olarak anlatır. Belgelere dayalı bir anlatım söz konusu olduğundan tarihî metinlerde yorum ya da izlenim­ler değil nesnel bilgiler aktarılır.
* Bilgiyi aktarmak amaçlandığından tarihî metinlerde yalın ve duru bir anlatıma başvurulur.
* Tarihî metinlerle tarihî bir olayı ele alan edebî metinler karıştırılmamalıdır. Edebî metinler kurmacadır tarihî me­tinler ise belge niteliği taşır ve nesnel verilere bağlı olarak oluşturulur. Bu durumda tarihî bir olayı ele alan ro­man ve öyküler tarihî metin değil, sanat eseridir. Bu metinlerde amaç öğretmek, nesnel bilgi vermek değil; sa­nat, güzellik yaratmaktır.

B. FELSEFİ METİNLER
* Felsefe sözcüğü, Yunancada phileo (sevgi) ve sophia (bilgelik) sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Phi-leosophia (bilgelik sevgisi ya da hikmet arayışı), Yunanlı düşünürler için "bilgiyi sevmek, bilginin ardından koş­mak" anlamına gelir.
* Felsefe; varlık ve düşünmeyi oluşturan ilkeler, gerçeklik ve nedenselliğin araştırılmasıdır. Belirli bir konuda yo­ğun, sistematik ve yaratıcı olarak düşünmektir. Felsefe; düşündürür, sorgulatır, soru sorar ve cevabını arar.
* Felsefeyi diğer bilimlerden ayıran en önemli özelliği, mantıksal delillere ve akıl yürütmeye dayanmasıdır.
* Felsefe konularını ve problemlerini ele alan metinlere ise felsefi metin denir.
* Bilimsel metinler, terimler kullanarak bilimsel buluş ve gerçeklikleri işler. Felsefi metinlerde ise önemli olan kav­ramlardır. Felsefede, düşünce, kavramlar kullanılarak ortaya konur.
* Felsefede; "varlık", "bilgi" ve "değer" kavramları üzerinde düşünülür ve bu problemlere yanıtlar aranır.

C BİLİMSEL METİNLER
* Bilim; evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten ya­rarlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgidir.
* Bilim; genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgidir.
* Bilimsel metinler, bilimsel bilgi ve buluşları aktarmak amacıyla yazılan metinlerdir. Bilimsel makaleler, konferans raporları, değerlendirme yazıları, toplantı özetleri vb. bilimsel metinlerdir.

Ç GAZETE ÇEVRESİNDE GELİŞEN METİN TÜRLERİ
1. MAKALE
* Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete ve dergi yazılarına makale denir.
* Makale; bilgi vermek, bir düşüncenin savunuculuğunu yapmak amacıyla yazılır.
* Makalede yazar, düşüncelerini okuyucuya kabul ettirmeyi amaçladığından kanıtlayıcı bir anlatıma başvurur.
* Makalede öne sürülen yargılar nesnel verilerle güçlendirilir; tanımlama, örnekleme, tanık gösterme, karşılaştır­ma gibi yollarla açıklanıp kanıtlanır.
* Düşünceye dayalı bir metin türü olduğundan ve herhangi bir konuda okuyucunun kanılarının değiştirilmesi amaçlandığından makalede yalın ve duru bir anlatım kullanılır; sanatlı ve soyut ifadelerden uzak durulur. Bel­gelerden yararlanılabilir.
* Makaleler; sanat, edebiyat, siyaset, bilim ve insanla ilgili her konuda yazılabilir.
* Makale, alanında belli bir bilgi birikimine sahip kişilerce araş­tırma ve incelemeye bağlı olarak yazılır.
* Edebiyatımızdaki başlıca makale yazarları şunlardır: Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Hüseyin Cahit Yalçın, Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Sü­leyman Nazif, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Ka­ray, Falih RıfkıAtay, Ahmet Hamdi Tanpınar...

Tanzimat Edebiyatında Makale:
Makale, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde gazeteyle birlikte girmiştir. Makale türünün doğması ve yaygınlaşması gazetesayesinde olmuştur.
Türk edebiyatındaki ilk makale, Şinasi'nin "Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi"dir. Bu makalede Şinasi; gaze­tenin önemini, yazı dilinin yeninden düzenlenmesi gerektiğini ve halkın anlayabileceği bir düzeyde olması ge­rektiğini vurgulamıştır.
Daha sonra Namık Kemal, Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem ve diğer Tanzimat sanatçıları da sanat ve edebiyatla ilgili çeşitli makaleler yazmışlardır.
Namık Kemal, 1876'daTasvir-i Efkâr da yayımladığı "Lisan-ı Osmanî'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülaha­zatı Şâmildir" adlı makalesinde edebiyatın gerçek sorunlarını ilk kez dile getirmiştir. Namık Kemal bu makale­de; yazı dilinin anlaşılır olması gerektiği, konuşma diline yaklaştırılması gerektiği, divan edebiyatının somut ger­çekleri yansıtmadığı gibi konular üzerinde durmuştur.
Ziya Paşa, 1868'de "Hürriyet" gazetesinde yayımlanan "Şiir ve İnşa" adlı makalesinde; ulusal değerlerimizi yansıtan halk edebiyatının örnek alınması gerektiğini dile getirir ve yapıtların, halkın anlayabileceği bir dille ortaya konması gerektiğini vurgular.

2. ELEŞTİRİ
* Bir edebiyat veya sanat eserinin her yönüyle anlaşılmasını sağlamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan ya­zı türüne eleştiri denir.
* Eleştiri; bir sanat eserini tüm yönleriyle çözümleyerek açıklayan, onun olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya ko­yan çok yönlü yazıdır.
* Eleştiriler genelde nesneldir ancak öznel eleştiriler de vardır.
* Eleştirmen, değerlendirmeleriyle yazara ve okura kılavuzluk yapar.
* Edebiyatımızdaki başlıca eleştiri yazarları şunlardır: Namık Kemal, Hüseyin Cahit Yalçın, Cenap Şehabettin, Ali Canip Yöntem, Ahmet Hamdı Tanpınar, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Nurullah Ataç, Memet Fuat...
Tanzimat Edebiyatında Eleştiri:
Türk edebiyatında ilk eleştirinin Tanzimat Döneminde yazıldığını söylemek doğru değildir ancak Batılı anlama­da eleştiri, yani edebî eleştirinin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir. Tanzimat'tan önceki eleştiriler, İslami ede­biyatın sadece yazı tekniğinden söz eden eserlerden oluşmaktaydı.
Tanzimat Döneminde eleştiri; öncelikle divan şiiri aleyhinde birtakım düşünceleri taşır. Bunların başında Namık Kemal'in eleştirileri gelir. Namık Kemal; 1866'da "Tasvir-i Efkâr" gazetesinde yazdığı "Lisan-ı Osmanî'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şâmildir"adlı uzun makalesinde edebiyatımızın gerçek sorunlarını di­le getirir ve divan edebiyatını eleştirir. Bunun dışında Namık Kemal'in; zamanında yayımlanmamış olan "Talim-i Edebiyat Risalesi" ile "Celalettin Harzemşah Mukaddimesi" vardır.
Divan edebiyatına yapılan eleştiriler bakımından aynı daire içine girebilecek yazılardan biri de Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşa (1868)"makalesidir.
Ziya Paşa'nın; yeni devrin ilk antolojisi olan "Harabat" uzun manzum mukaddimesi ile tekrar divan şiirine dönü­şünü, ona sempatisini göstermesi, hatta divan şiirinin kısa bir muhasebesini yapması üzerine Namık Kemal, Ziya Paşa'nın "Harabat" adlı eserini, "Tahrib-i Harabat" ve "Takip" adlı eserleriyle eleştirir.
Recaizade Mahmut Ekrem, edebiyatta genç nesle öncülük eden hocalığı ve teorik yazılarıyla önem kazanır. Recaizade'nin; konuları yeni kategorilere yerleştirmesi, edebiyattan estetiğe ve psikolojiye doğru bir çıkış ara­ması bakımından önemli olan "Talim-i Edebiyat" adlı eseri büyük ilgi görmüştür. Özellikle yeni şiir için bir be­yanname sayılabilecek "Takdir-i Elhan"ı ve "Zemzeme"mukaddimesi devrin teorik kitaplarının önemlilerindendir.
Edebiyat tarihlerine genelde eski edebiyat taraftarı olarak geçen ancak yenileşen edebiyatımızın temsilcileri arasında bulunan Muallim Naci'nin Recaizade Mahmut Ekrem'le giriştiği, daha sonra taraftarlarının devam et­tirdiği tartışmalar, şiirin gelişmesi ve eleştiri türü açısından çok önemlidir. Muallim Naci, bu konudaki düşünce­lerini, Ekrem'in "Zemzeme"sine karşılık olarak "Demdeme"adı altında toplar. "Istılahat-ı Edebiyye"si ise es­ki geleneğin son belagat (düzgün anlatma) kitabı olarak kalacaktır. Fakat onun eleştiri alanında asıl dikkati çe­ken görüşleri Beşir Fuat'ı tanıdıktan sonra başlar. Edebiyat üzerine karşılıklı yazışmalarından oluşan"İntikad", birbirinden çok farklı dünya görüşlerinin sahibi olan iki kişinin, medenî bir çerçevede tartışmalarını göstermesi bakımından üzerinde durulması gereken bir eserdir.

D. KİŞİSEL HAYATI KONU ALAN METİN TÜRLERİ
1. HATIRA (ANI)
* Toplumda belli bir yer edinmiş kişilerin başından geçen ya da tanık oldukları olayları anlattıkları yazı türüne ha­tıra (anı) denir.
* Anılar, çoğu zaman, onları yazan kişinin de karışıp rol aldığı olaylara dayanan yazılardır. Bu nedenle anının an­latımı birinci kişinin ağzından yapılır.
* Anı, yaşanmakta olanı değil; yaşanmışı konu alır.
* Anı; tarihî gerçeklerin öğrenilmesine katkı ağlar. Yazarın, unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar. Anı tü­ründe; gelecek kuşaklara ders vermek, tarih ve kamuoyu karşısında hesaplaşmak amacı da vardır.
* Anı; kişinin yaşamının belli bir sürecini içine alır ve gerçekçi, yalın bir anlatımla yazılır. Yazarın mesleğine, eği­limlerine göre siyasi, edebî, askerî ve sosyal bir içerik taşıyabilir.
Tanzimat Edebiyatında Hatıra:
Hatıra, Tanzimat'tan önceki dönemlerde de edebiyatımızda görülen bir türdür ancak eski edebiyatımızda fazla önemsenmeyen bu tür, Tanzimat'la birlikte ön plana çıkmıştır.
Tanzimat Dönemindeki başlıca hatıra yazarları şunlardır: Namık Kemal (Magosa Hatıraları), Ziya Paşa (Def-ter-i Amal), Muallim Naci (Ömer'in Çocukluğu), Akif Paşa (Tabsıra) ...

2. GEZİ YAZISI
* Genelde bir edebiyatçının; gezip gördüğü yerlerdeki şehirleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellik­leri, kültürel unsurları vb. sanatsal bir anlatımla kaleme aldığı metinlere gezi yazısı denir.
* Yazar gezi yazısını; gözlem, inceleme ve bilgileri bir araya getirerek oluşturur.
* Gezi yazısında yazar; gördüklerine, yorumlarını da katabilir.
* Gezi yazısında akıcı ve sade bir dil kullanılır.
* Edebiyatımızdaki başlıca gezi yazarları şunlardır: Evliya Çelebi, Ahmet Mithat Efendi, DirektöÂli Bey, Cenap Şehabettin, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Reşat Nuri Güntekin, Oktay Akbal...

Tanzimat Edebiyatında Gezi Yazısı
Şeydi Ali Reis'in "Mir'atül Memalik (Memleketlerin Aynası)" ve Evliya Çelebi'nin "Seyahatname" adlı eser­leri bu türün ilk örnekleridir.
Gezi yazısının edebiyatımızdaki ilk örnekleri "seyahatname"lerdir ancak asıl gezi yazıları, Batılılaşma süreciyle birlikte Avrupa'ya -özellikle Fransa'ya- giden sanatçı ve aydınlarımızın Avrupa şehirleriyle ilgili yazdıklarıdır.
Tanzimat Dönemi sanatçıları, devlet adamı kimlikleriyle ya da zorunlu olarak yurtdışına çıkmışlar ve bu gezile­rini kaleme almışlardır.
Tanzimat Dönemi'nde Ahmet Mithat Efendi'nin Avrupa gezisini anlattığı "Avrupa'da Bir Cevelan", bir av ge­zisini anlattığı "Sayyadane Bir Cevelan" eserleri önemlidir.

3. MEKTUP
* Temel anlamıyla mektup; haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla pos­ta yoluyla gönderilen metindir.
* Bir yazın türü olarak mektup, kişinin iç dünyası yansıtması ve düşüncelerini paylaşması bakımından önemlidir.
Mektup, yazılış amacına göre türlere ayrılır:

a)   Özel Mektup
* İnsanların, çeşitli konulardaki duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla yakınlarına (akraba, eş, dost, arka­daş) yazdıkları mektuplardır.
* Özel mektuplarda gizlilik esastır, bu mektup türü sadece yazanla okuyanı ilgilendirir.
* Özel mektuplar sade bir dil ve içten bir anlatımla kaleme alınır.

b)   Edebî Mektup
* Sanatçıların herhangi bir konudaki duygu ve düşüncelerini açıkladıkları, savundukları mektuplardır. Edebî mek­tuplar da özel mektuplar gibi bir kişiye yazılır (Bu kişi de genelde sanatçıdır.) ancak asıl amaç bu duygu ve dü­şünceleri herkese duyurmaktır.
* Edebî mektuplardan; yazıldığı dönemin sanat ve edebiyat olayları ve tartışmaları hakkında bilgi edinmek müm­kündür.

c)   İş Mektubu
* Bir iş gereği ticari kurum ya da kişilere yazılan mektuplardır. Bu mektuplarda işle ilgili konular dile getirilir.

d)   Resmî Mektup
* Devletin farklı kurumlarının kendi aralarında ya da kişi ve kurumlarla yazışmaları gerektiğinde kullanılan mek­tuplardır.

e)   Açık Mektup
* Herhangi bir kişiye gönderilmeyip basın yoluyla açıklanan mektuplardır.
* Edebiyatımızdaki önemli mektuplar: Namık Kemal (Namık Kemal'in Hususi Mektupları), Abdülhak Hamit Tar-han (Mektuplar), Ahmet Mithat Efendi - Muallim Naci (Muhaberat ve Muhaverat), Ziya Gökalp (Limni ve Malta Mektupları), Halikarnas Balıkçısı(Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı), Nazım Hikmet (Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar), Ahmet Hamdı Tanpınar (Mektuplar), Cahit Sıtkı Tarancı (Ziya'ya Mektuplar), Nurullah Ataç (Okuruma Mektuplar)...

Tanzimat Edebiyatında Mektup:
Tanzimat Dönemi sanatçılarının çeşitli nedenlerle (elçilik görevi, sürgün hayatı vb.) yurt dışında yaşamaları "mek­tup" türünün bu dönemde önem kazanmasını sağlamıştır.

Tanzimat Dönemindeki önemli mektuplar şunlardır: Ahmet Mithat Efendi ve Muallim Naci "Muhaberat ve Mu­haverat (Haberleşmeve Konuşmalar)", Abdülhak Hamit Tarhan "Mektuplar", Namık Kemal "Namık Ke­mal'in Hususi Mektupları"


bu yazı http://www.edebiyatfatihi.net/ sitesinden alınmıştır.
Read more