10. Sınıf Edebiyat Sayfa 157 Soruları ve Cevapları Biryay Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10. Sınıf Edebiyat Sayfa 157 Soruları ve Cevapları Biryay Yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10. Sınıf Edebiyat Sayfa 157 Soruları ve Cevapları ( Biryay Yayınları )

SAYFA 157:
b. Âşık Tarzı Halk Şiiri (Koşma, Semai)

Hazırlık Çalışmaları
"Âşık ile maşuk" hakkındaki bilgilerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. Bu kelimelerle "gül-bülbül" mazmunu arasındaki ilişkiyi açıklayınız.

Aşuk âşık olanı, Maşuk ise âşık olunanı temsil etmektedir.Gül>maşuk    bülbül>aşık 
EK BİLGİ: GÜL-BÜLBÜL İMGESİ HAKKINDA DAHA AYRINTILI BİLGİ
Divan Edebiyatı'nda "Bülbül" Mazmunu 
Bülbül, kelime anlamı olarak aslen Farsça’dır. Arapça’da “andelip”, “hezar” olarak kullanılır. Çeşitli Türk şivelerinde “böberdek”, “bübürdek” “keleçek”
“kujulak”, “ötlügen” şeklinde kullanılır. Divan-ı Lügatit Türk’te sanduvaç / sandavaç olarak yer almaktadır.( Türk Edebiyatı Dergisi Kasım 2003: s.66)
Özellikle divan edebiyatı ve tasavvuf edebiyatında sıkça adı geçen bülbül mazmunu halk edebiyatında da yer alır. Fakat halk edebiyatında turna gibi 
bir rakibi vardır. Divan edebiyatında ise, bülbül hep en gözde mazmundur. Anka, hüma ve kaknüs gibi kuşlara da sıkça yer verilen divan edebiyatında 
bülbül önemini her zaman korumuştur.
Bülbül şarkısıyla ağlayıp inleyen durmadan sevgilisinin güzelliklerini anlatan ve ona aşk sözleri arz eden bir aşığın timsalidir. Bazen aşığın kendisi bazen 
canı bazen de gönlü olur. Güzel sesi de aşığın güzel sözleri yani şiirleridir. Gülün dikenleri nasıl bülbülün ciğerini delerse sevgilinin eziyetleri de aşığın 
bağrını deler. Gül, bülbül için yaprakları yeni açılmış bir kitaptır. Adeta bülbül o kitabı okur. Bülbülün bütün neşesi gül ile kaimdir. Gülden ayrı kalınca 
inleyişler içinde kalır. Gülü görünce mest olur. Gül naz bülbül, niyaz için yaratılmış gibidir.

Osman Nevres tarafından yazılmış şarkıda bülbül şöyle anlatılır:

Gördüm açılırken bu seher goncayı hara
Sordum nola bu cevr ü cefa bülbül-i zara
Bir ah çekip hasret ile dedi ne çare
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül 
(İ. Pala, 1995, s.97)

Küçük, çelimsiz vücudu ve sıradan özellikleriyle aslında pek de dikkat çekmemesi gereken bülbül diğer kuşları kıskandıracak özelliklere sahiptir. 
Bu ayrıcalığı gül ile bülbülün gönül macerasının yaşandığı coğrafyada aramak gerekir. Yüz yıllardır gözden uzak sessiz ve sedasız buluşmayı planlayıp 
da bülbülün heyecanlanarak her şeyi berbat ettiği Herat ve Keşmir bahçeleri, Şiraz ve İstanbul mesireleri aba ve keşkül ardında nice erlerin nice 
yüreklerin gizli olduğuna inanan insanların yurtlarıdır. Hayatı ve aşkı algılayışları, sembolize edişleri eserlerine yansımıştır. Bütün sanat dallarında 
“deryayı damlaya” ve “güneşi zerreye” sığdırmak istercesine kusursuz bir istif anlayışı benimseyen; meselelerin teferruatlarıyla değil özüyle ilgilenen 
bu coğrafyanın insanlarıdır. Sevgiliye duyulan büyük aşkı da küçücük hoş sesli bir kuş plan bülbüle yakıştırmışlardır.

Bu hususları dikkate alıp, gül-bülbül aşkının tükenmeyen bir hazine olduğunu, halkın ve şairlerin dilinde zenginleştiğini de düşünürsek, bu sevdayı hayal 
ürünü bir hikaye ya da sıradan bir romanesk gibi görmek yerine, bir medeniyet anlayışının bütün hassasiyetlerini ve dengelerini taşıyan “estetik bir 
fenomen” olarak kabul etmek en sağlıklı çıkış noktası olacaktır.(T.D.E. Ocak 2004, s. 52)

Bülbül; dertli, kafası karışık, kimi zaman suskun, kimi zaman çılgına dönmüş, kimi zaman tatlı dilli, çaresiz, gönüller dağlayan “ yekpare yürek” olan 
aşıktır. Bülbülün güle olan sevdası ile ilgili çok çeşitli hikayeler anlatılır. Biricik meziyeti gönüller dağlayan ötüşüdür ve bu yakıcı nefes kendisine 
cesaretinin ve sadakatinin hediyesidir. İnanışa göre Nemrut tarafında ateşe atılmak üzere olan Hz. İbrahim yanında saf tutan kuşlardan yalnız bir 
tanesi geri dönmemiş ve Hz. İbrahim’e eşlik ederek büyük bir teslimiyetle kendisini alevlerin kucağına bırakıvermiştir. Bu cesaret abidesi 
ödüllendirilmek istediğinde ise o, ALLAH’ın ( c.c.) bin isminden yalnızca yüzünü bildiğini ve geri kalan dokuz yüzünün de öğretilmesini istemiş. 
İşte o günden sonra “kutlu bilgi”nin sarhoşluğuyla çıldıran ve yakıcılığını ancak mucizeyle söndürebilen bir ateşten alan bu kuş bülbül imiş. 

Mustafa Fazıl ŞAKAR


1. Bir şiir akımının halk diliyle gerçekleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Düşüncelerinizi açıklayınız.

2. "Âşık tarzı halk şiiri" söz grubuyla anlatılmak isteneni belirtiniz.
Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerdir.


yazının tamamı http://www.edebiyatfatihi.net/ sitesinden alınmıştır.
Read more