Hikayenin Konusu: Çocukların birbirlerinin kanını içerek kan kardeşi
olmaları ve kan kardeşlerin kötü gününde kardeşinin yanında olacağına ant içerek
yaptıkları fedakarlıklardır.
Şahıs Kadrosu
Kahraman Anlatıcı: Hikayenin ana kahramanı ve
olayların anlatıcısıdır. Yüzbaşının oğlu olarak okula gider. Okulda tanıklık
ettiği ant içme olayı sonrası bu konuya merak duyar. Kendisi de ant içmek ister.
Geçirdiği ufak kaza sonrasında parmağı kanayınca arkadaşından kan kardeşi
olmasını ister.
Mıstık:Hikayenin ikinci kahramanıdır. Mahallede
sevilen bir çocuktur. Arkalarındaki evin sahibi olan Hacı Budaklar’ın oğludur.
Anlatıcının kan kardeşi olma teklifini geri çeviremez ve onunla ant içer. Kuduz
bir köpeğin kendilerine saldırdığını görünce kendi daha güçlü olduğu için
kendini köpeğin önüne atar ve onunla boğuşur. Kuduz hastalığına yakalanarak
ölür.
Anne: Anlatıcının çocukken uydurduğu rüyaları
yorumlar ve ona büyüyünce iyi yerlere geleceğini
söyler.
Abil Ana: Evlerindeki hizmetçidir. Her gece
içinde ayı geçen korkunç hikayeler anlatır.
Büyük Hoca:Okuldaki çocukların çok korktuğu
ihtiyar bayan öğretmendir. Uzun sopasıyla çocuklara cezalandırır ve falakaya
yatırır.
Küçük Hoca: Büyük Hoca’nın biraz aptalca olan
erkek oğlu olup yardımcı öğretmen konumundadır. Çocuklar ondan korkmazlar ama
tokadı ağırdır.
Diğer şahıslar:
Okuldaki öğrenciler, mahalledeki kızlar ve çocuklar, köpeği kovalayan
adamlar.
Yer: Gönen
Zaman: Anlatıcının okulda okuduğu çocukluk
yılları
Anafikir:
Dostlar gerektiğinde birbirleri
için canlarını feda etmekten
çekinmezler.
Özet: Kahraman anlatıcı, hikayeye doğup büyüdüğü ve
çocukluk yıllarının geçtiği Gönen’i anarak başlar. Yirmi yıldır görmediği
memleketinin hatıralarını hayalinde canlandırır ve burayla ilgili tasvirler
yapar. En net hatırladığı evi ve okuludur. Eviyle ilgili hatırladıklarını
anlattıktan sonra okulunu tanıtır.
Okuldaki hocalarıyla ilgili bilgi verdikten sonra
okulda başından geçen bir hatırayı anlatır. Büyük Hoca bir gün yalan söylediğini
düşünerek sertçe kahramanın kulağını çekmiştir. Oysa o doğruyu söylemiştir. Olay
şöyle gelişir:
Bahçedeki fıçının musluğu koparılır. Kahramanımız onu
koparan hasta ve zayıf çocuğu görüp hocasına haber verir. Çocuk ceza olarak
falakaya yatırılacağı esnada başka bir çocuk onun suçu olmadığını koparanın
kendisi edebiyatfatihi.net olduğunu söyler ve falakaya o yatar. Öğretmen de
arkadaşına iftira attığını düşünerek anlatıcının kulağını çeker, kahramanımız
ağlar. Akşam okul dağılırken kahraman anlatıcı , dayağı yiyen çocuğa çıkışır ve
niçin yalan attığını sorar. Çocuk da kimseye söylememesi kaydıyla asıl suçlu
olan çocukla kan kardeşi olarak ant içtiklerini, o çok hasta olduğu için de
dayağı onun yerine yediğini anlatır. Anlatıcı ant içmenin ne olduğunu sorar ve
o da birbirlerinin kanını içerek ant içtiklerini ve ölünceye kadar birbirlerinin
yardımına koşmaya söz verdiklerini anlatır. Okuldaki pek çok çocuk ant içmiştir.
Hatta bir gün okuldayken bunun nasıl yapıldığını da kendi gözleriyle
görür.Kahraman anlatıcı, kendini yalnız hisseder ve kendisinin de bir kan
kardeşi olmasını çok ister. Bu fikrini annesine açar ama annesi bunun saçmalık
olduğunu söyleyerek razı gelmez. Ama kafasına koymuştur. Nihayet beklenmeyen
bir kaza sonucu kan kardeşini kazanır. Komşularının oğlu Mıstık sevilen güçlü
bir çocuktur. diğer öykü incelemeleleri için edebiyatfatihi.net'i ziyaret
edin...Her cuma sabahı büyük bir deste söğüt dalı getirir ve çocuklar bunlarla
cirit oynar ve at yapıp yarışırlar. Yine bir cuma sabahı söğüt dallarından en
uzun olanını kahraman anlatıcı alır ve çakıyla at yaparken yanlışlıkla parmağını
keser. Aklına hemen ant içmek gelir. Mıstığın da bir yerini kesmesini ve kan
kardeşi olmasını ister. Mıstık razı olur. Birbirlerinin kanlarını karıştırarak
emerler ve ant içerler. Bu olayın üzerinden epeyce zaman geçmiştir. Birgün
okuldan birlikte eve dönerlerken iri ve kara bir köpeğin uzaktan hızla
üzerlerine doğru koştuğunu görürler. Köpeğin arkasından iri sopalarla koşan
adamlar kaçmalarını yoksa köpeğin ısıracağını söylerler. Gözleri ateş gibi
parlayan köpek onlara iyice yaklaştığında Mıstık “Arkama saklan” diyerek bağırır
ve öne geçer. Köpek Mıstığa saldırır ve bir müddet boğuşurlar. Arkadan gelen
adamlar sopalarla köpeğe vurunca köpek gider ama Mıstığın kollarından ve
burnundan kanlar akmaktadır. Ertesi günler Mıstık okula gelmeyince kahraman
anlatıcı annesine durumunu sorar. O da Mıstığın hasta olduğunu söyler. Mıstık
kuduz olmuştur. Tedavisi için Bandırmaya götürülür. Oradan da İstanbul’a
götüreceklerdir. Ama bir gün Mıstğın öldüğü haberini alırlar. Kahraman anlatıcı
bundan sonra sol eli işaret parmağındaki yara izini her gördüğünde andı için
ölen kahraman kan kardeşini hatırlar. Onun hayalini görür gibi olur.