edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11. ve 12. Yüzyıllarda İslamiyet ve Türk Kültürü (Edebiyat) | Konu Anlatımı

Türkler orta asyada yaşadığı dönemde çadır kültürü veya çadır medeniyeti denilen bir hayat sürmekteydiler. Atlı göçebe denilen bu yaşayış tarzı Türkler'in İslamiyeti kabulüne kadar sürmüştür.

Türkler 751 yılında yapılan Talas savaşıyla İslamiyetle tanıştılar. Bu savaş Müslüman Araplarla Çinliler arasında oldu Türkler Araplara yardım ederek savaşın kazanılmasını sağladı. Bu savaştan sonra Araplarla Türkler arasında gerek ticari gerekse kültürel etkileşim başlamış oldu.

Müslümanlığı kabul eden ilk Türk devleti Karahanlılardır. 10. yüzyılın ilk yarısında hükümdar Satuk Buğra Han Müslümanlığı kabul etti. Türkler' de kitleler halinde Müslüman olmaya başladı.

Türkler İslamiyet' i kabul ettikten sonra şehirlerde toplanmış, kültür ve medeniyet merkezi kurmuşlardır. Camiyi şehrin merkezi kabul eden anlayış hakim olmuştur. İbadet edilen bu mekanların yanına hastane ve kütüphane, medrese gibi yapılar yapılmış, sosyal ve kültürel mekanlar oluşturulmuştur. Bu yapıların bütününe külliye ismi verilir. Ticaret alanları, külliyelerin yakınlarında kurulmuştur.


Yeni Kültürün Edebiyata Yansıması
Türkler İslamiyeti kabul ettikten sonra Kur'an ' ı Kerim ve temel kitapları Arapça olmasından dolayı Arapça öğrenmişlerdir. Medreselerde bilim dili Arapçadır. Edebiyat dili Farsça olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu durum Anadolu Selçuklu' larından sonra kurulan Anadolu Beyliklerine kadar sürmüştür. 15 Mayıs 1207 tarihinde Karaman oğlu Türkçe' yi devlet dili olarak ilan etmiştir. 

Osmanlı Devleti' nin kurulmasından sonra Türkçe İmparatorluk dili olmuştur. 15. yüzyıldan sonra Arapça - Farsça Türk Diline kurallarıyla Türk Diline girmiştir.

Geçiş Dönemi Eserleri
1-) Kutat-gu Bilig = Yusuf Has Hacip
2-) Atebetül-Hakayık = Edip Ahmet Bin Yük Neki
3-) Divan-ı Lügat-it Türk = Kaşgarlı Mahmut
4-) Divan-ı Hikmet = Ahmet Yesevi



1-) Kutat -gu Bilig = Yusuf Has Hacip
Kutlu bilgi anlamına gelir. Adaletli, erdemli, ahlaklı olmayı amaçlayan bir toplumun konuşmasını söylemek isteyen edebiyatımızın ilk siyaset örneğidir. Mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştır. 6645 beyittir. Edebiyatımızın ilk mesnevisidir. Hakaniye lehçesi kullanılmıştır. Aruz ölçüsü kullanılmıştır. Didaktik (öğretici) bir eserdir.
Karahanlı hükümdarı, Tubgaç Buğra Han' a sunulmuştur. Hakaniye (Karahanlı) Türkçesiyle yazılmıştır.

Ödülmiş = Akıl, Zeka = Vezirin oğlu
Ay-Toldu = Saadet = Veziri sembolize eder.
Kün-Togdı = Adalet = Hükümdar
Odgurmuş = Akıbet ( Hayatın Sonu) =Vezirin oğlunun arkadaşı

2-) Atebetül-Hakayık
Karahanlı (Hakaniye) diliyle yazılmıştır. Yazarı Edip Ahmet Bin Yükneki dir. Bu yazar bir din adamıdır fakat başarılı bir şair değildir. Eserini aruz ölçüsüyle ve mesnevi tarzıyla yazmıştır. Eserin ismi hakikatlerin eşiği anlamına gelir. Eserde 44 beyit 1001 dörtlük vardır. Edip Ahmet eserinde bilim öğrenmenin faydalarını cömertliğin övülmesini, cimriliğin yerilmesini, alçak gönüllülüğü ve bunun gibi konuları anlatmıştır. Bu açıdan eser didaktik bir nasihatnamedir. Eserde bolca arapça ve farsçaya rastlamak mümkündür. Edip Ahmet son olarak bu eseri adının yaşaması, eserden faydalanılması, gelecek kuşaklara hatıra kalması amacıyla yazmıştır.

3-) Divan-ı Hikmet
Ahmet Yesevi yazmış olduğu şiirlerini topladığı kitaba Divan-ı Hikmet adını vermiştir. Ahmet Yesevi Türklere Müslüman' lığı ve tasavvufu öğretmek için Hikmet denilen şiirler yazdı. Bu şiirler 10.000 lerce seveni tarafından bütün Türk coğrafyasında halka öğretildi. Ahmet Yesevi' nin Hikmetleri İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı nazım şekillerinden İlahi'nin ilk örnekleri olarak kabul edilir.
  • Ahmet Yesevi Dini-Tasavvufi Türk halk şiirinin kurucusu kabul edilir.
Şiirleri dörtlüklerle, hece ölçüsüyle yazılmıştır. Dili sadedir.

4-) Divan-i Lugat-i Türk
1071 yılında Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. Bağdat halifesine sunulmuştur. Eserin anlamı Türk dillerinin sözlüğüdür. Türkçe' nin ilk sözlüğüdür. Yazar Doğu Türkistan' dan Hazar çevresinde yaşayan bütün Türk boylarını gezerek eserini oluşmuştur. Farklı Türk Boylarındaki kelimeleri karşılaştırmalı sunmuştur.
Lehçelerin gramer yapılarıyla ilgilide bilgiler vermiştir. Ayrıca Türk kültürü coğrafyası ve tarihine ilişkin bilgilerde eserinde mevcuttur. Bu eserde eski Türk edebiyatına ait sagu, koşuk, sav, gibi eserler günümüze kadar ulaşmıştır. Türk Boyları haritası yer almaktadır. Türkçe' nin ilk ansiklopedik kaynağıdır. Kaşgarlı Mahmut bu eserini arapçanın yoğun olarak kullanıldığı dönemde Türkçe' ye sahip çıkmak ve Araplara Türkçe' yi öğretmek amacıyla yazmıştır.

Read more

9. Sınıf Edebiyat Sayfa 132-133 ( Fırat Yayınları )


ANLAMA – YORUMLAMA

“İntibah” adlı roman
1. Ali Bey, iyi yetiştirilmek isteniyor, çünkü babası yok ve aile olarak eğitim öğretime önem veren bir ailedir. Bu ailenin en önemli özelliği olarak eğitim ve kültüre önem vermeleridir. Abli Bey, kültürlü yetişince hem kendisine hem de içinde yaşadığı topluma faydalı bir insan olması istenmektedir. Günümüzde de Ali Bey gibi iyi yetişip sosyal yaşantıyı ya da çevreden gelebilecek kötü­lükleri bilmeyen gençler var. Bu tarz gençler özellikle çeşitli ideoloji ve fikirlerin veya içindeki yetiştiği toplumun özelliklerine uymayan bir yaşam tarzını benimseyerek topluma ters düşebilmekteler.

2. Tanzimat Dönemi romanları genellikle İstanbul’da yaşanan olayları konu edinir. Sizce bunun sebebi nelerdir?
2. Tanzimat Döneminde roman yazarları sadece İstanbul’u bilirler ve oranın dışında yaşamayı sürdürmemişlerdir. Dolayısıyla yazar içinde bulunduğu anlatacağı için romanlarda mekan olarak sadece İstanbul geçer. İstanbul’un dışına daha sonraki yıllarda yani Milli Edebiyat döneminde çıkılır.

3. Günümüz saati ile “İntibah” romanının kahramanı Ali Bey’in gezmeye çıktığı saat arasında kaç saat fark vardır? Tanzimat Döneminde niçin alaturka saat kullanılıyordu? Bu saat sistemi ne zaman, niçin değişti?
3. Alaturka saat, ayrı bir saat değil ayrı bir ayar aslında, akşam güneş batışıyla saatinizi 12:00′ye ayarlıyorsunuz, ertesi gün aynı şekilde yine ayarlıyorsunuz. Dikkatli olmak gerek, çünkü bu saat ayarı standart değil, güneşin batışı her akşam değiştiği için, her gün düzeltmek zorundasınız. Bu saat sistemi Cumhuriyet’in ilanından sonra değişti. 1 Ocak 1926’tan sonra değişti. Bu sistemin değişmesinde en büyük neden Türkiye’nin değişen dünya sistemine uyum sağlaması için yapılmıştır.

4. Telgraf adlı metindeki olay günümüzde de yaşanabilir mi? Bu tür sorunlar nasıl çözümlenebi­lir?
4. Bütünüyle yaşanamaz ama halen bazı yerlerde su sıkıntısı vardır.

5. Telgraf adlı hikâyede köylüler önce suyu istiyor sonra istemiyorlar. Bu çelişki neden kaynaklan­maktadır? Köylüler suyu kullanma konusunda yeterince bilinçlendirilseydi bu çelişki yine de yaşanır mıydı? Açıklayınız.
5. Önce hiç olmadığı için istiyorlar fakat daha sonra da fazla fazla gelince istemiyorlar. Köylüler suyu kullanma konusunda yeterince bilinçli olmadıkları belli. Bilinçli olsalardı bu çelişki yaşanmazdı.

6. “Aksoylu Timsaha Karşı” adlı metinde tilki, timsahın ailesinin güreşçiliğiyle nasıl alay ediyor? Metnin sonunda niçin ders verici bir cümle yer almıştır?
6. Sırtının pütür pütür olmasında dolayı alay ediyor. Eğer ailen iyi güreşçi olsaydı sırtın yere gelmekten pütür pütür olmazdı diyerek alay ediyor. Metnin sonunda “Aklını başına devşirmeden bir işe girişenler, o işin üstesinden gelemedikleri gibi bir de ele güne karşı gülünç olurlar, üstlerine güldürürler herkesi. Akılsız başlarının cezasını çekerler.” diyerek verilmek istenen kıssadan hisseyi dile getiriyor.

7. Çok övünen insanlar, hangi durumlarda zorluk yaşayabilirler?
7. Çok övünmek ve kibir insana mutluluk getirmez. Bu tarz insanlar çevrelerinde pek sevilmezler ve bunlar kendilerini olduklarında farklı gösterdiklerinden dolayı gerçek ortaya çıkınca gülünç duruma düşerler.

8. Deli Dumrul, günümüz İstanbul’unda yaşasaydı köprü yaptırabilir miydi? Onu engelleyen kim ya da ne olurdu?
8. Hayır yaptıramazdı. Günümüzde devlet sistemi ve polisi veya jandarma gibi özellikler olduğu için bu tarz şeylere izin verilmezdi. Günümüzde herkesin yaptığı işler belli sistemlere göre ayrılmış. Bunun dışına çıkılması mümkün değil. Kurallar kaideler belli.

9. Deli Dumrul hikâyesinde manzum ve mensur bölümlerin iç içe olmasını ve olayların mensur, duyguların ise manzum bölümlerde verilmesinin nedeni nedir?
9. Metinlerin birbirinden etkilenmesi ile açıklayabiliriz. Daha önce destanlarda duygular böyle açıklanıyor ama zaman içerisinde yeni türler girse de edebiyatımıza bir öncekinden etkilenme oluyor.

10. Deli Dumrul niçin kılıç ve atla savaşıyor? Deli Dumrul’un yaşadıklarına göre bu hikâye hangi edebî döneme ait olabilir?
10. Bu hikaye 11 ve 15. Yüzyıl arasındaki olayları anlatıyor. Deli Dumrul hikaye Geçiş Dönemi Türk edebiyatı dönemine aittir.

11. “Adaya Vapur” metnindeki genç, İstanbul’a nereden gelmiş olabilir? Günümüzde bu gencin yaşadığı sorunu hâlâ yaşayanlar var mı? Bu insanların çektikleri sıkıntılar nelerdir?
11. İstanbul’un dışından ya da Anadolu’dan gelmiş olabilir. Vardır. Bu insanlar kırsal kesimden geldikleri için çevreye uyum sağlamakta sıkıntı yaşamaktalar ya da içine kapanık insanlar oldukları için uyum sağlamakta sorun yaşıyorlar.

12. “Adaya Vapur” metnindeki genci İstanbul’dan ve memurluktan soğutan olay nedir? Gençle alay edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
12. Gence soru soran bayanın onunla alaycı tavırları genci İstanbul’dan ve memurluktan soğutmaktadır.

13. “Adaya Vapur” metninde duygular mı yoksa olaylar mı daha ön planda verilmiştir? Neden?
13. Duygulara hitap eden bir metindir. Durum hikayeciliği ile yazılmıştır. Nedeni ise buradan neler dolup bittiğinden ziyade var olan durum karşısında kişinin ne hissettiği önemlidir.

14. “Boş Bilgi” adlı metnin kişisi Pin-Man’ın kimsenin yapamayacağı bir iş arayışında olmasının sebepleri neler olabilir? Sizin böyle bir tutkunuz var mı? Böyle bir tutku, her zaman Pin-Man’ın yaşadığı gibi zararlı mıdır? Neden?
14. Herkesten farklı görünme isteğidir. Bu tutku zararlı olmasa da bazen insanlar o kadar uğraşıp sonunda hiçbir elde edemeyebiliyorlar.

15. “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı hikâyedeki Yusuf nasıl bir kişiliğe sahiptir? Yusuf ve babası Koca Öküz’ün ölümüne üzülüyorlar mı? Seviniyorlar mı? Bu olayda Yusuf’un takındığı tavır onun kişiliğiyle nasıl ilişkilendirilebilir?
15. …

16. Yusuf ve babası, Koca Öküz’ü ararken kendi çektikleri sıkıntıları niçin hatırlıyorlar?
16. Kendi yaşamı ile öküzün yaşamı arasında bağlantı kuruyor. Çalışma ve ezilme yönünden …

17. Koca Öküz’ün “ruhunun boyunduruktan kurtulması” sözünden ne anlıyorsunuz?
17. Her türlü esaretten kurtulma olarak anlayabiliriz.

18. “Boş Bilgi” ve “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metinlerin teması günümüzde nasıl yaşanabilir?
18.Bu iki metnin teması günümüzde de yaşanabilir, farklı şekilde olsa da konular değişik olunca bu iki tema evrensel olduğu için günümüzde de ele alınabilir.

19. “Boş Bilgi” ve “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metinlerin temasıyla ilgili bir karikatür ya da resim yapınız.
19. …

20. “Boş Bilgi” ve “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metinlerin temasının evrensel bir tema olup olma­dığını tartışınız. Tartışma sonucu ortaya çıkan görüşü tahtaya yazınız.
20. Evrensel temalardır.

21. “Alişimin Kaşları” adlı metinde mekân tasvirlerine çokça yer verilmesinin sebebi ne olabilir?
21. Anlatılan olayın ve olayların geçtiği mekanları daha anlaşılır olması ve kişi ve eşyalara ait detayları ön plana çıkararak anlatımı etkili kılmak amacıyla çokça betimleme kullanılmış olabilir. Bir de anlatıcı kamera sessizliği ile yani gözlemci bakış açısıyla yazıldığı için ayrıntılı şekilde anlatılmalıdır..

22. “Alişimin Kaşları” adlı metinde anlatıcı niçin kamera görevi görmektedir? Metnin kişisi tasvir­leri kendi anlatsaydı metindeki anlatım daha mı etkili olurdu? Niçin?
22. Metnin içinde biri anlatsaydı aynı etkiyi sağlayamazdı çünkü kahraman bakış açısında anlatıcı görebildiği ya da ulaşabildiği şeyleri anlatacağı için diğerlerine göre daha az anlatıma sahip olabilir.

23. “Alişimin Kaşları” adlı metindeki olaylar ne zaman yaşanıyor?
23. 20. yüzyılda 1960’lardan sonra yazılmış olabilir.

24. “Bin Bir Gece Masalları” adlı metnin kişileri kimlerdir? Bu kişiler hangi olayı yaşıyorlar?
24. Şehrazat, Alaaddin ve annesi vardır. Bunlar lambadan cin çıkıyor ve onların isteklerini yerine getiriyor.

25. “Anne Kalbi” adlı metni yaşlı bir kadın mı yoksa yazar mı yazmıştır? Sizce niçin böyle bir anlatım tercih edilmiştir?
25. Yazar metnin annenin ağzından kaleme almıştır. Böyle anlatımda anlatım kişilerinden biri olan annenin dile getirdiği özellikler diğerlerinden daha etkili olmaktadır.

26. Gözlemci bakış açısını kullanarak kısa bir hikâye yazınız. Yazdığınız hikâyeyi sınıfınızda okuyunuz.
26. Cevabı size kalmış…

27. “Kalevala” adlı metinden öğrendiklerinize göre Vainamoinen ile İlmarinen, Sampo’yu niçin çalmak istiyorlar?
27. Mutluluğu yakalamak için…

28. Sampo’nun yere kök salması ve onu sökmek için dev gibi bir öküzün kullanılması, normalde mümkün müdür? Destanı oluşturanlar niçin böyle bir anlatıma ihtiyaç duymuşlardır?
28. Değildir. Ama destanlar olağanüstü anlatıma vardır. Bunda da en büyük etken destanlar halkın ortak kültürü oldukları ve anonim olarak yazıldıkları için zaman içerisinde abartıya yer verilmektedir.

29. “Kalevala” V. yüzyıldan XII. yüzyıla kadar yaşanan değişik olayları konu edinen bir destandır. “Karıncalar” ise XX. yüzyılda yazılan bir hikâyedir. “Kalevala” ile “Karıncalar” hikâyesinin oluşması arasında yüzyıllar olmasına rağmen, iki metnin benzer yönlerinin olmasını neye bağlarsınız? Açıklayınız.
29. Metinler farklı yüzyıllarda ortaya çıksa da birbirlerinden etkilenir. Sonra ortaya çıkanlar daha önce ortaya çıkanların yapısı ve konusundan etkilenirler.

30. Belirsiz bir zamanda gerçekleşen bir olay hayal ediniz ve anlatınız. Anlatımınıza nasıl başladınız? Neden böyle bir anlatımı tercih ettiniz? Açıklayınız.
30. Cevabı size kalmış…

31. Günümüz filmlerinde destan, efsane, masal tarzında konuların işlenmesinin nedeni ne olabilir? Felsefe Taşı, Yüzüklerin Efendisi, Karayip Korsanları gibi filmlerin ilham kaynağı neler olabilir?
31. İçerik olarak eskiye yönelme ve onu alıp kullanma günümüzde çok yaygındır. Bu tarz filmlerde olağanüstü olay ve konular her zaman ilham kaynağı olmuştur.

32. “Ben” adlı metnin kahramanının psikolojik durumu hakkında bilgi veriniz. Siz benliğinizi aramak için neler yapardınız?
32.

33. “Ben” adlı metnin anlamı ile sizin metinden ne anladığınız arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.
33.Yoruma açık bir metindir ve farklı anlam yoğunluğu oluşturabilir.

34. “Ben” adlı metni beğenip beğenmediğinizi ve metinden farklı anlamlar çıkarıp çıkarmadığınızı belirtiniz. Metni beğenme ya da beğenmeme ölçütleriniz nelerdir? Metinden niçin farklı anlamlar çıkardınız? Belirtiniz.
34. Cevabı size kalmış…

35. “Ben”, “Alüminyum” ve “Be-Dîden-i Süheyl Be-Nakş-ı Kubbe” adlı metinlerin başlığı, paragrafları ve beyitleri birbiriyle anlam yönünden bütünlük taşıyor mu? Bu metinlerden bir bölümü çıkarırsanız anlam bütünlüğü hâlâ var diyebilir misiniz? Niçin?
35.Anlam yönünden bir bütünlük taşıyor. Çıkarırsanız anlam bütünlüğü bozulabilir.

36. “Ben”, “Alüminyum” ve “Be-Dîden-i Süheyl Be-Nakş-ı Kubbe” adlı metinlerde kullanılan dil, metinlerin yapısına ve anlamına uygun mu? Örneklerle açıklayınız.
36.

37. “Ben”, “Alüminyum” ve “Be-Dîden-i Süheyl Be-Nakş-ı Kubbe” adlı metinleri okurken hangisinde daha çok duygulandınız ve hangi duyguyu algıladınız?
37. Cevabı size kalmış…

38. Mesneviler manzum hikâyelerdir ve uzun şiirlerden oluşur. Okuduğunuz mesnevi, böyle bir şiirin kısa bir bölümüdür. Günümüzde niçin mesnevi yazılmıyor? Belirtiniz.
38.Günümüzde bu geleneğin yerini hikaye ya da roman geleneği almıştır. Artık mesnevi söyleme geleneği bitmiştir.

39. Olayları şiir gibi mi yoksa düz yazı gibi mi yazmak daha kolaydır? Tartışınız. Tartışmanız sonucu ortaya çıkan düşünceyi tahtaya yazınız.
39. Anlatacağınız olay ya da durumlara göre değişmekle birlikte mesnevi yazmak daha zordur.

40. “Çatışma” adlı hikâyeyi beğenip beğenmediğinizi nedenleriyle birlikte açıklayınız.
40. Cevabı size kalmış…

41. “Çatışma” adlı hikâyedeki olayın gerçekten yaşanması mümkün müdür? Babalık duygusunu yetişkin her erkek hissedebilir mi? Neden?
41. Mümkündür. Elbette herkes bu duygu hissedebilir. Çünkü hikayedeki olaylar insana özgü gerçekle ele alınmış ve bu şekilde anlatılmıştır.

42. “Çatışma” adlı hikâyede neden ölü bir kadın, yaşayan bir çocuk hayal ediliyor? Bu hayal yazara mı yoksa metnin kahramanına mı aittir? Tartışınız. Tartışmanız sonucunda metin-yazar ilişkisi hakkında vardığınız yargıları bir kâğıda yazarak sınıf panosuna asınız.
42. Metin ve yazar arasında bir ilişki var. Hikayeyi yazar kendi hayatından yola çıkılarak ele almıştır.
Read more

9.Sınıf Edebiyat Sorular Ve Cevapları Sayfa 94-99 Fırat Yayıncılık


1. Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinleri Tanıma ve Gruplandırma
(Masal ve Destandan, Hikâye ve Romana; Karagöz ve Seyirlik Oyunlardan Modern Tiyatro Metinlerine)
HAZIRLIK
1. Sınıfınıza getirdiğiniz metinleri okuyunuz. Okuduğunuz metinlerin birbirine benzeyen ve birbirinden farklı olan yönleri nelerdir? Belirleyiniz.
1.
2. Sınıfınıza getirdiğiniz Karagöz ve tiyatro metnini canlandırınız. Bu metinleri okurken ve canlandırırken yaptığınız etkinliklerde bir farklılık sezdiniz mi? Anlatınız.
2.
ÇÖZÜMLEME / İNCELEME
1. metin
BALIKÇI
GÜZELİ
1. Metindeki olay nedir? Belirtiniz.
1.
  • Güzel olan balıkçının oğlunun mektepte okumaması
  • Babasının yanında balık satmaya başlaması
  • Sarayın önünde balık satarken saraydaki hanımın bunu görüp onunla evlenmek istemesi
  • Hanımın balık aldıktan sonra fazlaca altın vermesi ve balıkçının babasının bu durumdan rahatsız olması
  • Padişah kızının oğlana onunla evlenmek istemesini dile getirmesi ve oğlanın bir gün balıkçı olduğumu hatırlar ve başıma kalkarsın diye cevap vermesi
  • Padişah kızının bu duruma itiraz etmesi
  • Padişah kızının balıkçının oğlunun başına kakması
  • Balıkçının oğlunun konuşmaması ve Mısır’a gitmesi
  • Kızın da arkasında gitmesi
  • Mısır padişahının padişah kızının idam ettirmesi
  • Oğlanın inadından dönüp padişah kızıyla beraber tekrar dönmesi

2. a. Metindeki olay nerede ve hangi zamanda geçmektedir? Metindeki olayın geçtiği yeri ve yaşandığı zamanı belirtmede zorlandınız mı? Neden?
a. Metinde yaşanan zamanı belirtmekte elbette zorlanmaktayız. Masallarda mekan ve zaman belirtilmez.

b. Olay çevresinde oluşan metinlerde olay veya olay örgüsü bulunmalı mıdır? Niçin?
b. Bu tarz metinlerde en önemli unsur olaydır ve mutlaka bulunması gerekmektedir.

3. Balıkçı ve sultanın hangi ülkenin insanları olduğunu metinden öğrenebiliyor musunuz? Neden?
3. Nerde olduğunu bilemeyiz ama sultanın sadece Mısır’a gittiğini bilebilmekteyiz.

4. Metindeki olağanüstü olaylar nelerdir?
4. Sultanın kocasının balıkçı olduğunu başına kakınca balıkçı kocasının konuşma yeteneğini kaybetmesi
Geminin direğinin som altından olması ve yelkenlerinin atlastan ( ipekten) olması.

2. metin
MALÇI MERGEN

5. “Malçı Mergen” adlı metinde ve özette adı geçen yerleri haritadan gösterebilir misiniz? Neden?
5. Gösteremeyiz. Sanatsal metin oldukları için kurmaca metinlerdir.

6. “Malçı Mergen” adlı gerçeğe uymayan hangi olayları, durumları öğrendiniz?
6. Sıçanın otları yemesiyle eski halinden on kat daha iyi olması,
Malçı’nın da aynı ottan şifa bulması…
Altı kulaklı aygırın varlığı…
Atın sihirli olması ve konuşması ,
Atın Malçı’ya ad vermesi, kendi adını da değiştirmesi,
Malçı’nın şarkı söylemesiyle kurumuş yerlerin yapraklanması , ağaçların yapraklanmaya başlaması

7. Malçı’nın ve atının yetenekleri doğal bir durum mudur? Neden?
7. Yine aynı şekilde normal değildir, kurmaca gerçekliktir.

3. metin
O EN GÜZEL SEVGİ
8. İncelediğiniz metinlerin hangisinde tasvirlere yer verilmiştir? Metinlerden örneklerle soruyu cevaplandırınız.
8. Balıkçı Güzeli : “Bunun çok güzel, civan gibi bir oğlu varmış.”
Malçı Mergen : “ Ak ormanlık dağın koltuğunda , yer altı suyunun kenarında , sayılamayacak kadar mal besleyen dağ gibi serveti besleyen altı köşeli keçe evinde Aybıçı adlı bay yaşarmış…”
O en güzel sevgi : “Kırmızı ışıklı reklam yazıları ya da THY’nin o kocaman beyazlı , açık mavili reklamı bu sis içinde çok kötü gözüküyordu…”

9. Her üç metni, cümlelerinin yüklemleri açısından inceleyiniz. Cümlelerin hangi zaman kipleriyle bitirildiğini belirleyiniz. Edebî türlere göre cümlelerin zaman kipleri değişiyor mu? Belirtiniz.
9. Geçmiş zaman ekiyle kullanılmışlardır. Fakat anlatılan metinlere göre değişmektedir. Balıkçı güzelinde öğrenilen geçmiş zaman, Malçı Mergen’de öğrenilen geçmiş zaman, O en güzel sevgi metninde ise görülen geçmiş zaman kullanılmıştır.



4. metin
KARAGÖZ OYUNU
10. Bu bölümde incelediğiniz metinlerin benzer ve farklı yönleri nelerdir? Anlatmaya bağlı edebî metinlerin hangi türleri içinde yer alırlar? Açıklayınız.
10. Bu bölümde ele alınan metinlerin ortak özelliği olay çevresinde gelişen edebi metin olmaları ve olay, yer, zaman, kişi ve etrafında oluşmalarıdır. Farklılıkları ise diğer 3 metin anlatmaya bağlı metinken Karagöz Oyunu metni göstermeye bağlı edebi metin olmasıdır.

11. “Karagöz Oyunu” adlı metindeki olayın kişileri kimlerdir? Bu metinde niçin karşılıklı konuşmaya yer verilmiştir? İncelediğiniz diğer metinlerde karşılıklı konuşma verilemez miydi? Görüşlerinizi belirtiniz.
11. Karagöz ve Hacivat kişileridir. Göstermeye bağlı metin olduğu içindir. Çünkü burada diyaloglar önemlidir. Karışıklık olabilirdi.

5. metin
AH ŞU GENÇLER
12. İncelediğiniz metinlerden hangileri sahnede canlandırılabilir? Bu metinlerin hangisinde yay ayraç içinde açıklamalar vardır? Bu açıklamalar niçin verilmiştir?
12. Canlandırılabilir. Ayraç içindeki yerler okuyucuya kişilerin neler yaptığını tasvir eden bölümlerdir. Hikaye ve romandaki betimlemelerin işlevini yapar.

13. İncelediğiniz tiyatro metinlerini diğer üç metinden ayıran dil ve ifade farklılıklarını belirtiniz.
13. Diğer metinlerde anlatım ve ifadeler zihinde canlandırmaya yani tasvir yeteneğine uygunken tiyatro metni göstermeye uygundur. Birinde duygu ve düşünceleri ifade etmek gerekirken tiyatroda o duygu ve düşünceleri sahnede canlandırmaya uygundur.

14. “Ah Şu Gençler” adlı metindeki olay kaç kişi arasında geçmektedir? Karagöz metninde olayı niçin sadece iki kişi yaşamaktadır?
14. “Ah Şu Gençler” altı kişi arasında geçmektedir. Karagöz metninde ise olay örgüsü iki kişi arasında meydana geldiği için iki kişidir.

15. “Karagöz” metni ile “Ah Şu Gençler” metni arasında gördüğünüz farklılık ve benzerlikleri aşağıya yazınız. Bu metinlerin türü nedir? Bu metinler hangi sahne sanatında kullanılabilir? Belirtiniz.
Farklılıklar Benzerlikler
Sahneleri farklıdır. Göstermeye bağlı metindir
Karakterleri farklıdır Olay, yer, zaman, kişi vardır.
Karagöz doğaçlama, Ah Şu Gençler yazılı metne dayanır.

14. Hazırlık bölümünde yaptığınız araştırmayı da kullanarak aşağıdaki tabloyu tamamlayınız.
TİYATRO TÜRLERİ
Geleneksel Tiyatro Türleri Modern Tiyatro Türleri
Karagöz Trajedi
Orta Oyunu Komedi
Meddah Dram
Köy Seyirlik Oyunu
     

ANLAMA – YORUMLAMA
1. “Balıkçı Güzeli” ve “Malçı Mergen” adlı metinlerde kullanılan unvanları aşağıya yazınız.Bu unvanlar günümüzde de kullanılıyor mu? Bu unvanlar metinlerde niçin kullanılmıştır?
1. Padişah, Sultan, Bay, Kağan , Hanım gibi unvanlar kullanılır ve bunlar kişileri özellikleriyle daha iyi tanıtmak için kullanılır.

2. “Balıkçı Güzeli”, “Malçı Mergen” ve “O En Güzel Sevgi” adlı metinlerdeki olaylar geçmiş zaman kipleriyle verilmiş. Siz bir olayı görseydiniz ya da duysaydınız hangi zaman kipiyle anlatırdınız?
2. Gördüğüm olay ise görülen geçmiş zaman (-di), duyduğum bir olay ise öğrenilen geçmiş zaman (-miş) olarak kullanırdım.

3. Okuduğunuz ilk üç metnin hangisinde günümüzde görebileceğiniz bir manzara betimlenmektedir?
3. O En Güzel Sevgi, günümüze yakındır.

4. Aranızdan, Karagöz ve Hacivat’ı canlandıracak iki arkadaşınızı seçiniz. Arkadaşlarınız, okuduğunuz metni canlandırsınlar. Metni okuduğunuzda mı yoksa canlandırılan oyunu seyrettiğinizde mi daha çok zevk aldınız? Neden?
4.

5. “Karagöz ve Hacivat” adlı metindeki “Hacivat” mı yoksa “Ah Şu Gençler” adlı metindeki “delikanlı” mı daha cahildir? Nedenleriyle açıklayınız.
5.

6. İncelediğiniz metinlerin özelliklerinden yola çıkarak anlatmaya bağlı edebî metinlerin hangi edebî türleri oluşturduğunu adlarını belirterek sıralayınız.
6. Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler: Masal, Destan, Halk hikayesi, Mesnevi, Manzum hikaye, Hikaye , Roman, Fabl,
gibi türlerdir.

DEĞERLENDİRME
1. Aşağıdaki cümleleri, bu bölümde öğrendiğiniz bilgilere göre tamamlayınız.
a. Olay çevresinde oluşan EDEBİ metinler ANLATMAYA ve GÖSTERMEYE bağlı metinler olarak iki grupta incelenir.
b. Anlatmaya bağlı edebî metinler; masal, DESTAN, halk HİKAYESİ, hikâye ve ROMAN .
c. Göstermeye bağlı METİNLERTİYATRO türlerini oluşturur.
ç. Geleneksel Türk tiyatrosu karagöz oyunu, KÖY seyirlik OYUNU gibi dallara ayrılır.
d. Tiyatro SAHNE sanatlarının bir dalıdır.

2. Anlatma ve gösterme sırasında dilde ve anlatılanların ifadesinde nasıl bir değişiklik olur?
2. Anlatmaya bağlı metinlerde tasvirleri daha ayrıntılı yapmalısınız. Göstermeye bağlı metinlerde ise o duygu ve düşünceleri sahnelenecek şekilde ortaya koymanız gerekir.

3. Aşağıdakilerden hangisi olay çevresinde oluşan edebî metinlerdendir?
A. Makale
B. Şiir
C. Deneme
D. Manzume
E. Gezi yazısı
CEVAP:D

4. Tiyatroda oyuncular, metni yazıldığı gibi canlandırmak zorunda mıdırlar? Niçin?
4. Hayır. Genelde yönetmen ve oyuncuların metinden çıkardıklarına göre değişir. Mesela herkes Hamlet eserini sahneye koymuştur ama herkes farklı şekilde aktarır.

5. Anlatmaya bağlı her metinde bir olay olmalı mıdır? Neden?
5. Kesinlikle olmalıdır. Çünkü olay çevresinde gelişen metinlerdir.

kaynak:http://edebiyatogretmeniyiz.com
Read more

9.Sınıf Edebiyat Sayfa 101- 105 Soruları ve Cevapları Fırat Yayıncılık


Anlatmaya Bağlı Edebî Metinleri İnceleme Yöntemi
HAZIRLIK
1. Aşağıdaki paragrafları okuyunuz. Bu paragraflardan hangileri sosyal ve siyasi bir olayı anlatmaktadır?
1. Namık Kemal’ ait olan 2. metin sosyal ve siyasi bir olay anlatmaktadır.
2. Sınıfınıza getirdiğiniz metinleri okuyunuz. Metinlerin, yazıldıkları dönemin sosyal, siyasi, ekonomik yapısını ve sanat anlayışını yansıtıp yansıtmadığını belirleyiniz.
2.

3. Görsel ögelerdeki nesneler arasında nasıl bir ilişki vardır? Bir öyküde veya romanda böyle parça bütün ilişkisi kurulabilir mi? Tartışınız. Tartışmanız sonucu ortaya çıkan görüşü tahtaya yazınız.
3. Resimler arasında bir ilişki vardır. Bu ilişki parça – bütün ilişkisidir. Roman ve öyküde de bu ilişki söz konusudur. Roman ve hikayede anlatılanlar geniş bir olay dizisi olarak meydana geldiği için anlatılan parçalardan bütüne ulaşılarak anlatılır.

4. Bir olayı anlatırken zihninizde nasıl bir sıralama yaparsınız? Açıklayınız.
4. Olayları oluş sırasına göre anlatırız. Olayın bir başından bir sonundan anlatmayız. Bir sıralanış ya da oluş sırası vardır ve bunu dile getiririz.

5. Okuduğunuz hikâyenin olayını / olaylarını belirtiniz.
5.

6. Okuduğunuz bir masal ya da hikâyeyi, olaylarını esas alarak bölümlere ayırınız. Ayırdığınız bu eser bölümlerinin birbiriyle ilişkisini inceleyiniz. Metin bölümlerinin çevresinde oluşan ve onlara metin içindeki anlamlarını kazandıran temel çatışmayı bulunuz.
6.

7. “Şiddetin eğiticilik yönü olmadığı”nı anlatan bir afiş, bir hikâye, bir sinema filmi, bir heykel ya da bir atasözü arasında nasıl bir ilişki vardır? Tartışınız. Tartışmanız sonucunda ortaya çıkan görüşü tahtaya yazınız.
7. Tema olarak aynı olsalar da anlatım tarzları aynı değildir. Hikayede tasvir betimlemeler ön plana çıkarken sinemada ise buna göre yok, onun insan zihninde canlandırdığı görsel olarak ele almak durumundadır.

8. Fotoğraflardaki görüntüler birbirinin aynı mıdır? Neden?
8. Zaman olarak farklı dilimlerde olduğu için mekan aynı olsa da farklı resimler gibi görünmektedir.

9. Fotoğraflarda gördüklerinizi defterinize yazınız. Yazdıklarınızı birbirinize okuyunuz. Fotoğraflarda herkes aynı ayrıntılara mı dikkat etmiştir? Açıklayınız.
9. Aynı ayrıntılara dikkat etmeyiz. Birinde gece olunca ay ve ışık gibi şeyler dikkat çekerken diğerinde yani gündüz de ise mekanın kendisi dikkat çekmektedir.

10. Sınıfınıza getirdiğiniz masal ve hikâye bölümlerini okuyunuz. Bu bölümlerin anlatıcılarını belirlemeye çalışınız.
10.

11. Destan, masal, hikâye ve roman türlerinden hangisinin bir diğerine örnek olduğu konusunda yaptığınız araştırmaya göre anlatmaya bağlı metin türlerinden hangisi ilk önce oluşturulmuştur? Bu türün etkisi romanlarda var mıdır? Belirtiniz.
11. Destanlar diğerlerinden daha önceki dönemlerde ortaya çıkmıştır.  Anlatmaya bağlı özellikler ve olay örgüsü, yer , zaman, mekan gösterme konusunda örneklik teşkil etmiştir.

12. Aşağıdaki paragraflardan hangisi farklı yorumlara daha açıktır? Niçin?
12. “PİRE MAHMUT’UN SEVDASI” isimli metin yoruma açıktır. Çünkü sanatsal metindir. Sanatsal metinler de okuyucunun bilgisine ve kültürüne göre okuyucudan okuyucuya farklılık gösterir.
13. Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyesini okuyunuz. Okuduğunuz hikâyeden yazarın özel yaşamı hakkında hangi bilgileri edindiniz? Açıklayınız.
13.

14. Aşağıda verilen yazıyı okuyunuz. Yazarın hikâyelerinde yaşamından izler olup olmadığını belir­tiniz.
14. Verilen metinde Sait Faik’in hayatı üzerine anlatılanlar vardır. Yaşamından izleri görebilmekteyiz.

ÇÖZÜMLEME / İNCELEME
1. metin
İNTİBAH
1. “İntibah” romanından alınan bu bölümde hangi sosyal ve siyasal olaylar hakkında bilgi edindiniz? Aşağıya yazınız.
1. Sosyal Hayat: Kadınların feraceli ve çarşaflı olarak gezmeleri, eğitim ve öğretime önem verildiği, insanların gezi yerlerini sevdiklerini ile ilgili bilgi sahibi olabiliriz.
Siyasi Hayat: Bu metinde yok.

2. “İntibah” adlı romanın yazıldığı dönemde, halkı edebiyatla eğitme anlayışı hâkimdi. Romanın kahramanı Ali Bey, devrinin iyi yetişmiş fakat hayat tecrübesi olmayan gençlerini temsil etmektedir. Yazar, kitaba alınan bölümde romanın yazıldığı döneme hâkim olan zihniyeti ne ölçüde yansıtabilmiştir (Bu soruyu cevaplandırırken Tanzimat Dönemindeki sosyal yaşantı hakkında edindiğiniz bilgileri de kullanınız.)?
2. Romanı genel olarak düşündüğümüzde Ali Bey döneminde bulunan bütün özellikleri yansıtmaktadır. Mesela dönemin eğlence yerlerinden biri  olan Çamlıca mekanı çok güzel ele alınmıştır. Tanzimat’ta sosyal hayatta kadın erkek herkes Batılılaşma sevdalısı içindedir. Bu metinde biz sadece Ali Bey nasıl bir eğitim aldığını görebilmekteyiz. Bu o dönemin zihniyetine uygun düşer.

2. metin
TELGRAF
İlhan TARUS

3. “Telgraf” adlı metinde köylünün hangi sorunu işlenmektedir? Cumhuriyetten sonra yazılan eserlerde köyün ve köylünün sorunlarını işleme anlayışı ve metnin yazıldığı dönemde tartışılan ülke sorunlarını eserde ne ölçüde verilebilmiştir? Açıklayınız.
3. Köylünün su probleminin işlemiştir. Döneminin zihniyetini yansıtmıştır. Özellikle  su işlerine bakan memurların köylü ve halka karşı olan ilgisizleri çok güzel dile getirilmiştir.

4. “Telgraf” adlı metinde yazarın köylülerin eğitimini, kültürünü, yaşam tarzını yansıttığı cümlelerden birini aşağıya yazınız.
“…Çocuk korkusu değil ha! İki adım geriden toprak göçürüverir aşağı… Kaç insan gitti böyle böyle…
…Uluova’nın su sıkıntısını, Mısır’daki sağır sultan bile duymuştu.
— Anam, canavarlar mı basıy acab?
— Babam, dağ üstümüze mi yıkılıy?” gibi cümleler kullanılmıştır.

5. a. Sınıfınızda iki grup oluşturunuz. Gruplarınızla “İntibah” ve “Telgraf” adlı metinlerin yazarlarının, metinleri yazdıkları dönemdeki kültür ve sanat hayatıyla ilgilenip ilgilenmediklerini tartışınız. Tartışmanız sonucunda vardığınız karar, metinde anlatılanlarla uyum sağlıyor mu? Açıklayınız.
a. Her iki metinde yazıldıkları dönemin kültür hayatıyla ilgilenmişlerdir. O dönemden izleri bulabilmekteyiz. Metinlerle anlatılanlar yazıldıkları ya da anlatıldıkları dönemle uyum sağlıyor.

b. “İntibah” ve “Telgraf” adlı metinlerin, bu konuda yaptığınız araştırmadan hareketle yazıldıkları dönemin sosyal, ekonomik, siyasi yapısını ve sanat anlayışını nasıl yansıttıklarını belirtiniz. Bu eserlerde sadece sosyal ya da ekonomik yapı hakkında bilgi vardır diyebilir misiniz? Tartışınız. Ulaşılan görüşü tahtaya yazınız.
b. Bu döneme sosyal, ekonomik, siyasi yapısını ve sanat anlayışları kurmaca gerçeklik olarak ele alınmıştır. Ama yazarlar içinde bulunduğu dönemin özelliklerini eserlere ister istemez aktarırlar. Mesela Telgraf metninde kompresör ve motopomplar geçmekte bu da bize yakın tarihimizde yazıldığı gösterir. İşte yazar böyle kelimelerle dönemin özelliklerini ister istemez anlatmak durumunda kalır.
Kaynak: http://edebiyatogretmeniyiz.com
Read more

9.Sınıf Edebiyat Sorular ve Cevapları Sayfa 105-112 Fırat Yayıncılık


Anlatmaya Bağlı Edebî Metinleri İnceleme Yöntemi
3. metin
AKSOYLU TİMSAHA KARŞI
Aisopos (Ezop)

4. metin
KOCA DUHA OĞLU DELİ DUMRUL’UN HİKÂYESİ
Anonim

b. “Aksoylu Timsaha Karşı” ve “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” adlı metinlerin ortak yönlerini aşağıya yazınız.
b. Olağanüstü özellikler vardır.
İnsan dışındaki varlıklar eserlerde kişi olarak kullanılmıştır.
Olay örgüsü, yer, zaman ve kişi unsurundan oluşmuştur.
Edebi metin özellikleri gösterirler.
Kullanılan kelimeler mecaz ve yan anlamlıdır.
Bir anlatıcısı vardır.

c. Bu metinlerin anlam ve birimlerini belirleyiniz. Anlam birimlerini belirlerken olay, kişi, mekân unsurlarının metinde nasıl kullanıldıklarından hareket ediniz.
c. Kişi, mekan ve zaman unsurları birleşerek metin olay örgüsünü oluşturmuştur.

ç. Bu metinlerin anlam birimlerini belirlerken metnin hangi unsurlarının bir arada bulunması gerektiğini belirtiniz.
Ç. Olay örgüsü, yer, zaman, kişi…

d. Metnin anlam birimleri arasında nasıl bir ilişki vardır? Belirtiniz.
d. Bu anlam birimleri arasında en önemlisi olay örgüsüdür. Zaten bu metinlerin diğer ismi olay çevresinde gelişen edebi metinlerdir. Olay örgüsü;  yer, zaman ve kişinin birleşiminde oluşur.

e. Bu metinlerin olaylarını tespit edip metinlerin kaçar olay içerdiğini belirtiniz.
e. Birden fazla iç içe geçmiş durumdadır.

7. “Adaya Vapur” adlı metni okuyunuz. Metnin kenarlarında boş bırakılan yerlere paragraflardaki olayları yazınız.
7.İstanbul’da Adalara giden bir adamın vapur içindeki düştüğü durumu anlatır. Memur olmaya giden roman kahramanımız gittiği yerde nerde kalacağınız ve neler yapacağınız düşünürken bir güzel kız gelir ve ona gemini Adalar’a gidip gitmediğini sorar. O da bilemez, kızarır, utanır ve gemideki diğer insanlar komik duruma düşer.

8. Sınıfınızda dört gruba ayrılınız. “Adaya Vapur” metnindeki olayların nedenini ve bu olayların sonucunu bularak olay örgüsünü çıkarınız ve şemalaştırınız. Grup sözcüleri, gruplarının hazırladığı olay örgüsü şemasını tahtaya çizsin. Çizilen şemalardaki benzerlik ve farklılıkları bulunuz.
8.
  • Çocuğun memur olarak atanması
  • Gemiyle Adalar’a gitmesi
  • Yol boyunca nerde kalacağını  ve akrabalarıyla ilgili durumları düşünmesi
  • Kendisini bekleyen bütün belirsizliklere rağmen neşesini ve mutluluğunu koruması
  • Şehirli güzel bir kızın buna bu gemi Adalar’a gidiyor mu diye soru sorması
  • Cevap veremeyen kahramanımız utanması ve komik duruma düşmesi

9. “Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” ve “Adaya Vapur” adlı metinlerin yazarları gördükleri, duydukları vb. olayları konu olarak işlerken ne gibi değişikliklerle vermişlerdir? Metinlerden örneklerle açıklayınız.
9. “Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” ve “Adaya Vapur” yazarlar kendi hayatlarında gördükleri konuları eserlerine alırlarken olduğu gibi anlatmazlar. Onları kendi içlerinde değiştirerek kurgulayarak anlatırlar. Olduğu gibi anlatmak bilimsel ya da öğretici metinlerin  işi olarak göze çarpar. Ama yazarlar kurmaca gerçekliği kullanmak zorundadır.

10. “Adaya Vapur” adlı metindeki karşılaşma yaşanmamış olsaydı hikâyenin sonu aynı şekilde mi biterdi? Yazar kendi istediği gibi bir son oluşturabilmek için mi olay örgüsünü böyle düzenlemiştir? Tartışınız. Tartışmanız sonucunda hikâyelerde olay örgüsünün hangi amaçla düzenlendiğini belirtiniz.
10. Aynı şekilde yaşanmazdı. Çünkü yazar olayın sonucu bu karşılaşmaya bağlamıştır. Buna göre düzenlenmiştir. Hikayedeki olayların düzenlenme elbette ki bir şeyler öğretmek değil, olayları, durumları ve düşünceleri anlatıp estetik zevk vermek için yazılmıştır.

11. “Aksoylu Timsaha Karşı” adlı metinde olduğu gibi tilki ve timsahın soylarıyla, geçmişleriyle övünmeleri mümkün müdür? Bu metinde yazar, insanlarla ilgili hayal, tasarı ve izlenimlerini nasıl dile getirmiştir? İnsana özgü gerçekliğin bu metinde verilirken değiştirilip değiştirilmediğini tartışınız. Tartışmanız sonucu oluşan fikri tahtaya yazınız.
11.Mümkün değildir. Anlatılmak istenenin hayvanlar üzerinden alegori yapmıştır. İnsana özgü gerçeklik kişileştirme yoluyla ele alınmıştır.

12. “Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” ve “Adaya Vapur” adlı metinlerdeki olayların benzeri olaylar çevrenizde yaşanıyor mu? Bu olayları yaşayan insanlara benzer kişiler çevrenizde yaşıyor mu? Normal hayatta yaşanan gerçeklikle edebî metinlerde anlatılan gerçekliğin benzerlik ve farklılıklarını aşağıya yazınız.
12. “Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi”  metinlerinde olay çevremizde rastlanmazken “Adaya Vapur” metnindeki olayın benzerine çevremizde rastlayabiliriz. Adaya Vapur metnindeki kişilere  var ama diğerlerini göremeyiz. Normal hayatın gerçekliği ile edebi metinlerin gerçekliği aynı olmaz. Normal hayattaki gerçeklik net ve nesnelken edebi metinlerdeki gerçeklik kurmaca olup göreceli yani özneldir. Yoruma açıktır.

13. Aşağıdaki tipler, “Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” ve “Adaya Vapur” adlı metinlerin hangisinde vardır? Karşısına yazınız.
13.
Yalan söyleyen, övünen : Aksoylu Timsaha Karşı
Dobra konuşan : Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi
Sonunu hesaplamadan konuşan, cahil : Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi
Geleceğe ilişkin hayalleri olan ama bazı insanlar yüzünden hayallerinden vazgeçen : Adaya Vapur

14. “Adaya Vapur” adlı metindeki gencin arkadaşı, olayların içinde hangi özelliğiyle yer almıştır? Buna göre “arkadaş”a tip mi karakter mi diyebilirsiniz? Nedenleriyle açıklayınız.
14. Olayların akışına yardımcı olmak amacıyla figüratif kadro olarak yer almaktadır. Burada arkadaş tip’tir. Çünkü bütün özelliği ile benzer nitelikteki insanlara tip denir. Yani buradaki insana benzer çok sayıda kişiyi görebilmekteyiz.

15. Aşağıdaki metinlerdeki olayların geçtiği mekânları aşağıya yazınız.
15.
Aksoylu Timsaha Karşı : Su boyunda
Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi : Kuru bir çay  üzeri, ev gibi mekanlar…
Adaya Vapur :Gemi

Yazdığınız bu mekânların hangisini haritadan gösterebilirsiniz? Bu mekân metinde ayrıntılı olarak anlatılmış mıdır? Mekân bir binada mı, bir sokakta mıdır? Ayrıntılı olarak tasvir edilmiş midir? Niçin?
“Aksoylu Timsaha Karşı”, “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi”ndeki yerleri gösteremeyiz ama Adaya Vapur metninde izah edilen gösterebiliriz. Yine Adaya Vapur metninde ayrıntılı olarak anlatılmışken bu mekanlar diğer iki mekan tasvirler çok verilmemiş. (Olayların nerde geçtiği sorusuna yukarıda cevap verilmiştir.)

16. “Aksoylu Timsaha Karşı” adlı metindeki tilki ile timsahın su boyunda buluştuğu ve ikinci metindeki Deli Dumrul’un çayın üstüne köprü yaptırdığı zamanı gün, ay ve yıl olarak belirtiniz. Metinlerdeki zaman gerçek yaşamdaki zaman gibi niçin tarihe, saate dayanmıyor? Görüşlerinizi belirtiniz.
16. Hangi zaman diliminde olduğunu bilemiyoruz. Zaman kavramları saat, tarih olarak verilmemiştir.

17. “Koca Duha Oğlu Deli Dumrul’un Hikâyesi” adlı metnin kişileri, zamanı ve mekânı hakkındaki düşüncelerinizi yazılı olarak anlatınız, yazdığınız metni sınıfta okuyunuz.
17. Deli Dumrul, hikayenin gerçek kahramanıdır ve bütün olaylar onun etrafında şekillenir. Diğer karakterler ise asıl kahramanımıza yardımcı niteliğe sahip kişilerdir. Mekan kuru bir çayın üzerinde ve evde geçmektedir. Zaman ise net olarak bilinmemektedir.

18. “Adaya Vapur” adlı metindeki memur ile bir gündüz vakti İstanbul arasında bir bütünlük var mıdır? “Aksoylu Timsaha Karşı” adlı metindeki tilki niçin memur olma hayali kuramıyor? Açıklayınız.
18. Aksoylu Timsaha Karşı metnindeki insana ait gerçeklik insan dışındaki varlıklarla ifade edildiği için onlar memur olma hayali kuramazlar. Adaya Vapur metnindeki kişilerse günümüzdeki insanlarla uyum sağlamaktadır.

19. Aşağıdaki şemayı “Adaya Vapur” adlı metne göre doldurunuz.
OlayMemur olma hayali bir gencin birilerinin yapmış olduğu davranışlar yüzünden hayallarin vaz geçip vaz geçmeme durumunda bir gencin hikayesi
Kişi / KişilerGenç, güzel kız, teyze, vapurdaki diğer insanlar, gencin arkadaşı
ZamanYaz mevsimi
Mekânİstanbul , Adalar, Gemi ,Sirkeci

Şemaya yazdığınız ögeler olmasaydı hikâyedeki iletide ne gibi eksiklikler olurdu? Açıklayınız.
Kişi, yer, zaman birleşip olay örgüsünü meydan getirir. Bu üç özellikten bir eksik olursa olay örgüsü eksik kalır ve üç özellikten biri değişirse  olay örgüsü de kendiliğinden değişir.
Read more

9.Sınıf Edebiyat Sorular ve Cevapları Sayfa 112 -120 Fırat Yayıncılık


Anlatmaya Bağlı Edebî Metinleri İnceleme Yöntemi
6. metin
BOŞ BİLGİ
20. “Boş Bilgi” adlı masalın olaylarını ve temel çatışmasını bularak aşağıya yazınız.
20. Pin Man isimli gencin en büyük tutkusu kimsenin yapmadığı işi yapmaktır. Bunun için ne yaparım diye düşünürken ejderha yapmaya karar verir. Birinden bunun eğitimini alır. Beş yıl boyunca çok ağır koşullarda bu işi yapar ama bu işi öğrendikten sonra işe girmek isterr. Şehre geldiğinde  bir tüccar ne işi yapabileceğini sorar. Ejderha avcılığı yapacağını söyleyince kimse böyle bir ihtiyacı olmadığı için işsiz kalır.
Temel Çatışma: Faydalı ve Faydasız Bilgi

21. Sıraladığınız olaylardan ve masalın başlığından yola çıkarak masalı meydana getiren birimlerin ortak paydası nedir? Bulunuz. Bulduğunuz ortak paydayı metnin teması diyebilir misiniz? Niçin?
21.  Olay örgüsü, yer, zaman, kişi , anlatım ve temel çatışmadır. Bütün bunlar başlıkla birlikte temayı ele verir.

7. metin
KOCAÖKÜZ’ÜN ÖLÜMÜ
22. “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metnin temasını ve bu temayı besleyen düşünceleri aşağıya yazınız.
22. Teması          “Koca Öküz’ün  Ölümü”dür. Bu temayı besleyen düşünceleri olay örgüsünün hikayenin başından  sonuna kadar öküzün kaybolması ve ölüsünün bulunması üzerine kurulmuştur.

23. “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metinden, yazıldığı dönemdeki köylülerin yaşamı hakkında neler öğrendiniz? Bu bilgiler metnin temasıyla hangi yönlerden ilişkilidir?
23. Hayvancılıkla geçiniyorlar, fakir bir yaşamaları var. Yaşamları kendi yetiştirdikleriyle sağlayan insanlar. Öküzün ölümü fakir olan aileyi çok etkilemiştir çünkü ellerinde en önemli varlıklardan biridir ki temayı ve köylülerin yaşamını birbirinden ayrı düşünemeyiz.

24. “Boş Bilgi” ve “Koca Öküz’ün Ölümü” adlı metinlerin hangisinin teması döneminin sosyal yaşamını ve düşünce tarihini daha iyi yansıtmaktadır? Nedenleriyle açıklayınız.
24. Koca Öküz’ün Ölümü daha iyi yansıtmıştır. Çünkü diğer metinde anlatılan daha evrensel bir konu olup hemen hemen her devirde boş bilgi konusuna değinilebilir ama Koca Öküz’ün Ölümü metninde konu ve tema sadece o dönemin sosyal yaşamı anlatmaktadır.

25. “Alişimin Kaşları” ve “Bin Bir Gece Masalları” adlı metinleri okurken metinlerdeki olayları kimlerin gördüğüne dikkat ediniz. Olayları gören kişinin anlatımıyla metinlerin altındaki boşluklara birer paragraf ekleyerek hikâyeyi ve masalı devam ettiriniz.
25.
8. metin
ALİŞİMİN KAŞLARI
9. metin
BİN BİR GECE MASALLARI

26. “Alişimin Kaşları” adlı metnin anlatıcısı yazar mıdır? Anlatıcı kurmacanın içinde varlığı söz konusu olan bir kişi midir? Tartışınız. Tartışmanız sonucunda belirlediğiniz anlatıcıyı tahtaya yazınız.
26. Edebî metinlerde anlatıcı, kurmacanın sınırları içinde varlığından söz edilen kişidir. Anlatıcı, yazar ile kurmaca metin arasındaki kişidir.

27. “Bin Bir Gece Masalları” adlı metnin anlatıcısı Şehrazat mıdır, masalı yazıya geçiren kişi midir? Bu metni birinci tekil kişi ve ikinci tekil kişinin ağzından anlatınız. Anlattığınız metin, masalın anlatımına niçin benzemedi? Görüşünüzü belirtiniz.
27.  Burada anlatıcı Şehrazat’ın ağzından anlatan kişidir. Şehrazat değildir. Üçüncü bir şahıstır. Bu metni birinci tekil kişi ve ikinci tekil kişinin ağzından anlatılamaz; çünkü  o merkezli bir anlatım kullanılmıştır.

10. metin
ANNE KALBİ
I. “Yüksekkaldırım’da hayat başlamıştı. Dükkânının camlarını temizleyen bir radyocu, gazetesini aldı, çayını söyledi, simitçiyi beklemeye başladı. Tünelden, sıcak sıcak bir makine kokusu yayıldı.”
(c. Paragraftaki anlatıcı, bir kamera tarafsızlığıyla olup biteni ifade ediyor. Gözlemci, anlatıcının bakış açısıyla olayı anlatıyor. n )

II. “Alaaddin’in anası böylece satmak için lambayı alıp gidecekken onu pek kirli bulmuş ve Alaaddin’e ‘Oğlum, ilkin pek kirli olan bu lambayı temizleyeyim; böylece daha parlak olur, daha da fazla para getirir!’ demiş.”
(a. Paragraftaki anlatıcı her şeyi biliyor. İlahî bakış açısıyla olayı anlatıyor. )

III. “Tam on iki yıldır senden haber alameyordum. Ah, ne kadar özledim seni… Geceleri hep düşüme giriyorsun… Ağlayıp duruyorum akşam sabah, garip garip, ‘Ahmed’im, yavrum!’ diye diye.”
(b. Paragraftaki anlatıcının bilgisi, kahramanların birinin bilgisiyle sınırlıdır. Kahraman, anlatıcının bakış açısıyla olayı anlatıyor. n)

28. Yukarıdaki paragrafların anlatımını a, b, c seçeneklerinde verilen bilgilerle eşleştiriniz.
a. Paragraftaki anlatıcı her şeyi biliyor. İlahî bakış açısıyla olayı anlatıyor. n
II. “Alaaddin’in anası böylece satmak için lambayı alıp gidecekken onu pek kirli bulmuş ve Alaaddin’e ‘Oğlum, ilkin pek kirli olan bu lambayı temizleyeyim; böylece daha parlak olur, daha da fazla para getirir!’ demiş.”

b. Paragraftaki anlatıcının bilgisi, kahramanların birinin bilgisiyle sınırlıdır. Kahraman, anlatıcının bakış açısıyla olayı anlatıyor. n
III. “Tam on iki yıldır senden haber alameyordum. Ah, ne kadar özledim seni… Geceleri hep düşüme giriyorsun… Ağlayıp duruyorum akşam sabah, garip garip, ‘Ahmed’im, yavrum!’ diye diye.”

c. Paragraftaki anlatıcı, bir kamera tarafsızlığıyla olup biteni ifade ediyor. Gözlemci, anlatıcının bakış açısıyla olayı anlatıyor.
I. “Yüksekkaldırım’da hayat başlamıştı. Dükkânının camlarını temizleyen bir radyocu, gazetesini aldı, çayını söyledi, simitçiyi beklemeye başladı. Tünelden, sıcak sıcak bir makine kokusu yayıldı.”

29. “Alişimin Kaşları”, “Bin Bir Gece Masalları” ve “Anne Kalbi” adlı metinlerin hangisine tasvirlere hangisinde tahlillere, hangisinde açıklamalara yer verilmiştir? Metinlerin anlatıcıları bu anlatım tekniklerini kullanırken dile nasıl bir değer yüklemişlerdir?
“Matbaanın kapısındaki gürültü biraz hafifledi.”
“Boğaz vapurları diğer yandan köprüye yaslanmışlar, tatlı bir sabah uykusuna dalmışlardı.”
“Amanın dünyalar benim oldu.”
“… selam göndermişsin.”
29 Bunlar dile mecazi anlamlar yüklemiştir. Bunların yapılmasındaki amaç anlatılan kişi, eşya ya da duruma karşı detayları daha iyi anlatmaktır.

30. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış kelimeler hangi anlamlarda kullanılmıştır? İncelenen metinlerde dilin hangi işlevi ön plana çıkmıştır? Özellikle “Anne Kalbi” adlı metinde sizin duygularınızı etkileyen cümleler var mıdır? Böyle anlatımda dil hangi işlevdedir? “Anne Kalbi”, “Bin Bir Gece Masalları” ve “Alişimin Kaşları” adlı metinleri birbirinden ayıran dil özellikleri nelerdir?
30. Heyecan Bildirme işlevinde kullanılmıştır. Kullanılan kelimelerle anlatıcının kullanmış olduğu ifadeler bu üç metni birbirinden ayırır. Mesela Bin Bir Gece Masalları’nda anlatım diğerlerinden farklıdır.

31. Bildiğiniz bir yeri anlatınız. Anlatımınızda “Alişimin Kaşları” adlı metindeki gibi benzetmeler, mecazlar, çok anlamlı, yan anlamlı kelimeler kullandınız mı? Sizce metinlerin dili konuştuğunuz dilden ne gibi farklılıklar gösteriyor? Metinlerden örnekler vererek soruyu cevaplandırınız.
31. Cevabı size kalmış…

32. “Alişimin Kaşları” ve “Anne Kalbi” adlı metinleri tabloda verilen ölçütlere göre inceleyiniz. Metinlerden bu ölçütlere uyan örnekler bularak yazınız. Örnek bulamadığınız bölümü boş bırakınız.
32.
Ölçütler Alişimin Kaşları Anne Kalbi
Ünlemlere ve yansıma seslere yer verilmiş.   xxx
Deyimler,   tamlamalar, kalıplaşmış sözler kullanılmış. xxx  
Çok anlamlı kelime ve kelime grupları   kullanılmış. xxx  
Yöresel konuşma dilini veren   kelimeler kullanılmış.   xxx
Sıfatlar kullanılmış. xxx xxx
Benzetmeler   yapılmış. xxx xxx
Duyguları ifade eden kelimeler kullanılmış.   xxx
Kurallı cümleler kurulmuş. xxx  
Haber cümleleri kullanılmış. xxx  
Sebep sonuç bildiren cümleler kullanılmış.   xxx

11. metin
KALEVALA
33. “Kalevala” adlı metinde şiir ve düz yazının birlikte kullanılmasının nedeni ne olabilir?
33. Bir destan özelliği taşır. Destanlar en eski metinlerdir. Anlatımın olduğu yerler düzyazıyken ozanların dile getirildiği bölümler şiir şeklinde söylenerek anlatıma akıcılık ve etkileyicilik kazandırılmıştır.

34. “Kalevala” adlı metindeki olaylar, olayları yaşayan kişiler hangi olağanüstü özelliklere sahiptir? Metindeki olağanüstü özellikler metnin oluşturulduğu tarihî dönemdeki insanların yaşayışları ve inançları hakkında hangi bilgileri edinmenizi sağladı?
34. “Gökyüzünde yaşayan hava tanrıçası İlmatar, sudan ve rüzgârdan hamile kalır. Coşkun denizlerin sularında yıllarca çalkalanır, ıstırap çeker. Efsanevi bir kuş, İlmatar’ın dizine yuva yapar ve yumurtalarını buraya bırakır. Yumurtalar kırılınca denize dökülür. Yumurtaların parçalarından gökyüzü, güneş, ay ve bulutlar oluşur. İlmatar da yeryüzünü yaratır. Otuz yıl sonra ölümsüz ozan Vainamoinen (Veynemöynen)’i doğurur.”
Yukarıda anlatılan bölüm bunun olağanüstü bir metin olduğunu gösteriyor. Hangi dönemde yazıldığı ve yaşadığı dönemle ilgili bilgiye gelince destanlar mitolojik dönemde yazılırlar , toplumların ilkel döneminde dile getirilirler.

35. a. “Kalevala Destanı”, Elias Lönnrot tarafından 1827-1837 yılları arasında Fin topraklarında derlenmiş ve 1849’da yayımlanmıştır. Sizce destandaki olaylar 1800’lü yıllara mı yoksa daha önceki yıllara mı aittir? Bunu nereden anladınız?
a. Daha önceki yıllarda aittir. Çünkü buradaki olağanüstü özellikleri dile getirmek için insanların mitolojik dönemde yaşaması gerekir. İlkel toplumlarda meydana gelir. Özellikle dünyanın  bir kuş yumurtasından yaratıldığı fikri bu ilkel dönemin zihniyetini gösterir.
Kaynak:http://edebiyatogretmeniyiz.com
Read more

9.Sınıf Edebiyat Soruları ve Cevapları Sayfa 120-131 (Fırat Yayıncılık)


PADİŞAH İLE ÇOCUKLARI
b. “Kalevala” ve “Padişah ile Çocukları” adlı metinlerin birbirlerine benzeyen özelliklerini bulunuz.
b.
  • Her ikisi de kurmaca ve sanatsal metindir
  • Her ikisi anonimdir.
  •  
  • Kaynak:http://edebiyatogretmeniyiz.com
  • Her ikisinde de olağanüstü özellikler var.
  • Her ikisinde dört unsur olay olay örgüsü, yer, zaman ve mekan vardır.
  • Her ikisi de olay çevresinde gelişen edebi metinlerdir.
  • Her ikisinde bir anlatıcı vardır.
  • Her ikisinde de dilin işlevlerinde heyecan bildirme işlevi kullanılmıştır.
  • Her ikisinde kullanılan kelimeler mecaz ve yan anlam bakımından zengindir.

36. “Kalevala Destanı”nın bir bölümünü “Padişah ile Çocukları” adlı masalın sonuna ekleyerek okuyunuz. Bu durumda masalın anlatımında nasıl bir değişim olduğunu söyleyiniz.
36. Her  ne kadar ikisinde de anlatım varsa da Padişah ve Çocukları isimli metinde anlatım rivayet üzerine kuruludur ve ister istemez anlatımda değişim olur.

13. metin
KARINCALAR
37. “Karıncalar” adlı metinde yazarın kullandığı mitolojik özellikleri aşağıya yazınız. Metin, incelediğiniz hangi metinle bu yönden benzerlik göstermektedir? Belirtiniz.
37. Karıncalar metninde geçen Pan ismi Antik Yunan mitolojisinde doğayı temsil eden en büyük güçtür. Metin mitolojik unsurları barındırması yönünden Kalevala destanı ile benzerlik gösterir.

38. “Karıncalar” adlı hikâyenin girişi (serim) masalla benzerlik gösteriyor mu? Niçin? Edebî türler geliştikçe metin yapılarında nasıl bir değişim olmuştur? Metinlerden örneklerle soruyu cevaplandırınız.
38. Bir benzerlik gösteriyor. Edebi türler geliştikçe bir önceki etkilenir ve zaman içerisinde değişim gösterirler. Mesela önce destanlar vardır ve destan halk hikayesine geçilir. Geçiş hemen olmaz. Geçiş esnasında önce manzum olan destanlar zaman yerini düzyazı ve manzum karışık olan halk hikayesine bırakır.

39. “Kalevala”, “Padişah ile Çocukları” ve “Karıncalar” adlı metinlerde kullanılan kelimeler, metinlerin cümle yapıları, anlatıcıları ve anlatıcının olaya bakış açısı aynı mıdır? İnceleyiniz. “Karıncalar” adlı metin, üç metnin tarihî süreci içerisinde en son oluşturulan metin olduğuna göre bu metinde diğer anlatı türlerinin hangi özellikleri korunmuştur?
39. Aynı değildir. Yapıları bakımından Padişah ve Çocukları ile Karıncalar metni düzyazı Kalevala ise hem  düzyazı hem manzum şeklinde yazılmıştır. Karıncalar metni bir hikayedir ve en son yazılmıştır ama anlatıcı, yapı ve konu bakımından bir öncekilerden etkilenmiştir. Mesela hepsi anlatmaya bağlı türdür ve hepsinde de dört unsur olan olay, yer, zaman ve kişi vardır. Ama değişen şey biraz hikayenin diğerlerine nazaran günümüze yakın bir gerçekliğe sahip olmasıdır.

40. a. Aşağıda adları yazılı metinlerle ilgili olan tabloyu doldurunuz.
Metin   Adları Kendinden   Önce Oluşan Metnin Türü Hangi   Türden Etkilendiği Kendinden   Sonra Yazılan Hangi Türe Kaynaklık Edebileceği
Kalevala YOK YOK Masal, Efsane, Hikaye,   Halk Hikayesi…
Padişah ile   Çocukları Destan Destan Efsane, Hikaye, Halk   Hikayesi…
Karıncalar Destan, Masal, Efsane,   Hikaye, Halk Hikayesi, Mesnevi… Destan, Masal, Halk   Hikayesi YOK


b. “Kalevala”, “Padişah ile Çocukları” ve “Karıncalar” adlı metinler yirmi yıl sonra yazılacak bir metne kaynaklık edebilir mi? Tartışınız, tartışmanız sonucunda ulaştığınız yargıyı tahtaya yazınız.
b. Edebilir ama kesinlikle eder diyemeyiz.

41. Samim Kocagöz hangi geleneğe bağlı kalarak “Karıncalar” adlı metni yazmıştır?
41. Hikaye geleneğiyle yazmış ama destan kültüründen etkilenmiştir.

14. metin
BEN
42. “Ben” metnini özetleyerek aşağıya yazınız.
42.
Metni özetlerken metnin tamamını niçin yazmadınız? Özetlemede metnin anlamının nasıl oluştuğunu açıklayınız.
Hikaye, olay ağırlık bir hikaye olarak yazılmamış, daha çok durum hikayeciliği olarak yazılmıştır. Günlük hayatın içerisinde insanın düşündüğü, hayal ettiği iç dünyası ele alındığı için metni özetlemek zor olabilir. Oysa ki olaylar birbirini ardınca devam etmiş olsaydı bir şekilde özetlenebilirdi.

43. “Ben” adlı metni bir kez daha okuyunuz. Metni ikinci kez okuduğunuzda ilk okuduğunuzdan farklı olarak hangi ayrıntılar dikkatinizi çekti? Bu ayrıntılar arkadaşlarınızın da dikkatini çekmiş mi?
43. Cevabı size kalmış…

44. Edebî metinlerdeki yan anlamlar, metnin birkaç kez okunmasıyla daha iyi anlaşılır. Siz “Ben” adlı metni ilk okuduğunuzda mı yoksa ikinci okuyuşunuzda mı daha iyi anladınız? Neden?
44. Metin daha önce dediğimiz durum hikayeciliği ile yazıldığı için ilk okunuşta hemen anlamlandıramayabilir; çünkü insanın neler hissettikleriyle beraber acaba bu hikaye neden yazılmıştır diye sorarız  ve bu durumda herkes aynı yanıtı veremeyebilir.


15. metin
ALÜMİNYUM
45. “Alüminyum” adlı metinde yan, mecaz anlamlı kelimeler kullanılmış mıdır? Bilimsel eserlerle edebî metinlerdeki eserlerin birbirinden anlam yönünden farklılıkları nelerdir? Sıralayınız.
45. Kullanılmamıştır. Çünkü öğretici metindir. Anlam yönünden farklılık  yoktur . Sanatsal metinlerle öğretici metinler aynı olayı ya da nesneyi anlatırlar ama bir kurmaca ve sanatsal anlatırken diğeri bilimsel şekilde anlatır.

46. “Ben” ve “Alüminyum” adlı metinlerden anladıklarınızı kısaca anlatınız. Sizin ve arkadaşlarınızın anlatımlarında niçin farklılıklar oluştu? Açıklayınız.
46. Ben metninde farklılık olabilir; ama Alüminyum metninde farklılık olmaz. Çünkü bir nesneldir, diğeri özneldir.

16. metin
BE-DÎDEN-İ SÜHEYL BE-NAKŞ-I KUBBE
47. “Ben” adlı hikâye ile “Be – Dîden-i Süheyl Be – Nakş-ı Kubbe” adlı mesneviyi aşağıdaki özelliklere göre karşılaştırıp istenen bilgileri tabloya yazınız.
Aranacak   Özellikler Ben Mesnevi
Metnin yapısı nasıl oluşmuştur? Düzyazı Manzum – Beyit
Metnin anlatımı nasıl oluşmuştur? Sanatsal bir anlatımı   var. Betimleme ve öyküleme kullanılmıştır. Şiirsel ve imgelerle   örülüdür.
Metnin teması nedir? Kişinin iç dünyası Suheyl’in Kendini Kubbe   Görmesi
Metinden ne öğrendiniz?
Yoruma açıktır Suheyl Kendini Aşkla   Kubbede Görmesi

48. Mesnevide şair, söylediklerinden başka neleri anlatmak istemiş olabilir? Metinde açıkça dile getirilmiş olanlarla açıkça dile getirilmemiş olanları da düşünerek metinden anladıklarınızı açıklayınız.
48. Mesnevide şair aşk ateşiyle kendini başka bir alemde görmüş olabilir. Oraya da ulaşmak için Suheyl ile aynı duygulara sahip olmak gerekir, demek istiyor olabilir.

49. “Ben” adlı metnin ilk paragrafındaki kelime ve kelime gruplarını anlamları yönünden inceleyiniz. İncelediğiniz kelime ve kelime gruplarında çok anlamlı kelimeler varsa belirleyiniz. Bunların metne anlam yönünden ne kazandırdığını açıklayınız.
49.

50. “Ben” adlı metinde yazar, gerçekten bilmediği bir şehirde kaybolmuş bir insan mıdır? Yoksa metnin kahramanı mı kaybolmuş bir insandır? Belirtiniz. Metinde edebî gerçeklik nasıl verilmiştir? Açıklayınız.
50. Metnin kahramanı kaybolmuş bir insandır. Metindeki yazarın yarattığı kahramandır. Burada edebi gerçeklik kurmaca gerçeklik olarak verilmiştir.

51. Aşağıda adları verilen üç metinle ilgili istenen bilgileri tabloya yazınız.
Aranacak   Özellikler Ben Alüminyum Be   – Dîden-i Süheyl Be- Nakş-ı Kubbe
Metnin yazılış amacı nedir? Estetik zevk vermek Bilgi vermek Estetik zevk vermek
Metnin yazılış amacı, metindeki anlamda nasıl   etkili olmuştur? Üç metninde yazılış   amacıyla metindeki yapılan aynı doğrultudadır.
Metnin yazılış amacı, sezdirmek istediği anlam değerini   verebilmiş midir?
Okuyucunun  kültürüne , bilgisine göre değişir Okuyucunun  kültürüne , bilgisine göre değişmez,   dolayısıyla vermiştir. Okuyucunun  kültürüne , bilgisine göre değişir


17. metin
ÇATIŞMA
52. Sait Faik Abasıyanık hakkında Hazırlık bölümünde verilen bilgiye göre yazar hangi liseyi bitirmiştir? Paragrafta bu lisenin adı geçiyor mu? Yazarın hikâyedeki kendi tasviri o günün gençlerinin giyimine uygun mudur? Hikâyede olay nerelerde geçmektedir? Bu mekânlar yazarın yaşamının geçtiği yerler midir? Bunu hikâyedeki hangi paragraflardan anladınız?
52. Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde başlayıp Bursa Erkek Lisesinde tamamlamıştır. İstanbul Lisesi olarak geçiyor. Yazarın tasvir ettiği o döneme uygun görülüyor. Yazarın yaşadığı yerlerdir. Aşağıdaki ifadelerden :
“Ben evlenmedim. Tabi çocuğum da olmadı. Ama varsa… Olabilir a. (…) O kadını hayal meyal görüyorum. Ben o zamanlar İstanbul Lisesinde talebe idim. Gülhane Parkı’nda tanışmıştık. Zor başlamıştı sevgimiz. Ama sonra, onun tarafından gelen, gitgide büyüyen ve benim sevgimi miniminicik eden bir aşkla bitmişti.
Orada, Kuruçeşme’deki koruda, ağaçların altına yatardım.”

53. Sait Faik Abasıyanık niçin İstanbul ve Adalar’da geçen bir olayı hikâye olarak yazmış olabilir?
53. Yaşamının geçtiği yerler buralardır ve yazdığı diğer yazılara bakılırsa İstanbul , Adalar ve Burgaz Ada gibi yerleri anlatır.

54. “Çatışma” adlı hikâyenin teması nedir? Bu temanın, yazarın yaşamındaki yerini hikâyeden örneklerle açıklayınız.
54. Sevgilinin yüzünden iki kişinin  karşı karşıya gelmesi. Eserin içeriğine bakılırsa yazarın hayatında önemli bir yeri vardır. Birebir kendi hayatından anlatmıştır.

55. Sait Faik Abasıyanık’ın “Çatışma” adlı hikâyesinden edindiğiniz bilgiye göre yazar, nasıl bir yaşam sürmüştür?
55. Birini sevmiş ama onu da başkası için bırakmış ve sevgiyi de her zaman içinde taşıyan biri.

56. “Çatışma” adlı hikâyeden, yazarın yaşadığı yıllardaki sosyal, siyasal olaylar hakkında bilgi edinebildiniz mi? Neden?
56. Siyasi olaylar hakkına bilgi sahibi olmasak da sosyal yaşamı gençlerin kılık kıyafet tasvirlerin yola çıkarak bir nebze olsun bilgi sahibi olabiliriz.

57. Yazar hakkında yaptığınız araştırmalardan edindiğiniz bilgilere göre Sait Faik Abasıyanık’ın hikâyelerinde günlük hayattan ve yaşamından izler ne ölçüde yer almıştır? Metinden de örneklerle açıklayınız.
57. Sait Faik, yaşamı itibariyle İstanbul , Adalar ve Burgaz Ada gibi yerlerde yaşamıştır ve eserlerinde de en çok buralardan bahsetmiştir. Balıkçıları ve balıkçı kahvelerini çok sevip oradaki insanları tasvir etmiştir.

58. Bu bölümde incelediğiniz “İntibah”, “Telgraf”, “Bin Bir Gece Masalları”, “Kalevala”, “Be-Dîden-i Süheyl Be-Nakş-ı Kubbe” adlı metinleri aşağıdaki özelliklere göre karşılaştırarak istenen bilgileri yazınız.

Aranacak   Özellikler
İntibah
Telgraf
Bin   Bir Gece Masalları
Kalevala
Be-Dîden-i   Süheyl Be-Nakş-ı Kubbe
Metnin   teması
Son Pişmanlık Fayda Vermez
(Kitabın bütününe göre cevap verilmiştir.)
Köylünün su problemi
Alaaddin’in Lambası
Dünyanın yaratılışı
Aşk
Metindeki   olay örgüsünün
nasıl   oluştuğu
Dönemin sosyal, siyasi özellikleri dikkate   alınarak olay örgüsü yer, zaman ve mekan etrafında oluşmuştur.
Dönemin sosyal, siyasi özellikleri dikkate   alınarak olay örgüsü yer, zaman ve mekan etrafında oluşmuştur.
Olağanüstü olaylardan yola çıkarak anlatılmıştır.
Olağanüstü olaylardan yola çıkarak anlatılmıştır.
Olağanüstü olaylardan yola çıkarak anlatılmıştır.
Olayın   insana özgü hangi gerçekliği verdiği
İnsana özgü gerçeklikle verilmiştir.
İnsana özgü gerçeklikle verilmiştir.
İnsana özgü gerçeklik yoktur.
İnsana özgü gerçeklik yoktur.
İnsana özgü gerçeklik yoktur.
Kişi-zaman-mekân   bütünlüğünün nasıl oluşturulduğu
Kişi ve mekan bütünlüğü sağlanmış ve okuyucuyu   rahatsız edici bir tarafın yoktur.
Kişi ve mekan bütünlüğü sağlanmış ve okuyucuyu   rahatsız edici bir tarafın yoktur.
Kişi , zaman ve mekan kavramları gerçeğe uygun   değildir.
Kişi , zaman ve mekan kavramları gerçeğe uygun   değildir.
Kişi , zaman ve mekan kavramları gerçeğe uygun   değildir.
Dil   özellikleri
Yer yer Arapça ve Farsça kelimeler vardır.
Yabancı kelimelerden uzaktır.
Yabancı kelimelerden uzaktır.
Yabancı kelimelerden uzaktır.
Arapça ve Farsça kelimelerle yüklüdür.
Metinde   tasvir ve tahlil olup olmadığı
Tasvirler var.
Tasvirler var.
Tasvirler var.
Tasvirler var.
Yoğun bir şekilde olmasa da var.
Metinde   dilin hangi işlevde kullanıldığı
Heyecan bildirme işlevinde kullanılmış.
Heyecan bildirme işlevinde kullanılmış.
Heyecan bildirme işlevinde kullanılmış.
Heyecan bildirme işlevinde kullanılmış.
Şiirsel işlevde kullanılmıştır.
Metnin
hangi
edebiyat
geleneğiyle
oluşturulduğu
Batı Etkisinde Türk Edebiyatıyla yazılmış olup   roman geleneğidir.
Batı Etkisinde Türk Edebiyatıyla yazılmış olup   hikaye geleneğidir.
Masal geleneğiyle yazılmıştır.
Destan geleneğiyle yazılmıştır.
Mesnevi geleneğiyle yazılmıştır.


Read more

12.Sınıf Edebiyat Cevapları Sayfa 50 - 3.Ünite


HAZIRLIK  sayfa 50
* Milli edebiyat Dönemi şiiri ve dil anlayışı hakkında  araştırma yapınız.
* MİLLİ EDEBİYAT AKIMINDA ŞİİR
Edebiyatımızda halkın anlayabileceği bir dille, halk için yazmak ilkesi Tanzimat döneminde Şinasi ile başla­mıştır, Şinasi'nin, daha çok düzyazı dili üzerinde dur­makla birlikte şiirlerinde de elinden geldiğince Türkçe sözcükler kullanmaya çaba gösterdiği görülür.Ziya Pa­şa ise şiirimizin halk diliyle ve hece ölçüsüyle yazılma­sı gerektiğine dikkatleri çekmiştir. Ancak, sanat yapma kaygısının ağır basması bu girişimlerin sürdürülmesini engellemiştir. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemlerin­de ise şiir dili konuşma dilinden iyice uzaklaşmış, aruz ölçüsü egemenliğini sürdürmüştür. Tanzimat'ta ortaya konulan, halk için yazma ilkesini ye­niden canlandıran halk içinden yetişmiş bir şair olarak Mehmet Emin Yurdakul olmuştur.
Ancak Servet-i Fü­nun şiirinin tutunduğu, sevildiği sırada halkın anlayabi­leceği bir dille ve halk şiiri ölçüsüyle şiir yazmayı be­nimsetebilmesi oldukça güç bir iş olmakla birlikte bu güçlükten yılmayan Mehmet Emin, "Türkçe Şiirler" adlı kitabıyla edebiyatımızdaki yerini sağlamlaştırmış, ko­nuşma Türkçesini ve hece ölçüsünü savunanlarca des­teklenmiştir.

Mehmet Emin'den sonra 1911'de Genç Kalemler dergi­sinde Turan adlı şiirini yayımlayarak "Bütün Türkçülük" düşüncesini benimsediğini duyuran Ziya Gökalp (1876-1924), şiirde hece ölçüsünü ve Türkçeyi yerleş­tirmekte Mehmet Emin'den daha etkili olmuştur. Milli Edebiyat hareketinin kendini benimsettiği yıllar olan 1911 ile 1917 yılları arasında ise değişik eğilimle­rin bir arada olduğu göze çarpmaktadır. Milli edebiyat şairleri kendilerini kabul ettirmeye çalışırken, Fecr-i Ati şairleri ünlerini sürdürdükleri gibi, Servet-i Fünun şiirini yaratanTevfik Fikret veCenap Sahabettin in de şair­lik güçlerini ellerinde tuttukları dikkati çekiyor. Ayrıca Fecr-i Ati topluluğunun dağılmasıyla, topluluk şairlerin­den kimileriyle, genç kuşak şairlerinden kimilerinin Mil­li Edebiyat anlayışı dışında yeni hareketler yaratma gi­rişiminde bulundukları görülmektedir. Bazı genç şairler, Nayiler adı altında, yeni bir edebi ha­reket yaratmak için ortaya çıktılar. Bunlar, edebiyatta millilik ayrıcalığını Genç Kalemler'e bırakmamak için, edebiyatın milli oluşunu "milli geçmişe bağlanış"ta gö­rerek, Anadolu'daki Türk edebiyatının ilk devirlerine in­meyi ve böylece, XIII. asrın büyük mutasavvıfları olan Mevlana Celaleddin-i Rumi ile Yunus Emre'nin şiirlerin-deki samimi ifadeli, lirik ve mistik atmosferi kendi şiirle­rinde de yaşatmayı denediler. Onlara göre, estetik he­yecan ile dili ve üslubu tabii bir şekilde birleştirmek, sa­de ve samimi bir ifade tarzı bulmak ve bundan doğan iç ahengi değerlendirmek gerekir. Bu topluluğun ömrü çok kısa sürmüş, düşüncelerini gerçekleştirebilecek değerde eserler veremeden dağılmıştır.
Aynı yıl ortaya çıkmış olan bir edebi eğilim de, yabancı bir geçmişin bir kaynağına yönelerek, Türk edebiyatını esasından batılılaştırmak için, doğrudan doğruya "Eski Yunan edebiyatını örnek edinmek" eğilimidir. Yahya Kemal ile Yakup Kadri'nin temsile çalıştıkları ve Eski Ak Deniz Havzası (bölgesi) Medeniyeti ile ilgili olduğu için "Havza Edebiyatı" veya "Nevyunanîlik" adını verdik­leri ve ilk örneklerini Yahya Kemal'in "Sicilya Kızları" ve "Biblos Kadınları" adlı şiirleri ile Yakup Kadri'nin "Siyah Saçlı Yabancı ile Berrak Gözlü Genç Kızın Sözleri" ad­lı nesrinde bulan bu eğilim de, devrini etkileyecek bir gelişme gösterememiştir.
Yine aynı yıllarda, şiirin genel durumundaki bu karar­sızlıktan başka, milli bir edebiyata taraftar şairlerin şiir anlayışında da tam bir birlik görülmez. Milli Edebiyat hareketince şiirin şahsi bir mesele olarak sayılması üzerine, Milli Edebiyat deyiminden bazı şairler konuca "eski Türk tarihine, efsane ve geleneklerine bağlanma­yı" anlayarak bu tarzda şiirler yazarken (Mehmet Emin, Ziya Gökalp); bazıları "Osmanlı İmparatorluğu'nun par­lak devirlerini yaşatmaya" çalışıyor (Yahya Kemal, Enis Behiç); bazıları da, millileşmeyi "halk şiirine bir dönüş" sayarak, halk nazım şekilleri ile şiirler yazıyor (Rıza Tevfik, Faruk Nafiz, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya) ve hemen hepsi, (Mehmet Emin, Ziya Gökalp hariç) ferdiyetçi bir sanat anlayışı içinde, yalnız kendi duygu ve hayal dün­yalarını işliyorlardı.
Nihayet, milli bir edebiyata taraftar şairlerin bu dağınık yönlerdeki çalışmalarını birleştirmek gayesi ile 1917 yı­lı haziranında, "Şairler Derneği" adlı bir dernek kurul­du. Fakat üyeleri arasında tam bir anlaşmaya varılama­dı. Nitekim dernek, "istedikleri sanat anlayışını benim­semekte" üyelerini serbest bırakarak, onlardan, sade­ce, "konuşma dilinin ve hece vezninin kullanılması­nı" isteme kararını alabildi. Kuruluşundan başlayarak bütün edebi hareketlere sayfalarını açık tutan Servet-i Fünun'un da bu harekete katılması ve Yeni Mecmua (1917), Büyük Mecmua (1919) ve Dergâh (1921) der­gilerinin sürekli yayınları ile şiirde dil ve ölçünün milli­leştirilmesi meselesi (Y. Kemal gibi bazı istisnalarla), Cumhuriyetin ilanından önce, tamamıyla gerçekleşti. İlk şiirlerinde Osmanlıcayı ve aruzu kullanıp konuşulan Türkçeye ve heceye sonradan bağlananlar çoğunlukta olduğu için, bu devrin şairlerinin şiirlerindeki dil ve ve­zin ikiliği belirli ve ortak bir özelliktir. Ancak, 1917 tari­hinden sonra, genç şairlerin şiirlerinde konuşulan Türkçenin en güzel örnekleri verilmiştir. Birkaç yıl gibi çok kısa bir süre içinde elde edilen bu büyük başarıda, "He­cenin Beş Şairi" olarak adlandırılan şairlerin (Halit Fah­ri, Enis Behiç, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz) geniş payları vardır.
Şiirlerini 1918'den sonra yayımlamaya başlayan Yahya Kemal ise daha değişik bir çizgide görülür. Milli Edebi­yat hareketinin ilkelerine tam olarak uymamakla birlikte konferanslarıyla hareketi desteklemiştir. Tarihte Os­manlı imparatorluğu'nu temel alan Yahya Kemal, Birin­ci Dünya Savaşı sonlarındaki yenilginin çöküntüsünü yaşayan Türkleri güçlendirmek için ulusal tarihi tema alan şiirler yazmıştır. Tarihe yönelik temaların yanında sonsuzluk, aşk ve ölüm en çok işlediği konulardır. Özel­likle tarihsel temalı şiirlerinde Divan şiiri koşuk biçimini kullanan Yahya Kemal "Ok" şiiri dışında hep aruz ölçü­sü kullanmıştır. Koşuk biçimleri gibi dili de şiirlerin te­masına göre değişir. Tarihsel temalı şiirlerinde, yansıt­tığı döneme uygun bir dil kullanırken, konuşma Türkçesinin güzel örneklerini verdiği şiirleri de vardır. Dile olan egemenliğiyle şiirimize değişik bir söyleyiş getirmiştir.
 
Milli Edebiyat şairlerinin eserlerinde aşağıdaki özellikler görülür:
1. "Halka doğru" ilkesi gereğince ilk kez ulusal kay­naklara dönülmüştür.
2. Yalın bir dil kullanılmıştır.
3. Hece ölçüsü esas alınmıştır.
4. Halk şiiri nazım biçimlerinden yararlanma yoluna gidilmiştir.
5. Şiirlerde doğa ve yurt güzellikleriyle birlikte yurtse­verlik, kahramanlık konuları işlenmiştir.
6. Şiire romantik bir söyleyiş egemen olmuş, toplum­sal sorunlara pek yer verilmemiştir.
7. "Beş Hececiler" topluluğu önemli bir çıkış olmuştur.
 
BEŞ HECECİLER
Şiire aruzla başlayan, Ziya Gökalp'ın etkisiyle Milli Ede­biyat akımına bağlanan ve 1917'den sonra ortaya çı­kan, bir topluluk oluşturmayan, aynı özellikleri taşıdık­ları için "Beş Hececiler" adıyla adlandırılan "Hecenin Beş Şairi" şu sanatçılardan oluşmaktadır: Orhan Seyfi Orhon Faruk Nafiz Çamlıbel Halit Fahri Ozansoy Enis Behiç Koryürek Yusuf Ziya Ortaç
Bu şairler 1917'de Selanik'te "Genç Kalemlerle başla­yan Milli Edebiyat akımının ilkelerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yarar­lanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde önemli rol oynamışlardır. "Beş Hececiler" adıyla tanınan bu sa­natçılar, Milli Edebiyat döneminde sanat hayatlarına başlamıştır; ancak asıl ürünlerini Cumhuriyet dönemin­de vermişlerdir.
"Beş Hececiler" olarak tanınan bu şairlerin eserlerin­de özetle şu özellikler görülür:
1. Bireysel konuları ve yurt güzelliklerini anlatma
2. Anadolu'ya romantik bir tutumla yaklaşma
3. Sade bir dille yazma
4. Hece ölçüsünü kullanma ve Halk şiiri geleneğinden yararlanma
* Derste kullanılmak üzere bir gazel örneği getiriniz.
Gazel
Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
 
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım
 
Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım
 
Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım
 
Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î
Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım
                                          Nef’i
AÇIKLAMA
 
Yabancıya bakmadığından ben nazlı sanırdım
Ama çok alakalıymış aşığa ben az sanırdım
 
Gülümsenle cihana beni rezil eyledin
Oysa ben seni en yakın arkadaşım sanırdım
 
Yüzünün aynadaki yansımsını görmesem
Güzellikde seni ay gibi seçkin sanırdım
 
Yapıcı olduğunu bilmezdim böyle harap olmuş
Sarhoşları seni ev yıkıcı sanırdım
 
Sihir yaptığı yeni senden işittim
Nef'i yoksa sözünü hep icaz* sanardım
 
*Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas, Necip Fazıl Kısakürek, Ziya Osman Saba, Cahit Sıtkı Tarancı’nın hayatları, edebi kişiliği ve fikirleri hakkında araştırma yapınız.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul'da doğdu.İstanbul'da Ravaz-i Maarif İbtidaisi'nde, Sinop ve Siirt rüşdiyelerinde, Vefa, Kerkük ve Antalya sultanilerinde öğrenim gördü. Baytar mektebini bırakarak girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden 1923 yılında mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara liseleriyle, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde edebiyat öğretmenliği yaptı, aynı akademide estetik ve sanat tarihi dersleri verdi (1932 - 1939). 1939 yılında İstanbul Üniversitesi'ne Yeni Türk Edebiyatı Profesörü olarak atandı.
Maraş Milletvekili olarak 1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. Bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptıktan ve Güzel Sanatlar Akademisinde eski görevinde çalıştıktan sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yeniden döndü ve bu görevde iken 24 Ocak 1962 tarihinde İstanbul'da öldü.
Öykü Kitapları
Abdullah Efendi'nin Rüyaları (1943), Yaz Yağmuru (1955), Hik(yeler (Kitaplaşmayan iki hikâyesiyle birlikte tüm öyküleri, 1983).
 
Ahmet Muhip Dranas
909 yılında Sinop'un Salı köyünde dünyaya geldi. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdi. Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir sevgisinin gelişmesinde etkili oldular. Ankara Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı(1930-1935). Ankara Hukuk Fakültesi'ne iki yıl devam ettikten sonra İstanbul'a gitti, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi ve burayı bitirdi. Güzel Sanatlar Akademisi Kütüphane müdürlüğü yaptı. Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi resim yardımcılığında bulundu.
1938'de Ankara'ya döndü ve CHP Genel Merkezi'nde Halkevleri Kültür ve Sanat Yayınları'nı yönetti. Ağrı dolaylarında askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu Yayın Müdürü, Kurum Başkanı (1957-1960), daha sonra İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi oldu. Devlet Tiyatrosu Edebî Kurul Başkanlığı, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Politikaya atılarak Zafer gazetesinde yazılar yazdı.
Birkaç kez DP'den milletvekili adayı olduysa da seçilemedi. Yayımlanan ilk şiiri, Ankara Lisesi'nden Muhip Atalay imzasıyla Milli Mecmua'da çıkan "Bir Kadına" adlı şiirdir 15 Eylül 1926. Sonra kendi imzası ile çeşitli dergilerde şiirler yayımladı.
Çeşitli dergilerde yayımlanan şiirleri, 1974 yılında İş Bankası Kültür Yayınları arasında, "Şiirler" adı ile çıktı. Ayrıca "Kırık Saz" adlı eseri de çıkmıştır.
21 Haziran 1980'de Ankara'da öldü. Vasiyeti üzerine Sinop'un Salı köyünde toprağa verildi.
Ahmet Muhip, Cahit Sıtkı Tarancı ile şiirde ahenge ve sese önem vermişlerdir. Örneğin Kar şiirinde Ahmet Muhip sesi ön plana çıkarırken Olvido adlı şiirinde ne sesi anlama ne de anlamı sese baskın kılmıştır.
Hece şiirinin son kuşağı denilebilecek şairler arasında Ahmet Muhip Dıranas, çağcıl Batı şiirine (Baudelaire, Verlaine) en yakın, kendinden bir iki kuşak sonrası şairler üzerinde, az sayıda şiirle bile olsa, uzun süre etkili olan bir şairdir. O da hocası Tanpınar gibi az yazmış, seyrek yayımlamış, şiirlerini şiire başladıktan nerdeyse elli yıl sonra (1974) kitaplaştırmıştır. Gerek Fransız şiiri, gerekse kendinden önceki kuşaktan ustaları Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan aldığı etkileri sanatına yedirerek özgün bir şiire ulaşmıştır. Hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekselde çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek, yurdu, insanı ve doğası ile barışık, alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazmıştır. Şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, hatıralar, sığ olmayan bir anlatımla ve düşündürücü boyutlar içinde verilmiştir.
Yayımlanmış kitapları
Yazılar. Adam Yayınları, Haziran 1994.
Oyunlar Gölgeler, Çıkmaz, Finten. Adam Yayınları 1995, İstanbul
Yazılar, Toplu Yazıları. YKY 2000, İstanbul
Şiirler. YKY Kasım 2006.
Eserleri:
Şiir
Şiirler (1974)
Kırık Saz (1975 T. Fikret'ten).
Oyun
Gölgeler (1947)
O Böyle İstemezdi(1948 - Bu iki oyun Devlet Tiyatrosu ile İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda oynanmıştır).
Çeviri Oyun
Aptal (1940 - Dostoyevski'den uyarlayanlar F. Neziere / S.W. Bienstock).
İnceleme
Fransa'da Müstakil Resim (1937 - İki Cilt C. Sıtkı ile birlikte).
Şiir çevirileri
Çalar Saat - Charles BAUDELAIRE 1
Cahit Sıtkı Tarancı - (1910-1956)
Diyarbakır'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. Mülkiye Mektebi'nde okudu. Paris'e gitti. ikinci Dünya Savaşı çıkınca geri döndü. Çevirmenlik yaptı. Ağır bir hastalığa yakalandı. Viyana'ya götürüldü. Orada öldü. Ankara'ya getirilip toprağa verildi. Otuz Beş Yaş şiiriyle ün yaptı. Hayat, aşk ve ölüm, şiirlerinin başlıca temalarını oluşturmaktadır. Ömrümde Sükût, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel ve Sonrası adlı şiir kitapları bulunmaktadır.
Ziya Osman Saba
Ziya Osman Saba, cumhuriyet dönemi şair ve yazarı (30 Mart 1910, İstanbul-29 Ocak 1957, İstanbul).
Yedi Meşaleciler Hareketi'nin kurucularındandır. Şair olarak ün kazanan edebiyatçı, küçük hikâye türünde de eserler verdi.
Hayatı
30 Mart 1910 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Binbaşı Osman Bey, Paris askeri ateşesi idi. Sekiz yaşında iken annesini kaybetti. Bu kaybın hüznünü hep hisseti ve eserlerine yansıttı. Ziya Osman, dokuz yaşında yatılı öğrenci olarak kaydedildiği Galatasaray Lisesi'nden 1931'de mezun oldu.
İlk şiiri 1927'de, lise öğrencisi iken Servet-i Fünun'da Ziya imzasıyla yayımlandı. Lisede bir yıl sınıfta kalınca bir alt sınıftaki Cahit Sıtkı ile tanışma fırsatı bulması, edebiyat dünyasında ender görülen bir dostluğun oluşmasını sağladı. Dostu Cahit Sıtkı'nın öğrencilik yıllarından itibaren kendisine yazdığı mektupları biraraya getirmesi ile ilk basımı 1957'de yapılan Ziya'ya Mektuplar adlı ünlü kitap oluşmuştur.
1928'de altı lise arkadaşı ile birlikte (Yaşar Nabi, Sabri Esat, Cevdet Kudret, Vasfi Mahir, Muammer Lütfi, Kenan Hulusi) Yedi Meşale isimli ortak kitap yayımladılar. Ziya Osman, kitabın başarısı üzerine Yusuf Ziya'nın desteğiyle çıkarılan ve yayımı sekiz ay süren aynı isimdeki derginin kurucu yazarları arasında yer aldı. Ömrü boyunca topluluğun şiir anlayışına bağlı kalan tek Yedi Meşaleci oldu. Derginin kapanmasından sonra şiirlerini Milliyet ve İçtihat'ta yayımlattı. Varlık Dergisi'nin kurulmasından sonra ise metinlerini orada yayımlatmaya başladı.
 
Sinir hastası olan kuzenine aşık olan Ziya Osman, ailesinin itirazlarına rağmen liseyi bitirdiği yıl onunla evlendi. 12 yıl süren bu evlilik mutsuz ve karamsar olmasına yol açtı. Yüksek öğrenimini 1936'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı, aynı yıl İstanbul'da askerliğini yaptı.
Hukuk eğitimi sırasında bir yandan da Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde çalışan Ziya Osman Saba, çalışma hayatına 1938 yılında girdiği Emlak ve Eytam Bankası'nda uzun yıllar devam etti. 1943 yılında ilk eşinden ayrıldı. Aynı yıl, Yedi Meşale'den sonra ilk kitabı olan Sebil ve Güvercinler adlı kitabı yayımlandı. ABC Kitabevi'nin yayımladığı kitapta 66 şiiri yer almaktaydı. Ertesi yıl, çalıştığı bankada tanıştığı Rezzan Hanım ile evlenerek yavaş yavaş karamsarlığından kurtuldu. Bu evlilikten Orhan ve Osman isimli iki oğlu oldu.
Ziya Osman Saba, bankası tarafından Ankara'ya tayin edilmesi üzerine bir süre bu kentte yaşadıysa da İstanbul özlemi nedeniyle 1945 yılında bankadaki görevinden ayrıldı. İstanbul'da Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi'nde tashih şefi (düzeltmen) olarak çalıştı. 1947'de ikinci kitabı Geçen Zaman yayımlandı. Varlık Yayınları tarafından basılan bu kitap, şairin "Sebil ve Güvercinler" kitabındaki şiirlerle 1943-1946 arasında yazdığı şiirlerin biraraya getirilmesinden oluşuyordu. 1950'de geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle bu işi de bırakmak zorunda kalan Saba, yaşamının geri kalanında arkadaşı Yaşar Nabi'nin sahibi olduğu Varlık Yayınları'nın kitaplarını evinde basıma hazırlayarak geçimini sağladı.
İlk hikâye kitabı Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi 1952'de yayımlandı. 29 Ocak 1957 günü İstanbul'da bir kalp krizi sonucu Kadıköy'deki evinde hayatını kaybeden şairin Nefes Almak adlı şiir kitabı ile Değişen İstanbul adlı hikâye kitabı ölümünden sonra basıldı.
Eyüp Sultan'daki aile mezarına defnedilmiştir; ancak mezar bugün kayıptır.
Necip Fazıl Kısakürek    Şair-Yazar
1904 yılında İstanbul’da doğdu. Çeşitli okullarda, bu arada Amerikan Koleji'nde okudu ve orta öğrenimini Bahriye Mektebi'nde yaptı(1922). Bu askeri okulda, din derslerini, Aksekili Ahmed Hamdi, tarih derslerini Yahya Kemal'den görmüş, ama asıl anlamda "edebiyat ve felsefeden riyaziyeye ve fiziğe kadar iç ve dış bir çok ilimde derin ve mahrem mıntıkalara kadar nüfuz edebilmiş" dediği İbrahim Aşkî'nin etkisinde kalmıştır.İbrahim Aşkî, verdiği kitaplarla onun "deri üstü deri bir plânda da olsa" tasavvufla ilk temasını sağlamıştır.
Kısakürek Bahriye Mektebi'nin "namzet ve harp sınıflarını bitirdikten sonra" Darülfünun Felsefe Bölümü'ne girmiş ve oradan mezun olmuştur (1921-1924). Felsefedeki en yakın arkadaşlarından biri Hasan Ali Yücel'dir. Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile bir yıl  Paris'te gitmiştir. (1924-1925). Yurda döndükten sonra Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında memurluk ve müfettişlik gibi görevlerde bulunmuş (1926-1939), Ankara'da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ile İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde dersler vermiştir (1939-1942). Daha gençlik yıllarında basınla ilişkiye geçen Kısakürek, bu tarihten sonra memurlukla ilişkisini kesmiş, hayatını yazarlık ve dergicilikten kazanmaya başlamıştır.Necip Fazıl Kısakürek  25 Mayıs 1983 tarihinde  Erenköy'deki evinde öldü.Naşı, Eyüp sırtlarındaki kabristana defnedilmiştir.
Ödülleri
Necip Fazıl Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışmacı Birincilik Ödülü'nü almıştır. Kısakürek'e doğumunun 75. yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür Armağanı" (25 Mayıs 1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca "Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını vermiştir.
Yazı Hayatı
Necip Fazıl'ın yayınlanan ilk şiiri Örümcek Ağı adlı kitabına "Bir Mezar Taşı" başlığıyla alacağı "Kitabe" şiiridir ve 1 Temmuz 1923 tarihli Yeni Mecmua'da çıkmıştır. Necip Fazıl hatıralarında "benim de yerim bu el oldu yâhu/ Gençlik bahçesinde sel oldu yâhu" dizeleriyle başlayan bu şiir dolayısıyla Ahmet Haşim'in "Çocuk Bu Sesi nerden buldun sen?" dediğini yazmaktadır. Kısakürek bu tarihten itibaren 1939 yılına kadar Yeni Mecmua, Milli Mecmua, Anadolu, Hayat, Varlık gibi dergilerle Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan şiir ve yazılarıyla ününü genişletmiştir.Necip Fazıl 1925 yılında Paris'ten yurda döndükten sonra, aralıklı şekilde ama uzun sürelerle Ankara'da kalmış, üçüncü gelişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936 tarihinde Ağaç adlı bir dergi çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Şekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç, yeni kapanmış olan Yakup Kadri'nin sahipliğindeki Kadro dergisinin Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Husrev Tökin gibi yazarlarının savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düşüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemeyi öngörmüştür. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisini Kısakürek daha sonra İstanbul'a nakletmiş, ancak dergi 17'nci sayıda kapanmıştır.Ve Büyük Doğu Necip Fazıl, 1943 yılında bu defa, dini ve siyasi kimliği de olan Büyük Doğu dergisini çıkarmış, 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkardığı Büyük Doğu'da iktidarlara cephe almış, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelere düşmüş, dergi birçok kez kapatılmıştır. Özellikle İslam medeniyetini ve tarihini savunan Necip Fazıl giderek milletimizin sevdiği bir insan olmuştur. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu'nun toplatılması üzerine ayrıca Borazan diye bir siyasi mizah dergisi de çıkarmıştır.
ESERLERİ
Şiir: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile, Şiirlerim, Esselâm, Çile Oyun: Tohum, Bir Adam Yaratmak ,Künye, Sabır Taşı, Para, Nami Diğer Parmaksız Salih, Reis Bey, Ahşap Konak, Siyah Pelerinli Adam, Ulu Hakan Abdülhamit, Yunus Emre.
Roman: Aynadaki Yalan, Kafa Kağıdı
Hikaye: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, HikâyelerimHatırat: Cinnet Mustatili, Hac, O ve Ben, Bâbıâli.
·         Sembolizm akımı hakkında bir araştırma yapınız.
SEMBOLİZM (SİMGECİLİK)
19.yüzyılın ikinci yarısında parnasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Parnasyenler insan duygularına, izlenimlere önem vermiyorlardı Onalr için önemli olan gerçekti, düşüncelerdi.Sembolistler bu anlayışa karşı çıkmış, duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onalra göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.
Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alacakaranlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır. Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
Parnasyenlerin genellikle “sone” nazım biçimini kullanmalarına karşın, sembolistler daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.
Başlıca temsilcileri:
            Baudelaire , Rimbaud,     Mallarme, Verlaine, Puşkin
Read more