Hayatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Lütfi Paşa Kimdir? Hayatı, Özellikleri


Damat Lütfi Paşa Kimdir
On altıncı yüzyıl kumandan, târihçi, ilim ve devlet adamı. Âilesi, doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Enderun’da terbiye edilip, öğretim görerek yetiştirildi. Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânında Dimetoka’da vefât ettiği sanılmaktadır.
Enderun’da eğitim ve öğretimini tamamlayan Lütfi Paşa, Osmanlı Sultânı İkinci Bâyezîd Han (1481-1512) devrinin son zamanlarında çuhadar iken, Yavuz Sultan Selim Hanın 1512’de tahta geçmesiyle, müteferrika oldu. Yavuz Sultan Selîm Han (1512-1520) devrinde çeşnigirbaşı, kapıcıbaşı ve mîralem vazifeleri verildi. Bu vazîfelerinde Sultan’ın takdirini kazandı. Kastamonu ve Aydın sancakbeyliklerinde bulundu. Kânûnî ile birlikte Rodos’un Fethine iştirâk etti (1522). Yanya sancakbeyi iken Viyana Kuşatmasına katıldı (1529). 1533’te Karaman beylerbeyi oldu. Irakeyn Seferine katıldı (1533-1536). Önce Anadolu, peşinden Rumeli beylerbeyliğine getirildi(1536). Kısa bir müddet sonra, üçüncü vezirliğe tâyin olundu. 1537’de Kaptan-ı Deryâ Barbaros Hayreddin Paşanın iki yüz seksen gemilik Korfu Seferine serdâr olarak katıldı. Korfu Seferinde Kânûnî Sultan Süleymân Han, Avlonya’da bulunurken, LütfîiPaşa da İtalya sâhillerinde, Osmanlının yokluğunda Akdeniz’i kana boyayan korsanları ve Haçlı donanmalarını aradı. Otranto ve Castro kalelerini tahrip ederek, donanmayla İstanbul’a döndü. 1538’de İkinci vezirliğe tâyin edildi. Kânûnî Sultan Süleymân Han ile Boğdan Seferine katıldı. Bu sefer esnâsında Prut Nehri üzerinde köprü inşâ ettirerek Mîmâr Sinân’ı Sultan’a tanıttı. Boğdan Seferi sonunda 13 Temmuz 1539 târihinde vezîriâzamlığa tâyin edildi. Yavuz Sultan Selim’in kızı ve Kânûnî Sultan Süleymân Hanın kız kardeşi Şâhî Sultan ile evlenerek Osmanlı hânedânına damad oldu. 1541 Nisanında emekli olduktan sonra, Dimetoka’da ilim ile meşgûl olup, kıymetli eserler yazdı. Emekli haslarıyla geçinerek, vefâtına kadar Dimetoka’da oturan Lütfi Paşa, hacca da gitmiştir.
İyi bir idâreci, teşkilâtçı, kumandan olan Damad Lütfi Paşa, Enderun’daki eğitim ve öğretiminin yanında tâyin olunduğu çevrenin âlim ve şâirleri ile sıkı münâsebet kurarak, ilmini artırmıştır. Arap edebiyâtı, fıkıh, hadîs, târih ve diğer ilimlerin yanında tıp ilmini de bildiğinden, Arapça ve Türkçe kitaplar yazmış, tercümeler yapmıştır. 1554 senesine kadar Osmanlı târihini ihtivâ eden Tevârih-i Âl-i Osman, vezirlerin ve devlet adamlarının uyacağı kâidelerden bahseden Âsafnâme, tıp ve dînî ilimleri konu edinen Tuhfetü’t-Tâlibîn Kitâb-ül-Es’ile ve’l-Ecvibe, Tenbih-ül-Gâfilîn ve Tekîdü’s-Sâlikîn, Kitâbü’l-Künûz fi’l-Letâifi’r-Rumûz, Zübdetü’l-Mesâil fi’l-İtikâdât ve’l-İbâdât dâhil yirmiye yakın eser te’lîf ve tercüme etmiştir.
Read more

Heidi Montag Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Heidi Montag 15 Eylül 1986 Colorado doğumlu şarkıcı ve oyuncudur. 2005 yazında MTV Laguna Beach:The Real Orange County adlı programda Lauren Conrad ve arkadaşlarının yaşamlarını reality şov olarak yayınlamaya başladığında Heidi de Lauren’ın ev arkadaşı olarak programda yer alır. Aynı zamanda Los Angeles’ta moda tasarımı okumaktadır. Ancak kısa bir süre sonra Bolthouse Yapımcılık’ta iş bulunca okulu bırakır. Heidi Montag’ın reality Tv kariyeri Laguna Beach’in 2. sezonunda daha da çok görünmesiyle pekişir. Ardından The Hills adlı dizide rol almaya başlar, dizinin ilk gösterimi 31 Mayıs 2006’da yapılır, Montag 1.,2. ve 3. sezonlarda yer alır ancak dizideki geleceği pek kesin değildir nitekim The Hills: Finale After Party adlı bölümde yer almaz. Montag oyunculuk dersleri alır ve The Hills’deki rolünün ona sinema dünyasının kapılarını açacağını ummaktadır.






Read more

Ceren Hindistan Kimdir?


Ceren Hindistan 1989 Ankara doğumlu Anadolu otelcilik turizm lisesinden mezundur.

Daha önce oynadiği Projelerse 2009 Sakarya firat (avukat), 2008 – Baba Ocağı (İsmet), 2007 – Fedai (Ceyda), 2007 – Senin Uğruna (Serpil) rollerine girerek kendisini tüm türkiyeye sevdiren oyuncu.

 Daha öncelerde MISS TURKEY 2007 finalisti olarak, ve baba ocaği dizisinde oynadiği dönemlerde gündeme gelen oyuncu. 

Ceren Hindistan kendisini meşhur eden dizide yani Sakarya Firat‘'da avukat Nihan Tekintaş'ı canlandırıyor.

Dizide Bir aşiret kızı olan avukat Nihan Tekintaş ayni zamanda jandarma komando Osman'’a aşık olanlardan bir tanesi 

Filmin başrolünde televizyon ekranlarina geldiği günden beri hafizalara kazinan Ceren Hindistan bir Osman Sınav keşfidir. 








,



Read more

Nagehan Kaşıkçı Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları, Nereli

Nagehan Kaşıkçı 25 Mayıs 1992 İstanbul Beşiktaş doğumlu, 21 yaşında.Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler 3. sınıf öğrencisi 

İlgi alanları :  Kitaplar, Siyaset, Seyahat
Özellikleri   : Son derece dürüst yaşından olgun bir kişiliğe sahip. Kendinden olgun erkeklerden ve zeki erkeklerden hoşlanıyor.Akıllı çekici,gezmeyi yeni yerler keşfetmeyi seven birisi. Kıskançlıktan çok hoşlanmıyor.
Burcu         :  İkizler
                    

Nagehan Kaşıkçı ünlü dizi oyuncusu Necati Şaşmaz’ın karısıdır. Nagehan Kaşıkçı ani bir kararla Necati Şaşmaz ile nikah masasına oturmasıyla gündeme geldi. 

                         



Nagehan Kaşıkçı doğum tarihi 1990’dır. Nagehan Kaşıkçı İstanbul'ludur. Nagehan Kaşıkçı celebrity dünyasından bir kişi olmadığı için hakkında pek bilgi bulunmuyor.


İstanbul Üniversitesi Ekonomi Bölümü 3. sınıf öğrencisi Nagehan Kaşıkçı 12.12.2012 tarihinde Kurtlar vadisinin Polat Alemdar'ı Necati şaşmaz ile evlenmiştir. Nagehan Kaşıkçı ünlü senarist Ömer Lütfi Mete’nin yeğenidir. 


                                  

25 Mayın 1992 İstanbul doğumludur.  Kurtlar Vadisi'nin eski senaristlerinden Ömer Lütfi Mete'nin yeğeni olan Nagehan Kaşıkçı ile Nikah Masasına oturdu. 


                                 


41 yaşındaki oyuncu kendisinden 21 yaş küçük üniversite öğrencisi Nagehan Kaşıkçı ile 12.12.2012'de evlendi. İstanbul Üniversitesi Ekonomi Bölümü 3. sınıf öğrencisi olduğu öğrenilen 1992 doğumlu Kaşıkçı'nın aynı zamanda derin devlet ve çeteler konusunda kitapları bulunan ünlü yazar Ömer Lütfi Mete'nin de yeğeni olduğu açıklandı. Şaşmaz'ın evlilik kararıyla "Kurtlar Vadisi" dizisinin ilk döneminde senaryoya katkıda bulunan ve 4 yıl önce kalp krizi sonucu ölen Mete'ye bir nevi vefa örneği gösterdiği konuşuluyor.

                  
Read more

Çağıl Özge Özkul Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


1989 Ankara doğumlu olan Çağıl Özge Özkul, Ankara Atılım Üniversitesi İktisat Mezunu. Bölümünü burslu olarak okumuş ve bölüm birincisi olarak bitirmiş. İngilizce ve İspanyolca biliyor.

Babası emekli memur,Annesi Milli Eğitim Bakanlığında çalışıyor, Kendisinden 7 yaş büyük abisi var. Abisi eski basketbolcu. Yarışmaya katılmasında en çok ailesinin ve abisinin desteğini almış.

Hobileri: Voleybol oynamak, seyahat etmek, Dünyayı dolaşmak
Koyu Bir Galatasaray taraftarı





Read more

Selen Soyder Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları

Mükerrem Selen Soyder (26 Aralık 1986, Alsancak_İzmir) Türk model ve 2007 Türkiye güzeli.

İlk ve ortaöğrenimini Izmir Alsancak Salih Isgoren ilkogretim okulunda tamamlayan Soyder, liseyi de İzmir Selma Yiğitalp Lisesi´nde tamamladı.Aynı sene Anadolu Üniversitesi halkla ilişkiler bölümüne girdi.Rock grubu Çalar Saat´e ilk kliplerinde yer alarak destek verdi.Çeşitli reklam filmleri ve müzik kliplerinde rol aldı 2007 yılında 1200 kişinin başvurdugu Türkiye güzellik yarışması Miss Turkey 2007 de Türkiye güzeli seçildi ve Türkiye´yi Miss World 2007´de 106 ülkenin içinde Çin'in Sanya adasında temsil etti.ilk 5'e giremedi.kariyerine modellik üzerine değil oyunculuk üzerine devam etmiştir.

Şu sıralar Yer Gök Aşk dizisinde başrol oynayan Toprak karakteriyle herkesin gönlüne taht kurmuştur
Fiziği

  • Boyu
      • 1.77 cm
  • Saç rengi
      • Bakır kızıl
  • Göz rengi
      • Koyu kahverengi
  • Ölçüleri
      • 89-60-90



Read more

Karolin Fişekçi Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü mezunu olan 32 yaşındaki Karolin Fişekçi, yoğun cinsel mesajlar içeren sergileri ve nü resimleri ile adından söz ettiriyor.


Ressam Karolin Fişekçi, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabına "Bir seneyi geçmiştir, bir pornoya bakmayalı; başka şey için arada bakardım pornolara. Şimdi sıkılıyorum:)" yazdı.

Resmi Blog sayfası ; http://karolinfisekci.blogspot.com/

Resmi Twitter sayfası; https://twitter.com/Kstones







Read more

Gohou Bi Goua Gerard Kimdir? Golleri


Gerard Gohou (d. 29 Aralık 1988, Gagnoa), forvet mevkiinde görev yapan Fildişili futbolcu. Bank Asya 1. Lig takımlarından Kayseri Erciyesspor'da oynamaktadır.

Gerard Gohou, profesyonel futbolculuk kariyerine 19 yaşında iken 2007 yılında Fildişi Sahili Premier Division ekiplerinden JC Abidjan'da başlamıştır. Gohou, burada çıktığı 21 maçta 14 gol atmıştır. Gohou, 2008 senesinde Fas Premier Leaugue ekiplerinden olan Hassania Agadir'a transfer olmuştur. Gohou, burada çıktığı 25 maçta 15 gol kaydetmiştir. Gerard Gohou, 2010 senesinde İsviçre Axpo Super League ekiplerinden Neuchâtel Xamax'a transfer olmuştur. Gohou, Neuchâtel Xamax forması ile çıktığı 2010-11 sezonunda 27 maçta 8 gol atmıştır. Gohou, Neuchâtel Xamax'ta 2011 yılına kadar oynadıktan sonra, 2011-2012 sezonunun başında € 550.000'ya Neuchâtel Xamax'tan Türkiye'nin Bank Asya 1.Lig ekiplerinden olan Denizlispor'a transfer olmuştur.

Gohou, Denizlispor ile 3 yıllık anlaşma imzalamıştır. Gerard Gohou, Denizlispor forması altında ilk senesinde çıktığı 27 maçta 7 gol kaydederek Dilaver Güçlü ile birlikte takımının gol kralı olma başarısını göstermiştir. Gohou, 2012-13 sezonu yaz transfer döneminde tatilini yaptığı Fransa'dan 'a gönderdiği haberde: Kariyeriyerine Fransa'da devam etmek istediğini, Türkiye'ye dönmeyeceğini bunun karşılığında alacaklarına karşılık bonservisini istemeyeceğini söyledi. Bu olayın üzerine Denizlispor transfer yönetimi Gohou'nun fiyatını 400 bin Euro olarak belirledi. Denizlispor transfer yönetim kurulu başkanı Feridun Basmacı:Gohou'nun kendisine 1 hafta süre verdik, 400 bin Euro'yu getirirse gider dedi. Fakat Gohou kendisine Fransa'da takım bulamayınca, kararından vazgeçti ve Denizlispor'un kampına katılacağını belirtti.

Gerard Gohou, Fildişi Sahili U-23 Milli Futbol Takımı formasını 2010-2011 yılları arasında giydi. Gohou, Fildişi Sahili U-23 Milli Futbol Takımı forması altındaki ilk golünü, 8 ülkenin katılımıyla gerçekleşen 2010 Toulon Turnuvası'nda 20 Mayıs 2010 günü oynanan Kolombiya U-23 Milli Takımı'na karşı 2 gol atarak kariyerine yazdırmıştır. Gohou, Fildişi Sahili U-23 Milli Takımı'nda Santrafor, Forvet olarak görev yaptı. Gohou, Fildişi Sahili U-23 Milli Takımı forması altında çıktığı 5 maçta 3 gol kaydetmiştir. Gohou, ayrıca Fildişi Sahili U-23 Milli Takımı forması altında 2010 Toulon Tournament kupası şampiyonluğunu yaşamıştır.

2010 Toulan Turnuvası
2010 Toulan Turnuvası 8 ülkenin katılımıyla gerçekleşmiştir. 

Read more

Vera Brejneva Kimdir?


Vera Brezhneva 3 Şubat 1982 Ukrayna'nın Dniprodzerzhynsk kentinde doğmuş Rus şarkıcı ve sunucudur.

Vera, standart bir ailenin çocuğu olarak, 3 Şubat 1982'de Ukrayna'nın Dniprodzerzhynsk kentinde doğmuştur. Çocukken babası Viktor ve annesi Tamara, Dnieper River'daki bir kimyasal fabrikada çalışmıştır. Vera'nın Galina, Nastya ve Vika isminde 3 kardeşi vardır ve yaşamlarını Kiev'de sürdürmektedir. Eğitimine "Rail Engineering Institute Of Dnipropetrovsk" isimli okulda devam eden şarkıcı, bu okuldan yakın bir zamanda mezun olmuş ve "ekonomist" ünvanını elde etmiştir.

2002 yılında Rusya'nın ünlü pop gruplarından "Nu Virgos"a Alyona Vinnitskaya'nın yerine dahil olan Vera, 2003 yılında grubun en yüksek popüleritesine ulaştığı zamanda da kadroda yer almış ve bu kadronun başarılı olmasıyla "altın kadro" ünvanına sahip olmuştur.
Aralık 2007'de ise, çeşitli nedenlerden dolayı gruptan ayrılan Vera, grubun tarihi içerisinde grupta en uzun süre kalan grup üyesi sıfatını da almıştır. Grupta onun yerini ise 2008 başlarında Tatiana Kotova almıştır.

Rus Maxim dergisi yılın raporunu açıkladı. Geleneksel olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da derginin aralık sayısında ülkenin en seksi 100 kadını ile ilgili sıralama yer aldı. Bu yıl en seksi kadın ünvanına ünlü şarkıcı ve kadın oyuncu Vera Brejneva sahip oldu.

Rusya ve Ukraynalı şarkıcının gülümsemesi inanılmaz derece birçok markanın reklam panolarını süslüyor. Brejneva ayrıca uzun yıllardan bu yana elit kurumsal kutlamalarda sahne alan en çok istenen misafir olma özelliği taşıyor.

Bu birincilik şarkıcının ilk zaferi olmazken, daha önce birçok defa en güzel kadın ünvanını kazanmıştı. Brejneva geçen yıl da Ukrayna’da buna benzer bir ödül almıştı. Şarkıcı 2010 yılında ise Glamour dergisi versiyonunda yılın kadını ilan edilmişti.
Read more

Orhan Gazi Kimdir? Hayatı Tarih Dersi, Konu Anlatımı

Orhan Bey, 1281 (veya 1288) de Söğüt’te dünyaya geldi. Daha önce de
ifade ettiğimiz gibi, annesi Mal Hâtun Osman Bey’in ilk hanımı ve Selçuklu

Vezirlerinden Ömer Abdülaziz Bey’in kızıdır. Osmanlı padişahlarından
Sultân, Hân, Seyfüddin ve Şücâ’uddin gibi ünvanları ilk olarak hakkıyla elde
eden ve kullanan zattır. 1324 yılında 36 veya 43 yaşında babasının yerine
Osmanlı Beyliğinin uc beyi oldu. Askerî bir deha olan Orhan Bey, kısa
zamanda şöhretini dünyaya duyurmasını, ilmiyeden gelen vezir Hacı
Kemâlüddin oğlu Alâ’addin Paşa, kardeşi ve veziri Alâ’addin Paşa, yine
ilmiyeden gelen Molla Tâceddin Kürdî ve Vezir Hayreddin Paşa, vezir Lala
Şahin Paşa ve de önce Bilecik sonra da Bursa Kadılığına getirilen Çandarlı
Kara Halil gibi devlet adamları ile meşveret etmesine ve onların tecrübe
lerinden yararlanmasına borçludur. Osmanlı Devleti, Orhan Bey zamanında
kurulmuştur.


Orhan Bey, Köse Mihal, Turgut Alp, Şeyh Mahmûd, Gâzî Mihal Bey ve Ahi Hasan gibi kahramanların gayretiyle, senelerdir çevreden kuşattığı Bursa’yı 6 Nisan 1326 tarihinde fethetmiş ve Bey Sancağı adıyla oğlu Murad’a vermiştir. Artık Osmanlının merkezi Yenişehir değil Bursa’dır. Bu hadiseden sonra, 1327 senesinde Bursa Kadısı Cendereli (Çandarlı) Kara Halil ve vezir Alâ’addin’in tavsiyeleri ile saltanatın en önemli alâmeti olan ilk Osmanlı akçesini (son zamanlarda Osman Bey’e ait bir sikke de bulunduğundan bu görüş nakz olunmuştur) yani sikkesini bastırmıştır. İlk darbhane de Bursa’da kurulmuştur.

Osmanlı sınırlarının Karadeniz ve İstanbul Boğazına doğru ilerlediğini gören Bizanslılar, Darıca ile Eskihisar arasında bir yer olan Pelekanon’da Osmanlı ordularıyla karşılaşmışlar ve Osmanlılar İmparatoru yaraladıkları gibi, 1329 veya nihâî olarak 1331’de İznik’i fethetmişlerdir. İznik, Bizans açısından kudsî bir değere haizdi ve bunun farkında olan Orhan Bey, buradaki Ayasofya isimli Kiliseyi camiye çevirdi ve burada Osmanlı Devleti’nin ilk Üniversitesini kurarak başına da büyük âlim Kayserili Molla Davud’u tayin etti. İznik’i kurtarmak için hücuma geçen Bizans İmparatorunu, kaçmaya mahkum eden Orhan Bey, böylece 1335’e doğru bütün İslâm âleminde ve Avrupa’da Sultân ünvanıyla anılmaya başlandı; sonra da sulh yolunu tercih etti. Bu arada Bizans İmparatorunun kızı Prenses Theodora ile evlendi.




Bizans ile sulh yapan Sultân Orhan, bu sefer Anadolu fetihlerine yöneldi ve 1345’e doğru ilk olarak bir Anadolu Beyliğini yani Balıkesir merkezli Karesi Beyliğini Osmanlı Devleti’ne ilhak etti ve Anadolu’da 1354 yılında Ankara’ya kadar ilerledi ve orayı fethetti. Güneyde Çandarlı Körfezine dayanan Osmanlılar, Marmara Denizinin güneyindeki son toprakları da Bizans’ın elinden aldı; Üsküdar Osmanlı Devleti’nin eline geçti. Candaroğullarına bağlı Uluğ Beyoğulları Beyliği de Osmanlı Devleti’ne katıldı.

Kayınpederi olan Bizans İmparatoru’nun kendisine saldıran Slavlar ve Bulgarlara karşı Orhan Bey’den yardım istemesi üzerine Osmanlı ordusu, evvela 3 Şubat 1347 yılında İstanbul’a girdi. Sonra döndü. Paşa’nın yardım ordusunun öncüsü Gâzî Umur Bey’dir. 1347’de Süleyman Paşa, İmroz’a çıkartma yapmak istedi, ancak püskürtüldü. 1349 yılında yardım için Rumeli’ye geçti, Selanik’e kadar geldi ve şehri slavlardan kurtararak geri döndü. 1353 tarihinde, bu yardıma minnettar olan İmparator, Gelibolu yarım adasında, Çanakkale Boğazının Avrupa kıyısı üzerinde küçük Çimpe kalesini Avrupa’ya geçerken kolaylık olsun diye Süleyman Paşa’ya hediye etti. Daha önceki geçişlerden farklı olarak, artık Osmanlı Beyliği, Rumeli’nde hukuken ve fiilen var olmuşlardı. Türk tarihinin önemli olaylarından olan Rumeli’ye geçişin kahramanı Süleyman Paşa, Lüleburgaz ve Çorlu’yu da fethettikten sonra, 1357 yılında atının ayağının sürçmesi sonucunda düşerek vefat etti. Rumeli fetihlerini onun yerine Şehzâde Murâd devam ettirdiyse de, bu acıya dayanamayan 81 yaşındaki Sultân Orhan, 1362 yılında Nisan ayının sonlarına doğru vefat etti.


Orhan Gazi Başa Geçtiğinde
Orhan Bey, kaynaklardan öğrendiğimize göre hayatı boyunca 4 hanımla evlendi. Bunların aynı zamanda hanımları olduğu düşünülmemelidir. Bu hanımları ve bunlardan doğan çocukları sırasıyla şunlardır: 1) Nilüfer Hâtun (Holofira): Yarhisar Tekfu’runun kızıdır; Müslüman olup Nilüfer adını almıştır. Süleyman Paşa, I. Murad ve Şehzâde Kasım’ın annesidir. 2) Asporça Hâtun: Bizans İmparatoru’nun kızıdır; Şehzâde İbrahim ve Fatma Sultân’ın annesidir. Müslüman olmuştur. 3) Theodora Hâtun: Müslüman olmadığı ve evliliğin kısa sürdüğü anlaşılıyor. Şehzâde Halil’in annesidir. 4) Eftandise Hâtun: Mahmûd Alp’in kızıdır.
Orhan Gazi Vefat Ettiğinde


Sultân Orhan zamanındaki büyük ilim adamları ve maneviyât reisleri arasında, İznik’deki ilk yüksek tahsil müessesesinin müderrisi Davud-ı Kayserî, sonradan onun halefi olan ve yaya ile müsellemin teşkilinde fikir veren Alâ’addin Esved veya Kara Hoca, Osmanlı Devleti’nin ilk Bursa Kadısı ve Kazaskeri Çandarlı Kara Halil, Hasan-ı Kayserî ve maneviyât reislerinden ise, Seyyid Ahmed-i Kebîr-i Rufâ’î, Karaca Ahmed, Ahi Evran ve Musa Abdal başta gelen simalardandır
Read more

Cengiz Coşkun Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Cengiz Coşkun, (d. 29 Nisan 1982, İstanbul) aslen Bulgaristan göçmeni olan Türk model ve oyuncu.
Televizyon dünyasına 2005 yılında Rüzgarlı Bahçe dizisi ile katılan Coşkun'un kariyerinde yer aldığı en büyük proje ise 2012 yılında gösterime giren Fetih 1453'tür.

resmi twitter adresi; https://twitter.com/CngzCskn

Acun Ilıcalı Cengiz Coşkunun Survivor 2013 programına davet etmiştir. 


Read more

Nazenin Tokuşoğlu Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Nazenin Tokuşoğlu 1978 İstanbul doğumludur. Nazenin Tokuşoğlu günümüzün en beğenilen muhabirlerinden birisidir. Kendisi 2011 yılında Hafta sonu Ekleri Genel Yayın Yönetmeni Alp Ulagay tarafından uğradığı şiddet ve hakaret üzerine yaşadığı şokla gündeme gelmiştir. Söylenene göre Alp Ulagay, aynı serviste görev yapan Nazenin Tokuşoğlu’nun kafasından aşağı kahve döktü sonra da plastik bardağı kafasına vurdu. Kavganın nedeni ise Nazenin Tokuşoğlu’nun Acun Ilıcalı ile yaptığı röportaja yeteri kadar yer ayrılmadığı için durumu Fatih Altaylı’ya şikayet etmesi. Bunu duyan Alp Ulagay, Nazenin Tokuşoğlu ile sert bir kavgaya girdi. Nazenin Tokuşoğlu 1.70 boylarında ve 50 kilo ağırlığındadır. Nazenin Tokuşoğlu Fenerbahçe takımını tutmaktadır.

Kaynak; http://www.e-sorgu.org/nazenin-tokusoglu-kimdir-nazenin-tokusoglu-nereli-kac-yasinda-biyografi.html
Nazenin Tokuşoğlu Resimleri
Nazenin Tokuşoğlu
Nazenin Tokuşoğlu
Nazenin Tokuşoğlu
Nazenin Tokuşoğlu


Read more

Barbara Palvin Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Barbara Palvin 8 Ekim 1993 Macaristan Budapeşte doğumludur.

13 yaşından beri profosyonel olarak modellik yapmaktadır. İlk çekimlerini " Spur Magazine" e vermiştir.
 Armani Exchange, H&M, Victoria's Secret, ve Pull and Bea markarına modellik yapmıştır.

models.com'da ilk 50 sıralamasında 40 numaradadır.

1,71 boyundadır.

Vucud ölçüleri 82-58-89 'dur.

Şu sıralar adı Justin Bieber ve Selena Gomez'in aşklarının arasına giren kadın olarak anılmakta.


Kaynak; Nettebuldum.blogspot.com


Read more

Stephen Hawking Kimdir? Kısaca Hayatı


STEPHEN HAWKING’İN YAŞAMI VE SON ÇALIŞMALARI
45 kilodan daha ağır çekmeyen tam olarak felçli,konuşamayan ve başı öne düşerse kaldıramayan bu adam “Einstein’in mirasçısı”,” yirminci yüzyıl sonlarının en büyük dahisi”,” yaşayan en mükemmel zihin” hatta bir gazeteci tarafından “Evren Uzmanı” olarak tanımlanmıştır.Hawking kozmolojide temel hamleler yapmış ve belki yaşayan başka herhangi bir kişiden daha çok,içinde yaşadığımız Evren anlayışımızı ilerletmiştir.Eğer bu yeterli değilse düzinelerce bilimsel ödül kazanmıştır.Hawking,Kraliçe Elizabeth 2 tarafından CBE- Commander of British Empire- ve daha sonra Companion Of Honour (Onur Arkadaşı) yapılmıştır.Bu güne kadar dünya çapında on milyondan fazla satılmış olan Zamanın Kısa Tarihi adlı popüler bir bilim kitabı yazmıştır.
8 Ocak 1942’nin hem tarihin en büyük entelektüel kişiliklerinden biri olan İtalyan bilim adamı Galile’nin ölümünün üç yüzüncü yıldönümü,hem de savaş ve küresel mücadelenin parçaladığı bu dünyaya Stephen William Hawking’in gözlerini açtığı gün olması belki de şanslı tuhaflıklardan biriydi. Fakat,Hawking’in kendisinin işaret ettiği gibi,o gün iki bin civarında başka bebek doğmuştu ve bu nedenle bu durum hiçte o kadar şaşırtıcı bir raslantı değildi.
Stephen’ın annesi Isobel ve babası Frank Londra’nın bir kuzey banliyösü olan Highgate’de yaşıyorlardı fakat doğum için Oxford’a taşınılması gerektiğine karar vermişlerdi. Hem Frank hem de Isobel Hawking daha önce,öğreciyken,Oxford’da bulunmuşlardı.Her ikiside orta sınıf ailelerden geliyorlardı. Frank Hawking’in büyükbabası oldukça başarılı bir Yorkshire çiftçisiydi fakat Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen büyük tarımsal buhran sırasında servetini yitirmişti.Isobel,Glosgowlu bir doktorun kızıydı. Frank tıp eğitimi aldı ve tropik hastalıklar uzmanı oldu.Isobel ise Oxford’dan mezun olduktan sonra vergi müfettişliği dahil olmak üzere pek çok sevmediği işte çalıştı. Stephen iki aylıkken annesi onu geriye, Londra’ya,savaş saldırılarının içine götürdü. Stephen iki yaşındayken komşularının evine bir roket isabet edince kendi evleri de hasar gördü. Neyseki o zaman Hawkingler evde degildi.

On yaşına geldiğinde,Stephen Westminister okulu burs sınavına girdi. Babası tıbbi araştırmalarda başarılıydı ama bir bilim adamının geliri Westminister’daki okul ücretlerini karşılamaya yetmezdi. Bu yüzden bursla ödenecekti. Sınav günü geldi ve ne yazıkki Stephen hastalandı ve tabi ki giriş sınavına giremedi. Sonuç olarak İngiltere’nin en iyi okullarından birinde okuyamadı. Hayal kırıklığına uğramış olan Dr.Hawking oğlunu yerel özel okul St Albans School’a yazdırdı. Her adayın giriş sınavına girmesi gerekiyordu ve Stephen bu sınavı kolayca geçti. Okulda ise sınıfın eğlendiği,kızdırdığı ve ara sıra zorbalık ettiği,bazılarının gizlice saygı duyduğu,çoğunun uzak durduğu bir öğrenciydi.Stephen,ilgi alanları aynı olan küçük bir grubun üyesiydi.Hepsi birlikte 3A sınıfının en parlaklarının çekirdeğini oluşturuyorlardı.Bu grup birbirlerinin evinde toplanıp radyoda yalnızca klasik müzik dinleyip ertesi günkü fizik ödevlerini yaparlardı. Bir başka hobileri de kart oyunları icat edip oynamaktı. Kartları arkadaşları yaparken ortaya çıkmakta olan embiryonik bilim adamı ve mantıkçı Hawking kuralları geliştirirdi. Stephen ve arkadaşları kart oyunlarından çabuk bıktılar ve maket uçak ve elektronik aletler yaptılar. Hawking hiçbir zaman ellerini kullanmada beynini kullanmada olduğu kadar iyi değildi.

Ondört yaşına gelene kadar matematikle ilgili bir meslek istediğini biliyordu. Matematik ödevlerine çok az zaman harcayıp tam notlar alıyordu. “Ortalama” parlak çocuk şaşılacak bir yetenek sergilemeye başlıyordu. Stephen üniversite eğitimine hazırlık olarak matematik, fizik ve ileri matematik almak istiyordu. Ancak babası tıp eğitimi alıp kendisini izlemesini istiyordu. Bunun için Stephen’ın A düzeyi kimya alması gerekiyordu. Pek çok tartışmadan sonra Stephen A düzeyi matematik,fizik ve kimya almayı kabul etti. Herkes farklı farklı dersler seçtiği için grupları dağıldı ve Hawking’le birlikte olanlara yenileri katıldı. 1958 yılında gruba yeni katılanlarla birlikte LUCE -Logical Uniselector Computing Engine- adında bir bilgisayar yaptılar. Çalışmasında hiç bir sorun yoktu. Sadece bir çok lehimleme hatası vardı.
Kozmoloji
Kozmoloji genel olarak Evren’in başlangıcının, evriminin ve kaderinin incelenmesidir. Klasik fizik, 17. yüzyılda Dünya’yı araştırmanın bilimsel yönteminin temellerini koyan Isaac Newton’un fiziğidir. Newton fiziği 19. yüzyıl sonuna, ilki Einstein’in genel görecelik kuramı ve ikincisi kuantum teorisiyle ateşlenen iki devrim tarafından devrildiği zamana kadar egemenliğini sürdürdü. Bunların ilki kütlesel çekimin nasıl çalıştığı konusunda sahip olduğumuz en iyi teoridir; ikincisi maddi dünyada başka her şeyin nasıl çalıştığını açıklar. Bu iki konu, modern 20. yüzyıl biliminin ikiz sütunlarını oluştururlar.
Stephen Hawking’in yirmibeşinci yaş günü nü kutladığı 1967 yılı bizi pulsarların (radyo dalgaları veren gök cisimleri) keşfine götürür. Bu nesneler büyük patlamalarda (süpernovalar) yaşamlarını bitirmiş,kütleli yıldızların çöken çekirdekleri, nötron yıldızları olarak bilinirler. Hawking’in kuantum teorisiyle görecelik arasındaki ilk başarılı evliliği gerçekleştirmesini sağlayan şey de kara delikleri incelemesi oldu. Yaşıtlarının hepsi gibi Hawking de bir bilim adamı olarak Newton’un klasik fikirleri ve görecelik kuramı ve kuantum fiziğinin orijinal şekilleri temelinde yetiştirilmişti. Klasik kozmoloji; pulsarların keşfiyle harekete geçirilien devrimden önce bilinenleri gösterir.

Üniversiteye Giriş

1959 yılı bir patlamayla başladı. 2 Ocak’ta otuz iki yaşındaki Fidel Castro Küba’da iktidara geldi; bir ay sonra, Buddy Holly bir uçak kazasında öldü ve Indra Gandhi Hindistan’ın iktidardaki Kongre Partisi’nin lideri oldu. Baharda iki maymun uzaydaki ilk primatlar olmuştu ve yazar Raymond Chandler yetmiş yaşında ölmüştü. Bu arada Hertfordshire’da küçük bir şehirde on yedi yaşında Stephen Hawking adlı bir öğrenci, ailesinin dağınık Edward tipi evindeki büyük, karışık odasında Oxford giriş sınavlarına hazırlanmaktaydı.

Oxford’a giriş hiç de kolay değildi. Başlangıçtan beri düşünülen şey onun üniversitenin sunduğu en yüksek ödül olan bir burs almasıydı. Burs bazı ayrıcalıklar sunuyordu ama daha önemlisi öğrencinin Oxford’daki eğitim masraflarının bir kısmı üniversite tarafından ödeniyordu.

Üniversitede seçeceği eğitim dalı konusunda baba oğul sonu gelmeyen bir tartışmaya girmişlerdi. Stephen o zamanlar Doğal Bilimler olarak adlandırılan matematik ve fizik eğitimi almak istediği konusunda ısrar etti. Babası ikna olmuyordu, ona göre öğretmenlik dışında matematikte iş yoktu. Stephen ne istediğini biliyordu ve tartışmayı kazandı.

Giriş sınavı oldukça zordu. Sınav iki güne yayılmıştı. Herkes herbirinin iki buçuk saat süresi olan beş ayrı konuda sınava girmeleri gerekiyordu. İki fizik, iki matematik testi ve bunlardan sonra genel kültür testi vardı. Oniki buçuk saatlik teori ve bir fizik uygulama sınavının ardından mülakatlara sıra geldi. İlk olarak adayların başkan, dekan ve konunun öğretmenleri tarafından sözlü sınava tabi tutuldukları genel görüşmeler yapıldı. Bunlar Senior Common Room’da yapıldı. Aday öğrenciler kuvvetli alkışlarla karşılanarak tek tek içeri alınıyorlar ve bir dizi aptalca soruya zeki yanıtlar vermeleri bekleniyordu. Bunun amacı adayın hakkında biraz daha fazla bilgi edinmekti. Hawking her iki fizik sınavından doksan beş civarında ve diğerlerinden ise biraz daha az not almış olabileceğini aklından bile geçirmiyordu. Ve sonunda Universite College ona birinci sınıf burs sunuyordu. Ertesi Ekim ayında Oxford Üniversitesi’ne kaydolmaya çağrılmıştı.

Hawking’in Oxford’daki ilk yılı onun için her yönden oldukça kötü geçti. St Albans’daki okul arkadaşlarından çok azı Oxford’a girmiş, yakın arkadaşlarından hiçbiri girememişti. Dersler cok sıkıcıydı. Öğretmenlerin verdiği fizik ve matematik sorularını çözmekte çok az zorlanıyordu. Bu özgürlüğün tepesinde sınav yapısı çok gevşekti ve eğer Hawking ayarındaysanız istismara çok açıktı. Not, yalnızca öğrencinin finallerdeki performansı üzerine veriliyordu. Akademik şeylere karşı gevşek tavrına rağmen öğretmeni Dr. Berman ile sağlıklı ilişkiler kurmayı başarmıştı. Ara sıra Berman’ın evine çay içmeye giderdi. Hawking genellikle çay saatinden önce gidiyor ve ondan okuması için güzel bir kitap tavsiye etmesini istiyordu.

Burslu bir öğrenci olarak ikinci yılın sonunda kendi döneminde tüm diğer fizikçilerin de katıldığı Üniversite Fizik Ödülü için yarışması gerekiyordu ve Hawking az bir çabayla büyük ödülü kazandı.

Oxford’da finaller çok farklıydı. Üç yıllık çalışmanın son noktasıydı. Sonuç ya hep ya hiçti. Hawking kendince bir plan yaptı. Adayların kağıtlarındaki sorular arasında geniş bir tercih şansı vardı. O da yalnızca teorik fizik sorularını yanıtlayacak, ayrıntılı bilgi isteyenleri gözardı edecekti. Fakat işleri karıştıran bir sorun vardı. Hawking, dönemin en ünlü astronomu Fred Hoyle’nin öğrencisi olarak Cambridge’de doktora yapmak için başvurmuştu. Ama Cambridge’e kabul edilmek için Oxford’u birincilikle bitirmek gerekiyordu. Finallerden önceki gece Hawking panikledi. Tüm gece yatakta dönüp durdu ve çok az uyudu. Ve sabah kurallara göre giyinip okula gitti. Hawking masasının üzerine kağıt konurken biraz kendine geldi ve sınav öncesi yaptığı planı düşündüğü şekilde uyguladı. Sonuçlar ilan edildi. Hawking, birinci ile ikinci onur derecesi arasındaki sınırdaydı. Geleceğinin kararlaştırılması için sınavı yapanlarla kişisel bir mülakata girmesi gerkiyordu. Sözlü sınavındaki hocaları en azından kendilerinden daha zeki birisiyle karşı karşıya olduklarının farkındaydılar. Sınav başkanı ondan gelecekle ilgili planlarını anlatmasını istedi. O “Eğer bana birinci onur derecesi verirseniz Cambridge’e gideceğim, eğer ikinci onur derecesi olursa Oxford’da kalacağım. Bu nedenle bana birinci onur derecesi vereceğinizi umarım.” dedi.

Verdiler.

Doktora Ve Doktorlar

Yurtdışından henüz dönmüş olan üniversite mezunu, onur dereceli öğrenci Stephen Hawking, Cambridge’e Ekim 1962’de girdi. Cambridge’geçişi öncesindeki günlerde dıştaki dünya kendini parçalamaya hazır görünürken, Hawking adım adım bir kişisel kriz duyumsamaya başlıyordu. Oxford’daki günlerinin sonuna doğru ayakkabı bağlarını bağlamakta biraz güçlük çekmeye başlamıştı. Sürekli eşyalara çarpıyordu ve zaman zaman bacaklarının altından koptuğunu hissediyordu. Ağzına bir damla içki koymamışken ara sıra konuşmasında sarhoş gibi heceleri karıştırdığını, telafuzunun bozulduğunu fark etti. Bir sorun olduğunu kabul etmeyerek kimseye bir şey söylemedi.

Cambridge’e ulaştığında bir başka sorun çıktı. Üniversitede doktora yapmak için başvurduğunda iki açık araştırma alanı vardı: elementer parçacıklar, çok küçüğün incelenmesi ve kozmoloji,çok büyüğün incelenmesi. Ancak bir pürüz vardı. Alanında en ünlü bilim adamı olarak dünya çapında tanınan Fred Hoyle’le birlikte çalışmak istiyordu. Fakat Hoyle yerine adını hiç duymamış olduğu Dennis Sciama’nın sorumluluğuna verildi. Zamanla Sciama’nın daha iyi bir denetmen olacağını anlamaya başladı çünkü Hoyle çok uzun sürelerle yurtdışında oluyordu ve danışmanlık için çok az zaman bulabiliyordu. Kısa sürede Dr. Sciama’nın çok iyi bir bilim adamı ve müthiş yardımcı bir denetmen olduğunu, konuşmak için onu her zaman bulabileceğini keşfetti.

Yapacağı araştırmanın konusunun doktora eğitiminin ağırlığına denk düşmesi gerekiyordu. Ama o seviyede görecelik araştırmaları oldukça yeni ve alışılmamış olduğu için konu bulmakta zorlanıyordu. Sciama o zamanlar Hawking’in yolunu kaybetmek ve her şeyi yitirmek üzere olduğuna inanıyordu. Bu durum doktoranın ilk yılı boyunca sürüp gitti. Her şey ancak Hawking’in kendi vücudunun içinde açığa çıkmakta olan değişikliklerin başlattığı bir karmaşık olaylar dizisi çözülmeye başlayacaktı. 1962 sonunda Stephen Noel tatili için St Albans’a döndü. Kafasında bir şeylerin ters gittiğini biliyor olmalıydı. Yaşamakta olduğu tuhaf sakarlıklar sıklaşmıştı ama Cambridge’de kimse bunun farkına varmamıştı. Fakat ailesinin yanına geldiğinde, aylardır uzakta yaşadığı için, onlar bir aksaklık olduğunu hemen farkettiler. Onu bir aile hekimine götürdüler, o da bir uzmana yolladı. Yılbaşı akşamı 14 Hillside Road’da bir parti verdiler. Stephen’in önceden çok az tanıdığı Jane Wilde isimli bir genç bayan da partiye davet edilmişti. Akşam arkadaşları tarafından Stephen Jane’e resmen tanıştırıldı. Jane de St Albans’da yaşıyor ve şehirdeki liseye gidiyordu. 1962’nin son saatleri ağır ağır gidip 1963 başlarken , ikisi konuşmaya ve birbirlerini tanımaya başladılar. Jane gelecek sonbahar modern diller eğitimine başlamak üzere Westfield College’de okumaya hak kazanmıştı. Jane, yirmibir yaşındaki Cambridge doktora öğrencisini büyüleyici bulmuştu ve hemen onun cazibesine kapılmıştı. O akşamdan sonra arkadaşlıkları gelişti

Tatil bitmişti, okula geri dönmesi gerekiyordu. Ama ondan önce bir dizi testten geçmek üzere hastaneye götürüldü. Doktorlar ona okuluna,kozmolojik araştırmasının başına dönmesini tavsiye ettiler. İş iyi gitmiyordu ve şimdi yaklaşan ölüm olasılığı her düşüncesine, her hareketine yansıyordu. Kısa bir süre sonra teşhis kondu: ALS (Amyotrophik Lateral Sclerosis). Çok ender görülen ve tedavisi olmayan bir hastalıktı. İngiltere’de buna motor nöron hastalığı deniyordu.

ALS, omurilik sinirlerini ve beynin istemli hareket fonksiyonları üreten bazı kısımları etkiler. Bir süre sonra adım adım hücreler bozulur ve vücutta kaslar dumura uğrarken felce neden olurlar. Bunun dışında beyin etkilenmez ve düşünce, bellek gibi daha yüksek fonksiyonlar dokunulmamış kalır. Kısaca beden adımadım çürürken hastanın zihni dokunulmamış kalır. Görülen belirti derece derece hareket kaybıdır. Belirtiler acısızdır, fakat hastalığın son aşamasında kronik depresyonu hafifletmek için hastalara sık sık morfin verilir.

Durumun hayret verici ironilerinden biri Stephen Hawking’in gereksinim duyduğu tek gerçek aracın zihni olduğu, çok az işten biri olan teorik fizik üzerine çalışıyor olmasıydı. Eğer deneysel fizikçi olsaydı kariyeri ona erecekti. Doktorlar onun iki yıl yaşayacağını düşünüyorlardı. Durumu öğrenince Hawking depresyona girdi. Jane, hastaneden ayrılışından kısa bir süre sonra Stephen ile görüştü ve onu kafası karışmış, yaşama arzusunu kaybetmiş gördü.
Jane’nin sahneye çıkışının Hawking’in yaşamında çok önemli bir dönüm noktası olduğuna pek kuşku yoktur. İkisi birbirini daha fazla tanımaya başladı ve aralarında güçlü bir ilişki gelişti. Bu arada doktora çalışmaları can sıkıcı bir yavaşlıkla ilerliyordu.
Stephen, Sciama ile çalışan tek öğrenci değildi. Sciama 1961 yılında bu göreve geldiğinde bir Güney Afrikalı olan George Ellis, denetmenin ilk öğrencisi olmuştu. Brandon Carter ve Martin Rees de onu izledi. Birlikte aynı saha içinde biraz farklı alanlarda çalışan küçük bir relativist ve kozmolog grubu oluşturdular. Birlikte çalışmalarının yanı sıra iyi arkadaş oldular. Jane hafta sonları Cambridge’e geldiğinde, tüm grup sık sık birlikte dışarıya yemeğe veya nehir kıyısında kayıkların kayıp gidişini seyrederek piknik yapmaya gidiyordu.
1960’lı yılların başlarında Fizik Departmanı başkanı George Batchelor, üniversiteyi Silver Street’deki Old University Press Building olarak bilinen yerde ayrı bir matematik ve teorik fizik bölümü kurulması konusunda ikna etmeyi başardı. Bu bölüm DAMTP (Department of Applied Mathematics and Theoretical Physics- Uygulamalı Matematik ve Teorik Fizik Bölümü)olarak bilinir oldu.

Cambridge’deki sistem kolejlerden birine kayıtlı olan lisans ve lisans üstü öğrencilerin diğerleriyle birlikte üniversite binalarında çalıştıkları bir sistemdir. Öğrenciler ofisleri paylaşırlardı ve kapıları hemen hemen her zaman herkese açıktı. Hiçbir zaman gizli çalışma ve fikirlerini kendine saklama diye bir şey olmazdı. Bu serbest iletişim atmosferinde Hawking doktora öğrencisi olarak ilk yıllarında ilk önemli projesine girişti. Cambridge’deki tartışmalar ve büyük değişimler sırasında Hoyle Evren’in değişmez durumlu kuramıyla çok ilgileniyordu. Hoyle bu fikri Londra King’s College’de Herman Bondi ve astronom Thomas Gold ile birlikte geliştirmişti, fakat o zamanlar bu basitçe iki yarışan teoriden bilimsel olarak daha gelişmiş olanıydı. O bir zamanlar bir doğum günü pastasından fırlayan bir eğlence kızı olarak tanımlamış olduğu Evren’in aniden yaratılışı şeklindeki alternatif teoriyi reddediyordu –bu basitçe ağır başlı veya ince düşünülmüş bir şey değildi. Daha sonra çok eğleneceği şekilde, fikri alaya almak üzere amaçlı olarak uydurulmuş bir ifade olan ve kendi değişmez durum teorisini savunmakta olduğu bir radyo programında geçen ”Büyük Patlama” teriminin yaratıcısı oldu.

Cambridge’deki ilk iki yılı sırasında ALS hastalığının etkileri hızla kötüleşti. Yürümede muazzam zorluk çekmeye başladı ve yalnızca birkaç adım atmak için bir baston kullanmaya zorlandı. Arkadaşları ellerinden geldiği kadar ona yardım ettiler, fakat o çoğu zaman herhangi bir yardımcı istemedi. Konuşması da ciddi olarak hastalığın etkisinde kalmaya başlamıştı. Yalnızca telafuz bozukluğu olmuyor, konuşması hızla anlaşılmaz oluyor ve en yakın arkadaşları bile onun ne söylediğini anlamakta güçlük çekiyorlardı. Ama hiçbir şey onu yavaşlatmadı, aslında o şimdi büyük adımlar atmaya başlamıştı. İşi daha hızlı ve tüm mesleğinde hiçbir zaman olmadığı kadar olumlu şekilde ilerliyordu. Bu onun hastalığına karşı tavrını göstermekteydi. Çılgınca görünse de ALS basitçe onun için o kadar önemli değildi. Hastalık onun varlığının özüne, zihnine dokunmadı, böylece işini etkilemedi. ALS ile uyuşmuş ve Jane Wilde’ın şahsında tamamen kişisel bir düzeyde yaşamını paylaşabileceği birini bulmuş olan Hawking verimli olmaya başladı. Çift nişanlandı ve haftasonu ziyaretlerinin sıklığı arttı. Hawking için Jane ile nişanlanması muhtemelen başına gelen en önemli şeydi. Bu onun yaşamını değiştirdi, ona uğrunda yaşayacağı bir şey verdi ve onu yaşamaya kararlı kıldı.

Evliliği Ve Öğretim Üyeliği

60’lı yılların ortaları Stephen Hawking’in yaşamında en önemli dönemlerden biri oldu. Jane ile nişanlanmış olan Hawking, evleneceklerse çabucak bir iş bulması gerektiğini kavradı. Doktorasını tamamladıktan sonra herhangi bir akademisyenin kariyerindeki bir sonraki adım genellikle araştırmaya devam etmek için üniversite öğretim üyeliği bulmaktır. Bu yüzden tezini yazma sıkıntıları içindeyken ve gelecek yaza planlanan bir evlilik varken Hawking, boş öğretim üyeliği aramak zorundaydı. Neyse ki çok fazla uzakta aramak zorunda kalmadı. Üniversitede başka bir kolej olan Caius’da bir teorik fizik öğretmenliği için yer olduğunu duydu. Hastalığının bu aşamasında yazamıyordu ve gelecek haftasonu Cambridge’e ziyareti sırasında Jane’den başvurusunu daktilo etmesini isteyecekti. Fakat nişanlısı trenden indiğinde onu kolu dirseğine kadar alçıda olarak selamladı. Ane’nin sol kolu kırılmıştı ve o sağ kolunu kullanıyordu.Hawking bilgileri dikte etti ve Jane başvuruyu elle yazdı. Cambridge’de onu kendileri için daktilo edecek bir arkadaş buldular. Başvurunun bir gerekliliği olarak, iki referans vermesi gerekiyordu. Dennis Sciama ilk referanstı. Herman Bondi de ikinci referansdı. Caius’daki Kolej Konseyi yeni öğretim üyelerini seçmek üzere her yıl Lent (büyük perhiz) dönemi sırasında toplanırlardı. Konsey Hawking’i rakiplerine tercih etti ve Caius’da öğretmenliğe alındı. Hawking kariyeri açısından o ve Jane geleceğe şimdi bir derece daha güvenle bakabilirlerdi.
Öğretim üyelerinin araştırmalarına devam etmeleri şeklindeki temel koşulun dışında çok az görevleri vardır. Onlardan öğrencilere denetmenlik yapmaları istenir fakat bunun düzeyi farklıdır. Cambridge’deki pek çok şey gibi öğretim üyesinin rolü Sir Isaac Newton’un zamanından beri çok az değişmiştir. Öğretim üyeliği büyük bir onurdur ve akademisyenlerin araştırmalarına devam etmeleri için bir araç sayılır.
Çift Temmuz 1965’de Hawking’in lisans üstü kolejinin kilisesi Trinity Hall’de evlendi. Bu bir tipik “akademik” evlenme değildi ama bir sosyete olayı da değildi. Her iki tarafın aileleri sıradan insanlardı. Düğün fotoğrafları için damadın bir değneğe dayanmak zorunda olmasının dışında düğün günü çift başka herhangi bir çifte çok benzer görünüyordu. Siyah beyaz fotoğraflarda Hawking koyu renk bir takım elbise giymiş ve ince, düzgün şekilde bağlanmış kravat takmıştı, koyu çerçeveli gözlükleri ve ince yüzü ona baykuş görünümü vermiştir. Jane, ellerinde bir çiçek buketi tutarak onun yanında duruyordu. Duvağı arkaya çevrilmişti ve günün modasına uygun kısa düğün elbisesinin boyun çizgisinin üzerinde omzuna dökülen dalgalı uzun saçları görülüyordu. Kuşkusuz her ikiside, o gün tüm diğerlerinin bildiği gibi, Stephen’in kısa bir süre içinde ölebileceğini biliyorlardı. Aslında tıbbi kestirimlere göre o ödünç alınmış bir zamanı yaşıyordu.

Yeni evliler Sulfolk’da bir hafta balayı yapabildiler. Hemen ardından işe geri döndüler, çünkü çift Stephen’ın New York’un kuzeyinde Cornell Üniversitesi’nde genel görecelik konulu bir yaz okuluna katımak zorundaydılar. Fakat döner dönmez karşılarına bir dizi sorun çıktı. Hawkingler nerede yaşayacaklardı? Jane hâlâ Londra Westfield College’de son sınıfta bir öğrenciydi. Stephen bisiklete binemediği ve kısa mesafeleri ancak bir çift baston yardımıyla yürüyebildiğiiçin kuşkusuz Hawkinglerin , merkezi Cambridge’de, Silver Street’de DAMTP’a yakın yaşaması zorunluydu. Birçok yer soruşturduktan sonra Little St Mary ‘s Lane denen eski evlerin bulunduğu küçük bir caddede bir evin boşaldığını öğrendiler. DAMTP’den yaklaşık yüz metreden uzaktı ve ev onlar için uygundu. Orada kaldıkları süre içinnde aynı caddede başka bir evin boşaldığını duydular. İlk evin üç aylık sözleşmesi sona erince taşındılar ve orada yıllarca kaldılar. Hawkingler her zaman çoşkulu ev sahipleri oldular. Küçük ev hafta sonlarında sık sık akşam veye öğle yemeği için gelenlerle doluyordu.
Bu arada Hawking’in kara delikler üzerindeki çalışması iyi ilerliyordu. Aralık 1965’de Hawking Miami’deki bir görecelik toplantısına davet edilmişti. Miami toplantısına kadar Hawking’in konuşması ciddi şekilde kötüleşmişti ve dinleyicilerin kendisini anlamakta zorluk çekeceklerini biliyordu. Eski arkadaşlarından biri University of Texas’da bir yıl geçiriyordu ve o da Miami’deki toplantıya katılacaktı. Hawking onunla görüştü ve konuşmayı Hawking adına George Ellis yapacaktı. Büyük bir başarı kazandı ve diplomasının mürekkebi daha kurumamışken tekiller üzerine çalışması dünyanın her tarafından gelen bilim adamları tarafından coşkuyla karşılandı.

Evliliklerinin ilk yılı sırasında Jane, eğitimine devam etmeyi başardı ve 1966 yazında mezun oldu. Bu sürede Stephen’in doktora tezini daktilo etti. Jane, nihayet, 1966 yazında hafta boyunca kocasıyla birlikte Little Mary’s Lane’deki evlerinde kalmaya başladı. Bu arada Stephen kötüleşmeye başlamıştı. Dolaşabilmek için bastonlar yerine koltuk değnekleri kullanmaya başlamıştı. Evlerindeki merdivenleri yardımsız çok zor çıkıyordu ve yardım edilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Kendisini kozmozun yapısı ve kökeniyle tamamen meşgul tutarak ve kendi deyişiyle “Evren Oyunu” oynayarak, sağlık durumu hakkında düşünmeye zaman ve enerji harcamasına izin vermiyordu. Artan kas körelmesine karşın, yakın arkadaşları için o hâlâ aynı Stephen’dı ve onun kişiliğinin sıcaklığını hissediyorlardı. Ve artık Jane ve Stephen tam bir aile olmuşlardı; ilk çocukları Robert 1967’de doğdu. Şimdi tüm olumsuzluklara karşın o bir babaydı ve 1970’de de ikinci çocukları olan Lucy doğacaktı.

Atılım Yılları

1960’lar Hawking’in fiziksel durumuna taviz vermeye zorlanmasıyla sona erdi. Jane’in yoğun ikna çabalarıyla koltuk değneklerinden bir tekerlekli sandalyeye geçmeye karar verdi. Ancak Hawking bunun kendisini yıkmasına izin vermedi.

Yurt dışındaki geziler ve kara delikler üzerindeki çalışmaları arasında Hawking, George Ellis’le “The Large Scale Structure of Spacetime” olarak isimlendirilecek bir kitap üzerinde çalışıyorlardı. Her ikiside diğer projelerle ve ev değişiklikleriyle meşgul oldukları için müsvedde üzerindeki çalışma çok yavaş ilerledi.kitabın yazılımı altı yıl aldı. Aralarında konuları paylaştılar. Tüm daktilo etme işlemini Ellis yaptı. Hawking artık yazamaz durumda olduğundan kendi malzemesini Ellis’e dikte etti. Ellis Hawking’in konuşmasını anlayan en yakın arkadaşlarından biriydi. The Large Scale Structure of Spacetime çok uzun zaman almış olduğu için bazı alanlarda Ellis’i aştı. Özellikle Hawking’in kara delikler üzerindeki çalışmasının metni düzeltebileceklerinden daha hızlı gelişmişti. Kitap yalnızca kozmolojinin klasik teorilerini ele alıyordu. Kitap 1973 yılında yayınlandı. Kitap akademik çevreleri oldukça hareketlendirdi ve serinin genel prestijine büyük katkıda bulundu.
1978 yılında Hawking’e fizikteki en saygın ödül olan ve Lewis and Rose Strauss Memorial Fund tarafından verilen “Albert Einstein Ödülü” verildi. Bu ödül prestij açısından Nobel ödülüne eşdeğer sayılmaktadır. Hawking meslektaşlarının saygısını kazanıyor ve halk içinde gittikçe daha fazla “yeni Einstein” olarak beğeni topluyordu.
Stephen Hawking
Hastalık ani atlamalar yaparak ve daha sonra bir düzlükte kestirilemeyen bir süre kalarak gelişir. Bir kere daha kötü gelişme olacağı ve bunun yolun sonu olacağı hissi yaygındır. Ama insanlar Hawking’in 20 yıldan uzun bir süredir gidici olduğunu yazıyorlardı. Ve şimdi onların yanıldıklarını kanıtlamıştı. O her günü geldiği gibi alır ve ondan elinden geldiğince yararlanırdı.
Stephen Hawking kimdir o zaman? O hesaba katılması gereken bir güçtür. Onun kişiliği müthiştir. O acımasız olabilir, yaşamla sert bir pazarlık sürdürüyor ve ona başı yukarda yaklaşıyor. Birçok insan onu can sıkıcı bulur ama diğer taraftan mizah dygusu ile ünlüdür. Pek çok yakın arkadaşı ve hayranı vardır. Kendisinin seven ve şefkatli bir baba olduğunu kanıtlamıştır. Makinalara, hareket etmesini, konuşmasını ve soluk almasını sağlayan bir dizi soğuk cihaza o kadar yakından bağlı olan bir adamın iç düşlerini bilmek imkasızdır. Yüzü pek çok kişinin yüzünden daha anlamlıdır. Çünkü kısa ve öz dil armağanı dışında bu hemen hemen onun zihnine tek penceremizdir.

Kaynaklar
Dünya’yı Değiştiren Beş Denklem, Michael Guillen, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları Galileo’nun Buyruğu, Edmund Blair Bolles, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları Stephen Hawking –Kuramı ve Son Çalışmaları, Michael White-John Gribbin, Sarmal Yayınevi
.
Read more

Perrie Edwards Kimdir? Hayatı, Fotoğrafları


Perrie Edwards
Perrie Louise Edwards (d. 10 Temmuz 1993) South Shields, Tyne and Wear'lıdır. Annesi Debbie Duffy, babası Alexander Edwards'tır ve Jonnie adında bir abisi vardır. Yarışmaya Alanis Morissette'ten "You Oughta Know" parçasıyla katılmıştır.Perrie, One Direction grubundan Zayn Malik ile ilişki yaşamaktadır.







Read more