Dil ve Anlatım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dil ve Anlatım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sunum, Tartışma ve Panel Nedir? Konu Anlatımı, Ders Notları (Dil ve Anlatım)


Sunum Ve Tartışma
Sunum : Bilgileri yenileyen pekiştiren hatırlatan önemli noktaları öne çıkaran bir çalışma sonucunu açıklayan yapılan araştırmaların anketlerin sonuçlarını değerlendiren önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara sunum denir.

Sunum Yapacak Kişinin Özellikleri ;

1-) Güncel bir konu seçmeli
2-) Sunumda farklı kaynaklardan faydalanmalı
3-) Sunumdan önce prova yapmalı
4-) Ciddi ağırbaşlı olmalı ve beden dilini iyi kullanmalı
5-) Konuşurken ses tonunu iyi ayarlamalı
6-) Telaffuzuna dikkat etmeli, sunum sırasında izleyicilerin sorularını kibarca cevaplamalı

Tartışma : Bir grubu veya toplumun çoğunluğunu ilgilendiren, önceden belirlenen bir konu hakkında farklı düşünceleri olan kişilerin konuyla ilgili görüşlerini açıklamak, sorunu çözmek muhatabın zayıf yönlerini bulmak amacıyla yaptıkları karşılıklı konuşmalara tartışma denir. 

Tartışmada Başkanın Görevleri ;
  • Konuyu özellikleri ve sınırlarıyla izleyiciye aktarır.
  • Konuşmacılara eşit süreler verir.
  • Konuşmacıların konu dışına çıkmalarını engeller.
  • Konuşmacılara tarafsız davranır.
  • Tartışma sonucunu kısa cümlelerle rapor haline getirir.  
Tartışma Çeşitleri : Münazara, panel, açık oturum, forum, bilgi şöleni

Tartışma Yönteminin Aşamaları ;

1-) Tartışılıcak konu belirlenir.
2-) Tartışma, sorular ile yönlendirilir.
3-) Kullanılıcak araç-gereçler belirlenir.
4-) Tartışma yapılıcak fiziksel ortam hazırlanır.
5-) Tartışma sonunda bir değerlendirme yapılır ve sonuç bildirisi hazırlanır. 

Panel : Bir konunun farklı yönleri konusunda uzman olan kişiler tarafından tartışmak maksadıyla yapılan karşılıklı konuşmalara panel denir.
  • Panelde bir başkan bulunur.
  • Bilimsel, sosyal ve siyasi konularda düzenlenebilir.
  • Tartışma bir sohbet havası içinde gerçekleşir.
  • Panellerde genellikle 3-6 arasında konuşmacı bulunur.
  • Başkan konuşulucak konuyu açıklar ve konuşmacıları tanıtır.
  • Konuşmacıların ne kadar süreyle, hangi sırayla konuşacaklarını belirtir.
  • Her konuşmacıya eşit süre verir.
  • Zorunlu haller dışında konuşmacıların sözünü kesmez. 
Read more

Anlatımda Sınırlandırma Nedir? Konu Anlatımı, Ders Notları (Dil ve Anlatım)


Anlatımda Sınırlandırma
  İletimde iletiyi gönderene gönderici, iletiyi alana alıcı, iletiyi gönderme şekline kanal, iletişimin gerçekleştiği ortama bağlam, alıcının verdiği cevaba dönüt denir.Yazıda sözü edilen kavrama konu denir. Konu sınırlandırılmassa yazı yazmak güçleşir. Yazılı anlatımın yapılabilmesi için düşüncelerin anlatış amacına ve yazarın tavrına göre sınırlanması gerekir. Yazıya başlarken önce hangi konu hakkında yazı yazılacağı sonra yazının amacı yani ana fikri belirlenir. Yazının sınırları bu amaca göre daraltılır. Daha sonra ise konuya ve amaca uygun bir anlatım biçimi belirlenir. Yazının başlığıda buna bağlı olarak konur. Anlatımda sınırlandırma iletişimde yer alan ögelerin imkanlarıyla yapılır. Soyut temalar bağlam, kişi, zaman, ifade ve anlatma biçimi gibi yollarla somut hale getirilir.

Anlatımın ve Anlatıcının Amacı
  Sanatçının kendi ifade tarzına duyuş ve düşünüşteki farklılığına üslup: yazının yazılış amacına ise ana düşünce denir. Yazı ana düşünceye göre şekillenir. Her yazının bir amacı vardır. Makale bir bilgiyi aktarır, Şiir duyguları yansıtır. Yazının amacı bilgi aktarmaktır. Şairin amacı ise duyguları dile getirmektir. Yazar veya şair iletişim ögelerinin görevlerine göre anlatımın amacını belirler. Örneğin " Su 2 Hidrojen 1 Oksijenden oluşur. Maddenin 3 halinden biridir."  Bu cümleler alıcıya bilgi vermek için kullanılmıştır. Bu nedenle üslup bildirmelidir. Sözcükler terim anlamıyla, dil ise göndergesel işleviyle kullanılır, aktarmayı amaçlar bu nedenle üslup sanatsaldır. Burada sözcükler mecaz anlamıyla dil ise şiirsel işleviyle kullanılır. Felsefi metinlerde ise anlatıcının amacına göre dil kavram ağırlıklıdır. Bu bağlamda dil iletişimin en etkili ögesidir.
Read more

Anlatımda Anlatıcının Tavrı Nasıldır? Konu Anlatımı, Ders Notları (Dil ve Anlatım)


Anlatımda Anlatıcının Tavrı
Her anlatıcı ; mizacı, aldığı eğitim, yaşadığı çevre , toplumsal konumu gereği farklı birikime ve bakış açısına sahiptir. Bu nedenle aynı varlık kavram ya da olay farklı anlatıcılar için farklı anlamlar taşıyabiliyor. Çünkü her anlatıcı her şeye aynı açıdan bakma anlatıcının tavrı 2 unsurla açıklanabilir.

1-) Olay durum ve nesnelere bakış açısı anlatıcının anlatım (ifade) tarzı.
Anlatıcı iletisini sunarken öznel yada nesnel tavır takınır. Anlatıcının bu tavrını anlatımın konusu ve anlatımın muhatap olduğu kitle belirler. Anlatıcı soyut yada somut özellikler içerebilir. Anlatıcı kendine göre bir yaklaşım belirler ve anlatımın özelliklerini buna göre belirler. Sözlü yahut yazılı iletişimde anlatıcıyla anlatılan obje veya husus arasındaki ilişki anlatımı etkiler. Çünkü bunlar anlatıcının dışındaki unsurlardır.

Öznel Anlatım : Nesnelerin, olayların, durumların, kişilerin onlara yüklediği nitelikler ve anlamlar kişilerin bakış açısına göre değişir. Bireysel görüş ve değerlendirmeleri içeren anlatımlar özneldir. Bir anlatıcı ; olay, durum, kişi, yada nesneyi kendi özelliklerinden yola çıkarak değil, onların anlatıcıda uyandırdığı duygu, düşünce ve hayallerden yola çıkarak anlattığında öznel anlatımı kullanmış olur. Öznel anlatımda yorum vardır.

Nesnel Anlatım : Nesnelerin, olayların, durumların kendine özgü belli nitelikleri vardır. Bunlar anlatandan anlatana göre değişmez. Bunların gerçekliği, evrensel, değişmeyen deneylerle kanıtlanan gerçekliklerdir. Bilgiler anlatımlar nesnel anlatımlardır. Nesnel taşıyan , kişisel duygu ve düşünce içermeyen yargılara yer verilir.

Doğrudan Anlatım : Bir anlatımda anlatıcının  gözlemlerini algıladıklarını  ve deneyimlerini araya baika birini katmadan ifade etmesidir. Doğrudan anlatımlar bir sözün değiştirilmeden söylendiği gibi  aklatarıldığı cümlelerdir. Sözü aktarılan kişinin anlatımında hiç bir değişiklik yapılmaz. Doğrudan anlatımın kullanıldığı metinlerde tek anlam vardır. Muhatapi amaç ve mesaj açıktır. Doğrudan anlatımda örneklendirme, ispatlama, kanıtlama, açıklama tesvir ve tahlil yöntemleri kullanılır.

Dolaylı Anlatım : Başkalarına ait görüş ve sözlerin anlatıcının ağzından ifade edilmesidir. Bu anlatımın anlatıcının başkasından öğrendiklerini, duyduklarını ifade etmek için başvurduğu anlatımdır.
Read more

Anlatımda Bakış Açısı Nedir? Konu Anlatımı, Ders Notları (Dil ve Anlatım)


Anlatımda Bakış Açısı
1-) Kahraman Bakış Açısı : Hikaye veya romanlardaki olaylar, eserdeki kahramanlardan birinin bakış açısıyla anlatılıyorsa birinci kişi (ben-biz) ağazından anlatım söz konusudur.

Örnek : Babam her sabah biz uyanmadan, karanlıkta kalkıyor, hiç bir şey yemeden ekmeğini alıp yola çıkıyordu. Akşam hava kararırken yalıdan dönen toplayıcılarla oda dönerdi. Her gün altı liraya kadar gündelik alıyordu galiba. O parayla köyün bakkalından yiyecek öteberi alırdık.

2-) Gözlemci Bakış Açısı : Gözlemci kişinin (o) bakış açısıyla yapılan anlatımda anlatıcı , gördüklerini anlatan bir şahit konumundadır. Bu yöntemde anlatıcı, öykü kahramanından daha az şey bilir. Anlatıcı, hikayedeki kişilerin aklından geçenleri bilmez, nesnel bir tavır takınır. Olan bitenler okuyucuya kamera sessizliğiyle aktarır.

Örnek : Erkekler düğün evindeki bir odaya tıkılmışlardı. Kapıdan başka hiç bir yerden ışık almayan , toprak tabanlı odanın kenarında alçak bir sekinin üstünde şehirden getirdiği iki misafiriyle hancı Yakup Ağa oturmuştu. Düğün sahibi güveyinin büyük kardeşi - dört yana koşup ortalığı idare, misafirlere ikram ediyor, kapıya yakın bir yerde panikleyip duran ihtiyar bir aşığa :" Ne duruyorsun çalsana ! " diye sesleniyordu. Yirmi beş otuz kişi küçük odanın kenarlarına sıkışıp oturmuşlar ve ortada ancak bir buçuk adım eninde ve boyunda bir yer : açık bırakmışlardı.

3-) Hakim / Tanrısal / İlah Bakış Açısı : Anlatıcı hikayelerde herşeyi biliyor, zaman ve mekan engeli tanımadan herşeyi görüyorsa hakim/tanrısal bakış açısı söz konusudur.Hakim bakış açısı olan anlatıcı, hikayelerde kahramanların psikolojik hallerini, akıllarından geçirdiklerini bil. Okura anlattığı yerin özellikleri ayrıntıl bilgi verebilir. Anlatım, üçüncü kişi "o" ile yapılır.

Örnek : "Sermet Bey, bir hafta sıbra kalabalık ailesiyle köşke taşındı. Halis bir zevk ehliydi. Her gece çalgı, çağanak, yemek, içmek, keyif, sofa gırla giderdi. Daima kadın akrabalarından kadın erkek 4-5 misafiri bulunuyordu. Sermet Türkiye' liydi fakat Avrupalıların "gündüz cefa gece sefa " düsturumu kabul etmişti. Çocukları mektebe giderdi. Kızlarını büyük ticarethanelere katip diye yetiştirmişti.
Read more

Anlatımın Özellikleri Nelerdir? Ders Notları, Konu Anlatımı (Dil ve Anlatım)


Anlatımda dilin kurallarına uymak gerekir. Anlatımın kendi içinde farklı yöntemleri vardır. Anlatım kişiliğin bir göstergesidir. Çünkü her anlatıcı kendine özgü bir dil kullanır.

İyi bir anlatımda bulunması gereken özellikler :
  • Anlatım açık ve net olmalıdır.
  • Dilin kurallarına uygun olmalıdır.
  • Karmaşık ve anlaşılması güç cümlelerden kaçınılmalıdır.
  • Dil sade, gösterişsiz ve süssüz olmalıdır.
Anlatımda Açıklık : Anlatılacak halin ve olayın betimlenecek görünüşün, sezginin, dile getirilecek duygunun ve düşüncenin açık ve net bir şekilde belirmesidir. Anlatımın açık olabilmesi için virgülün kullanım yerine dikkat edilmelidir.
  • Gerekli yerlerde tamlayan kullanılmalıdır.
  • Yanlış karşılaştırmalar yapılmamalıdır.
  • Kelimeler anlamlarına ve dilin kurallarına uygun kullanılmalıdır.
Anlatımda Akıcılık : Sözlü veya yazılı ifadenin hiç bir engele uğramadan akıp gitmesi ses akışını bozan söylenmesi güç seslere yer verilmemesi ve gereksiz söz tekrarlarından kaçınılmasıdır.

Anlatımda Duruluk : Kelime ve cümle düzeyinde gereksiz ifadelere yer verilmemesi karmaşık cümle yapılarından kaçınılması gerekli yerlerde deyim ve terimlerin kullanılmaması ile oluşan bir anlatımdır. Kısaca duruluk gereksiz kelime, kelime grubu ve eklere yer verilmemesidir.

Anlatımda Yalınlık : Metnin ve dil ifadesinin sade, gösterişsiz olması kullanılmayan söz ve söz öbeklerine yer verilmemesi söylenmek istenilenin kısa ve kesin ifadelere aktarılmasıdır.

Anlatımda Doğallık : Anlatımda kişinin yapmacık olmadan, candan ve yürekten davranmasıdır.
Anlatımda Tutarlılık : Kişinin anlatııklarının daha önce söyledikleriyle çelişmediği anlatımdır.
Anlatımda Özgünlük : Anlatım nitelikleri bakımından, benzerlerinden farklı ve üstün bir tarzı olan anlatımdır.
Anlatımda İnandırıcılık : Anlatılanların mantık çerçevesine oturması, kanıtlanabilmesi ve nesnel olmasıdır.
Anlatıma Etkileyicilik : Kişi de algılayış ve davranış değişikliği yapan metinlerdir.
Anlatımda Sürükleyicilik : Anlatımda merak duygusunun sürekli uyanık tutulmasıdır.

Anlatımda İlginçlik : Anlatımda daha önce söylenenlerden yazılanlardan farklı konular yakalanmasıdır. Bu anlatımda kıvrak bir zeka ve kendine özgü bir dil kullanılmalıdır.

Anlatımda Bağlaşıklık : Bir metinde dil ögelerinin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesiyle oluşan bir kavramdır. Bağlaşıklığa uyulmadığı takdirde cümle içerisinde anlatım bozukluğu ortaya çıkabilir. Bunlar bazen bir ekin bazende bir kelimenin eksikliğinden kaynaklanabilir.
Örnek : Yanlış : Bu sabah istasyon onunla karşılaştım.    Doğru : Bu sabah istasyonda onunla karşılaştım
              Yanlış : Sütü az, çayı hiç sevmem                      Doğru : Sütü az severim, çayı hiç sevmem.

Anlatımda Bağdaşıklık : Dil ögelerinin ifade ettiği durum ve hususlar arasındaki bağlantılarına bağdaşıklık denir. Bağdaşıklığa uyulmadığı takdirde anlamsal olarak anlatım bozuklukları ortaya çıkar.
Örnek : Yanlış : Çam fidanlarını özenle ektiler.   Doğru : Çam fidanlarını özenle diktiler.

Anlatımda Bağdaştırma : Kelimelerin yeni bir anlam ifade etmek için yan yana getirilerek oluşturduğu söz gruplarına bağdaştırma denir. Yaygın olan ifadelerle oluşturulmuş bağdaştırmalara alışılmış bağdaştırma birbiriyle uyuşmayan kelimelerden meydana gelen bağdaştırmalara alışılmamış bağdaştırma denir.
Örnek : Dilsiz hayaller ( Alışılmamış Bağdaştırma )
             Dilsiz insan ( Alışılmış Bağdaştırma )

Anlatımda Bağlam : Kelime, kelime gruplarının ya da cümlelerin metinde bulunduğu yere bağlı olarak farklı anlamlar kazanmasına denir.
Örnek : Bugün hava çok soğuk, bizi soğuk karşıladı.
Read more

İsim (Ad) Nedir? Konu Anlatımı, Ders Notları (Dil ve Anlatım)

Nesneleri, varlıkları ve kavramları karşılayan kelimelere isim denir.


1-) Varlıklara Verilişlerine Göre İsimler

a-) Özel İsimler : Tek bir varlığı karşılayan isimlerdir. Örnek : Ayhan, Çanakkale, Asya Kıtası

Özel İsimlerin Kullanılma Biçimleri : İnsan ve hayvan isimleri, yer isimleri, gezegen ve yıldız isimleri gazete, dergi, kitap isimleri

b-) Cins isim : Aynı türden birçok varlığı ve kavramı karşılayan isimlerdir. Örnek : Boya, çiçek, su, süt

2-) Varlıkların Oluşlarına Göre İsimler

a-) Somut  İsim : Duyularla algılayabildiğimiz, uzay boşluğunda yer kaplayan  belli isimlere somut isimler denir. Ancak bazı kelimeler kullanıldıkları cümle içinde mecaz anlamlar yüklenerek somut olur.
Örnek : Işık, hava, koku, çiçek

b-) Soyut İsim : Duyularla algılayamadığımız herhangi bir yer kaplamayan kavramları anlatan isimlerdir. Örnek : Sevgi, Nefret, Hüzün, Aşk

3-) Varlıkların Sayılarına Göre İsimler



a-) Tekil İsimler : Sayı olarak tek bir varlığı karşılayan isimlerdir. Örnek : Defter, dergi, kalem

b-) Çoğul İsimler : Birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir. Örnek : Çocuklar dışarıda kar topu oynuyorlardı.

c-) Topluluk İsimleri : Birden fazla varlığı karşıladığı halde lar, ler ekini almamış isimlerdir. Örnek : Sınıf, kulüp, aile, grup

Yapılarına Göre İsimler
1-) Basit İsimler : Yapım eki almamış kök halinde veya çekim eki almış durumda bulunan isimlerdir. Örnek : Taş, araba, ev, okul

2-) Türemiş İsimler : Yapım eki almış isimlere denir. Örnek : gözlük, simitçi, yurttaş

3-) Birleşik İsimler : İki veya daha fazla ismin yan yana gelerek oluşturdukları yeni isme birleşik kelime denir. Örnek : hanımeli, Çanakkale, Galatasaray

İsim Tamlamaları
1-) Belirtisiz İsim Tamlaması : Tamlayanı ek almamış, tamlananı ek almış olan isim tamlamalarıdır.
Örnek : Türk Şiir-i

2-) Belirtili İsim Tamlaması : Tamlayanı ve tamlananı her ikiside ek almış olan isim tamlamalarıdır.
Örnek : Gönlümün Sultanı , Hayatımın Anlamı

3-) Takısız İsim Tamlaması : Tamlayanı ve tamlananı ek almamış , tamlananın hangi maddeden yapıldığını belirtir.
Örnek : tahta masa, cam bardak, plastik tabak

4-) Zincirleme İsim Tamlaması : İkiden fazla ismin bir araya gelerek oluşturduğu isim tamlamasıdır.
Örnek : Saray bahçesinin kapısı
Read more

Mektup Nedir? Mektup Türleri (Dil ve Anlatım)


  • Bir şeyi haber vermek sormak istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen zarf içine konmuş kağıtlara Mektup denir. Mektuplar yazılış amaçlarına göre üçe ayrılır.

    1-) Özel Mektuplar : Akraba, arkadaş, tanıdık veya meslektaş olmaları yönüyle aralarında ilişki bulunan kişilerin birbirlerine yazdıkları mektuplara denir. Öğretici Metinler içerisinde yer alan mektup giriş, gelişme, sonuç bölümlerinden oluşur.

    Mektup Türlerinin Değişmez Özellikleri
    • Mektup temiz ve düzgün bir kağıda siyah veya mavi mürekkepli kalem ile yazılır.
    • Mektubun yazıldığı yer ve tarih kağıdın sağ üst köşesine yazılır.
    • Mektup bir hitap sözüyle başlar. Bu hitap mektuplaşan kişilerin samimiyet derecesine göre değişir. (Sevgili Kardeşim, Saygıdeğer Dostum)
    • Mektubu yazan kişinin adı ve soyadı kağıdın sağ alt köşesine yazılır ve altına imza atılır.
    • Mektubu yazan kişinin adresi sol alt köşeye yazılır. Ama karşı taraf mektubu yazan kişinin adresini biliyorsa bu yazılmayabilir.
    • Yazımı tamamlanan mektup temiz bir zarfa konur, göndericinin adresi sol üst köşe alıcının adresi ise sağ alt köşe de yer alacak şekilde yer alır.
    2-) Resmi Mektuplar : Kamu, kurum ve kuruluşlarıyla kamu hizmeti veren tüzel kişi niteliği kazanmış oda, sendika, baro, meslek birliği gibi çeşitli kuruluşların vatandaşların veya kurumlara gönderdikleri resmi içerikli her türlü yazıya resmi mektup denir. Bu mektupların yazılış biçimleri yönetmelik veya genelgelerle belirlenmiştir. Samimiyetten uzak yalın ve açık bir dille yazılır. Emredici anlatım kullanılır. Daktilo ve Bilgisayar yazısı tercih edilir.

    Dilekçe : Çeşitli dilek, ihbar ve şikayetlerin bildirilmesi veya herhangi bir konuda bilgi talep edilmesi için resmi makamlara yazılan mektuplarıdır.

    Dilekçenin Özellikleri 
    • Temiz düzgün bir kağıda bilgisayarla veya mürekkepli bir kalemle yazılmalıdır.
    • Dilekçenin verileceği makamın adı, kağıt ortalanarak yazılır. Kelimelerin ya hepsi büyük yazılır yada baş harfleri büyük yazılır.
    • Dilekçe metni makam ve yer adı yazıldıktan sonra satırbaşı yapılarak yazılmaya başlanır ve şu tür ifadelerle sonlandırılır. (Gereğini arz ederim, Durumu bilgilerinize arz ederim.)
    • Dilekçe metni yazıldıktan sonra sağ alt köşeye imza altınada ad soyad yazılır.
    • Dilekçenin yazıldığı tarih ya sağ üst köşeye yazılır, yada imzanın üstüne tarih yazılır.
    • Dilekçe sahibinin adresi Dilekçe metninin bir kaç satır altına sol köşeye yazılır.
    •  Bazı dilekçelerde ek bilgiler bulunabilir. Bu ekler adres bölümünün altına belirtilir.
    3-) İş Mektubu : Ticari işletmelerin birbirlerine vatandaşlara veya vatandaşların ticari işletmelere gönderdikleri hizmet, ,iş ve ticaret konulu mektuplara denir. İş mektuplarında sipariş, satış, borç alıp verme isteği, teklif, bilgi isteme bir ürün yada hizmetle ilgili şikayet dile getirme gibi konular ele alınır.
Read more

10.Sınıf Dil ve Anlatım Cevapları Sayfa 103-104-105


1-Konusu piri reisin yaptığı haritanın değerinin bilinip bilinmediğidir.İleti ise taihi sürecin ele alınmasında yaşanan sıkıntılar


2-Metindeki her paragraf konu ve ileti bütünlüğü içerisnde alınmıştır. Çünkü paragraf bir metnin küçültülmüş halidir.
3-Paragraflar kendi içerisnde bir bütünlük oluşturmuştur.Çünkü cümleler kendi içersinde içerisinde birbirleriyle bağdaşılık ve bağlaşıklık ilişkisi ile bağlanmıştır

4-paragraflar metindeki konunun farklı yönlerini ele alır. Dolayısı ile incelenen bu farklı yönlere göre de anlatım biçimleri değişiklik gösterir

5-Görüşleri saçma bulduğunu ifade etmek amacıyla alaycı bir uslup oluşturmuştur.

6-birinci cümmlede "günümüzde"sözcüğünü cümleden çıkarırsanız anlatım bozukluğu giderilir. ikinci cümlede "kaybolan" sözcüğü yanlış yerde kullanıldığından anlatım bozukluğu oluşmuştur.

7-sözcüklerin yanlış yerde kullanılması açıklığı ortadan kaldırmış,devrik cümlere yer vermesi metne canlılık katmıştır.

8-Bu memtin sahip olduğumuz değerlerin yeterince anlaşılmadığını vurgulamak için yazılmış,gerçeklikle ilişkilidir. Günümüzde de deüerlerimize sahip çıkılmamakta,bir çok tarihi eserimiz yok edilmektedir.
Resmin boyutu 25% (400x588) düşürüldü. Resmi orjinal boyutunda (529x777) görmek için buraya tıklayınız. Resmi yeni pencerede açmak için üzerine tıklayınız.

C:
1-Emredici anlatım: trafik kuralları,ilaç kullanım kılavuzları, gibi metinlerde kulanılır.
2- Metin türleri: ikiye ayrılır.1 sanat metinleri 2. öğretici metinler. sanat metinleri betimleyici ,öyküleyici,sözleşmeye bağlı anlatım kullanır. öğretici metinlerde ise açıklayıcı anlatım,tartışamcoı anlatım türleri kulalnılır.

3-Betimleyici anlatım kullanılır.anlatılan nesnenin fiziksel ve ruhsal özelliklerini en iyi aktaran anlatım türü budur.
Resmin boyutu 24% (400x629) düşürüldü. Resmi orjinal boyutunda (526x826) görmek için buraya tıklayınız. Resmi yeni pencerede açmak için üzerine tıklayınız. İmage
Resmin boyutu 26% (400x616) düşürüldü. Resmi orjinal boyutunda (539x830) görmek için buraya tıklayınız. Resmi yeni pencerede açmak için üzerine tıklayınız. İmage
C:
1-Hayatta karşılığı olan durumların ifadesidir.
2-sanatsal metinlerde okuyucuda estetik duygu uyandırmak amacı vardır.Bu nedenle yazar zaman zaman alışılmamış bağdaştırmaya başvurur
3-Her yazarın kendisine göre bir uslubu car. uslubu yazarın zevk ve anlayışı etkiler. yazartn sahip olduğu değerler,görüşleri,eğitimi eserinde mutlaka yansır.
4-gönderici ile alıcı arasındaki iletişim dilin sanatsal işlevde kullanılması ile sağlanmakta

kaynak:sorubak.com
Read more

11.Sınıf Dil ve Anlatım Sorular ve Cevaplar Sayfa 103-105-107


SAYFA 103-104-105-106-107 ETKİNLİKLERİ
8-Metne akıcı doğal ve içtenlik ve mizahi özellik kazandırır.
9-Emredici anlatım var. "HAKŞKAT NEDEN ACIDIR" metninde söyleşmeye bağlı ,açıklayıcı ve emredici anlatımlar kullanılmıştır

SAYFA 104
10-siz cevaplayınız
11-dil göndergesel ve alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılmış
12-Söyleşinin belirleyici özellikleri nelerdir?
SOHBETİN (SÖYLEŞİNİN) ÖZELLİKLERİ
1.Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
2. Düşünsel plânla yazılır.
3. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
4. Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
5. İçtenlik, samimilik, doğallık sohbetin özelliklerindendir.
6. Yazar anlattıklarının doğruluğuna, okuyucusu ile olan bağına güvenmeli, anlattıklarını günlük konuşma havasıyla, fakat mantık çerçevesinden ayrılmadan anlatabilmelidir.
7. Kolay okunabilir bir üslup yakalayabilmelidir. .


SAYFA 104 ANLAMA VE YORUMLAMA CEVAPLARI>
1-Bu kelimlerin çıkarılması anlatımı daraltır. ve anlatımın akıcılığını bozar.
2-Kendi fikirlerinizi belritin.
3-Cümleleri sırayla yazıyorum
1.cümle>>hakikat kişileştirilmiştir
2.cümle>>hayal e tme geröçeği abartılmıştır
3.cümle>>haya kırıklığı abartılmış,hakikat kişileştirilmiş
4-internette örnekleri var.
5-kullanılan kelimeler ve sesler kendi anlamlarına yakın başka anlamlarda kullanılarak cümlelerin anlam örgüsünü oluşturmuştur

6-Sırayla koyu kelimleri yzıyorum:
rast geliyor>>cümlenin yargısını belirtir
olmamız lazım>>cümlenin yargısını belirtir
ayırma ve bahis mevzusu oluyor>>ayırma yan cümlecik oluşturur,diğeri ise cümlenin yargısını oluşturur
biraz içimiz rahat ediyor.....>>cümlenin içinde bir ayn cümle görevindedir

7-Grup işi dediğine göre siz yaparsınız
8-siz yaparsınız
9-siz yapınız.

SAYFA 107 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME CEVABI>>
Test sorularında 3.soruda ben yazım yanlışı bulamadım. siz bulursanız buraya yazın. soru yanlış olabilir.


C) 1- Gereksiz konuşmalardan kaçınmak ve gereksiz yere uzatmamak
• Gerekmedikçe kendimizden sıkça söz etmemek
• Konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak
• Jest ve mimik hareketlerinde aşırıya kaçmamak
• Dinleyiciye sık sık anlıyor musun? Tamam mı? Bilmem anlatabildim mi? gibi sorular sormamak
• Toplulukta konuşurken bu, şu, o kişi gibi sözcükler kullanmamak
• Dinleyiciye soru sorma ve konuşma fırsatı vermek
• Dinleyicinin anlayacağı bir dil kullanmak
• Konuşma konusu ile ilgili gerekirse hazırlık yapmak
• Konuşan kişilerin sözlerini kesmemek
• Konuşmaları dinleyicinin yüzüne bakarak yapmak
• Konuşulan sözcükleri doğru telafuz etmek
• Zamana riayet etmek
• Konuşmalarda hitap şekillerine önem vermek
• Konuşurken sık sık saate bakmamak
• Konuşma sırasında sert ve asık suratlı olmamak

2-•Konunun özelliğine uygun düşünceyi geliştirme yollarını kullanır.
•Konuşma konusu hakkında araştırma yapar.
•Konuşma metni hazırlar.
•Konuşmasını belirlenen sürede ve teşekkür cümleleriyle sona erdirir.
•Konuşmasında dikkati dağıtacak ayrıntılara girmekten kaçınır.
•Konuşma öncesinde konuyla ilgili açıklamalar yapar.
•Konuşma yöntem ve tekniklerini kullanır.
•Konuşma sırasında sorulan sorulara açık, yeterli ve doğru cevaplar verir.
•Konuşmasını sunarken görsel, işitsel materyalleri ve farklı iletişim araçlarını kullanır.
•Metnin yazarı veya şairi hakkında bilgi edinir.

3-İnsanlar konuşarak birbirlerini daha iyi anlarlar. Çünkü konuşma, anlaşma yollarının başında gelir. İnsanlar duygu ve düşüncelerini konuşarak karşı tarafa aktarırlar, tartışırlar ve birbirlerini tanımaya çalışırlar.
Tatlı dille, uygun sözcüklerle söylenen sözlerin gücü büyük olur. Konuşma, tartışma dururken katı, sert yollara başvurmak, zora koşmak, problemleri çözeceği yerde daha da çıkmaza götürür.Bu özelliğimizden yararlanarak birbirimizle konuşarak anlaşma yoluna gitmeli, bunu yaparken de “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” sözünü aklımızdan çıkarmayarak kırıcı olmamalıyız.



kaynak; http://soruvecevap.blogcu.com/sayfa-103-105-107-11-sinif-dil-ve-anlatim/13181136
Read more

9.Sınıf Dil ve Anlatım Ders Notları ( İletişim Dil ve Kültür )


ÜNİTE I İLETİŞİM DİL VE KÜLTÜR
1. İLETİŞİM
Hiçbir şey yazmadan, okumadan ya da herhangi bir şey yapmadan bir süre bekleyiniz. Bu hâle ne kadar katlanabilirsiniz?
Kuşkusuz sosyal bir çevre içerisinde yaşayan insan çevresindeki varlıklarla iletişim kurmak zorundadır. İnsan çevresindeki insanlarla konuşmak, onlardan bir bilgi almak, bilgi vermek ihtiyacı duyar ve bunun için de iletişim kurar.
Peki iletişim nedir?
Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel işitsel araçlarla iletilmesine iletişim denir.
İletişim, ilk çağlardan günümüze gelinceye kadar pek çok aşamalardan geçmiştir. İlkel insanlar birtakım sesler çıkararak, işaretleşerek iletişim kurmuşlardır. Hatta ilkel kabilelerin ateş yakarak, duman çıkartarak kendi aralarında iletişim kurdukları bilinir.Günümüzde ise trafik işaretleri ile parti, dernek vakıfların vb. kullandıkları flama, amblem, sembol gibi işaretler birer iletişim aracıdır. Ancak bu araçlar sınırlı sayıdaki bireyler arasında iletişim sağlar. Radyo, televizyon telefon, faks, gazete, dergi vb. araçların hepsi birer iletişim aracıdır. Ancak iletişimin en güçlü olanı dil ile yapılanıdır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlüdür. Bu bakımdan duygu, düşünce ve istekler dil ile aktarılır. İletişimin kurulmasında dört temel öge kullanılır. Duygu düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen bir söz (mesaj, ileti), iletilen sözü alan alıcı ve bir de iletişimin yapıldığı iletişim aracı (ortamı) vardır. Bu kaynak, alıcı, ileti ve iletişim aracı (ortamdan) oluşan düzeneğe iletişim sistemi ya da bağlam adı verilir.
2. İNSAN, İLETİŞİM VE DİL
İletişim aracı olan dilin bir geniş, bir de dar anlamı vardır. Geniş anlamıyla dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir takım işaretleri (flama, bayrak, amblemden jest mimik, beden dili, müzik dili, raks dili ile trafik dili vb.) kapsayan bir sistemdir.Dar anlamda ise dil, insanların duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine aktarmak için kullandığı bir iletişim aracıdır. Bu bakımdan iletişim araçları içerisinde en etkili ve güçlü olanı dildir.Geniş anlamlı dilin görülen, koklanan, işitilen bir dış yönü; bir de o nesnenin anlamı olan iç yönü vardır. Geniş anlamlı dilde dış yön ile iç yön birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Dar anlamıyla kullanılan iletişim aracı olan dilin de bir ses ya da seslerin görülen işaretleri; bir de o ses ve sesleri oluşturan işaretlerden çıkan anlam yönü vardır.Ağaç sözcüğünde, a-ğ-a-ç seslerinin oluşturduğu bir dış yön; bir de bir nesnenin karşılığı olan, bir varlığı tanımlayan (ağacı tanımlayan) anlam yönü bulunmaktadır.Ağaç denildiği zaman gözümüzün önüne elma, armut, çam, kavak vb. ağaçlardan biri gelir. Bu bakımdan dilin görme, koklama, tat alma organlarıyla sıkı bir bağlantısı bulunmaktadır.Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır. Çevremizde gördüğümüz canlı varlıklar birtakım sesler çıkartırlar. Örneğin köpekler havlayarak, koklayarak, kediler miyavlayarak, atlar kişneyerek kendi aralarında anlaşırlar. İnsanlar ise kendi aralarında konuşarak, yazarak iletişim kurarlar. İnsan beyni, duyu organları yoluyla çevresinden edindiği izlenimleri kendi içerisinde yoğurarak sese ve birtakım kavramlara dönüştürecek yapıya sahiptir. Gerektiğinde çevreden edindiği izlenimleri ses ya da yazı ile çevresine aktarabilir.
Örneğin çiçek dediğimiz zaman ilk önce gözümüzün önüne birtakım çiçek türleri gelir. Gül, papatya, karanfil, leylak vb. Beyin bunlar arasında bir ayırma ve çözümleme yapar. Bu ayırma ve çözümlemeden sonra duygu, düşünce ve isteğini karşısındakine
konuşarak ya da yazarak anlatır.
3. DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kültürün çeşitli tanımları yapılmaktadır. En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek-görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur. Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır. Dilin kültürle olan ilişkisini Mehmet Kaplan şöyle açıklamaktadır:
DİL VE KÜLTÜR
Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. O, bu görüşünde haklıdır. Zira dil, duygu ve düşüncenin âdeta kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesile aktarılır. Yazı, dilin sesini kaybeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır. Dil, kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavr***** girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.Aslında dili yaratan hayat, daha doğrusu sosyal hayattır. Anne çocuğuna bir oyuncak verir. “Bak sana otomobil getirdim.” der. Böylece çocuk, oyuncak otomobil ile beraber “otomobil” kelimesini öğrenir. Fakat dil her zaman böyle bir eşya gösterilerek öğrenilmez. Bebek etrafında manasını anlamadığı birtakım sesler duyar. Zamanla onların bir şeye tekabül ettiğini öğrenir.Dil deyince, konuşulan ve yazılan bütün kelime ve cümleleri anlamak lazımdır. Halk günlük hayatında kelimeleri menşelerine göre ayırmaz. Onu ilgilendiren, kelimelerin manası, işe yaramasıdır. Bir bakkal dükkanında on dakika oturup halkı dinleyerek hangi kelimeleri kullandığını tespit edebilirsiniz.
Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılığın başında konuşma dili ile yazı dili gelir. Konuşma dili: Günlük yaşamda, evde, sokakta, çarşı pazarda kullanılan dile konuşma dili denir. Konuşma dilinde el, yüz ve vücut hareketlerine, ses tonuna, vurguya ve tonlamaya dikkat edilir. Yani bu öğeler konuşmada sözün anlatım gücünü etkiler. Konuşma dili işitme duyumuza hitap eder. Konuşma dili kişilerin kültür düzeylerine ve bölgeden bölgeye farklılıklar gösterir. Okuma yazma oranı düştükçe dili kullanmada yöresel özellikler çoğalır. Böylece konuşmada ağız, şive ve lehçe farklılıkları görülür. Bu farklılaşmada yöresel konuşma biçimlerinden biri yazı dili olarak kabul edilir. Bugün Türkiye’de İstanbul ağzı yazı dili olarak kullanılmaktadır. Çünkü İstanbul yüzyıllardan beri Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bir kentimizdir. İnsanlar yüzyıllardan beri imparatorluğun pek çok yöresinden buraya göç etmişler ve işleyip geliştirerek bir dil oluşturmuşlardır. Dillerde coğrafya ve toplumsal ayrılıklar nedeniyle farklılaşmalar olur. Sözcükler, bölgeden bölgeye farklı biçimlerde söylenir. Bu farklılaşmadan lehçeler meydana gelir: Çağatay lehçesi, Azeri lehçesi, Anadolu lehçesi gibi. Bir lehçeye bağlı kentler,
ilçeler ve hatta köyler arasında dahi söyleyiş farklılıkları görülür. Bu farklılıklardan şiveler, ağızlar oluşur. 
Yazı dili: Yazı dili resmî yazışmalarda, gazete ve dergi yazılarında kullanılan dildir. Yazı dili görme duyusuna hitap eden bir dildir. Yazı dilinde noktalama işaretlerine ve yazım kurallarına dikkat edilir. Konuşma diline göre uzun cümleler kullanılır.
ÖZET
Duygu, düşünce ve isteklerin anlaşılması için yazı, konuşma, görsel ve işitsel araçlarla iletilmesine iletişim denir. İletişimin kurulmasında dört temel öge kullanılır. Sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen söz (mesaj, ileti), sözü alan bir alıcı ve iletişimin kurulduğu ortam vardır. İletişimin en güçlü olanı dille yapılan iletişimdir. Dil; duygu, düşünce ve istekleri karşımızdaki kişiye aktarmak için kullandığımız bir iletişim aracıdır. Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır. Doğadaki canlılar birtakım sesler çıkartarak anlaşırlar. İnsanlar da kendi aralarında konuşarak yazarak iletişim kurarlar. Dilin kültürle güçlü bir ilişkisi vardır. Bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu eserlerin tümüne kültür denir. Kültürel varlıklar dil sayesinde aktarılır. Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılık konuşma dili ile yazı dilinde görülür. Konuşma dili de lehçe, şive ve ağız gibi bölümlere ayrılır.

Read more

10.sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 75-76


75 Sayfa 2 Etkinlik:
Öznel Cümleler:
*Bir büyü içinde kalıyor insan
*Peri bacaları ormanın türlü renkleri vardır
*uçup gidecekmiş gibi bir mavi
Nesnel Cümleler
*Bütün resimlere koyu bir renk hakim
*Dar iki yanı kayalık yol
*Bulunduğumuz yerden mustafayla göremenin koyağına girdik

İki cümle türünün birlikte kullanlması metne hareketlilik ve akıcılık kazandırır.


76 SAYFA 5 ETKİNLİK
Doğrudan Anlatım:

*Burası elmalı kilise dedi
*buradaki kiliselerin eb ışıklısı
*buradaki mezarlık dedi

Dolaylı Anlaltım:
*Bekçinin söylediğine göre bütün bölgedeki en ışıklı kilise bu.
*Tarihçilerin dediklerine göre elmalı kilise göremedeki en yeni kiliseymiş.

Read more

9. Sınıf Dil ve Anlatım 2. Ünite Karizma Egitim Yayınları


DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI
Hazırlık
1. Yandaki haritada görüldüğü gibi “X” dilini konuşan ve 1 milyon kişiden oluşan “A” milletinin yarısının, değişik nedenlerden dolayı 200 yıl gibi bir sürede işaret edilen yere göç ettiği varsayılırsa bu milletin dili ve geleceği hakkında neler söylenebilir? Tartışınız. Sonuçları tahtaya yazınız.
1. A milleti 200 yıl sonraki değişimleri ile dilleri aynı şekilde kalmaz. Çünkü diğer bölgelere göç ettiklerinden göç esnasında değişen ulusları görüp onların dillerini etkilerler ya da onlardan bir şeyler alırlar. Yani 200 yıl önceki haliyle kalmaz. Milli benlikleri aynı şekilde kalmaz.
2. Aşağıdaki çocuklar arasında nasıl bir akrabalık ilişkisi kurulabilir? Neden? Sözlü olarak ifade ediniz.
2. Şekillerine bakarak sadece hangi etnik kimliğe sahip oldukları hakkında  yorum yapsak da akrabalık hakkında bir çıkarım sadece dilleri hakkında olabilir.
3. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek Türk dili demektir. Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin kısacası bugün kendi milliyetinin, her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, dilidir.” sözleriyle Mustafa Kemal Atatürk Türk milletinin varlığını neye bağlamaktadır?
3. Türk milletinin geçirdiği bütün felaketlere rağmen ayakta kalmasını Türk diline bağlamaktadır. Türk milleti varsa Türk dili sayesinde olmuştur.
 
İnceleme
1. Metin                                    YERYÜZÜNDEKİ DİLLER
 
1. Yeryüzündeki Diller metnine göre dil ailelerinin oluşumunda belirleyici unsurlar nelerdir? Tartışınız. Sonuçları maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
1. Dil akrabalığı, dillerin ses dizgesi, biçim, yapı, sözdizimi bakımından kesinliği ortaya çıkan ilişkileri, yakınlıkları sonucunda beliren bağlılıklardır. Dil akrabalığını ortaya koyan ilişkiler arasında, özellikle biçim ve yapı yakınlıkları önemlidir. Ayrıca, söz hazinesi arasındaki benzerlikler de değerlidir; etimolojileri, tarihsel gelişmeleri aydınlık olan ögeler, akrabalık için sağlam dayanaklar, tanıklar durumundadır.
 
1. Etkinlik
Öğretmen, gruplardan belirleyeceği kişilere dünya dillerinin yapı ve köken bakımından nasıl gruplandığını sorar, öğrenciler sorulara cevap verir. Böylece dünya dillerinin yapı ve köken bakımından nasıl gruplandığı tespit edilerek tahtaya yazılır.
2. a. Aşağıda, dünya dilleri bir ağaç şeklinde gösterilmiştir. Verilen bu köken ağacından ve yukarıdaki etkinlik­te ulaşılan sonuçlardan hareketle dillerin köken bakımından nasıl gruplandığını belirleyerek “köken bakımından dil aileleri”ni bir şema üstünde gösteriniz.
 
b. Aşağıdaki tabloda köken bakımından aynı gruba ait olan dillerden bazıları bir arada verilmiştir. Tablodaki bilgileri inceleyerek bu dillerin aynı dil ailesine ait olmasının hangi ölçütlerin benzer olmasından kaynaklandığını belirleyiniz. Sonuçları aşağıdaki noktalı yerlere yazınız.
Dünya dilleri arasındaki
Ses sistemi,
yapı 
söz dizimi bakımından
benzerlikleri dil
ailelerini oluşturmuştur.
 
2. Etkinlik
a. Dil aileleri ile ilgili ulaşılan sonuçlardan hareketle sınıfa getirilen dünya haritası üzerinde dil ailelerine ait yer­ler gösterilir.
a.
b. Aynı harita üzerinde Türkçenin konuşulduğu yerler gösterilir.
b.
 
3. a. Aşağıda tek heceli, çekimli ve eklemeli dillerin yapı özellikleri örneklendirilmiştir. Bu örnekleri inceleyerek tek heceli, çekimli ve eklemeli dillerin özelliklerini noktalı yerlere yazınız.
b. Yaptığınız araştırmalardan hareketle tek heceli, çekimli ve eklemeli dilleri aşağıdaki ilgili yere yazınız.
Yapı   bakımında diller
Özellikleri  
Hangi   diller
Tek heceli diller
•Sözcükler ek almadan değişime uğramadan kalmaktadır.•Cümle içerisinde sözcükler, bulundukları yere ve başka sözcüklerle   yan yana gelme durumuna göre anlam kazanır.
Çince ile Vietnam dili ve bazı Himalaya ve Afrika dilleri   ve Avrupa’da Bask dili bu gruba girer.
Çekimli diller
•Büküm, sözcüğün çekimi sırasında kökün özellikle kökteki   ünlünün değişmesidir.•Çekim sırasında görülen değişikliklerle yeni sözcükler ve   kavramlar ortaya çıkar.
•Hint- Avrupa dilleri (Almanca, Farsça, Fransızca, Hintçe)   ile Arapça çekimli dil grubuna girer.
Eklemeli diller
•Bu dillerde bir veya daha çok heceli köklere yapım ve   çekim ekleri eklenir.•Köke getirilen yapım ekleri ile yeni sözcükler, yeni   kavramlar türetilir.
•Bu dile en güzel örnek Türkçedir. Ayrıca Altay dilleri,   (Moğolca, Mançu-Tunguz) küçük ayrımlarla Japonca; Ural dilleri (Fince,   Macarca, Samoyetçe) ile bazı Asya ve Afrika dilleri bu gruba girer.
 
4. “Dillerin Sınıflandırılması ve Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri” ünitesindeki şemalardan, tablolardan ve araştırma sonuçlarından hareketle Türkçenin köken ve yapı bakımından dünya dilleri arasındaki yerini belirleyerek tahtaya yazınız.
4.            Yapı Bakımından : Sondan eklemeli
                Köken Bakımından: Ural – Altay Dil Ailesinin Altay kolundandır
 
2. Metin
DİL REFORMU VE ATATÜRK
 
5. Yukarıdaki metinden ve yaptığınız araştırmalardan hareketle Atatürk’ün Türk dili ve diller hakkındaki görüş­lerini sözlü olarak ifade ediniz.
5.
6. Araştırma sonuçlarına bağlı kalarak Atatürk’ün Türk dilinin gelişmesi ile ilgili yaptığı çalışmaları belirleyip maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
6. Türk Dil Kurumunu kurulumu, yeni harflerin kabulü ve Güneş Dil Teorisi gibi çalışmaları yapmıştır.
 
Anlama – Yorumlama
1. Dil bilimi alanında yapılan çeşitli tespit ve sayımlara göre dünyada ölü veya yaşayan 3000’in üzerinde dilin varlığı söz konusudur. Bu durumu dil-millet ilişkisi çerçevesinde nasıl değerlendirebilirsiniz?
1. Yeryüzünde o kadar çok millet  olduğunu ve bunların bazılarının kendi ait dillerinin olduğunu düşünürsek bu  kadar dil olması son derece normaldir. Her ulus kendi milli bilinci oluşturmak gayreti içindedir ve bu gayret onları bir dil etrafında şekillendirdiği için sayı ister istemez 3000’e dayanmaktadır.
2. Ana dili Türkçe olan biri, Japonca ve Çinceden hangisini daha kolay öğrenebilir? Neden? Tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
2. Aynı dil ailesi içinde oluğundan dolayı Türkçe ile Japonca arasında ses sistemi, yapı ve söz dizimi bakımından benzerlik vardır.
3. Dil ailesi ağacında yanda görüldüğü gibi küçük dallar ve yapraklar olsaydı bu yapraklar ve küçük dallar dilin hangi terimlerini karşılardı?
3. Dillerin kollarını ve dillerin zaman içerisinde değişip farklılaştığını gösterir.
4.  Atatürk’ün Türk diliyle ilgili görüşleri dikkate alındığında Türkçenin bugünkü durumu ile ilgili neler söylenebilir?
4. Türkçe yüzyıllardan beri varlığı sürdüren bir dildir. Zaman zaman çeşitli dillerin etkisinde çok fazla kalsa da bu durumdan hemen kendin kurtarabilen bir dildir. Sondan eklemeli bir dil olup yeni eşya ve kavramlara yeni kelimeler türetmek gibi bir sıkıntısı yoktur. Eskiden göçebe bir millet olduğumuz için bugün hemen hemen bir çok kıtada Türkçe konuşulmaktadır.
5. Dil Reformu ve Atatürk metninden ve yaptığınız araştırmalardan hareketle Atatürk’ün Türk dili ile ilgili yap­tığı çalışmalardan en önemlisi sizce hangisidir? Neden? Tartışınız. Sonucu tahtaya yazınız.
5. Türk Dil Kurumu’nun kurulması…
6. İngilizcedeki “star, lip” kelimeleriyle, Farsçadaki “sitare, leb” kelimelerinin benzerliğinden hareketle bu dil­lerin birbiriyle ilişkisi hakkında neler söylenebilir?
6. Aynı dil ailesi içinde oldukları söylenebilir.
 
Ölçme – Değerlendirme
1.  Aşağıdakilerden hangisi “Ural-Altay Dil Ailesi” grubuna girmez?
A) Yakutça
B) Fince
C) Hintçe
D) Macarca
E) Türkçe
CEVAP:C
 
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun kelimeleri yazınız.
Dünya dilleri YAPI ve KÖKEN bakımından olmak üzere iki şekilde gruplandırılır.
Türkçe köken bakımından URAL ALTAY dil ailesi grubuna girer.
Sözcük türetirken  isim ve fiillerin çekiminde  köklerin  hiç değişmediği  dil  grubuna yapı  bakımındanÇEKİMLİ (BÜKÜMLÜ) diller denir.
 
3.  Aşağıdaki dilleri, yapı ve köken özelliklerine göre doğru şekilde eşleştiriniz.
a.
Hint-Avrupa Dil Ailesi
Farsça
 
Hami-Sami Dil Ailesi
İbranice
 
Ural-Altay Dil Ailesi
Japonca
b.
Çekimli Dil
Almanca
 
Eklemeli Dil
Moğolca
 
Tek Heceli Dil
Tibetçe
 
 4. Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
Türkçe yapı bakımından çekimli bir dildir. ( Y  )
Eklemeli dillerde kelimeler köklere getirilen eklerle türetilir. ( D  )
İngilizce ve Arapça yapı bakımından çekimli diller grubuna girer. (  Y  )
5.  Dil ailesi ifadesi aşağıdakilerden hangisini anlatmaz?
A) Dillerin yapı benzerliğini
B) Söz dizimi benzerliğini
C) Söz varlığı benzerliğini
D) Milletlerin aynı kökten geldiklerini
E) Dillerin ses sistemi benzerliğini
CEVAP:D
 
6.  Köken bakımından dil aileleri kaça ayrılmaktadır?
1. Hint – Avrupa Dilleri Ailesi
a. Asya Kolu: Hintçe, Farsça, Ermenice
b. Avrupa kolu: Germen (Cermen) Dilleri: Almanca, İngilizce, Felemekçe (Hollanda’da ve Belçika’nın bir kısmında kullanılan dil).
Romen Dilleri: Latince, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca
İslav Dilleri: Rusça, Sırpça, Lehçe (Lehistan bölgesinde kullanılan dil).
 
2. Hami-Sami Dilleri Ailesi: Akatça, Arapça, İbranice
 
3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika’da yaşayan Bantuların dilleri bu gruba girer.
 
4. Çin Dilleri Ailesi: Çince ve Tibetçe bu ailedendir.
 
5. Ural- Altay Dilleri Ailesi:
a. Ural Kolu: Fince, Macarca, Estonca
b. Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Mançuca Türkçe dünya dilleri arasında yapı bakımından sondan eklemeli dil grubuna girer. Köken bakımından ise Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
 
7. Atatürk’ün Türk dilinin gelişmesi için yaptığı çalışmalar nelerdir?
7. Türk Dil Kurumunu kurulumu, yeni harflerin kabulü ve Güneş Dil Teorisi gibi çalışmaları yapmıştır.
2. TÜRK DİLİNİN TARİHÎ GELİŞİMİ VE TÜRKİYE TÜRKÇESİ
Hazırlık
1. Binlerce yıllık geçmişe sahip olan, onlarca devlet kuran, çok büyük göçler ve felaketler yaşayan bir milletin yazı ve konuşma dilinin 2000 yıl önceki durumuyla 2000 yıl sonraki durumunun aynı olduğunu söyleyebilir misiniz? Neden? Sözlü olarak ifade ediniz.
1. Söylenemez çünkü konuşma bölgesel farklılıklara göre daha çabuk gelişme gösterir. Yazı  dili ise göç, savaş, kültür etkileşimi, icatlar gibi unsurların dile katkısından dolayı sürekli değişim ya da gelişim halindedir. Örnek olarak t>d değişimdir. Eski Türkler tag derken şimdi ise dag olarak geçmiştir ve bu ses değişimleri kendi göstermiştir. Bir başka özellik ise alfabenin değişmesi de bu dilin aynı kalmadığı gösterir.
2. Günümüzde Moğolistan’dan Balkanlar’a, Sibirya’dan Kerkük’e kadar yayılmış bulunan Türklerin Latin, Kiril ve Arap alfabelerine dayanan 29 farklı alfabe kullanmaları, Türk boylarının birbirleriyle olan ilişkilerini ne yönde etki­lemiş olabilir? Tartışınız. Ulaştığınız sonuçları maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
2. Olumsuz etkilemiştir. Çünkü aynı dili, millet ve kültürü taşıyan  ama farklı şekilde  yazan insanlar zamanla aralarındaki kopar  ve birbirlerine yabancı olurlar.
3. “Kaşgarlı Mahmut” ve “Divanü Lügati’t-Türk” size Türk dili ile ilgili neyi hatırlatır?
3. Türk dilinin ilk sözlüğü ve sözlü döneme ait destan, koşuk, sağu ve savları günümüze taşıyan önemli eser.
4. 7-8. yüzyıllarda yaşayan Kül Tigin ile 20. yüzyılda yaşa­yan Mustafa Kemal Atatürk’ün karşılaşıp konuşma imkânı olsaydı ikisi de Türkçe konuşmasına karşın anlaşabilirler miydi? Tartışınız. Ulaştığınız sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
4. Anlaşamazlar çünkü o zamanın Türkçesi ile şimdiki aynı değildir.
5.  Dünyada Türkçenin birçok lehçesinin konuşulduğunu düşündüğümüzde Türkiye’de konuşulan Türkçeye, Türkiye Türkçesi mi yoksa sadece Türkçe mi demek daha uygun olur? Tartışınız. Ulaştığınız sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
5. Türkiye Türkçesi demek daha doğru olur. Sadece Türkçe dersek Azeri, Kırgız, Tatar, Türkmen gibi Türklerin konuştuğu Türkçeyi de içine alır.
 
İnceleme
1. Metin                             
Orhon Yazıtları (Kül Tigin Abidesi)
Doğu yüzü (Köktürkçe Dönemi, 8. Yüzyıl)
 
1.Yandaki tabloda, Köktürkçe ile yazılmış Orhon Yazıtları metninde geçen bazı kelimelerin Türkiye Türkçesindeki karşılıkları verilmiştir. Orhon Yazıtları metni ve yanda verilen kelimeler dikkate alındığında Köktürkçe ile Türkiye Türkçesi arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
1. Aralarında çok fazla fark yoktur. Sadece bazı kelimelerde ses değişimleri olmuştur. Mesela ilgerü>ileri değişiminde g sesi düşmüş, ama ifade ettiği düşünce ve kavram yine aynıdır. tik->dik- değişiminde t sesi d ye dönüşmüş ama ifade ettiği anlam yine aynıdır. Onun için devamı niteliğindedir.
2.  Kül Tigin Abidesi’nin doğu yüzünden alınan Orhon Yazıtları metninde kullanılan   bazı   kelimeler,   bu   kelimelerin  Türkiye   Türkçesindeki   karşılıkları   aşağıda   gösterilmiştir.   Bu   bilgilere   göre   Köktürkçe   ve   günümüz   Türkiye Türkçesinde kullanılan kelimelerin kökleri arasındaki fark nedir? Sözlü olarak ifade ediniz.
2. Yine bazı seslerde değişim kendini göstermiştir ve bu sesler biraz değişerek günümüze gelmiştir. Yani Arapçadan alınmamış sadece bir ses değişikliği vardır. Yani yabancı kelime değil Türkçe kelimedir.
3. Araştırma sonuçlarından ve Orhon Yazıtları metninden hareketle, tarihte ilk defa “Türk” sözünün hangi yüzyılda kullanıldığını belirleyerek tahtaya yazınız.
3. 8. Yüzyılda ilk defa Orhun Abidelerinde kullanılmıştır.
 
2. Metin
(Uygurca Dönemi, 9. Yüzyıl)
 
4. Yukarıdaki 9. yüzyıla ait Uygurca metin Uygur Türkçesi ve Türkiye Türkçesiyle verilmiştir. Metinlerde koyu renkte gösterilen ifadeler karşılaştırıldığında, Uygur Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasında nasıl bir ilişkiden söz edilebilir? Tartışınız. Sonuçları tahtaya yazınız.
4. Sözcük kök ve eklerinde bir iki seste değişiklik vardır. Kelimeler genel anlamda çıkarımlarda bulunabilmektedir.
5. Yukarıdaki metin ve aşağıdaki şemadan hareketle Uygur Türkçesini Köktürkçe döneminden ayıran özellikler nelerdir?
5. Köktürk dönemi ile Uygur dönemi arasındaki temel fark alfabe değişikliğidir.
 
3. Metin                                     
ATEBETÜ’L-HAKAYIK
(Karahanlı Dönemi, 12. Yüzyıl)
6. 12. yüzyıla ait Atebetü’l-Hakayık  metni İslamiyet etkisi altında gelişen Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Bu metinden ve aşağıdaki şemadan hareketle Karahanlı Türkçesini Türkçenin diğer dönemlerinden ayıran özellikler nelerdir? Maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
6. İslamiyet etkisinde yazılmış olan ilk metinlerdir ve  Köktürk ve Uygur alfabeleri bırakılmış yerine Arap alfabesi kullanılmaya başlanmış ve bunun yanında Arapça kelimelerde dilimizde kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle dini kavram ve kelimeler kullanılmaya başlanmıştır.
 
4. Metin                                            
İLAHİ
(Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi, 13. Yüzyıl)
7.
a. Yunus Emre’nin 13. yüzyıla ait İlahi’sini anlaşılırlık bakımından değerlendiriniz.
7. Daha anlaşılır bir dille yazılmıştır. Günümüze ve halk söyleyişine  yakındır.
b. Bu şiirin Köktürkçe, Uygurca ve Karahanlıca ile yazılmış metinlere göre kolaylıkla anlaşılmasının sebepleri neler olabilir? Tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
b. Değişen kelime çok yoktur. Yani kelimeler hemen hemen günümüzde kullandığımız gibidir. Günümüze ve halk söyleyişine  yakındır. Özellikle son dörtlük tamamen kullandığımız dile yakındır. Zaten Yunus Emre  de Türkçe çok iyi kullanan tasavvuf şairidir.
8. Aşağıdaki şemadan ve Yunuz Emre’nin İlahi’sinden hareketle Eski Anadolu Türkçesinin kendinden önceki dönemlerden farkı nedir? Tartışınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
8. Önceki dönemlerde farkı Arap harfleriyle yazılmasının yanında Arapça ve Farsça sözcüklerin daha sıklıkla dilimize girmesidir. Karahanlı döneminde yani bir önceki metinde dini kavramlarda ya da birkaç kavramda girerken artık bu metinde ve sonrasında çoğunlukla Arapça ve Farsça sözcükleri görebilmekteyiz.
 
5. Metin
GAZEL
(Osmanlı Türkçesi, 15. Yüzyıl)
 
9. a. 15. yüzyıla ait yukarıdaki şiirden ve aşağıdaki şemadan hareketle Osmanlı Türkçesinin Türkiye Türkçesi ile ilişkisini tespit ediniz.
a. Türkiye Türkçesi Osmanlı Türkçesinin devamı niteliğinde ama farkı ise Osmanlı Türkçesinde dilimize giren  Arap ve Fars kelimeleri azalmış ya da bu kelimeler tamamen Türkçeleşmiştir.
b. Osmanlı Türkçesi Köktürkçe ile karşılaştırıldığında 8. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Türkçenin gelişimi ile ilgili neler söylenebilir?
b. Önce alfabe değişmiş, Arap alfabesi kullanılmış. Başlangıçta bir iki kelime Arapça  ve Farsça kelime dilimize girmişken 15.yüzyılda bu tarz kelimeler dilimize daha yoğun girmiştir.
 
6. Metin
TÜRKÜ
(Türkiye Türkçesi, 20. Yüzyıl)
10. a. Âşık Veysel’e ait Türkü’den ve yan sayfadaki şemadan hareketle Türkiye Türkçesinin Köktürk, Uygur, Karahanlı, Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesinden farklı ve benzer yönlerini tespit ederek maddeler hâlinde def­terinize yazınız.
a. Değişen önemli şeylerden bir tanesi Latin alfabesidir. Benzer tarafı ise Türklerin kavram ve düşünce haritası değişmemiştir. Arap ve Fars kelimeler çok fazla iken şimdi onlar azalmıştır.
b. Yukarıdaki şema ve araştırma sonuçları dikkate alındığında Türkiye Türkçesi 8. yüzyıldan 20. yüzyıla ka­dar nasıl bir gelişme göstermiştir? Maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
b. Köktürk alfabesinden Uygur alfabesine geçilmiş ve sonra da Arap alfabesine geçilmiştir.Arpa alfabesi kullanılırken
Arap ve Fars kelimeler ilk başta bir iki kelime iken daha sonraları bu kelime alımları çok sık olmaya başlamış ve en sonunda Latin alfabesine geçilmiştir.
 
11.
a. Aşağıda Türk dilinin tarihî gelişimi şemalaştırılmıştır. Araştırma sonuçlarından ve aşağıdaki şemadan hareketle günümüzde konuşulan Türk dillerinin oluşumu ve kökeni ile ilgili çıkarımlarda bulununuz.
a.
b. Aşağıdaki şemadan hareketle Türkiye Türkçesinin günümüzde konuşulan diğer Türk dillerine göre konu­munu belirleyiniz. Sonuçları defterinize yazınız.
b.
 
12. Yunus Emre, Eşrefoğlu Rumi ve Âşık Veysel’e ait şiirler Anadolu Türkçesine ait dil ürünleridir. Bu şiirlerden ve araştırma sonuçlarından hareketle, Türkçenin Anadolu’daki gelişimini ve kazandığı yeni özelliklerini belirleyiniz. Sonuçları tahtaya yazınız.
12. Eski Anadolu Türkçesi: Batı Türkçesinin ilk devresidir. Eski Türkçenin izlerini taşıyan bu Türkçe, 13 ve 15. asırlarda Anadolu’da konuşulan Türkçedir. Batı Türkçesinin geçiş evresidir. Bundan dolayı bu döneme Batıdaki Orta Türkçe diyebiliriz. Bu dönemde Arapça ve Farsça unsurlar henüz fazla değildir fakat yabancı terkipler kullanılmaya başlanmıştır. Eski Anadolu Türkçesi Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir. Yunus Emre’nin “Divan”ı, “Risatetü’n Nushiye’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlit’i, Âşık Paşa’nın “Garipname”si, Hoca Dehhani’nin kaside ve gazelleri bu dönemin en güzel örnekleridir.
 
Anlama – Yorumlama
Yandaki tabloda “Korkma sönmez…” ifadesi Köktürk, Uygur, Arap, Kiril ve latin alfabeleriyle yazılmıştır.
Bu dil göstergeleri­nin hepsi de “Korkma sönmez” şeklinde okunduğuna göre Türk Dili’nin 8. yüzyıl­dan günümüze kadar geçirdiği süreçle ilgili hangi sonuçlara ulaşılır? Tartışınız. Sonuçları defterinize yazınız.
Yazılan alfabe ne kadar değişirse değişsin yukarıdaki şemaya göre değişmeyen tek şey ifade ettiğim eşya, kavram, duygu ve düşüncelerimizdir.
 
1. Etkinlik
Aşağıda verilen günümüz Türkiye, Azerbeycan, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Türkmen, Uygur Türkçelerindeki “ılık, kız, kırmak, yalnız” kelimelerinin kullanımları incelenir. Bu kelimelerden hareketle günümüzde konuşulan Türk lehçelerinin birbirleriyle ilişkisi tartışılır. Sonuçlar sözlü olarak ifade edilir.
 
2. Etkinlik
a.  Sınıfa getirilen Türklerin anayurdu ve göç yolları haritası üzerinde Türklerin sosyal, coğrafi ve siyasi yaşam­larında meydana gelen değişiklikler Türk dilinin gelişimi ile ilişkilendirilerek tartışılır. Sonuçlar tahtaya yazılır.
a.
b. Türkçenin günümüzde konuşulduğu yerler harita üzerinde gösterilir.
b.
 
Ölçme – Değerlendirme
1. Aşağıdakilerden hangisinde Türkiye Türkçesinin günümüze kadar ulaşma süreci doğru şekilde verilmiştir?
A)  İlk Türkçe – Ana Türkçe – Köktürkçe – Karahanlı Türkçesi – Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi – Uygurca -Osmanlı Türkçesi – Türkiye Türkçesi
B)  İlk Türkçe – Ana Türkçe – Köktürkçe – Osmanlı Türkçesi – Uygurca – Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi-Karahanlı Türkçesi – Türkiye Türkçesi
C)  İlk Türkçe – Köktürkçe – Uygurca – Ana Türkçe – Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi – Karahanlı Türkçesi -Osmanlı Türkçesi – Türkiye Türkçesi
D)  İlk Türkçe – Ana Türkçe – Köktürkçe – Uygurca – Karahanlı Türkçesi – Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi -Osmanlı Türkçesi – Türkiye Türkçesi
E)  İlk Türkçe – Ana Türkçe – Uygurca – Köktürkçe – Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi – Osmanlı Türkçesi -Karahanlı Türkçesi – Türkiye Türkçesi
CEVAP:D
 
2.  Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun kelimeleri yazınız.
Eski Anadolu (Oğuz) Türkçesi 13 yüzyıldan 15 sonlarına kadar sürmüştür.
Türk sözcüğü ilk defa 8. yüzyılda yazılan Orhun Abidelerinde geçer.
 
3.  Aşağıdaki bilgileri doğru şekilde eşleştiriniz.
Hakas Türkçesi
Ana Türkçe
Türkmen Türkçesi
Batı Türkçesi
Özbek Türkçesi
Kuzey-Doğu Türkçesi
 
4.  Aşağıdaki cümlelerin karşısına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
Yunus Emre Türkçe yazdığı şiirleriyle Türk dilinin gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. ( D )
Gagavuz Türkçesi Batı Türkçesinin günümüzde konuşulan bir koludur. ( D )
Türkiye Türkçesi ile Köktürkçe arasında bir ilişki yoktur. ( Y )
5.  Türk dilinin dönemlerini birbirinden ayıran özellikleri nelerdir?
5. Kullanılan alfabeler, ses değişimleri, bölgesel farklılıklar gibi unsurlar.
Read more