2013 - 2014 11. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 42 - 51 Sorular ve Cevapları ( Evrensel Yayınlar )

11. SINIF DİL VE ANLATIM DERS KİTABI CEVAPLARI 2013-2014  (EVRENSEL YAY.) GÜNLÜK TÜRÜ (sayfa 42-51) ( Bu yazının tamamı edebiyatfatihi.blogspot.com sitesinden alınmıştır ) kaynak siteyide ziyaret etmenizi rica ederiz

1. Türk veya dünya edebiyatından günlük türünde yazılmış metinler bulunuz. Beğendiğiniz metinleri sınıfınıza getiriniz.
2. Günlük türünün Türk ve dünya edebiyatındaki tarihsel gelişimini ve önemli temsilcilerini araştırınız.
Günlük türü ve özellikleri
3. İçe ve dışa dönük günlüklerin özelliklerini araştırınız.
GÜNLÜK TÜRÜ VE ÖZELLİKLERİ
4. İlhan Berk'in hayatı ve edebî kişiliği hakkında bir araştırma yapınız.



İLHAN BERK (1918-2008)
♦ 1918'de Manisa'da doğmuştur, ilk ve ortaöğrenimini Manisa'da tamamlamış, 1939'da Balıkesir Necatibey Ilköğretmen Okulunu bitirerek öğretmen olmuştur. Yükseköğrenimini Fransızca Bölümünde tamamla¬yan, Ankara'da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Ya¬yın Bürosunda çevirmen olarak da çalışan sanatçı, 2008'de ölmüştür.
♦ İkinci Yeni şiirinin temsilcilerindendir. Bu akımın en yaşlı üyesidir.
♦ Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerini ilk defa 1935'te kitaplaştıran İlhan Berk, sürekli denemelerle şiirin ya-pısını da değiştirmiştir.
♦ Çeşitli evrelerden geçen şair, adeta Cumhuriyet Dö-nemi şiirimizin gidişatına paralel bir yol izlemiştir, ön-celeri, Ahmet Haşim etkisinde yazmaya başlamış, daha sonra toplumcu gerçekçi, Garip ve İkinci Yeni çizgisinde ürünler vermiştir. Eski şiir anlayışını terk ederek yeni bir akımın öncüsü olmak, şiirde ender görülen durumlardandır.
♦ 1953 yılında yazdığı "Sen Antoine'in Güvercinleri" şiiri ile İkinci Yeni hareketinin kuruluşuna katılmıştır.
♦ Sürekli değişimi şiiri için ilke edinmiştir.
♦ 1954'ten sonra, şiirde "soyut bir yolculuk" a çıkmış ve "İkinci Yeni"nin öncüleri arasına girmiştir.
♦ Sanatçı, 1979'da "Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü, 1980'de "Behçet Necatigil Şiir ödülü'nü, 1983'te "Yeditepe Şiir Armağanfnı ve 1988de "Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü almıştır.
İlhan Berkin eserleri şunlardır:
Şiir:
Güneşi Yakanların Selamı 
İstanbul
Günaydın Yeryüzü 
Türkiye Şarkısı
Köroğlu 
Galile Denizi 
Çivi Yazısı 
Otağ
Mısırkalyoniğne
Âşıkane
Taşbaskısı
Şenliknâme
Atlas
Kül
İstanbul Kitabı 
Kitaplar Kitabı 
Deniz Eskisi 
Delta ve Çocuk 
Galata 
Güzel Irmak 
Pera
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum 
Avluya Düşen Gölge 
Şeyler Kitabı Ev 
Çok Yaşasın Sayılar

SAYFA 44

1. ETKİNLİK
"Paris" adlı metni ve sınıfa getirdiğiniz güncelerden birkaç tanesini okuyunuz. Getirdiğiniz metinlerin yazılış amaçları, dil-anlatım ve şekil özellikleri hakkında tartışarak güncelerin ortak özelliklerini belirleyiniz. Belirlediğiniz özellikleri sınıf tahtasına yazınız.

GÜNLÜK ÖRNEKLERİ

TURGUT UYAR’DAN


30.01.1956

Az konuşur olmayı, suskun olmayı erdem saymıyorum artık. Kendini kaçırmak, kendini gizlemek gibi geliyor bana.

27.02.1956

İzinliyim. Boşum, ilgisiz dolaşıyorum sokaklarda. Bu boşluk, bu kayıtsızlık ürküntü veriyor bana. Doğaya uygun, yapmacıksız bir yaşama özlüyorum. Kurtuluşumuz şiirden falan gelmeyecek, yaşamamızdan gelecek gelecekse.

3.1.1956

Nigâr Hanım’ın şiirlerini okudum. Elbette ilkel şiirler birçoğu. Ama birden düşünüyorum. “Gücenme, aslı harâbım senin fırâkında” dizesi, bir bakıma, bir şiir geleneğinin yenilenmesi döneminde, yeni bir duygu, yeni bir söyleyiş sayılamaz mı?

Geçmiş ozanları, duygularının, söyleyişlerinin cılızlığı yüzünden küçümsemek doğru mu? Duygular yeni, biçimler, duyarlanma yeni. Bugün bu şiirleri, dolayısıyla bu duyguları, ancak eski şiirler öyle yazıldığı için daha iyi anlıyoruz, öyleyse, iyi kötü bütün geçmiş ozanlara selam.

(Günlük)



OKTAY AKBAL'DAN
28 Aralık Çarşamba


Ocak’ın 29’unda tam on yıl olacak. Ziya Osman Saba’yı karlı bir havada Eyüp’te toprağa vermiştik. Yıllar çabuk mu geçiyor belirli bir yaştan sonra? Çocuklukta günler, haftalar bitmezdi bir türlü. Ama yolun yarısına gelmeye gör, her şey kopuk bir film gibi akıveriyor... Ziya Osman’ı son görüşümde ince bir dosya çıkarmıştı çekmeceden. “Nefes Almak” yazıyordu üzerinde. Yeni kitabıydı, “ölümümden sonra çıkacak,” demişti. “Haydi haydi,” demiştim, “Okurları o kadar bekletmeye hakkın var mı?” Gülümsemişti. Birkaç hafta sonrasını mı düşünerek. Ben düşünememiştim o günden ötesini. Canlı bir insanın, hele bir dostun, bir sevilenin yok olabileceğini düşleyemiyoruz.

On yıl geçip gitmiş bile. Şiirlerini karıştırıyorum. Bilmeyen, Ziya Osman’ı yaşamı süresince ölümü özleyerek bekleyen biri sanır. Hep ölüm, hep ölüm düşünceleri. O ölümü değil, dünyada bulunamayacak bir çeşit “yaşam’’ı özlüyordu.

(Anılarda Görmek)


HİLMİ YAVUZ’DAN

Sabah, 24 Mayıs

Bu kaldırımüstü açık hava kahvesini seviyorum. Sabahları güneş almıyor ve rüzgâr duyumsanabiliyor. İlkyaz sabahları bu kentte, bir ağaç hışırtısıyla, işte buradayım, bu kahvede çayımı içmeye hazırlanıyorken, birden, bir kokuyla, belirsiz, geliveriyor. Kağşamış gövdemi üşütmemeye çalışarak ve onunla, o yaşlı, atık gövdeyle, genç ilkyaz arasındaki karşıtlığı bilincimde kavrayarak; bilincimin, işte bir ince dilim limon koyup, gövdeyle ilkyazın bileşimi olduğunu düşünerek, içiyorum çayımı.

Eskiden, çok eskiden bir öykü yazmıştım. Malte gibi söyleyeyim: Ah, öyküler yazardım ben, genç kızların mavi kurdelelerinden söz açan, düz pabuçlu ve ince beyaz pardösüleri olan ve yağmurlardan; o öykülerden birinde, akşamları sokağa çıktığımda yüzüme menekşelerin atıldığını yazmıştım; ve ‘ah, cumartesiler başkadır, sokaklar başkadır’ diye yazmıştım. Şimdi burada, bu zarif kaldırımüstü kahvesinde, İstanbul’da, ondan asla kopamadığım için beni izlemeyen bu kentte, (şimdi neler çağrıştırıyor, bu kent, ‘polis seni izliyor’lardan, polis izliyor’a) bu cumartesi sabahı, limonlu çayımı bitirmek üzereyken ve nedense bir çay daha isteyerek gündelik yaşamımı inceltiyorum sanki.

(...)

(Geçmiş Yaz Defterleri)



CEMİL MERİÇ’TEN

26.2.1963


Ağaç her gün meyve vermez. Konuşmayan ağaçlar da vardır. Ne dallarında çiçekler gülümser baharları, ne çiçeklerinde arılar dolaşır. Konuşmayan ağaçlarda var...

Zindanda söylenen şarkıyı kim dinler? Zindanda söylenen şarkı ölüm kokar, zincir kokar, küf kokar. Ölüm açacak kapısını bir sabah o zindanın, ardına kadar.

Kuşlar gibi geçiyor günler önünden, cıvıldamıyorlar. Günler tren, günler mavi ufuklarda eriyen birer ümit. Kanatlarından yakalayamıyorsun kuşları. Tren sessiz gidiyor rüya ülkelerine.

(Jurnal - Cilt 1)

Günlüklerin Ortak Özellikleri

• Birinci tekil kişili anlatım vardır.

• Günlük konuşma diliyle yazılır.

• Her gün için yazılan kısımların sağ üst köşesine o günün tarihi yazılır.

• Yazar kendisiyle ya da günlükle konuşuyor gibi yazar.

• Gerçekler olduğu gibi aktarılır.

• Anlatıcının amacına, bilgi ve birikimlerine göre dil ve anlatım özellikleri görülür.

SAYFA 45
2. ETKİNLİK

"Paris" ve "Gece Defteri" adlı metinlerde, yaşananların veya görülenlerin günü gününe mi yoksa üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra mı yazıldığını metinlerden örnekler vererek belirtiniz.

Her iki metinde de yaşananlar günü gününe yazılmıştır. Gece Defteri adlı günlükte olaydan çok düşünceler ön plandadır.
3. ETKİNLİK
İlhan Berk'in Paris ile ilgili gözlemleri nelerdir? Yazar gözlemlerini anlatırken kendi izlenimlerini de aktarmış mıdır? Metinden örnekler vererek düşüncelerinizi açıklayınız.

Yazarın Paris’le ilgili izlenimlerini yansıtan cümleler;

Paris’te Parisli pek az artık. Bir havaalanı sanki Paris. Salt buna yanıyor. Paris’te gökyüzü yok. Ben de olmayan gökyüzünü düşünüyorum... (Yazar, Paris’te binaların çok fazla ve yüksek olduğunu anlatmak istiyor. Paris'le ilgili gözlemlerinde kendi düşüncelerini de aktarmaktadır.)




• Salah Birsel ve Oktay Akbal’ın günlük türü ile ilgili açıklamalarında günlük tutmanın bir içtenlik ve cesaret iş olduğu anlatılmaktadır.

• Günlük türü yazarın kendisiyle hesplaşmasıdır, bir iç dökmedir. Bu nedenle günlük, okuyucuyla paylaşmak için yazılmaz. Günlük yazarı, okuyucu buna şunu der, şu tepkiyi verir diyerek de yazmaz. İçinden geldiği gibi yazar. Yazar günlüğünü yayımlamak istediğinde belki günlüğündeki bazı kısımları çıkarmak isteyebilir. Bu yazara bağlıdır bence. Okuyucuyu ilgilendiren kısımlarını günlüğe almak, diğerlerini çıkarmak isteyebilir.


5. ETKİNLİK
1. Gün

"... Sanırım, bu yazı biçimi bana uyacak. Uyarsa yaşadığım sürece akıp gitsin. Adını sonra koymalıyım. Neye dönüşecek, belli değil. Biliyorum, sürekli yazmak bir serüven, yazmaksa bir tören. Günce değil. Tarihler belirsiz. '1. gün', '2. gün'... ayırma çizgileri olarak da kabul edilebilir. Yine de günce. Çünkü her gün yazacağım. '3. gün'den sonra '6. gün'e geçmişsem demek aradaki iki günü de yazmışım ama yayımlamayı uygun görmemişim. Onlar yayımlandığı gün ben hayatta olmamalıyım."
Cemal Süreya
Günler
• Birçok güncenin, yazarının ölümünden sonra yayınlanmasının sebebi nelerdir? Yukarıdaki metni de dikkate alarak günlüklerin yazılma amacı hakkındaki düşüncelerinizi açıklayınız.

Günlüklerde yazarın okuyucuyla paylaşmak istemediği, yayımlanmasını uygun görmediği yazılar bulunabilir. Yazar öldükten sonra yayın hakkını elinde bulunduran varisleri uygun görürse günlükler yayımlanabilir.

Günlükler, yazarların merak edilen yönlerinin öğrenilmesi konusunda ilgiyle okunan türlerdir. Bilhassa ölen yazarların hayat hikâyeleri, düşünceleri hep merak edilir. Onların yazdığı anılar, günceler hem kendisi hem de yaşadıkları dönem hakkında bilgi verir.



 Telefon başlıklı yazısı içe dönük günlüğe örnektir.
SAYFA 47
7. ETKİNLİK

"Çalıkuşu" ve "Bir Dağcının Güncesi" adlı metinleri inceleyiniz. Bu metinlerden hareketle hangi tür metinlerde günce türünden yararlanılabileceğini tartışınız. Ulaştığınız sonucu açıklayınız.
 
Çalıkuşu, bir romandır. Bu roman, Feride’nin tuttuğu günlüklerden yola çıkılarak yazılmıştır Bir Dağcının Güncesi ise hem günce hem de anı özelliği taşımaktadır.

SAYFA 48
8. ETKİNLİK

Yaptığınız etkinliklerden ve incelediğiniz metinlerin tema ve anlatımlarından yola çıkarak günlük türünün özelliklerini belirtiniz.

9. ETKİNLİK
"Paris" ve "Gece Defteri" adlı metinlerden alınan aşağıdaki paragraflarda kullanılan anlatım türlerini belirleyiniz. Metinlerin teması ile kullanılan anlatım türleri arasında nasıl bir ilişki olduğunu açıklayınız.




METİNLER
PARAGRAFLAR
ANLATIM
TÜRÜ
Paris
Gambetta’dan kalkan bir otobüse bindim. Paris’in öbür ucuna kadar gittim. Dünyada bundan güzel bir yolculuk olamaz. Otobüs büyük küçük sokaklardan, alanlardan, çarşı­lardan, pazar yerlerinden, Seine (Sen) Nehri’ne gire çıka beni Eyfel Kulesi’ne ulaştırdı. Kafama Eyfel’i yazmayı koymuştum çünkü. Onca yıl hep onu seyretmiştim ama yanına hiç mi hiç gitmemiştim. Eyfel yakından bir çelik yığını, bir enkaz! Eyfel’e ancak karşıdan bakılabileceğine ancak o zaman tahammül edileceğine, o zaman (Bu kadarını olsun söylemeli.) güzel bulunabileceğine inanıyorum.
(...)
öyküleyici
Anlatım,
Betimleyici
Anlatım
Gece
Defteri
Bu yüzden şiirin de öteki sanatların da besini okumak (Resim alanında isegörmek, tiyatro ve sinema içinde görmek, okumak zorunlu.). Okuma, sadece geleneği bilmek için gerekmiyor elbet; geleneği yıkmanın da ön koşulu. Yeni ölçütler, beğeniler, düşler eskinin içinden fışkırıyor çünkü.Diyalektiğin yasası bu. Karşıtların mutlak çatışması ve görece birliği. Teknolojik gelişme de zorluyor elbet yeni biçimleri. Ama mutlak olanla görece ola­nın iyi araştırılması gerekiyor.
Açıklayıcı
Anlatım


10. ETKİNLİK
Günlüklerin yazılma amacıyla "Gece Defteri" ve "Paris" adlı günlüklerde dilin hangi işlevde kullanıldığını açıklayınız.
Günlüklerin yazılma amaçları

•    Kişinin kendini ifade etmesi, kendisiyle hesaplaşması. İç dökme ihtiyacı duyması.

•    Günlük yazarı, duygu, düşünce ve yaşantısını geleceğe taşımak, yıllar sonra yeniden hatırlamak amacıyla günlük tutar.

•    Günlük tutmanın bireysel amaçları olduğu gibi, toplumsal ve düşünsel amaçlan da vardır. Bazı yazarlar fikirlerini, kendi dönemlerinin sanat anlayışını günlüklerinde ele alarak okuyucuyu aydınlatmayı amaçlar.

Gece Defteri metninde dil göndergesel işlevde, Paris metninde ise hem göndergesel hem de şiirsel işlevde kullanılmıştır.

11. ETKİNLİK

"Her gün not tutun; açık, okunaklı. Tarih atmayı da unutmayın. Hayatımın günlüğünü günü gününe tutmuş olsaydım şimdilerde bir Larousse (Larus) sözlüğü olurdu elimde. Duyulan derlenen bir sözlük, yeniden karşılaşılan bir dünyadır."
Max Jakob (Meks Cekıp)
• Max Jakob'a göre günlük tutmak neden önemlidir. Günlük tutma alışkanlığının yararlarını açıklayınız.
Kendiniz ifade ediniz.

SUNUŞ
1. "Bu kitap, alt başlığından da hemen çıkarsanabileceği gibi bir 'gizli günlük' değil. Okur; kişisel yaşamıma, özel kaygılarıma, ruhsal sorunlarıma ilişkin hiçbir şey bulamayacak okuduklarında. Ama burada söz konusu olan yine de benim.
Yazarlardan, kitaplardan, düşüncelerden, olaylardan söz ediyorum. Ben konuşuyorum yani. Güncel ile tarihsel olan arasında bağ kurmak istiyorum. Yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz dehşeti ve güzelliği, sorunları ve çözüm çabalarını izliyor, kendimce sonuçlar çıkarıyorum.
Batı'da Gide (Jid), Türkiye'de Birsel gibi düzenli bir günlükçü olmadım zaten. Aralıklarla tuttuğum birçok günlüğü ya yaktım ya yırtıp attım. Elimde gün gün değil, ara ara tutulmuş 1984, 1990, 1991, 1992 ve 1993 yıllarına ait beş defter var. (...) Ne demişim, ne düşünmüşüm diye merak ederek okuduğumda, günlüklerin içinde okurun da ilgisini çekebileceğini sandığım düşünceler bulunduğunu gördüm."
...................................................................................Ahmet Oktay 
...............................................................................Gece Defteri

Ahmet Oktay'ın "Gece Defteri" adlı günlüğünün "Sunuş" bölümünden alınan ifadelerden hareketle onun günlükleri yazma ve yayınlama nedenlerini açıklayınız.
Ahmet Oktay günlüklerinde kişisel yaşamını değil yazarları, kitapları, olayları anlatmaktadır. Yazar bunları anlatırken okuyucuya yararlı olacak, yeni düşünceler kazandıracak konuları seçmeye özen göstermiştir.
 “Paris” ve “Gece Defteri” metinlerden alınan aşağıdaki cümlelerde koyu yazılan sözcükleri inceleyiniz. Bu tür sözcüklerin yazılışıyla ilgili kuralları belirleyip verilen örnekteki gibi tabloya yazınız. 


......................................................................31 Aralık Pazar/EDEBİYATI SEVMEK
2. Edebiyatı sevmek... Bir şeyi sevmek için önce onu tanımak gereklidir. Bilmediğiniz, tanımadığımız bir şey sevilemez ki! Yaşayan bir şeydir edebiyat. Canlı, diri, güncel, eskimeyen. Size her zaman dost, yakın. Yaşamın kendisi. Alırsınız bir romanı, bir şiir kitabını, kendi iç dünyanızın bulanık karışık evrenine gidersiniz birden. Çözümleyemediğiniz duygularınızın bir açıklığa kavuştuğunu duyarsınız. Roman kahramanının yerine geçersiniz. Bir dize aydınlığa çıkarırverir sizi. Yaşam gerçekleri nedir, insanoğlunun ölümsüz yönleri hangileridir, anlayıverirsiniz. Budur edebiyat işte. Boş zamanları öldürmek amacı değil. İnsanı insan eden bir güçtür.
Bir lisede yaptığım konuşmada bunları söylemiştim. Eski defterlerin birinde karşılaştım. Ne denli etkiledi öğrencileri bilmem. Bir eğitim işidir edebiyat sevgisi. Durup duruken olmaz bu; zamanla, yavaş yavaş kurulur. Birinin temeli atması gerekir. Bir babanın, bir ananın, bir yakının. Öğrencileri zorlarlar böyle toplantılara gelmeye. Bazen bir iki ders de kaynar gider arada! Dışarıda hava güzeldir, çocuğun aklı oradadır. Sen istediğin kadar edebiyatı sevdirmeye uğraş. Yaşam ağır basar. Şunu anlatabilsek: Yaşamdır edebiyat, yaşamı sevmekle edebiyatı sevmek birdir. Yaşam sevgisi de doğal değildir bence, onu da öğretmek gerekir; yaşadığını duymayı, tatmayı. Evet, her şey bir eğitim işi. Edebiyatı anlamak da yaşamı anlamak da...
...........................................................................................Oktay Akbal 
..........................................................................................Geçmişin Kuşları

Yukarıdaki günceyi okuyunuz. Siz de "Okuma" kosundaki düşüncelerinizi günce şeklinde yazınız.
Verilen parçayı okuduktan sonra “okuma” konusuyla ilgili düşüncelerinizi günlük şeklinde yazınız. 
3. Gün içerisinde yaşadığınız bir olay, yaptığınız bir gezi, okuduğunuz bir kitap veya izlediğiniz bir film vb. ile ilgili duygu, düşünce ve izlenimlerinizi günlük türünde yazınız.

4. Sınıfınızda iki grup oluşturunuz. Bir grubun "Paris", diğerinin de "Gece Defteri" adlı metni incelemesi amacıyla gruplar arasında görev dağılımı yapınız. İnceleyeceğiniz metinde kullanılan noktalama işaretlerini ve bu noktalama işaretlerinin kullanıldığı yerleri grupça belirleyiniz. Yaptığınız çalışmayı arkadaşlarınıza sununuz.
5.


Ne zaman dış yolculuklara çıksam Ivo Andriç’ihatırlarım.
Kişi ad ve soyadları büyük harflerle başlar.
Yıllardır ihtiyar Avrupa’yı Yakın - Uzak Doğu’yu çağrılı dolaşıyorum.
Yön adları bir ülkeyi veya bölgeyi kastediyorsa büyük harfle yazılır.
7 Colinnes 7 Poetes toplantısı 2 Mart’ta,önümde koca bir zaman var.
Belli bir tarih bildiren gün ve ay adları büyük harfle başlar.
Gambetta, pek az kalan Parisli mahallelerden biri.
Mensubiyet ve milliyet belirten kelimeler büyük harfle başlar. Özel isme getirilen yapım ekleri kesmeyle ayrılmaz.
1964’te günlüğüme böyle bir tümce düştüğüm usumda.
Ekler ünsüz benzeşmesi kuralına uyar. Tarihlere getirilen çekim ekleri kesmeyle ayrılır.
Paris’te gökyüzü yok.
Kimi kelimeler kalıplaşma yoluyla bitişik yazılır.
Bir havaalanı sanki Paris.
Kimi kelimeler kalıplaşma yoluyla bitişik yazılır.
Paris'e bu dördüncü gelişim.
Sert ünsüzler ünlü bir ek aldığında yumuşarlar.
Onca yıl seyretmiştim ama yanına hiç mi hiç gitmemiş­tim.
Bazı sözcükler hece düşmesi yoluyla bitişik hâle gelir.
Seyir et- >seyret-
Türk şiiri gecesi saat 8.30’da başlıyor.
Saat ve dakika bildiren rakamlar arasına nokta konur. Ekler dakika kısmının sonuna, kesme işareti ile getirilir.
Son olarak Mehmet Ulusoy, Çan’dan şiirler okudu, böyle- ce de Türkçe duyuldu.
Dil adları büyük harfle başlar.
Ama bende gidecek hal yok.
Bulunma hal ekleri kelimeye bitişik yazılır.
Türk şiiri değil mi ki onlara tanıtılacaktı, bu dadoğaldı el­bet.
“mi" edatı ile “ki”, “de” bağlaçları ayrı yazılır.
Okuma, sadece geleneği bilmek için gerekmiyor elbet; ge­leneği yıkmanın da ön koşulu.
Ön koşul tamlaması ayrı yazılır.
Adam Sanat’ta Ülkü Tamer’in iki yeni şiiri var.
Ekler ünsüz benzeşmesi kuralına uyar. Dergi isimleri büyük harfle başlar.
Kimi gözlemleri var ki hem doğru hemesinlendirici.
“Hem ... hem” bağlacı arasında noktalama işareti kulla­nılmaz.
Ne yazık ki İslam’ı Selçukluları, Osmanlıyı, Hitit’i, Frigya’yı yeni Türkiye’yi bütün olarak görmenin yol açabileceği bir­leşimin kültürel anlamını yeterince kavrayamıyoruz.
Özel adlara gelen yapım ekleri kesmeyle ayrılmaz, özel adlara gelen çekim ekleri ise kesme işareti ile ayrılır.
  

SAYFA 51
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME


A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükler yazınız.
• Günlükler yazılış amaçları, gerçeklikle ilişkileri bakımından ÖĞRETİCİ..metin türüdür.
•ROMAN, ÖYKÜ, ANI gibi metin türlerinde günlüklerden yararlanılabilir.
B. Aşağıdaki cümlelerde yargı doğru ise yay ayraç içerisine "D", yanlış ise "Y" yazınız.
• Günlükler hedef okuyucu kitlesi dikkate alınarak yazılır. ( Y )
• Günlükler kişisel ve özel yazılardır. (D )
• Günlükler tarihî belge niteliği taşır. ( D )

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları yanıtlayınız.
1. Günce tutan yazarlar; olayları yaşar, onları günü gününe defterlerine geçirirken bugünkü ilişkilerinin nedenlerini de araştırırlar. Olayları daha ayrıntılı bir biçimde dile getirirler. Doğru, özel günlükler, okurlar göz önünde tutulmadan yazılanlardır. Batı'da gelişmiş bir edebiyat türüdür. Edebiyatımıza Batı'dan geçmiştir. Divan edebiyatında günce yoktur. insanı en açık, en çıplak, en gerçek gösterebilen tür günce türüdür.
Yukarıdaki paragrafta günce türünün hangi özelliğine değinilmemiştir?
A) Olayların günü gününe yazıldığına
B) Olayların nedenlerini araştırdığına
C) Batı edebiyatında gelişmiş bir tür olduğuna
D) Kişisel ve özel olduğuna
E) Olayların ayrıntılı biçimde anlatıldığına

cevap: B 

2. Aşağıdaki yazarlardan hangisinin günlük türünde eseri yoktur?
A) ilhan Berk B) Cemal Süreya C) Nurullah Ataç
D) Salah Birsel E) Oktay Rifat Horozcu

cevap: E

3.
21. Şubat Salı
Çamlıca-Bulgurlu taraflarında bir sokak: Haminne Çeşmesi Sokağı. Türkçenin saraylı geçmişinde beyaz başörtülü, nur yüzlü bir kadın: "Haminne" Öylece oturur durur. Ne arayanı kalmış ne soranı.
Bu metinde aşağıdaki anlatım türlerinden hangileri bir arada kullanılmıştır?
A) Betimleyici anlatım -öyküleyici anlatım B) Açıklayıcı anlatım - betimleyici anlatım
C) Tartışmacı anlatım - öğretici anlatım D) Öğretici anlatım - öyküleyici anlatım
E) Açıklayıcı anlatım - öyküleyici anlatım

4.
28 Ağustos Pazartesi
Komşunun radyosundan geliyor ses: "Kara çiçeğim" diye bir şarkı. "Doğa kara çiçek açmaz." dermiş Halikarnas Balıkçısı. Şadan Gökovalı'dan dinlemiştim. Öyle değil midir gerçekten? Her rengin her tonu doğadandır ama kara, renk değil renksizliktir.
Bu metinle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Günce türünde yazıldığı B) Anlatıcının yazar olduğu
C) Öğretici metin olduğu D) Anlatılanların kurmaca olduğu
E) Dilin göndergesel işlevde kullanıldığı

CEVAP: D
Load disqus comments

0 Yorumlarınız